Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/884 E. 2018/257 K. 28.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/884 Esas
KARAR NO : 2018/257 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/1468 Esas 2017/326 Karar
TARİH : 26/04/2017
DAVA : Banka Teminat Mektubunun İadesi Ve Depo Edilmesi
KARAR TARİHİ : 28/03/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, …. Ltd. Şti. ile davalı… Bankası A.Ş. arasında 05/02/2008 tarihinde ve 02/09/2009 tarihinde imzalandığı ve sadece ilk ve son sayfasında imzaların bulunduğunu, iki adet kredi sözleşmesinin olduğunu, davacı …da söz konusu sözleşmelerin kefili olarak sözleşmelerinin altına İngilizce açıklamalı olarak imza attığını, davalı …Bankası’nın 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren mevzuat kapsamında müvekkili ile 18/12/2012 tarihinde bir toplantı yapıldığını, söz konusu toplantıda müvekkilden 2008 ve 2009 tarihli kredi sözleşmelerinden doğan alacaklara ilişkin düzenlenecek yeni tarihli bir kredi sözleşmesini yeniden kefil olarak imza atması istendiğini, ancak müvekkilin bu talebe olumsuz cevap verdiğini,… Optik’e kullandırılan kredilerden kaynaklanan alacağa dair nakit risklerinin davacının tarafı olduğu 18/12/2012 tarihli bir Rehin Sözleşmesi uyarınca davacının … Bankası Eminönü şubesinde yer alan… hesabında bulunan 170.855,00-TL tutarından 136.258,00-TL’sinin 05/03/2013 tarihinde alınmasını, 2.460,00-TL’lik gayrinakit riskin de yine aynı hesapta depo edildiğini,işlemiş faiziyle beraber iadesi talep edilmiş olmasına rağmen iade olmadığı için davayı açma göreğinin hasıl olduğunu, Rehin sözleşmesi uyarınca rehin edilmiş ve fahiş sözde borç miktarı ile sözde borca işletilmiş fahiş faiz oranına itiraz etme hakkından yoksun bırakıldığını ileri sürerek, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile davalının haksız olarak müvekkilinin hesabından çektiği 136.258,00-TL ve depo edilen 2.460,00-TL’nin tüm faiz ve ferileriyle birlikte müvekkiline iadesini,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili banka tarafından dava dışı Marka…A.Ş. lehine dava dışı … Ve Tic Ltd Şti, … ve davacı …’in müşterek ve müteselsil kefaletiyle kredi hesapları açıldığını, kredi hesapları ödenmeyince Gebze.. Noterliği’nin 12/02/2013 tarih ve …yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kat edildiğini, kredi hesaplarının kat tarihi olan 11/02/2013 tarihi itibarıyla müvekkili Banka’nın 146.080,09-TL nakit ve 30.135,00-TL gayrinakit olmak üzere toplam 176.215,09-TL alacağın bulunduğunu, taraflar arasında düzenlediği Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerindeki yetkilerine dayandığı müvekkilinin banka takas mahsup haklarını kullanarak davacı hesabında bulduğu tutardan alacaklarını mahsup ettiğini, davacının müşterek ve Müteselsil kefaletinin bulunduğunu 05/02/2008 tarihli, 1.000.000,00-TL limitli ve 02/09/2009 tarihli 1.000.000,00-TL limitli sözleşmelerinin bulunduğunu,anılan sözleşmelerden 05/02/2008 tarihli 1.000.000,00-TL limitli sözleşmenin 35. Maddesinde Kredinin Kefalet Karşılığı Kullandırılması ve Kefillerin Sorumluluğu başlığı altında yer alan maddenin ilk paragrafında; ” Müteselsil kefiller banka ile müşteri arasındaki kredi sözleşmelerinin kefaletin niteliğine aykırı olmayan maddelerinin tamanının kendileri hakkında da aynen uygulanmasını kabul ile ” denildiğini ve 02/09/2009 tarihli 1.000.000,00- TL limitli sözleşmenin 36. Maddesinde kredinin kefalet karşılığı kullandırılmasını,aynı sözleşmelerin bankanın Virman, Rehin,Hapis ve Takas Hakkı 5. Maddesi kapsamında davacı Müşterek ve Müteselsil Kefil …in banka nezdindeki mevduatı Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi hükümlerine göre takas ve mahsup yaptığını, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerinin ilgili hükümleri gereğince yapılan takas mahsup hakkı kullanılarak yapılan mahsubun müvekkili bankanın kanuni haklarından kaynaklandığını savunarak, haksız açılan davanın reddini, karşı taraf aleyhine mahkeme masrafı ve vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 26/04/2017 tarih 2014/1468 Esas 2017/326 sayılı kararında;
“Taraflar arasında kredi sözleşmesi yapıldığı çekişmesizdir. Kredi sözleşme örneği incelenmiştir. Tarafların sözleşme ile delil anlaşması yapmış olduğu anlaşılmıştır. Delil anlaşmasına göre banka ticari kayıt ve defterleri delil olarak kabul edilecektir. Taraflar arasında yapılan işlemin ticari nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişi mali müşavir banka uzmanı … tüm taraf iddialarını, tüm delileri ilgili kayıtları inceleyerek rapor vermiştir. 21.3.2016 tarihli raporu ibraz etmiştir. Bilirkişiden ekrapor alınmıştır. Bilirkişiler dava konusu olaya ilişkin tüm kredi dosyası, ticari defter ve dayanak kayıtları, dosya içindeki deliller ve tüm iddiaları değerlendirmişlerdir. Bilirkişi raporları detaylı ve gerekçelidir. Raporlar denetime açık detaylı olayla bir biri ile uyumlu oluşu dikkate alınarak yeniden bilirkişi raporu alınmamıştır.
Ehil ve tarafsız bilirkişi tarafların tüm iddialarını, kredi sözleşmesi banka kayıtları tarafların ticari defter ve dayanak belgeleri tüm kayıtları inceleyerek ticari alacağa ilişkin tüm itirazları değerlendirecek rapor ibraz etmiştir.Bilirkişi raporu tüm taraf iddiaları ticari defter ve kayıtların incelemesi ile oluşturulmuştur.
Bilirkişi raporunda, davacının kredi sözleşmesi sonrası alacak var olduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekiline müvekkilinin imza inkarı var olup olmadığını bildirmesi için 18.5.2016 tarihili celsede ihtarat yapılmıştır. Davacı vekiline 5.12.2016 tarihli celsede imza inkarı var ise müvekkilinin imza incelemesi için örnek ibrazı için mehil verilmiştir. Davacı vekili müvekkili ile ilgili bilgi vermemiştir. Davacı vekiline 3.4.2017tarihinde imza inkarı yönünden imza incelemisine esas imza örneği verilmesi için kesin mehil verilmiştir. Davacı vekiline verilen kesin sürelere rağmen müvekkili imza örneği alınmasına imkan tanımadığı davayı sürümcemede bıraktığı tespit edilmiştir.
Davacı vekili verilen süreler ve kesin sürelerie rağmen müvekkilinin imza inkarı iddiasını değrelendirme imkanı vermemiştir. Davayı 1 yıl süre ile uzamasına sebebiyet vermiştir. Davayı sürümcemede bırakıp uzattığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporu ve dosyadaki deliller ve kayıtlar ile taraflar arasında yapılmış kredi sözleşmesinden doğan borcu davalı ödememiştir. Davalıya yapılan ihtar ile borç temerrüte girmiştir. Bilirkişi ile doğan borç tespit edilmiştir. Alacağın olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile,
Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Müvekkilinin yurt dışında yaşaması ve sağlık sorunlarının bulunması sebebiyle Türkiye’ye gelip mahkeme huzurunda imza atamadığını, bu durumu tasdik eden sağlık raporunun dosyaya sunulduğunu,
Müvekkilimizin içinde bulunduğu sağlık durumu ve yurt dışında yaşıyor olması sebebiyle mahkemede hazır bulunamamasının “sürüncemede bırakmak” olarak değerlendirilmesinun ve bunun davanın reddi sebebi olarak sayılmasının hukuka uygun olmadığını,
Hakimin re’sen araştırma ilkesi ve davayı aydınlatma yükümü bulunması halleri değerlendirildiğinde mahkemenin davacının mahkemeye bizzat gelmesini beklemesinden ziyade farklı hukuki yollardan çözüme kavuşturması gerektiğini,
Mahkemenin gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla mahkeme huzuruna bizzat katılamayan davacının yaşadığı ülkede, mahkemenin göstereceği yetkili merciiler huzurunda atacağı imza ile davayı sürüncemeden kurtarma olanağına sahip olduğunu,
Ayrıca her iki sözleşmede müvekkili imzası yer aldığını, tatbike medar imzaların bulunması ve bu imzaların değerlendirilmesi mümkünken bahsedilen bu imzalar değerlendirilmeden ve imza tespiti için yetersiz olduğu kanaatine varılmadan mahkemenin davacıyı bizzat mahkeme huzuruna gelmesini beklemesi ve davacının içinde bulunduğu güç durumun varlığının buna mani olması, yargılamayı sekteye uğrattığını,
Müvekkilinin yabancı uyruklu olduğunu ve ileride mal varlığında eksilmeler oluşabilecek böyle mühim bir sözleşmeyi imzalamadığını, imzaladığı kredi sözleşmelerine karşılık imzasına itiraz yöneltilen rehin sözleşmesindeki davacıyı mağdur edecek hükümlerin genel işlem koşulları kapsamında değerlendirilmesi gerekeceğini,
Kredi Sözleşmeleri’nin 36’ncı maddede yer alan “kefaletin niteliğine aykırı olan maddelerin” kefil aleyhine uygulanamayacağı kuralı mevcutken kefilin, kefil olmak dolayısıyla kendisine karşı icra daireleri vasıtasıyla yürütülen yasal takip başlatılmadan ve itiraz hakkını dahi kullanamadan sanki asil borçlu gibi hesabından haksız olarak paranın çekilmesini kabul etmenin Borçlar Kanunu’nun kefalet maddelerinin düzenleniş amacına aykırı olduğunu,
Müvekkiline tebliğ edilmiş bir kat ihtarı olmadığını, tebliğ edilmeyen bir kat ihtarında bahsi geçen alacağın kesinleşmiş sayılması ve buna bağlı temerrüt faizi, vergi, masraf ve benzeri alacakların oluşmuş olmasının hukuken mümkün olmadığını,
Takas – mahsup işleminin asıl borçlu ile alacaklı arasında yapılabilecekken kefile karşı hiçbir icra takibi dahi başlatmadan takas -mahsup yapılmasının kefalet müessesinin yapısına aykırı olduğunu,
Eski TBK m.487’de müşterek müteselsil kefile karşı yasal takibata asıl borçlu ile beraber gidilebileceğinin belirtildiği, yani icra daireleri vasıtasıyla yürütülecek takiplerde borçlu ile beraber kefilin de takip edilebileceği hükmedildiğini, davalının herhangi bir yasal takibata geçmeyip doğrudan -sözde bir Rehin Sözleşmesi- uyarınca müvekkilinin hesabından haksız yere para tahsilatı yaptığını,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1468 Esas 2017/326 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı vekilince, müvekkilinin dava dışı Marka … A.Ş.’ nin davalı banka ile imzaladığı 05.02.2008 ve 02.09.2009 tarihli ticari genel kredi sözleşmelerini kefil sıfatıyla imzaladığı, davacının davalı bankanın Eminönü şubesinde bulunan hesabından davalı bankanın şirkete kullandırdığı kredilerden kaynaklanan alacağı nedeniyle 136.258,00.TL’nin 05.03.2013 tarihinde alınarak tasfiye edildiğini, 2.460,00.TL’lik gayrı nakit risk tutarının da hesapta depo edildiğini, bu işlemlerin müvekkilinin rıza ve onayı olmaksızın yapıldığını ileri sürerek, davalı banka tarafından el konulduğu ileri sürülen bu tutarların tahsiline karar verilmesinin talep ve dava edildiği, ilk derece mahkemesince davacının imzası bulunan genel kredi sözleşmelerinin 5, 35 ve 36. Maddeleri hükümleri uyarınca davalı banka tarafından davacının hesabında rehin/hapis, takas/mahsup hakkı kullanılmasının hukuka uygun olduğu sonucuyla davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı vekilince, davalının davacı hesabında yaptığı işleme dayanak gösterdiği 18.12.2012 tarihli menkul kıymetler ve mevduat rehin sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığı, mahkemece bu sözleşmedeki imza itirazının yasa ve usule aykırı olarak incelenmeksizin sonuca gidildiği, ayrıca bu sözleşmedeki müvekkili aleyhine olan hükümlerin genel işlem şartları kapsamında hükümsüz olduğu ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesince yargılama sürecinde alınan 21.03.2016 tarihli bilirkişi rapor içeriğindeki tespit ve hesaplamalar sonucu ve davacının kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu kabul ettiği 05.02.2008 ve 02.09.2009 tarihli ticari genel kredi sözleşmelerinin 5, 35,36 maddelerindeki hükümler uyarınca, davacının müteselsil kefalet limiti dahilinde ve kefaletin niteliğine uygun şekilde davalı banka tarafından davacı hesabından virman, rehin, hapis ve Takas Hakkını kullanmak suretiyle 136.258,00.TL nakit kredi tahsilatı ile çek yaprakları nedeniyle 2.460,00.TL gayrı nakit alacak tutarı için depo ve bloke işlemi yaptığı sonucuna ulaşılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesinin bu kabulüne göre, davacı vekilince davacı asilin imzalamadığı ileri sürülen ve imzasına itiraz edilen 18.12.2012 tarihli menkul kıymetler ve mevduat rehin sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususu hüküm sonucuna etkili olmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir.
Davalı banka tarafından asıl kredi borçlusunun kullandığı kredi nedeniyle Gebze . Noterliğinin… nolu 12.02.2013 tarihli ihtarnamesiyle hesabın kat edilip, asıl kredi borçlusu . … A.Ş.’ye ihtarın tebliği olduğu, davacı kefile ise banka sisteminde kayıtlı adresine tebliğe çıkıp iade olduğu, bilirkişi raporunda da ayrıntılı açıklandığı üzere davacının imzası bulunan kredi sözleşmesinin 52. maddesindeki düzenleme de dikkate alındığında, müteselsil kefil davacıya ayrıca ihtarın tebliğinin şart olmadığı, bu surette kredi alacağının müteselsil kefil davacı yönünden de muaccel hale geldiği anlaşılmakla, davacı vekilinin hesap kat ihtarının davacıya tebliğ olmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir.
Davalı bankanın, davacının kefaleti bulunan 1.000.000,00.TL limitli 05.02.2008 ve 02.09.2009 tarihli ticari genel kredi ve teminat sözleşmelerine istinaden dava dışı . … A.Ş.’ye kredi kullandırdığı, davacının kefili bulunduğu kredi sözleşmesinin 5,36 maddeleri hükmü uyarınca müşterinin bankanın merkez ve şubelerinde bulunan ve ileride bulunabilecek alacak, mevduat hesapları vs üzerinde rehin/hapis hakkı ve takas/mahsup hakkı bulunduğu, banka ve müşteri arasındaki sözleşme hükümlerinin tamamının kefiller hakkında da geçerli bulunduğu, bu nedenlerle davalı bankanın davacı kefilin kendi şubesi nezdindeki hesabından mahsup yapabileceği yönündeki Yargıtay 11. HD. 2015/610 E. 2015/5470 K. 20.04.2015 tarihli emsal karar içeriği de gözetildiğinde, davacı vekilinin genel kredi ve teminat sözleşmesinin 5 ve 36 maddesi hükümlerinin kefaletin niteliğine aykırı olduğu, bu nedenle kefil müvekkili yönünden uygulanamayacağı, takas mahsubun ancak asıl borçlu yönündün uygulanabileceği, müteselsil kefil olan davacıya ancak asıl borçlu ile birlikte yasal takip yapılabileceği, bu itibarla davalı yanca yapılan işlemin hukuka aykırı olduğu yönündeki istinaf nedenleri de yerinde değildir.
İlk derece mahkemesisince imzaları davacının kabulünde olan 05.02.2008 ve 02.09.2009 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmeleri hükümleri ile 21.03.2016 tarihli bilirkişi kurulu raporu içeriğindeki tespitler ışığında kurduğu hükümde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 28/03/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.