Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/855 E. 2018/231 K. 21.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/855 Esas
KARAR NO : 2018/231 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/743 Esas 2017/473 Karar
TARİH : 22/06/2017
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
KARAR TARİHİ : 21/03/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının davalı şirkette 1.TL nominal değerde 10.297,920 adet A grubu hisse sahibi olduğunu, davalı şirkette her biri l TL / nominal değerden oluşan 68.652.800 adet hisseye karşılık 68.652,800.TL olup 4 grup hisse bulunduğunu, A grubu hisselerin davacıya ait olduğunu, B grubu hisselerin A.F ..ı ve E.E, ..’ya , C Grubu hisselerin …Gayrimenkul A.Ş. ve L…. D grubu hisselerin .. A. Ş.’ye ait olduğunu davalı şirkette 31.05.2015 tarihinde bir olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığını ve esas sözleşme, ilgili mevzuata hissedarlar arası yazılı mutabakata aykırı şekilde tadil edildiğini, esas sözleşmenin yönetim kurulu süresi, görevi toplanması ve toplantı ile karar nisabı başlığını taşıyan m,7.nin iptalini talep ettikleri genel kurulda tatil edildiğini, maddenin eski şekilde şirketin üçüncü şahıs borçlarına kefil olması ve /veya teminat vermesi, garantör ya da her ne nam ile olursa olsun üçüncü şahıs borçlarının sorumluluğunu üstlenmesine İlişkin kararlar için 6 yönetim kurulu üyesinin olumlu oyu gerekirken ve yalnızca proje imalatlarının gerektirdiği durumlar için, üçüncü kişi ve kuruluşlara borç ve avans verileceğine dair bir istisnanın tanınmış olduğunu borç ve avans verilmesi- kefalet, teminat, garantörlük borç üslenme değil- proje inşaat imalatlarının gerektirmesi halinde oy çokluğu ile karar alma İmkanının getirildiğini maddenin yeni şeklinde ise şirketin üçüncü kişiler lehine garanti, kefalet, teminat vermesi, faaliyet konusunun gerektirdiği ve iştirak ettiği ya da dahil olduğu projelere ilişkin olağan işlerin yürütülmesi halinde ve yine şirketin üçüncü şahıs borçlarını üstlenmesi olağan şirket faaliyetlerinin yürütülmesinin gerektirdiği hallere bir istisna tanındığı ve yönetim kurulunun oy çokluğu ile bu işleri yapabileceğine dair bir tadilat yapıldığım bu hususun hem tarafların mutabakatına hem de TTK. ya aykırı olduğunu, bu tadile ek olarak aynı maddenin aynı bendinde esas bir değişiklik daha yapıldığını nitelikli çoğunluk gerektiren yönetim kurulu kararları eski şeklinde 2 hal olarak belirlenmiş iken yeni şekilde 1 adete indirildiğini, ve satılacak varlıkların tabanlıat belirlenmesinde yönelim kurulunun oy birliği ile alacağı kararlar olarak nitelendirilen nitelikli çoğunluk gerektiren yönetim kurulu kararları arasından çıkarıldığını, dava konusu genel kurul kararının imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını zedelediğinin açıkça görüldüğünü bu noktada imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun yapılmamış olmasının da TTK ya tamamen aykırı olduğunu, iptali gerektiğini TTK m. 445 uyarınca genel kurul kararının kanuna ve ana sözleşmeye aykırılığının iptal nedeni olarak belirlendiğinin izahtan vareste olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin 31.03.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında gündem m.3 uyarınca alınan şirket esas sözleşmesinin m.7’nin tadiline ilişkin kararın geçersizliğinin ve butlanının tespiti ve/veya iptalini TTK m.449 kapsamında yürütmenin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; genel kurul kararının iptali talebinin 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra ileri sürülmüş olup, davanın reddi gerektiğini, genel kurul toplantısının 31.03.2015 tahsilinde gerçekleşmiş olup 23.07.2015 tarihli tensip tutanağında belirtildiği üzere davanın 15.07.2015 tarihînde ikame edildiğini, 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra huzurdaki davanın açıldığını, davanın reddi gerektiğini, davacının TTK m.446 gereğince iptal davası açabilecek kişiler arasında yer olmadığından dava ehliyeti bulunmadığım, çağrı süresi usulüne uygun olarak davalıca gerçekleştirildiğinden davacının dava ehliyeti bulunmadığım, davacının mersis adresine bizzat kendine tebliğ edildiğini, davacının genel kurula davet metnini bizzat almasına rağmen çağrı süresinin hukuka aykırı olduğu iddiasının kötü niyetli olduğunu, davacının esas sözleşmenin ilgili maddesinin değişikliğine ilişkin kararın butlanının tespiti ve / veya iptali yönündeki taleplerini hangi iddialara dayandırdığını belirtmediğini dava dilekçesinde talep sonucunun açık bir şekilde belirtilmediğini, esasa ilişkin davalı şirket esas sözleşmesi ile A.B.C.D grubu pay sahiplerine yönetim kurulunda aday gösterme İmtiyazı tanındığını, davalı şirket esas sözleşmesi m. 7 tadiline ilişkin kararın nitelikli nisaba ilişkin olmakla birlikte davacının davasını dayandırdığı imtiyazlı pay kavramı ile ilgisi bulunmadığını olağanüstü genel kurul toplantısında karara bağlanan esas sözleşme değişiklikleri (m.7 dahil) sonrasında her bir hisse grubunun imtiyazının esas sözleşmede aynı şekilde devam ettiğini, davalının 24.09.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında esas sözleşme tadili ile 4 gruba toplanan pay sahiplerine yönetim kuruluna aday gösterme imtiyazı tanınmış olup yönetim kurulu üyelerinden 4 adedinin D, 1 adedinin C, 1 adedinin B ve 1 adedinin A grubu hisse sahiplerinin göstereceği adaylar arasından seçileceğine ilişkin olduğunu, aynı toplantıda bir başka ana sözleşme tadilinde ise yönetim kurulunun kendi içindeki işlevi ve/veya şirket esas sözleşmesinin değişikliği için şirket sermayesinin %65’ini temsil eden hissedarların toplantıda bulunması ve kabul oyu kullanması şartı öngörüldüğünü, m. 11 ile her bir hisse grubunun yönetim kurulunda temsili öngörülmekle birlikte yönetim kurulunun yetkilerini kullanmasına ilişkin sistemin belirlenmesi yetkisi sermayenin tamamına değil %65 ni temsil eden hissedarlara tanındığını, yapılan tadilin yönetim kurulunun 7 üyesinin olumlu oyu ile alabileceği kararların artık 6 üyenin olumlu oyu ile alınabileceğinin sağlandığını bu işlemin yönetim kurulunun kendi iş işleyişine yönelik bir tadil olduğunu, anılan olağan üstü genel kurul toplantısında hissedarların imtiyadlarını etkileyen bir karar alınmadığından imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun yapılmasına gerek olmadığını, her bir pay grubuna tanınan yönetim kuruluna aday gösterme imtiyazının aynı olduğunu, genel kurul kararının gerekli yeter sayıya ulaşmadan alındığı kanuna esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddialarının kötü niyetli görüldüğünü, gerçeği yansıtmadan, davacının ilgili genel kurul kararlarına ilişkin gerekli yasal denetimlerin yapıldığı hususunu gözardı ederek işbu davayı açtığını, davacının genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılmasına ilişkin talebinin haksız ve hukuki mesnedden yoksun olduğunu savunarak, öncelikle davanın usulden reddini, bu talepleri yerinde görülmez ise davanın esastan reddini davacının yürütmenin geri bırakılması yönündeki talebinin reddini, bu talep kabul edilmezse davacıdan teminat talep ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 22/06/2017 tarih 2015/743 Esas 2017/473 sayılı kararında;
“31/03/2015 tarihli genel kurul gündeminin 3.maddesi uyarınca esas sözleşmenin 7.maddesinin tadiline ilişkin genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin 31/03/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında esas sözleşmenin 7.maddesinin değişiklik yapılmasının TTK. 446/b. maddesi gereğince toplantıda hazır bulunsun bulunmasın, oy kullansın kullanmasını, çağrının usulüne uygun olarak yapılıp yapılmaması, gündemin gereği gibi ilan edilip edilmemesi, genel kurula katılma yetkisi olmayan kişilerin temsilcilerinin toplantıya katıldığını, haksız olarak genel kurula katılmış ve oy kullanmasına izin verilmediğini ve sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin iptal davası açabileceği, TTK. 445. maddesi gereğince 3 aylık süre içerisinde iptal davasının açılması gerekeceği davacının bunun süresinde açılmadığı için reddedileceği, … ve …. raporlarında belirtmiş, alınan ek raporunda özetle; alınan Kök Raporda, davalı …. Tic. A.Ş.’nin 31.03.2015 tarihli olağanüstü genel kurul kararının iptali şartlarının usulü yönünden oluşmadığını, davalı şirketin 31,03,2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sözleşme m.7’nin tadiline ilişkin kararının hükümsüzlüğünün gerektiği takdirinin Mahkemeye ait olduğu kanaatine varıldığını, dosyada mübrez Yargıtay Kararları incelenmiş buna göre; Y. 11. HD. nin 13.0.3.2015 tarih 2094 3465 sayılı kararında, davacının TTK’nın sözleşmesel bağlam kurallarını düzenleyen hükümlerine aykırılık leşkil eden ana sözleşme değişikliğinin iptali talebi ile açılan davada şirketin TTK m. 493’e göre nama yazılı payların devrini ancak ana sözleşmede öngürülmüş olan önemli bir sebep ileri sürerek reddedebileceğini, hisse devirlerini afaki olarak sonsuza dek engelleyen yönelim kurulunun hiçbir gerekçe göstermeksizin payların devrine muvafakat etmesine yetkisi veren ana sözleşme 7, maddesinin TTK’ya açıkça aykırı olduğunu ve buna ilişkin genel kurul toplantısında alman kararın iptali talebi ile açılan davada yerel mahkemenin “6762 Sayılı TTK ve 6102 Sayılı TTK düzenlemesindeki en önemli farkın 6102 Sayılı TTK. düzenlemesindeki en önemli farkın 6102 Sayılı TTK m. 493/7 ile esas sözleşmede devredehilirlik şartlarının ağırlaştırılamayacağının belirilenmiş olduğu nedeniyle davacının kabul Linç ilişkin verilen kararı ’TTK m,42l/3/c uyarınca sermayenin en az %75’ini oluşturan pay sahipleri veya temsilcilerinin olumlu oyu ile alınmış bir karar bulunmadığına göre“ denilerek onanmasına hükmettiğini, Yargıtay 11. HD.’nin 10.06.2015 tarih 2727 /No 16 sayılı kararı da aynı yönde olup Y. 11 HD. 23.10.2014 tarih 844ü /16410 kararında, yönetim kuruluna pay devrine hiçbir gerekçe göstermeden muvafakat etmeme yetkisi veren ana sözleşme tadilinin iptali talepli davada yerel mahkemenin iptal kararının temyiz edilmesi üzerine Yüksek Mahkeme, yerel Mahkemenin ana sözleşme maddesinin kısmen iptali kararının hakimin genel kurulun iradesi yerine geçerek ana sözleşme hükmünün belli bir şekilde olacağına karar veremeyeceğini, ana sözleşmenin değiştirilen hükmünün iptal koşullarının mevcut olup olmadığının incelenmesini, iptal koşullarının bulunması halinde ise maddenin iptali ile yetinlenmesi gerekirken genel kurulun iradesi yerine geçilmek suretiyle hüküm tesisini doğru görmemiş kararın bozulmasına hükmettiğini, Y. 11 HD. 31.03.2014 tarih 12248/0290 sayılı kararında, ” davacılar tarafından yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin genel kurul toplantısında alman kararın iptali talep edildiğine göre, bu genel kurul kararının İptal edilip edilmemesi şirket ana .sözleşmesinin yönetim kurulu seçimine ilişkin 7. maddesinin değiştirilmesi ile ilgili genel kurul kararının iptal edilip edilmemesine bağlı olduğunu, 13ü davanın neticelenmesi ve kesinleşmesi beklenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın reddine ilişkin mahkeme kararının davacılar lehine bozulmasına hükmettiğini, TK. m. 454 uyarınca, genel kurulun esas sözleşmenin değiştirilmesine dair karan imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikle ise anılan pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda alacak lan bir kararla onanmadıkça uygulandığını, davalı şirketin 08.11.2012 Tarihli olağanüslü genel kurul toplantısından davacının A grubu 18.000 adet paya sahip olduğu ve şirkette li ve C pay grubunun mevcut olduğu belirli olduğunu, davacının şirketteki payı 24.09.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alman sermaye artırımı karan sonucu 68.b52.80 adet hisseden A grubu 10,297.920 adet olduğunu, aynı genel kurulda 7 adet yönetim kurulu üyelerinden I adedinin A grubu pay sahibinin göstereceği adaylar içerisinden seçileceği kabul edildiğini, mezkur olağanüstü genel kurul toplantısında esas sözleşme m.7’nin tadili ile yönetim kurulunun oy çokluğu ile şirketin üçüncü kişiler lehine garanti, kefalet, teminat vermesi faaliyet konusunun gerektirdiği ve iştirak ettiği yahut dahil olduğu projelere ilişkin olağan işlerin yürütülmesine ve üçüncü şahısların borçlarını üstlenmesi oy çokluğu ile mümkün hale getirildiğini, yine, satılacak varlıkların taban fiyatını belirlemesi oy çokluğu ile alınacak kararlara bırakıldığını, dosyadan imtiyazlı pay sahipleri kurulu tarafından alınmış bir kararın varlığı anlaşılmadığını, davacının yönetim kurulunda tek bir adayının bulunacağı dikkate alındığında ana sözleşme m.7’nin tadilinin davacının haklarını ihlal edici nitelikle olduğu görüldüğünü, bilirkişi kurulunca yukarıda açıklanan nedenlerle Yüksek Mahkemenin kararları çerçevesinde, davalı şirketin 31.05.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında ana sözleşme m,7’nin tadiline ilişkin alınan genel kurul kurarının iptali gerekliliği kabulünün Mahkemenin takdirinde bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Bu kez davanın kabulü gerekeceği konusunda rapor vermişlerdir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 13/03/2015 tarih 2094-3465 sayılı kararında 6762 sayılı TTK ile 6102 sayılı TTK düzenlenmesindeki en önemli farkın 6102 sayılı TTK nın 493/7 maddesi ile esas sözleşmeyle devredebilirlik şartlarının ağırlaştıralamayacağının belirlenmiş olup, davalı şirket ana sözleşmesinin değiştirildiğini ve öndeki ana sözleşme ile aralarında herhangi bir fark bulunmadığını beyan etmiş ise de ana sözleşmedeki değişikliğin 6102 sayılı TTK’nın 493/7 maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile genel kurul kararının iptali kararının onanmış olduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 16/02/2015 tarih 2727/8016 sayılı kararı da aynı yönde olup, ana sözleşme tadilinin talepli davada hakimin genel kurulun iradesi önüne geçerek ana sözleşme hükmünün belli bir şekilde olacağına karar veremeyeceği ana sözleşmenin değişilen hükmünün iptal koşullarının mevcut olup,olmadığının incelenmesi iptal koşullarının varlığı halinde iptalinin gerekeceği, Yargıtay Kararlarında belirtildiği üzere ana sözleşmenin 7.mad. Tadil edilmeden önceki halinde şirketin kefilliği garantör olması 3.kişilerin borçlarının sorumluluğunu üstlenmesinde 6 yönetim kurulu üyesinin olumlu oyu aranmış, ancak proje imalatlarının gerektiği durumlarda 3.kişilere borç ve avans verilmesi halinde oy çokluğunun aranmış olduğu, TTK 454 mad. Uyarınca genel kurulun esas sözleşmenin değiştirilmesine dair kararı imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikte ise anılan pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda alacaklıları bu kararı onanmadıkça uygulanmaz.
Davalı şirketin 08/11/2012 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısında davacının 18000 adet pay sahibi olduğu ve şirkette b ve c grubunun mevcut olduğu, davacının şirketteki payı 24/09/2013 tarihli genel kurul toplantısında alınan sermaye arttırımı sonucunda 68652 800 adet hisseden a grubu 10.297.920 olduğu, aynı genel kurulda 7 adet yönetim kurulu üyelerinden 1 adedinin a grubu pay sahibinin göstereceği adaylar içerisinden seçileceğinin gösterildiğinin kabul edildiği, bu itibarla tadil tasarısında yönetim kurulunun oy çokluğu ile şirketin 3.kişilerin lehine kefalet ve teminat vermesi faaliyet konusunun gerektirdiği ve iştirak ettirdiği yahut dahil projelere ilişkin olağan işlerin yürütülmesine ve 3. şahısların borçları üstlenmesine oy çokluğu ile mümkün hale getirilmiş olması ve imtiyazlı pay sahipleri kurulu tarafından onanmış bir kararda olmadığı davacının yönetim kurulunda tek bir adayının bulunacağı dikkate alındığında ana sözleşmenin 7 maddesinin tadilinin davalının haklarını ihlal edilmesi ek rapor gereğince davanını kabulü…”gerekçesi ile,
31/03/2015 tarihli genel kurul gündeminin 3.maddesi uyarınca esas sözleşmenin 7.maddesinin tadiline ilişkin genel kurul kararının iptaline karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
Davacının ilk derece yargılamasına konu ettiği ettiği ve iptalini talep ettiği; 31.05.2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurul’da esas sözleşmenin 7. Maddesi, usulüne uygun çağrıya rağmen toplantıya katılmayan davacı’nın yokluğunda, diğer tüm hissedarların oybirliği ile değiştirildiğini, yapılan yargılama neticesinde İlk Derece Mahkemesinin dosyaya sunulan beyan ve itirazları dikkate almaksızın, TTK’nun amir hükümlerine aykırı şekilde hatalı hüküm tesis ettiğini,
HMK’nun hüküm başlıklı 1. Bölümünün 297. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere gerekçekli kararın hüküm sonucunu ihtiva etmesinin şart olduğunu, somut olayda İlk Derece Mahkemesinin Kabul/Red/Kısmi Kabul gibi bir kararı belirtmeksizin doğrudan genel kurul kararının iptaline şeklinde hüküm kurduğunu,
TTK’nun amir hükümleri uyarınca davacının iptal davası açabilmesinin usulen mümkün olmadığını,
Davacının, davasını 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra ikame ettiğini,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/8744 E. 2016/3486 K. 30.03.2016 tarihli kararında bu hususun belirtildiğini,
İşbu dava yönünden davacının taraf ehliyeti bulunmadığını, TTK’nun 446. maddesinde; sınırlı sayıda sayılan kişilerin Kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabileceklerinin öngörüldüğünü,
Davacının, usulüne uygun yapılmış genel kurul çağrısını kendi adresinde bizzat tebliğ almış olmasına rağmen herhangi bir mazeret bildirmeksizin 31.03.2015 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısına katılmadığı ve oy kullanmadığını,
Davacının genel kurul çağrısının eski adresine gönderildiğini ve genel kurul toplantısını vaktinde öğrenmesinin engellendiği iddiası bulunduğunu, ancak Genel Kurul davet metninin; “… Küçükçekmece/İstanbul” adresinde bizzat davacının kendisine tebliğ edildiğini, davet metninin bizzat davacıya tebliğ edildiği adresin davacının mernis adresi olduğunu,
Davet metninin ilgili adrese gönderilmesi sebebiyle davacının hak kaybı olmadığını, çağrının usulüne uygun yapılmadığı iddiasında olan davacının sadece esas sözleşmenin 7. Maddesinin tadilini değil, tadil edilen tüm maddelerin geçersizliğini ve iptalini talep etmemesinin de, çağrının usulsüzlüğü iddiasının hukukun arkasını dolanmak gayesinde olduğunun göstergesi olduğunu, dosyada mübrez kök bilirkişi raporunda da davacının genel kurula katılmamasının, katılarak olumsuz oy kullanmış olsa idi dahi karar nisaplarının sağlanması nedeni ile bir etki doğurmayacağı nedeni ile hiç bir etkisi bulunmadığı tespit etiğini, ancak mahkemece bu yönde inceleme yapılmadığını,
Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında karara bağlanan esas sözleşme değişiklikleri sonrasında davacı da dahil her bir hisse grubunun imtiyazı esas sözleşmede aynı şekilde devam ettiğini,
Tadil edilen 7. Madde dahil hiçbir değişiklikle davacının dahil olduğu A grubu payların imtiyazında herhangi bir ihlal bulunmadığını, yapılan değişikliğin pratikteki yansımasının tüm pay gruplarına eşit olacağını,
Yapılan tadilin Yönetim Kurulunun 7 üyesinin olumlu oyu ile alabileceği bir takım kararların artık 6 üyesinin olumlu oyu ile alınabilmesinin sağlanması olduğunu, bu değişikliğin ise tamamen şirket faaliyetlerinin aktif ve efektif şekilde daha hızlı işleyebilmesi amacı ile “yönetim kurulunun kendi iç işleyişine yönelik” olarak yapıldığını, yapılan değişikliğin sonucunda, ne pay gruplarının Yönetim Kurulunda temsili ne de oy kullanması engellendiğini, bu yönüyle dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısında hissedarların imtiyazlarını etkileyen bir karar alınmadığından pay sahipleri genel kurulunun yapılmasına da gerek bulunmadığını, İlk derece mahkemesinin bu tespitinin hatalı olduğunu, TTK’nın imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplanması şartını aradığı haller sınırlı sayıda olup; imtiyazlı pay sahiplerinin özel bir toplantı yapmasının kurucu ön şartı, imtiyazlı pay sahiplerinin hakkını ihlal edecek bir kararın varlığı olduğunu, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısı sonrasındaki şirket esas sözleşmesinin mevcut haline bakıldığında davacının sahip olduğu A grubu payların şirket sermayesindeki oranı tadil öncesindeki %15’lik oranda bir değişiklik olmadığını, hiçbir imtiyazlı pay sahibinin hakkı ihlal edilmediğini,
Yönetim Kurulu karar nisabının değiştirilmesi kararının, şirket esas sözleşmesinin 12. Maddesi uyarınca ve TTK’ya nazaran ağırlaştırılmış %65 nisap sağlanarak alındığını, bu hususun ilk derece mahkemesinin kararına dayanak gösterdiği özel kurulun toplanması gerekliliğini de ortadan kaldırdığını,
TTK’nın 454/4. Maddesinin “Genel kurulda, imtiyazlı payların sahip veya temsilcileri, esas sözleşmenin değiştirilmesine, üçüncü fıkrada öngörülen toplantı ve karar nisabına uygun olarak olumlu oy vermişlerse ayrıca özel toplantı yapılmaz.
” şeklinde olduğunu,
Dosyada mübrez çelişkili bilirkişi raporları hüküm kurmaya everişli değilken ilk derece mahkemesinin raporlar arasındaki çelişkiyi gidermeksizin eksik ve hatalı inceleme ile hüküm kurduğunu,
Kök raporda davacının payının imtiyazlı pay olduğu, imtiyazının ise Yönetim Kuruluna aday göstermek olduğu belirtilmiş ve gerçekleştirilen genel kurulda davacının hissesine özgülenen bu hak aynen muhafaza edildiği için imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun toplanmasının söz konusu dahi olmadığı ifade edildiği ve beyanlar ile haklılıklarının tespit edilmiştir.
Aynı bilirkişilerden alınan ikinci rapor ile “dosyadan imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu tarafından alınmış bir kararın varlığı anlaşılamamıştır” denilerek bir çelişkiye neden olunduğunu, alınan karar ile imtiyazlı pay sahibinin imtiyazı bakımından hiçbir değişiklik söz konusu değilken, imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunun yapılmaması da olağan ve hukuka uygun olduğunu, ek raporun öncelikle bu bakımından hatalı ve çelişkili olduğunu, ilk derece mahkemesinin iki rapor arasındaki bu çelişkiyi gidermeksizin hüküm kurduğunu,
Kök raporda davanın süresinde açılmadığı vurgulanmakla birlikte “genel kurul kararının iptal şartlarının usuli yönden oluşmadığı, esas sözleşme m.7’nin tadiline ilişkin kararın hükümsüzlüğünün takdiri ise mahkemenindir.” denildiği, ek raporda da esas sözleşme m.7’nin tadiline ilişkin kararının iptalinin gerektiği şeklinde belirtildiğini,
Bilirkişi raporlarının doğru değerlendirilmesi ve uyuşmazlık konusunun hakkaniyetle çözümü için dava konusu Genel Kurul’un davacının haklarını sınırlandırıp, sınırlandırmadığının açıklığa kavuşturulması, bu konunun ilk derece mahkemesince değerlendirilmesi zaruriyeti bulunmaktayken bu hususun göz ardı edildiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/743 Esas 2017/473 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı yanca davalı şirketin 31/05/2015 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 3. Maddesi ile şirket ana sözleşmesinin 7. maddesinin tadileni ilişkin alınan kararın butlanla hükümsüzlüğüne veya iptaline karar verilmesi istemli açılan davada, ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile kararın iptaline karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
HMK 282 maddesindeki ” hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi dikkate alındığında, İDM sinin takdiri delil mahiyetinde olan bilirkişi raporları sonucu ile bağlı olmayıp gerekçesini yazmak suretiyle raporlardaki görüşler doğrultusunda veya aksi yönde karar verilmesi mümkün olmakla, davacı vekilince yargılama aşamasında alınan bilirkişi ek ve kök raporlarının çelişkili olup, hüküm kurmaya elverişli olmadığı, ancak mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Açılan davada dava konusu genel kurul kararının butlanla hükümsüz olduğu, bunun dışında TTK 445 maddesi uyarınca iptali gerektiği ileri sürülmüştür. TTK 447. Maddesi uyarınca Genel Kurul Kararının butlanla hükümsüzlüğünün tespiti için dava açılması halinde hak düşürücü süre söz konusu olmayıp, taraflarca ileri sürülmese dahi butlanla hükümsüzlük hali mahkemece resen dikkate alınacaktır. Yine TTK 445 maddesi kapsamında genel kurul kararının iptali sebepleri düzenlenip, TTK 446 maddesinde iptal davası açabilecek kişiler belirlenmiştir. Davacı şirketin pay sahibi ortağı olup, kendisi tarafından şirkete noter ihtarı ile bildirdiği adres dışında adresine genel kurul çağrı tebligatı yapıldığını ileri sürmüş , buna ilişkin noter ihbar ve şirkete tebliğine ilişkin tebligat parçasını delil olarak sunmuştur. ( TTK 414 madde). TTK 446/2 maddesi uyarınca “toplantıda hazır bulunsun yada bulunmasın olumsuz oy kullanmış olusun yada olmasın, çağrının usulüne göre yapılmadığını …. İleri süren pay sahipleri” TTK 445 maddesi uyarınca alınan kararın kanun, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırılığı iddiasıyla 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde dava açabileceklerdir. Dava konusu genel kurulun 31/05/2015 tarihli olup, davanın da harcı yatırılmak suretiyle Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığı ile 30/06/2015 tarihinde 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde ve davacı yanca çağrının da ayrıca TTK 414 maddesine göre usulsüz yapıldığı iddiasıyla açıldığı da dikkate alındığında, davacı vekilinin davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı, ayrıca davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı, bu yönlerden davanın reddi gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.
Davalı vekilince genel kurul toplantısında karara bağlanan şirket ana sözleşme değişikliklerinin davacı da dahil imtiyazlı pay gruplarının yönetime aday gösterme sayılarının değişmediği, imtiyazın aynen devam ettiği ileri sürülmekle birlikte; Davalı vekilinin istinaf dilekçesindeki beyanlarıyla da benimsendiği üzere, iptali istenen ve ana sözleşmenin 7 maddesinin tadili yönündeki kararda, yönetim kurulunun 7 üyesi ile ve oy birliği ile alabileceği kararların, tadil sonucu 6 üyenin oyu ile alınabilecek kararlar haline geldiği ihtilafsızdır. İlk derece mahkemesi gerekçesinde de yer verildiği üzere davacının davalı şirkette 10.297.920 adet ve A grubu imtiyazlı pay sahibi olduğu, yönetime seçilecek 7 üyeden biri ile temsil edilme imtiyazına sahip olduğu, olağanüstü genel kurul toplantısında esas sözleşme m.7’nin tadili ile yönetim kurulunun oy çokluğu ile şirketin üçüncü kişiler lehine garanti, kefalet, teminat vermesi faaliyet konusunun gerektirdiği ve iştirak ettiği yahut dahil olduğu projelere ilişkin olağan işlerin yürütülmesine ve üçüncü şahısların borçlarını üstlenmesi oy çokluğu ile mümkün hale getirildiği, yine, satılacak varlıkların taban fiyatını belirlemesi oy çokluğu ile alınacak kararlara bırakıldığı, dosyadan imtiyazlı pay sahipleri kurulu tarafından alınmış bir kararın varlığının da anlaşılmadığı, davacının yönetim kurulunda tek bir adayının bulunacağı dikkate alındığında ana sözleşme m.7’nin tadilinin davacı imtiyazlı pay sahibinin imtiyaz haklarını ihlal edici nitelikle olduğunun kabulü ile davalı şirketin 31.05.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında ana sözleşme m,7’nin tadiline ilişkin alınan genel kurul kurarının iptali yönünde kurulan hükümde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenini aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 21/03/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.