Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/850 E. 2018/194 K. 14.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/850 Esas
KARAR NO : 2018/194 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/96 Esas 2017/435 Karar
TARİH : 11/05/2017
DAVA : Ticari Şirket (Yönetim Kurulu Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 14/03/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile;…Ve Tic. A.Ş.’nin kendisinin de hissedar olduğu bir aile şirketi olduğunu, yönetim kurulu başkanının …olduğunu, şirkete ait karar ve pay defterlerini incelemek üzere talep ettiğinde defterlerin kaybolduğunu öğrendiğini ayrıca işçilerin maaşlarının ödenmediğinden noterden ihtarname çekerek işten ayrıldıklarını, şirket adına Kocaeli, Gebze, Pelitli köyde bulunan 3 adet taşınmazın acil olarak satılacağı duyumlarını aldığını, şirketin kötü yönetildiğini, 14/10/2011 tarih ve 0035 nolu yönetim kurulu kararında…..’in şirketteki tüm hisselerini satıp ortaklıktan ayrılmış olması nedeniyle yönetim kurulu üyeliğinden otomatikman düştüğünün belirtildiğini, Eski TTK.314/2.maddede yönetim kurulu üyeliğinden otomatik düşme halleri sayıldığını, oysaki …’in istifa dilekçesi mevcut olmadığını… istifa etmediği için yönetim kurulunun 0035 nolu …’in kendi yerine yönetim kurulu üyesi atanmasına dair kararın alındığı 14/10/2011 tarihinde yönetim kurulu üyesi olduğunu, yönetim kurulunun ETTK.330. maddesine aykırı şeklide toplantı yeter sayısı oluşmadan iki üye ile toplandığını ve bu nedenle de bu yönetim kurulu toplantısının 6762 sayılı T.T.K. ‘nın 330. maddesine de aykırı olduğunu ayrıca….’in yerine yeni yönetim kurulu üyesi atanması nedeni ile de bu kararın kanuna aykırı ve batıl olduğunu ileri sürerek, …. A.Ş.’nin 14/10/2011 tarihli 0035 nolu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine, buna bağlı olarak 14/10/2011 tarih ve 0036 sayılı yönetim kurulu kararı, 08/06/2012 tarih ve 0043 sayılı yönetim kurulu kararı, 19/07/2012 tarihli genel kurul toplantısında alınmış kararlar, 16/07/2015 tarih ve 007 nolu genel kurulun 01/09/2015 tarihinde toplanmasını öngören yönetim kurulu kararının ve söz konusu batıl olan kararla ilintili ve bağlantılı olarak sonrasında alınmış bütün yönetim kurulu ve genel kurul kararlarının batıl olduğuna, şahsı, şirketin diğer ortakları, şirketten alacaklı çok sayıda çalışan, SGK ve alacaklı bankalar açısından ileride telafisi güç zararlar oluşmaması için şirkete kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 19/07/2012 tarihli genel kurul toplantısında davacıyı … tarafından temsil edildiğini, buna karşı iptal davasını 3 aylık süre içinde açabileceğini, sürenin geçmiş olduğunu, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, şirketi rahatsız ederek kendilerine daha fazla pay çıkarma gayreti içerisinde bulunduğunu, şirkete kayyum atanma şartlarının oluşmadığını, bu nedenlerle davanın reddine, zaman aşımı itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 11/05/2017 tarih 2015/96 Esas 2017/435 sayılı kararında;
“Dava 14/10/2011 tarih ve 0035 sayılı yönetim kurulu kararlarının iptali istemine dayanmaktadır.
İptali talep edilen davalı şirketin 14/10/2011 tarih, 0035 nolu yönetim kurulu kararı ile “1-şirket ortaklarımızdan … şirketteki tüm hisselerini satarak ortaklıktan ayrılmıştır. 2-şirket ortaklığından ayrılan…’in yönetim kurulu görevi de düşmüştür. 3….’in yerine ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere şirket ortaklarından …’in yönetim kurulu üyeliğine seçilmesine oy birliği ile karar verildi.” şeklinde karar verilmiştir. Bu yönetim kurulu toplantısına yönetim kurulu başkanı İsmet.. .. ve Yönetim kurul Üyesi… katılmıştır.
Davalı şirketin ticari kayıtları incelendiğinde 110.000 paya ayrılmış, 2.750.000 TL sermayesi bulunduğu, davacı …’in 2750 sermaye payı ile 110 hisse sahibi olarak davalı şirkette pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın çözümlenmesinde iptali istenen 14/10/2011 tarih, 0035 nolu yönetim kurulunun karar tarihinde yürürlükte olan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacaktır.
Davalı vekili zamanaşımı ilk itirazında bulunmuştur. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda pay sahiplerinin anonim şirket yönetim kurulu kararlarına karşı iptal davası açmasına ilişkin açık bir hüküm ve zamanaşımı düzenlemesi getirilmemiştir. Öte yandan kararın batıl olduğunun tespiti talep edilmiş olup butlan sebebine dayanan davalarda zamanaşımı uygulanmayacağından davalı tarafın zamanaşımı ilk itirazına itibar edilmemiştir.
Kural olarak anonim şirket yönetim kurulu kararlarına karşı iptal davası açılamaz. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2015 tarih, 2014/15320 Esas ve 2015/2749 Karar sayılı, 19/10/2007 tarih, 2006/5867 Esas ve 2007/13064 Karar sayılı, 11.Hukuk Dairesinin 26/01/1989 tarih, 1988/3414 Esas 1989/260 Karar sayılı ilamları). Konuya ilişkin 11.Hukuk Dairesinin 26/01/1989 tarih, 1988/3414 Esas 1989/260 Karar sayılı ilamında “… Anonim ortaklık yönetim kurulu kararları aleyhine kural olarak iptal davası açılamaz. Ancak bazı hallerde ve özellikle pay sahiplerinin kişisel haklarını ihlal eden yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açılabilir. Bu nitelikte olmayan yönetim kurulu kararları aleyhine bu kararlar için ancak genel kurula itiraz edilebilir. Genel kurulun itiraz üzerine vereceği kararlar aleyhine, koşulları varsa üç aylık sukutu hak süresi içinde iptal davası açılabilir. Eğer ortada bir yönetim kurulu kararı yoksa veya yok sayılması ile eş anlamlı olarak batıl ise bu biçim kararlara karşı itiraz olanağı yoktur. Çünkü genel kurula itiraz için yasa ve ana sözleşmeye aykırı da olsa bir karar olması gerekmektedir. Yönetim kurulu kararı yoksa genel kurula itiraz etmenin anlamının olmadığı açık ve seçiktir. Şu halde anonim ortaklık yönetim kurulunun verdiği kararların yok veya batıl olduğunun tespiti için dava açılabilir. ” şeklinde karar verilmiştir.
Yukarıya aktarılan yargıtay kararları ile kural olarak pay sahibinin yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ve iptali talebi ile dava açamayacağı kabul edilmiştir. İstisna olarak söz konusu yönetim kurulunda alınan kararın pay sahibinin kişisel haklarını ihlal etmesi halinde pay sahibine yönetim kurulu iptali davası açabilme hakkı tanınmıştır.
Bu bağlamda dosya incelendiğinde davacı …’in davalı şirkette pay sahibi olmakla birlikte yönetim kurulu üyesi olmadığı pay oranına göre de azınlık pay sahibi olduğu açıktır. İptali istenen yönetim kurulu kararı incelendiğinde şirket ortaklığından hisselerini satarak ortaklıktan ayrılan …’in yerine 6762 sayılı TTK. ‘nın 315 /2 maddesi gereğince geçici olarak yönetim kurulu üyesi seçimi yapıldığının yazılı olduğu görülmektedir. Ortaklıktan ayrılan bir üyenin yerine başka bir pay sahibinin yönetim kurulu üyesi seçilmesi davacı ortağın kişisel haklarını ihlal edici nitelikte bir karar değildir. Başka bir ifade ile alınan bu karardan davacının zarar gören bir menfaati yoktur.
TTK.’nın 315/2 maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinden birinin görevi sona erdiğinde geriye kalan yönetim kurulu üyelerinin diğer üyenin yerine kanuni şartlara haiz bir kimseyi geçici olarak seçip ilk toplanacak genel kurulun onayına sunması yasa gereğidir. Ayrıca bu toplantının yapılması için yönetim kurulu üyesinin paylarını devir ederek üyelikten ayrıldığı düşünüldüğünde toplantı yeter sayısının aranması yasal olarak da olanaklı değildir. Nitekim konuya ilişkin Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 08/02/1990 tarih, 1989/5478 Esas, 1990/780 Karar sayılı bozma ilamında ” … Yönetim kurulunun bazı üyelerinin ölmesi veya maddenin 2. fıkrasında öngürülen sebeplerden biriyle görevinin sona ermesi halinde şirketin toplanacak ilk genel kurula kadar organsız kalmamasını sağlamaya yönelik özel ve ayrık bir hüküm olduğu cihetle bu amaca uygun yorumlanmadır ve mutlaka toplantı yeter sayısına haiz olması gerektiği yönündeki lafzi ve dar yorum açılan üyelik nedeniyle geri kalan üyelerle toplantı nisabının oluşmadığı hallerde anılan yasa hükmünün uygulama imkanını ortadan kaldıracaktır… Şu halde TTK. ‘nın anılan hükmünü amacı doğrultusunda yorumlamak ve yönetim kurulunun kalan üyeleri toplantı nisabını teşkile kafi gelmese bile karar nisabını oluşturabildiği hallerde bu üyelerin geçici üye atayabileceğini kabul etmek gerekir. “
Her ne kadar mahkememizin 2015/217 Esas sayılı dosyasının bu dava yönünden bekletici mesele sayılmasına karar verilmiş ise de 2015/217 Esas sayılı dava da davacı ….’in aynı şirket aleyhine hisse devrinin iptali için dava açtığı, yargılamanın devam ettiği, he iki dava da davacı taraflar farklı olduğu gibi işbu davada yönetim kurulu kararının iptali davası açmak üzere davacının menfaatinin bulunmayışı ve usul ekonomisi göz önüne alınarak bekletici mesele ara kararından dönülmesine karar verilmiştir.
Netice olarak iptali istenen yönetim kurul kararının içeriği davacının menfaatini, kişisel haklarını ihlal edici nitelikte olmadığı kararın konusunun üyelik seçimine ilişkin olduğu, davacının üyelik haklarını etkileyecek herhangi bir karar alınmadığı bu nedenle de davacının bu kararın iptaline ilişkin dava açamayacağı kanaatine varılmakla davanın reddine; ayrıca dava dilekçesinde bu kararla ilintili olan yönetim kurulu ve genel kurul kararlarının iptali yönündeki taleplerin de iptali istenen yönetim kurulu kararının iptali talebi mahkememizce reddedildiğinden reddine, davalı şirket yönetim kurulu görevinin başında olup şirket organsız kalmadığından kayyım atanması yönündeki talebin de reddine…”gerekçesi ile,
Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesinin red kararında dava ve istemi iptal davası olarak değerlendirildiği ve iptal davası şekil ve esas şartlarını değerlendirerek hüküm verdiğini, ancak dava ve istemin 14/10/2011 tarih ve 0035 nolu … Kurulu Kararının iptali değil, yokluk ve butlanının tespiti olduğunu, yokluk ve butlan hükümlerince ele alınması, değerlendirilmesi ve karar verilmesi gerektiğini,
Yönetim kurulu üyelerinden biri veya birkaçı toplantıya çağrılmadan yönetim kurulu yapıldığı ve karar alınmışsa, yönetim kurulu kararları imza edilmemişse veya toplantı ve karar yeter sayıları sağlanmadan karar alınmışsa, alınan kararların yok hükmünde olduğunu,
…’in yönetim kurulu üyeliği düşmediği cihetle 14/10/2011 tarih ve 0035 nolu Yönetim Kurulu Kararının sadece iki Yönetim Kurulu Üyesinin (…) katıldığı bir toplantıda yine iki Yönetim Kurulu katılımı ile alınmış olduğundan 6762 sayılı kanunun 330.maddesine aykırı olduğunu, yani hükümsüz olduğunu,
…r’ın 18/04/2017 tarihli hukuki mütalaasında görüş olarak bildirdiği üzere, davaya konu yönetim kurulu kararının TTK 330 nedeniyle nisaplara aykırı ve yok hükmünde olduğunu, yokluk ve butlan yaptırımları kanun düzeninde olduğunu ve taraflarca öne sürülmese dahi resen nazara alınması gerektiğini, Yargıtay’ın da üç kişi yerine iki kişi ile toplanmış bir yönetim kurulu ve bu kurulda alınmış kararların hüküm ve sonuç doğurmadığını yani yok hükmünde olduğunu açıkça dile getirdiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/96 Esas 2017/435 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı istinafa konu davada, davalı şirketin 3 kişilik yönetiminde yer alan dava dışı… in karar tarihinde yönetim kurulu üyesi olup, 6762 sy TTK 315 maddesi uyarınca yöneticiliği devam ederken, TTK 330 maddesine aykırı nisapla toplanıp alınan 14/10/2011 tarih 35 nolu yönetim kurulu kararının batıl olduğunu, bu nedenle bu karara bağlı alınan davalı şirket yönetim ve genel kurulu kararlarının da hükümsüz olduğunu ileri sürerek kararların batıl olduğunun tespitini talep etmiş, ilk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçe ile davanını reddine karar verilmiş, davacı asil tarafından karar istinaf edilmiştir.
İlk derece mahkemesi karar gerekçesinde de isabetli olarak belirtildiği üzere dava konusu yönetim kurulu tarihi itibariyle uyuşmazlıkta 6762 sayılı TTK hükümleri uygulanacaktır. 6762 sayılı TTK da pay sahiplerinin Anonim Şirket yönetim kurulu kararlarına karşı iptali davası açmasına ilişkin hüküm ve zaman aşımı düzenlemesi getirilmemiştir. Ancak davacı yan eldeki uyuşmazlıkta kararların iptalini değil, batıl ve hükümsüz olduğunun tespitini talep etmektedir.
İlk derece mahkemesince dava konusu 14/10/2011 tarihli 35 nolu yönetim kurulu kararının 6762 sy. TTK 315 maddesi uyarınca şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılan…’in yerine geçici olarak yönetim kurulu üyesi seçimine ilişkin olduğu, davacı pay sahibinin ortaklık ve kişisel haklarını ihlal eder nitelikte olmadığı gerekçesine dayanılmış ise de;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/2841 E. 2017/5766 K. 24/10/2017 tarihli karar içeriğinde de belirtildiği üzere 6762 sy. TTK 330 maddesindeki yönetim kurulu toplantı ve nisap düzenlemesi emredici nitelikte olup, dava konusu olayda davalı şirket yönetim kurulunun 3 kişiden oluştuğu, bu durumda 3 kişilik yönetim kurulunun toplantı nisabı 3 kişi olup, davalı şirketin yönetim kurulunun 3 kişi toplanması gerekirken dava konusu 14/10/2011 tarihli 35 nolu yönetim kurulu kararın toplantı nisabı bulunmaksızın 2 imza ile alındığı anlaşılmaktadır. Davacı yanca bu surette alındığı ileri sürülen yönetim kurulu kararın batıl olduğunun tespitinin talep edilebileceğinin kabulü gerekir.
Dosya içerisinde yer alan Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/925 Esas 2016/769 Karar sayılı karar gerekçesi incelendiğinde, davalı şirketin 19/07/2012 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verildiği de anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince bu dava dosyası da celp olunup değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Yine taraf beyanlarına göre davalı şirketin 2012 yılından sonra genel kurul toplantısının da yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı yanca yönetimde yer alan …’in 6762 sy TTK 315 maddesi kapsamında yöneticilik görevinin sona ermediği, kaldı ki hisse devri iptali istemli mahkemenin 2015/217 Esas sayılı dosyasında açıldığı anlaşılan davanın derdest olduğunun ileri sürüldüğü, yargılama aşamasında ilk derece mahkemesince de bu davanın eldeki uyuşmazlığın sonucunu etkileyebileceğinden bekletici mesele sayıldığı ancak sonraki aşamada bu davanın sonucunun beklenmesinden vazgeçilerek hüküm verildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu 35 nolu yönetim kurulu karar ve gerekçesi ile ilk derece mahkemesi davanın red gerekçesi gözetildiğinde, o tarihte şirkette yönetici olan dava dışı …’in hisse devrinin iptali için açtığı ve derdest olduğu anlaşılan ilk derece mahkemesinin 2015/217 E. sayılı dava sonucu, eldeki davanın sonucunu esastan etkileyecek delil niteliğinde olup, 2015/217 E. sayılı dava sonucu beklenmeksizin ve verilecek karar sonucu değerlendirilmeksizin sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/05/2017 tarih 2015/96 Esas 2017/435 sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA ve HMK 353/1a-6. mad. uyarınca dosyanın mahkemesine İADESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafça yatırılan 85,70.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-İstinaf başvuru harcı 85,70.TL ve istinaf posta gideri 30,80.TL toplamı 116,50.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 14/03/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.