Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/807 E. 2018/103 K. 21.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/807 Esas
KARAR NO : 2018/103 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/181 Esas 2017/618 Karar
TARİH : 24/05/2017
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 21/02/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin turizm alanında faaliyet gösterdiğini, 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanunu 4. Maddesine göre “Türkiye’de seyahat acenteliği faaliyeti gösterebilmek için Bakanlıktan işletme belgesi alma zorunluluğu” olduğunu, müvekkili şirketin T.C. Kültür Bakanlığı’nın 27.11.2008 tarihli 6054 no.lu A Grubu Seyahat Acentesi İşletme Belgesini alarak faaliyetine devam ettiğini, davalı şirketin A 6054 no.lu belgeyi sanki kendi tüzel kişiliğine aitmiş gibi kullandığını, üçüncü kişileri bu şekilde yanılttığım, davalı şirkete ait internet sitelerinde bahse konu seyahat acentesi işletme belgesinin kullanıldığını, mevzuat gereği bu belge olmadan faaliyet göstermenin mümkün olmadığını, bu durumun tüketicilerin bilinçli olarak yanıltılması fiilini teşkil ettiğini, davalının aslında sahip olmadığı belgeyle haksız kazanç elde etmesinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti ve men’i ile davalının elde etmesi muhtemel menfaatin tespiti yoluyla şimdilik 10.000.-TL maddi, 10.000.-TL manevi toplam 20.000.-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın iddialarının gerçeği yansıtmadığını, tarafların yıllardır aynı handa birlikte ticari faaliyette bulunduğunu, iki şirket arasında ticari işbirliği bulunduğunu, davacıya ait işletme belgesi bilgilerinin davacının isteği ve bilgisi dahilinde davalı şirket internet sitesinde yayınlandığım, bu durumun davacı şirketin de menfaatine olduğunu, zira davalı şirketin bu yolla elde ettiği müşterileri davacıya göndermek suretiyle davacı şirketin ticari kazanç sağladığını, davacıya ait işletme belgesinin davacının bilgisi dahilinde kullanıldığının ispatı olarak iki şirket arasında mail yolu ile yapılmış yazışmaların ve faturaların mevcut olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 24/05/2017 tarih 2014/181 Esas 2017/618 sayılı kararında;
“Dava, haksız rekabetin men’i ,haksız rekabet nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Her ne kadar davacı taraf , A 6054 no.lu belgenin davalı şirkete ait internet sitelerinde kullanıldığını, üçüncü kişileri bu şekilde yanılttığını, mevzuat gereği bu belge olmadan faaliyet göstermenin mümkün olmadığını, bu durumun tüketicilerin bilinçli olarak yanıltılması fiilini teşkil ettiğini, davalının aslında sahip olmadığı belgeyle haksız kazanç elde etmesinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinden bahisle haksız rekabetin tespiti ve maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş ise de ; tüm dosya kapsamı ve bilirkişi incelemesi neticesinde, davalının, davaya konu Seyahat Acentesi İşletme Belgesini davacının bilgisi dahilinde ve davacıya müşteri bulmak suretiyle ve bu işlemden komisyon almak suretiyle kullandığı, rızanın bulunduğu dönem için kimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak iddia edemeyeceği kuralı gözetilerek ayrıca taraflar arasındaki bu uygulamanın ve rızanın sona erdiği tarihten sonra A 6054 no.lu belgenin kullanılmaya devam edildiğinin iddia ve ispat edilemediği dikkate alınarak davacının somut zarara uğradığına ilişkin iddialarının sübuta ermediği ,haksız rekabetin koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmakla…”gerekçesi ile,
Davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu,
a-Davanın taraflarının turizm alanında faaliyet gösterdiğini, dava dilekçesi 2. ve 3. maddelerinde açıklandığı üzere Türkiye’de seyahat acenteliği faaliyeti gösterebilmek 1618 sayılı Seyahat Acenteleri Kanunu 4. maddesine göre ancak Bakanlıktan işletme belgesi alarak mümkün olduğunu, müvekkilinin 2008 tarihli 6054 numaralı A Grubu Seyahat Acentesi İşletme Belgesinin mevcut olduğunu, ancak davalının böyle bir belgesi bulunmadığını,
b-Davalının Seyahat Acentesi İşletme Belgesi olmadığı halde müvekkilinin İşletme Belgesi’ni dava dilekçesi ekinde yer verilen internet çıktılarından da anlaşılacağı üzere kendi internet sayfalarında kullandığını, davalının seyahat acentesi olarak faaliyetinin, taraflar arasındaki ilişkiden bağımsız olarak 1618 sayılı Kanun çerçevesinde yasal olmadığını,
c-b bendinde belirtilen hususun cevap dilekçesinde başka şirketlerin de müvekkilinin İşletme Belgesi’ni kullandığı belirtilerek ve buradan kendi lehine bir sonuç çıkartılmaya çalışılarak davalı tarafça da ikrar edildiği gibi zaten karardan da anlaşılacağı üzere mahkemenin de kabulünde olduğunu,
d-Bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında kabul edilen bir başka hususun, davalı tarafça, müvekkilinin 6054 sayılı A sınıfı Seyahat Acente Belgesi’ni davalının kullanmasına muvafakat ettiğine dair müvekkilinin imzasını taşıyan yazılı bir belge sunulamadığını,
Bu noktadan sonra davanın tarafları arasında dört adet fatura ve karşılıklı birkaç mail’den ibaret olan ilişki davalı tarafın iddialarına itibar edilerek hatalı olarak yorumlandığını,
Davalının temin ettiği bir kısım müşterileri ücreti karşılığında müvekkiline ait teknelerde Boğaz turuna çıkarttığı, verilen yemekli Boğaz Turu hizmetinin davalıya dört adet fatura ile fatura edildiği ve bedelleri müvekkiline ödendiğini, davalının bu yolla müvekkiline müşteri getiren ve ticari ilişki içine giren onlarca şirketten sadece birisi olduğunu, davalının kendi bulduğu müşterilerine verilen hizmeti belli rakamla müşterilerine fatura etmekte, müvekkili tarafından da verilen hizmet karşılığında davalıya bir fatura düzenlenmekte ve davalı muhtemelen aradaki fark ile kar etmekte olduğunu, davalının, İstanbul Boğazı’nda yemekli tekne ile Boğaz turu alanında ihtilafın olduğu yıllarda faaliyet gösteren bir şirket olan müvekkiline müşteri getiren ve bu yolla para kazanan onlarca şirketten sadece birisi olduğunu,
Taraflar arasındaki, davalının bulduğu müşterilerin bir kısmını müvekkilinin işlettiği teknelerde ağırlaması ve verilen hizmetin bedelinin davalıya fatura edilmesinden ibaret olan ilişkiden müvekkilinin davalıya A Sınıfı Seyahat Acente Belgesi’ni kullanma izni verdiği sonucunun çıkarılamayacağını, müvekkilinin teknelerine onlarca farklı şirketten müşteri getirilmekte olup, müvekkilinin bu müşterilerin hangi şirket tarafından hangi yolla getirildiğini araştırma imkan ve yükümü de bulunmadığını,
Ticari işbirliğinin ve belgenin müvekkilinin izniyle kullanıldığına dayanak yapılan e-maillerin de ancak anlatılan ve faturalara yansıyan ilişkinin delili olabileceğini, bu e maillerin herhangi birinde, müvekkilinir İşletme Belgesi’ni davalı tarafın kullanmasına muvafakat ettiğine veya bundan haberdar olduğu halde ses çıkartmayarak örtülü olarak muvafakat ettiğine dair bir ifade bulunmadığını,
Mahkemenin kabul ettiği müvekkilinin bilgisi ve onayıyla dava konusu belgenin kullanıldığı görüşünün 1618 Sayılı Seyahat Acenteleri Kanunu’nun emredici nitelikteki 4.maddesine de aykırı olduğunu, o maddeye göre bir şirket Seyahat Acentesi olarak faaliyet göstermek istiyorsa bizzat başvurarak Seyahat Acentesi Belgesi almak zorunda olduğunu, başka bir şirketin açık veya örtülü onayı yoluyla başka bir şirkete ait belgenin kullanılmasının olanaklı da olmadığını, marka ile fikir ve sanat eserleri ile ilgili mevzuatta hak sahibinin belirli şartlarla hakkını devredebilmesi ya da kullanımına izin vermesinin açık olarak kabul edilmişken, dava konusu Seyahat Acente Belgesi bakımından buna imkan veren bir düzenlemenin mevzuata konmamış olmasının kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olduğunu,
Mahkeme kararında önemli bir hususun da gözden kaçırıldığını, davalının bu belgeyi kullanarak aslında Seyahat Acentesi olmadığı halde Acente gibi faaliyet sürdürdüğünü, davalının dosya içerisindeki mali müşavir bilirkişiden alınan ilk rapora göre 2012 yılı ve 2013 yıllarında çok ciddi kazançlarının söz konusu olduğunu, davalının bu kazançları elde ederken internet sayfasında aslında Acente olmadığı halde müvekkilin Acente Belgesi’ni kullandığının ortada olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/181 Esas 2017/618 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı tarafından, turizm alanında A Grubu seyahat acentesi işletme belgesi sahibi olduğu, davalı şirketin A 6054 nolu Seyahat acante işletme belgesini kendine aitmiş gibi internet sitesinde kullanarak bu yolla 3. kişileri yanıltıp, davacıya karşı haksız rekabette bulunduğu ve haksız kazanç sağladığı iddiasıyla haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi giderim talebiyle açılan davada, ilk derece mahkemesince yukarıda yer verilen gerekçe ile davanın reddine karar verildiği, davacı vekilince karara karşı istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin istinaf nedenleri ile kamu düzeni yönüyle yapılan incelemede;
İlk derece mahkemesi gerekçesinde de yer verildiği üzere, dosyada yer alan taraflar arasındaki mail yazışmaları, tarafların ticari defter ve kayıtları ile belirlenen aralarındaki ticari ilişki, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında, davacıya ait belge nosunun davalı yanca kendi internet sitesinde davacının bilgisi ve zımnı muvafakatı dahilinde ve davacıya müşteri bulmak suretiyle ve bu işlemden komisyon almak suretiyle kullandığı, rızanın bulunduğu dönem için MK 2.maddesi de gözetildiğinde davacı iddiasının yerinde görülemeyeceği, taraflar arasındaki bu uygulamanın ve rızanın sona erdiği tarihten sonra A 6054 no.lu belgenin kullanılmaya devam edildiğinin davacı yanca iddia ve ispat edilemediği dikkate alındığında ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL harçtan, davacı tarafından yatırılan 31,40.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 21/02/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.