Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/804 E. 2018/158 K. 28.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/804
KARAR NO : 2018/158
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/1241 Esas 2017/311 Karar
TARİH : 21/03/2017
DAVA İHBAR OLUNAN : TASARRUF MEVDUATI SİGORTA FONU –
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 28/02/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı../Bursa Şubesindeki.. numaralı TL cinsinden hesabın sahibi olduğunu, müvekkilinin hesabındaki meblağın 10 yıllık zamanaşımına uğradığından bahisle, 01.11.2006 tarihli resmi gazetede yayınlanan Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usui ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’ln 8. maddesine istinaden davalı banka tarafından TMSF’nin T.C. Merkez Bankasındaki hesabına devredildiğini, söz konusu mevduatın iadesi için davalı taraftan talepte bulunulduğunu ancak taleplerinin reddedildiğini, söz konusu mevduatın TMSF’ye devir işleminde yasal prosedüre uyulmadığını, ileri sürerek, zaman aşımına uğranmadığı halde bu yönde işlem yapılarak TMSF ye devri gerçekleştirilen müvekkiline ait hesaptaki 33.049,11 TL nin söz konusu hesabın TMSF ye devir tarihi olan 29/05/2008 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 62. Maddesi ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “ Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümleri doğrultusunda 2007 yılında zamanaşımına uğrayan mevduatların TMSFY’ye devredildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 21/03/2017 tarih 2015/1241 Esas 2017/311 sayılı kararı ile,”.. davalının, yönetmelik hükümlerine uygun olarak devir işlemleri gerçekleştirildiği, davacının tevdi ettiği mevduat tutarının 50TL üzerinde olması nedeniyle iadeli taahhütlü mektupla uyarma zorunluluğu bulunmakta olup bu uyarının davacı tarafa yapıldığı, davacının Bursa’daki adresine posta gönderildiğine dair gönderi listesinin sunulduğu, o dönem tirajı yüksek ilk 5 gazeteden ikisinde (…. ve …Gazeteleri) gerekli ilanların da yapıldığı, ilan yapılan gazetenin birinin… gazetesi olması ancak diğerinin … gazetesi olmayıp… gazetesi olmasının sonuca etkili olamayacağı, o dönemki tirajı en yüksek ilk 5 gazeteden biri olarak … gazetesinde ilan yapılmış olmasının mevduat tutarı 50TL altında olan alacaklar için zorunluluk teşkil ettiği, davacı gibi mevduatı 50TL üzerinde olan tutarlar bakımından öncelikli şartın iadeli tahahhütlü mektup ile uyarı zorunluluğu olduğu, bu nedenle gazete ilanının …gazetesi değil de … gazetesinde yapılmış olması ileri sürülerek alacak isteminde bulunmanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi çerçevesinde dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı…” gerekçesi ile, davacının davasının reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle,
Davada uygulanacak olan yönetmeliğin; 01.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 8. Maddesi olduğunu, bu maddenin 2. fıkrasına göre “ülke genelinde yayım yapan tirajı en yüksek iki gazetede ilan şartı” bulunduğunu, ancak mahkemenin; söz konusu maddenin 01.11.2012 tarihinde yapılan değişik halini olaya uyguladığını, anılan yönetmelikte 01.11.2012 tarihinde yapılan değişiklik ile “tirajı en yüksek beş gazeteden ikisinde ilan şartı” getirildiğini,
Yargılamanın son celsesinde bu hususta beyanda bulunulmuş ise de dikkate alınmadığını, usule aykırı olarak, devir işleminin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuat yerine, anılan maddenin 2012 yılında yapılan değişik hali olaya uygulandığını, emsal Yargıtay kararlarında da ifade bulduğu üzere, yapılan devir işlemi usule uygun olmadığını ve mevduatın müvekkiline iadesi gerektiğini,
İlgili yönetmelik maddesinde ayrıntılı bir şekilde uygulanması gereken prosedür belirtildiğini, anılan maddedeki zamanaşımına uğrayan mevduatlar bakımından tek farkın 50.TL altındaki mevduatlar için iadeli taahhütlü mektup gönderiminin zorunlu olmaması, bunun haricinde; tüm mevduat türleri ve meblağları için ortak hükümler belirlendiğini, ancak mahkemenin söz konusu maddeyi yanlış yorumladığını ve gazetede ilan şartının sadece 50 TL altındaki meblağlar bakımından söz konusu olduğuna kanaat getirdiğini, anılan maddeden bu şekilde bir sonuca varılmasının emsal Yargıtay kararlarına uygun olmadığını,
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2014/13336 E sayılı kararında verilen onama kararının bu hususa işaret ettiğini ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 2011/7761 E sayılı kararında da direkt olarak bu maddenin ihlal edilmesinden dolayı karar düzeltme talebinin kabulüne karar verildiğini,
Bankaların birer güven kuruluşu olup mudiden aldığı parayı güvenle saklamak ve istenildiğinde yine mudiine iade etmekle yükümlü olduklarını, en hafif kusurlarından dolayı sorumluluğuna gidilebilecek bankaların, yönetmelikte belirtilen ve şekil şartı olan prosedürün tamamını eksiksiz olarak yerine getirmeleri elzem olduğunu, müvekkilinin vaki hakkını kullanırken dürüstlük kuralına aykırı davranmamakta, davalı bankanın yanlış uygulaması nedeniyle alamadığı parasını talep ettiğini,
Mahkemenin davalı banka tarafından sunulan, resmi bir hükmü/mührü/imzası olmayan posta alındı listesini ve davalı bankanın onayını taşıyan gazete görüntüsünü gerçekmişçesine kabul ettiğini, anılan iadeli-taahhütlü mektubun posta alındı kartının ve gazeteler bakımından da gazete asıllarının dosyaya ibrazının sağlanması gerektiğini, bu belgelerin asılları araştırılmadan, doğruluğu teyit edilmeden hüküm kurulduğunu,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacak davasıdır.
Davalı banka, davacıya ait mevduat hesabında bulunan parayı 10 yıllık zaman aşımının dolduğu gerekçesiyle TMSF’ye aktarmış, davacı da bu işlemin usulsüz olduğunu ileri sürerek paranın tahsili istemiyle dava açmıştır.
28.05.2014’te yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1- k maddesindeki tanıma göre “tüketici”, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/1-l maddesine göre ise “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki amaçlarla hareket veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak ifade edilmiştir.
Yine anılan yasanın 73/1 maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun göreve ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda; davanın 23.12.2015 tarihinde açılmış bulunmasına ve uyuşmazlığın, davacı tüketicinin tarafı olduğu bankacılık işleminden kaynaklanmasına göre, görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Bu nedenle ticaret mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.
Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan ve HMK 355.maddesi uyarınca mahkemenin görevli olup olmadığını Dairemizin resen inceleme yükümlülüğü bulunduğundan, HMK 353/1-a/3 maddesi uyarınca, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 21/03/2017 tarih ve 2015/1241 Esas – 2017/311 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a/3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA
2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı tarafça yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/02/2018 tarihinde HMK’ nun 353/1-a-3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.