Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/791 E. 2018/118 K. 21.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/791
KARAR NO : 2018/118
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/706 Esas – 2017/135 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21/02/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; vakil edenin davalı ile taşıma faaliyetinde bulunduğunu ancak bakiye alacağını alamadığını, taşıma işleminin sorunsuz gerçekleştirildiğini, fatura düzenlenerek davalı tarafa gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine başlatılan takibe itiraz edildiğini beyanla itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; vekil edenin, ithal edeceği ürünlerin yurt dışındaki şirketlerden alınarak Türkiye’ye getirilmesi hususunda davacı ile anlaştığını, anlaşmaya göre davacının teslim alacağı ürünleri araç bulamadığını belirterek sözleşme ile belirlenen günden yaklaşık 10 gün sonra teslim ettiğini, yine bir başka ülkeden alınması gereken ürünlerin de geç alındığını, bu nedenle Sağlık Bakanlığından alınan izinlerin tekrar alınmak zorunda kalındığını, davacının ürünleri yanlış gümrük kapısına getirmesi nedeni ile ürünlerin gümrükte mahsur kaldığını, gecikme nedeni ile oluşan zarar için davacıya ihtarda bulunulduğunu, iki ayrı taşıma taahhüdüne rağmen tek araç ile masraf eksiltilerek gerçekleştirilmesi ve daha sonra iki ayrı taşıma için masraflar belirtilerek ücret talep edilmesinin kötü niyetli olduğunu, talep edilen ücretin fahiş olduğunu, ödemezlik definde ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 21/02/2017 tarih ve 2014/706 Esas – 2017/135 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … takip konusu faturanın davalının ticari defterlerine kaydedilmiş olduğunun bilirkişi vasıtası ile tespit edildiğini, davalı tarafça faturaya sekiz günlük yasal süresi içerisinde itiraz veya iade edildiğinin savunulmadığını,bu durumda, davacının faturaya dayalı alacağın varlığını kanıtladığı anlaşılmakla davalı defterlerine kayıtlı olan faturalar yönünden davanın kabulüne, davalı defterlerinde olup olmadığı belirlenemeyen ve vade farkına ilişkin olan fatura yönünden taraflar arasında bir anlaşma veya uygulama olduğuna dair delil bulunmadığı da nazara alınarak bu kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği, … ” gerekçesi ile; ” Davanın kısmen kabulüne; davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan İstanbul .. İcra Müdürlüğü’ nün .. Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından vaki itirazın kısmen iptali ile takibin 4.906,04 USD asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarınca 1 yıllık mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz uygulanmasına, fazlaya dair istemin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel mahkeme kararının eksek inceleme ile verilmiş olduğunu,
Müvekkil ile davacı arasında taşıma sözleşmesi bulunduğunu, davacı tarafından sözleşmenin ihlal edildiğini,davacı tarafından taşımanın geç ifası nedeni ile müvekkilin zararının oluştuğunu ve bu konuda dava açtıkların ve birleştirme talep ettiklerini ancak yerel mahkemenin bu hususu incelenmeden karar verilmiş olduğunu,
Davacının sözleşmeye aykırı- geç ifayı ikrar etmiş olmasına ve sözleşmeye aykırılığın dosya kapsamına göre açık olmasına rağmen sözleşmede belirtilen şartları kendisi yerine getirmediği halde müvekkilden tam bir ücret istendiğini,
Ayrıca müvekkilin sözleşmeye aykırılık nedeni ile tam ödeme yapmaması gerektiğini düşündüğünden ve bu husus yargılamayı gerektirdiğinden müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini,
İleri sürerek; ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Dava, ödenmediği iddia edilen navlun alacağının davalı taşıtandan tahsili istemiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davalı taşımanın geç yapıldığını, geç taşıma nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını iddia ederek navlun bedelinin ödenmesi gerekmediği savunmaktadır.
Dava konusu taşımanın İngiltere/İskoçya-Türkiye arasında olması nedeniyle CMR Konvansiyonu hükümlerine tâbi olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
CMR Konvansiyonu’nun 23. maddesi hükmü, gecikmenin zarara neden olması halinde taşıyanın navlun ücretiyle sınırlı olarak sorumlu bulunduğunu düzenlemiş olup, anılan Konvansiyon’da gecikme halinde taşıyanın navlun ücretine hak kazanamayacağına dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Davacı tarafından davalıya taşıma hizmeti verildiği, davalının dava konusu taşımaya ilişkin faturalardan vade farkına ilişkin fatura dışındaki faturaları ticari defterlerine kaydettiği ve 8 günlük yasal süresi içerisinde faturaların içeriğine itiraz etmediği, davacının gecikme nedeniyle zarar iddiasının ayrı bir dava konusu olduğu, bu davanında Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/514 Esas sayılı dosyasında devam ettiği, davalının gecikmenin varlığını ve gecikme nedeniyle zarar gördüğünü o dosyada ispat ederse zararının giderilmesinin mümkün olduğu da anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talepleri yerinde değildir.
Ayrıca davanın konusu alacak taşıma sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından düzenlenen faturaları davalı itirazsız olarak kabul edip ticari defterlerine kaydettiğinden artık taşıma ücreti davalı tarafından belirlenebilir hale gelmiş olup, alacak artık likid sayılmalıdır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince, davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesinde de bir isabetsizlik yoktur.
İlk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine de aykırı olmadığından davalı vekilinin istinaf taleplerinin HMK’ nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.216,69 TL harçtan istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 526,00 TL’ nin mahsubu ile bakiye 690,69 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/02/2018 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.