Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/771 E. 2018/105 K. 21.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/771 Esas
KARAR NO : 2018/105 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/766 Esas 2017/274 Karar
TARİH : 12/04/2017
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/02/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARINI İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı dava dilekçesi ile, … Tic. Ltd. Şti.nin kurucu ortaklarından olduğunu, ancak daha sonra bu şirketten hisselerini devrederek ayrıldığını, ortak olduğu dönemden olan şirket borçları için icra takibi yapıldığını ve icra dosyalarından bankalara yazı gönderilerek hesaplardaki paranın dosyaya gönderilmesinin istenildiğini, diğer bankalarda bulunan şahsi hesapları için bankaların ret yazısı yazdıklarını ancak uyarılarına rağmen davalı bankadaki şahsi hesabından 12.650 EURO’nun icra dosyasına gönderildiğini, bunun üzerine İstanbul 14 İcra Hukuk Mahkemesine dava açtığını, davada şirketin borcundan dolayı ortakların şahsi hesaplarından tahsilat yapılamayacağına karar verildiğini ve bankadaki hesabı üzerindeki haczin kaldırıldığını ancak hesabından kesilen 12.650 EURO’nun hesabına banka tarafından TL olarak iade edildiğini, bu ödeme nedeniyle kur farkından dolayı zarara uğradığını, ayrıca bu işlemin yapıldığı tarihte yurtdışında olduğunu, işlemlerin düzeltilmesi için Türkiye’ye dönmek zorunda kaldığını ve bundan dolayı da zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL zararının zarar tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün yazısına istinaden davacının hesabına haciz konulduğunu, icra müdürlüğü tarafından hacizli paranın icra müdürlüğü hesabına yatırılması için müvekkili bankaya yazı göndermiş olduğunu, paranın gönderilmeden önce son kez icra müdürlüğüne yazı yazıldığını ve yine haczin devam ettiği ve paranın gönderilmesi yönünde cevap alındığını, bu nedenle davacının hesaplardaki tüm parasının icra müdürlüğü hesabına yatırıldığını, davacının bu esnada icra mahkemesine şikayette bulunduğunu, uzun bir yargılama sonucunda haczin kaldırıldığının öğrenildiğini, davacının zararından müvekkili bankanın sorumlu bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 12/04/2017 tarih 2016/766 Esas 2017/274 sayılı kararında;
“Dava, usulsüz bankacılık işlemi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.İddia ve savunma kapsamında tüm dosya kapsamından, davacının davalı banka nezdinde vadesiz hesabının bulunduğu ve bu hesapta 12.650,00 EURO tutarında mevduatının bulunduğu, İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile dava dışı alacaklı …’ın yine dava dışı borçlu … Ticaret Ltd.Şti aleyhine icra takibi başlattığı, söz konusu takipte icra müdürlüğü tarafından davalı bankaya haciz ihbarnamesi gönderilerek davacının hesabına haciz konulmasının talep edildiği ve bankaca tekrar bu hususun sorulması üzerine icra müdürlüğü tarafından talebin yinelendiği, bunun üzerine davalı banka tarafından davacının hesabındaki bu paranın o tarihteki kur üzerinden Türk Lirasına çevrilerek icra müdürlüğü dosyasına gönderildiği, daha sonra icra müdürlüğü tarafından haciz işleminin kaldırılarak paranın davalı bankaya gönderildiği, davalı bankaca ise bu paranın davacının hesabına iade edildiği, davacının bu hususlardan kaynaklı maddi ve manevi zararları oluştuğunu iddia ederek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Dosya kapsamından, davacının şahsi hesabındaki paranın, şirketin borcu nedeniyle icra müdürlüğü tarafından haczedildiği ve daha sonra haczin kalkmasıyla paranın davacının hesabına iade edildiği hususlarında taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Tüzel kişinin borcu için ortağı veya temsilicisinin malı veya alacağının haczedilemeyeceği temel sorumluluk prensiplerinden birisidir. Bu hususda tartışmalı değildir. Tartışılması gereken ve ihtilafın da özünü oluşturan husus ise bu işlemlerin yapılması sırasında, hesabın bulunduğu davalı bankanın kusurunun ve buna bağlı sorumluluğunun bulunup bulunmadığıdır. Davalı banka, kendisine icra müdürlüğü tarafından gönderilen talimata göre hareket etmiş ve kendisinden istenilen hususu yerine getirmiştir. Dahası, davacının itiraz ve müracaatı üzerine icra müdürlüğüne yazı yazmış ve talimatın icra müdürlüğünce teyit edilmesi üzerine davaya konu işlemi gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla davalı bankanın hatalı bir işlemi söz konusu değildir. Her ne kadar tüzel kişinin borcu nedeniyle davacı gerçek kişinin parası, malı veya alacağı haczedilemez ise de somut olayda bu haciz işlemini gerçekleştiren davalı banka değildir. Davalı, davacının hesabında herhangi bir tasarrufta bulunamayacağı gibi onun kendisine tevdi edilen ve hesapta muhafaza edilen mevduatını herhangi bir kişi ya da kuruma veremez. Somut olayda ise davalı bankanın böyle bir eylemi yoktur. Somut olayda davalı banka icra müdürlüğü tarafından kendisine gönderilen ve yargısal bir yön taşıyan bir talimatın gereğini yerine getirmiştir. Bu itibarla davalının bir kusurundan ve sorumluluğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Yine bu kapsamda davalı bankanın, icra müdürlüğü tarafından kendisine gönderilen herhangi bir talimatı, haciz ihbarnamesini vs. sorgulama, yorumlama, değiştirme, düzeltme gibi hiçbir yetkisi bulunmamaktadır. Diğer yandan davacı hakkındaki bu icra müdürlüğü işlemi icra mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. (İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/780 esas sayılı dosyası) Sonrasında ise davacıya ait bu para icra müdürlüğü tarafından davalı bankaya iade edilmiş ve davalı bankaca davacının hesabına aktarılmıştır. Davacının bu esnada bu parayı dövize çevirmekte menfaati varsa bunu iade esnasında yapabilmesine bir engel de bulunmamaktadır. Bu itibarla davacının kur farkı nedeniyle bir zararının varlığı dosya kapsamında ispatlanamamıştır. Kaldı ki aksinin bir an için düşünülmesi durumunda dahi yine bu durumda davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamaktadır ve bu itibarla davalı yanca tazmini gereken bir zarardan bahsetmek mümkün olmamaktadır…”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararını “…’ün …İcra Müdürlüğü emrini yerine getirdiği” faraziyesi üzerine bina ettiğini, ancak vaki olan bunun tam aksi olduğunu, iddia ve delillerin yeterince incelenmeyip anlaşılmadığını, Bankanın açık hatasının olduğunu, icra dairesinin şirket için gönderdiği yazıyı şirket sahibinin şahsi hesabına uygulandığını, aynı yazı üzerine diğer bankaların yapmadığı bir uygulamayı davalı bankanın yapmasında hukuka aykırılık bulunduğunu, İddianın mahkemenin vermediği bir kararı …. İcra Müdürlüğünün yapmadığı yorumu, …ün hatalı yorumlamakta ısrar ve inat ederek mağdur etmesi olduğunu, İstanbul 4.İş Mahkemesi kararında .. Ltd. Şti.’nin borçlu olduğunu açıkça beyan ettiğini, İcra müdürlüğü yazısı borçlu hanesinde …Ltd. Şti.yazdıktan sonra adımın zikredilmesinin dava sürecinde adı geçen şirketi kendisini temsil etmesinden kaynaklandığının açıkça görüldüğünü, davalı bankanın tekrar sorması esnasında icra müdürlüğünün ilk yazısı dışında yeni bir beyanda bulunmadığı, şahsının borçlu olduğu şeklinde yorum yapmadığını, buna rağmen onların yapmadığı yorumu bankanın kendisi yaparak kendisini borçlu kabul ettiğini, Bankanın 54 bankaya sorulan yazıyı 53 bankadan farlı olarak cevaplaması ve uygulamasının belgeler incelendiğinde açık ve net görüleceği üzere bankanın kasıt ihtimalinin yüksek bir uygulamayı bilerek, isteyerek hatalı yorumladığını ve kendisini borçlu kabul ettiğini, Bu yorumun hatalı olduğunun İstanbul 14. İcra Mahkemesi 2013/780 Esas ve 2013/1084 nolu kararı ile sabit olduğunu ve kesinleştiğini, Mahkeme kararında zikredilen meblağın hesabına iade edilmesinden sonra tarafından tekrar dövize çevrilmesinde bir mani olmadığı zikredildiği, euro olan hesabından paranın TL’ye çevrilip haciz dosyasına gönderilmesi ile 14 İcra Mahkemesi kararından sonra tekrar geri gönderilmesi arasındaki geçen zamanın dikkate alınmamasının, sunulan somut belgelerin yeterince incelenmediği ve yüzeysel incelendiğini gösterdiğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, vekalet ücretinin istinaf kararı sonrasına kadar ertelenmesini, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu bozulmasını, işin esası hakkında karar verilerek talep edilen tazminata davalı bankanın mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesi ile, Öncelikle davacının istinaf dilekçesi ile dilekçesinin 5’inci maddesinde bahsettiği ağır ve katlanılmaz ve yakışıksız ifadeleri nedeniyle müvekkili ve tüm ilgililerin her türlü hukuki ve cezai müracaat haklarının saklı ve geçerli olduğunu,Görevsizlik kararı ile birlikte dosyayı gören Yerel Mahkemece görevsizlik kararına dair müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması nedeniyle öncelikle bu yönden dosyanın düzeltilerek onanmasını, diğer taraftan davanın reddine dair kararın yasalara, usule ve yüksek mahkeme kararlarına uygun olarak oluşturulması nedeniyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, Mahkemece dosyaya görevsizlik kararı üzerine bakmış olmakla birlikte, huzurdaki davada HMK 331’inci maddesine göre “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder.” denmek suretiyle görevsiz mahkemede verilen görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddi kararına ilişkin olmak üzere, görevli mahkemece yargılama giderlerine hükmetmesi gerektiği hüküm altına alınmışken, müvekkili lehine yargılama giderlerine hükmedilmeden sadece davanın esastan reddilmesi nedeniyle sadece müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Davacının tazminat konusu yaptığı işlemlerle ilgili olarak tüm sorululuğun takip alacaklısı takip alacaklısı …’da olduğunu, müvekkiline husumet yönetilmesinin mümkün olmadığını, Davacının söz konusu iş ve işleme itiraz etmesinin müvekkiline gönderilen teyit yazıları çerçevesinde gerçekleştirilen işlem nedeniyle müvekkilinin herhangi bir hatalı işlemi olmadığını ve bu nedenle müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, Gerekçeli kararda da “Somut olayda davalı banka icra müdürlüğü tarafından kendisine gönderilen ve yargısal bir yön taşıyan bir talimatın gereğini yerine getirmiştir. Bu itibarla davalının bir kusurundan ve sorumluluğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Yine bu kapsamda davalı bankanın, icra müdürlüğü tarafından kendisine gönderilen herhangi bir talimatı, haciz ihbarnamesini vs. sorgulama, yorumlama, değiştirme, düzeltme gibi hiçbir yetkisi bulunmamaktadır.” denmek suretiyle huzurdaki uyuşmazlığın esasına dönük olarak doğru ve yerinde tespitler yapıldığı ve böylece müvekkilinin kusurunun olmadığının belirtildiğini, yine mahkemece, davacının söz konusu işlemden de herhangi bir zarar/ziyanının da olmadığından hareketle davanın her yönden reddinin yerinde, haklı ve geçerli olarak teyit ve tespit edildiğini, Müvekkilinin adli mercilerin verdiği kararları uygulamaktan başka hiçbir tasarrufu olmadığını, mahkemece teyit ve tespit edildiği üzere, dava konusu işlemlerin hiç birisinde müvekkilinin kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını, Müvekkilinin ayrıca bir hatırlatmasına gerek olmamasına karşın üstelik birkaç kere İcra Müdürlüğü’nden davacının borçlu olup olmadığı ve haczin devam edip etmediği yönünde soru sorması karşısında değil kusuru, kimsenin göstermediği dikkat, özen ve basireti gösterdiğini, İleri sürerek, katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi görevsizlik kararı üzerine müvekkili lehine vekalet ücreti hükmetmemesi nedeniyle müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmek suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına, diğer yönler açısından mahkemece verilen red kararının onanmasına, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/766 Esas 2017/274 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava usulsüz bankacılık işleminden kaynaklı zararın tazmini istemine ilişkindir.Öncelikle istinaf incelemesi için dairemize tevzi olan dava dosyasında, istinaf konu uyuşmazlık hakkında 20.07.2016 tarihinden önceki süreçte, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararının taraflarca temyizi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesince incelenmek suretiyle onandığı anlaşılmıştır.6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2.maddesi ve 6723 Sayılı Danıştay Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 34.maddesi birlikte değerlendirildiğinde; istinaf kanun yolunun yürürlüğe girdiği 20/07/2016 tarihine kadar temyiz yoluna başvurulmuş bir karar hakkında bu kararın kesinleşmesine kadar geçecek süreçte 1086 sayılı HUMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinin düzenlendiği, bu nedenle dairemizin davada istinaf incelemesi yapıp yapamayacağı, dava dosyasının temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun niteliğinde öncelikle heyette görüşülmüş olup, ön inceleme ve inceleme raporu hazırlayan üye hakimin inceleme raporunda ayrıntısını sunduğu gerekçeyle dosyanın yargıtaya gönderilmesi yönünde muhalif görüşüne karşın; daha önce temyize konu edilen İst. 16. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen usuli nitelikteki görevsizlik kararı Yargıtay denetiminden geçmesine karşın bozmaya ilişkin Yargıtay kararında; ortada bir tüketici işlemi de bulunmadığından limited şirket ortaklarının alacaklılara karşı şirket sermayesi ile sınırlı sorumlu olduğunu da gözeterek somut olayı değerlendirecek olan mahkemenin asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tesbiti ile yetinildiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuki sebebi hakkında tesbit ve değerlendirme yapılmadığı,istinafa konu edilen esasa ilişkin hükmün 20/07/2016 tarihinden sonra ve istinaf yolu açık olmak üzere verildiği, dolaysıyla somut olayda Yargıtay kararının istinaf yoluyla denetlenmesinin sözkonusu olmadığı, bu belirlemelere ve Yrg. 3. H.D. 26/12/2017 T.2017/17154 – 18294 E. ve K., Yrg. 9. H.D. 12/12/2017 T.2017/27475 – 20987 E.ve K., Yrg. 1.H.D. 13/09/2017 T. 2017/1151 – 4248 E. ve K. sayılı kararlarındaki kriterlere göre somut olayda HMK.nun geçici 3/2. maddesinin uygulanması koşulları bulunmadığından ve dairemizin önceki kararlarınında bu doğrultuda olduğu gözetilerek davanın, istinaf kanun yolu denetimine tabii olduğuna oy çokluğu ile karar verilmek suretiyle istinaf başvurusunun esastan incelenmesi yapılmıştır.Davalı vekilince görevsizlik kararı ile birlikte yargılamayı yürüten Mahkemece görevsizlik kararına dair müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması nedeniyle kararın düzeltilmesi yönünde istinaf başvurusunun incelenmesinde; HMK 331/2 maddesinde “görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder…” şeklinde düzenlendiği, bu kapsamda iki kez vekalet ücreti ödeneceğine dair düzenleme olmadığı, kaldı ki somut olayda yerel mahkemece verilen görevsizlik kararının temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından görevsizlik kararının bozularak görevsizlik kararı veren aynı mahkemeye davanın görülmesi üzerine gönderildiği de gözetildiğinde davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir.İlk derece mahkemesince gerekçede belirtildiği üzere davalı bankaca davacı hesabına haciz işleminin icra müdürlüğü talimat yazısı uyarınca yapıldığı anlaşılmakla, davacının istinaf nedenlerinin ise ilk derece mahkemesi gerekçesinde açıklanıp karşılandığı, kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden gerek davacı gerekse davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı asilin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacı ve davalı tarafça yatırılan 85,70’er.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcından davacı tarafça yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcının davalı tarafça yatırılan 100,00.TL harçtan mahsubu ile bakiye 64,10.TL harcın talep halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/02/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.