Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/702 E. 2018/36 K. 17.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/702 Esas
KARAR NO : 2018/36 Karar

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/924 Esas 2017/437 Karar
TARİH : 12/05/2017
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/01/2018

İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirkete … no’İu Nakliyat Emtea Blok Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan …i A.Ş.’ye ait iplik emteasının davalı şirket tarafından …. plakalı çekici ve dorse île Çorlu’dan Topkapı’ya taşınması esnasında çalındığını, söz konusu emteanın yapılan nakliye esnasında çalınarak hasara uğradığı-zayi olduğu dosyaya sunulan belgeler ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/76998 Sor. dosyası ile sabit olduğunu, bu nakliye esnasında meydana gelen hasar dolayısı ile müvekkili şirket tarafından yapılan ekspertiz çalışması sonucu sigortalı şirketin 134.122,00 TL tutarında zarara uğradığının tespit edildiğini, müvekkili şirketin bu nedenle sigortalısına 31.12.2013 tarihinde 134.122,00 TL hasar tazminatı ödediğini, davalı şirkete yapılan rücu taleplerinin neticesiz kalması üzerine; hasar tazminatını ödeyen müvekkilinin sigortalısının hukukuna halef olduğundan bu kanuni halefıyete dayanılarak davalı aleyhine Büyükçekmece ….İcra Müdürlüğünün….E. sayılı dosyası İîe icra takibi başlattığını, davalının yapılan icra takibine itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı şirketin icra takibine yapmış olduğu itirazın haksız ve yerinde olmadığından işbu itirazın iptali davasının açılması zarureti doğduğunu, davalının itirazı haksız olduğundan iptaline ve takibin devamına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, davalının kötü niyetli itirazı sebebiyle aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilesine, yargılama gideri ife vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın TT.K.’nun 1472 maddesindeki halefiyet ilkesine dayalı bir dava olması nedeniyle; davacı sigortacının dava dışı sigortalısının hakkı kadarına sahip olacağını, bu nedenle davacı sigorta şirketi bakımından davada uygulanması gereken zamanaşımı süresinin (1) yıl olduğunu, dava dilekçesindeki İddialara ve dilekçe ekindeki belgelere göre, huzurdaki davada (1) yıllık zamanaşımı süresinin başlaması gereken tarihin söz konusu eşyaların dava dışı sigortalı şirkete en geç teslim edilmesi gereken 26.07.2013 tarihinden itibaren başlayacağını, çünkü dava dilekçesinde iddiaya ve ekli belgelere göre, aynı gün Çorlu’daki aynı yerden teslim alınan başka bir malın en geç 26.07.2013 tarihinde Topkapı’daki teslim yerine ulaştığını,bu nedenle, 26.07.2013 tarihinden itibaren başlayacak (l) yıllık zamanaşımı süresinin sonunda, dava dışı sigortalının ve onun halefi olan davacı şirketin talep haklarının zamanaşımına uğrayacağını, davacının dava konusu alacağının tahsili amacıyla öncelikle Büyükçekmece….icra Müdürlüğü nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, 6098 sayılı B.K.’nun 154/2. maddesi gereğince, icra takibi İşlemeye başlayan zamanaşımı süresini kesen sebeplerden olduğunu, ancak icra takibinin 07.08.2015 tarihinde başlatıldığını, takip tarihi itibariyle, 26.07.2013 tarihinde başlayan (1) yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın reddini talep ettiğini,davaya konu maddi olayın davacı yanca dosyaya sunulan “…..no.lu Nakliyat Emtea Blok Sigorta Poliçesinin” sağladığı teminat kapsamında olmadığını,davacı şirketin sigortalısı olan …. A.Ş. ile davalı müvekkili şirket arasında taşıma sözleşmesi kurulmadığını, taşıma işini yaptığı belirtilen “….” plakalı aracın müvekkili şirkete ait bir araç olmadığını, söz konusu taşıma İşinin müvekkili şirketin sorumluluğu altında yapılmış bir taşıma işi olmadığını,davacı şirketin sigortalısı olan dava dışı şirket ile davalı müvekkili arasında taşıma ilişkisinin kurulmuş olduğunun kabul edilmesi için; malın göndericisi olan sigortalı şirketin, müvekkili tarafından ismi bildirilen ….isimli kişiye malı teslim etmesinin gerektiğini, ancak malın göndericisinin malı … isimli kişiye teslim etmediğini, kime teslim ettiğinin de belli olmadığını, malın teslimi sırasında düzenlenen sevk İrsaliyesinde malı teslim alan kişinin isminin yazılmadığını ve imzasının alınmadığını, malı teslim alan kişinin isim ve imzası dahi olmayan bir sevk İrsaliyesine dayalı olarak, dava konusu eşyaların göndericisi tarafından taşıyıcıya teslim edilmiş olduğunun kabul edilemeyeceğini, malın, gönderici tarafından taşıyıcıya ve/veya temsilcisine teslim edildiğinin kesin olarak ispat edilemediğini, buna göre hasar bedelinin hesaplanamayacağını, borcu kabul anlamına gelmemek üzere; müvekkilinin sorumluluğu kabul edilecek ise, itirazları kapsamında alacağın varlığı ve miktarı ancak yargılama ile belirlenebileceğinden, müvekkili şirket de itirazında haksız ve kötüniyetü olmadığından, davacının icra inkar tazminatına hükmedilmesi talebinin hukuka aykırı olduğunu, davalı müvekkilinin asıl taşıyıcı olduğunun kabulü halinde; taşıma işini yapan aracı ve sürücüsünü temin ederek müvekkiline bildiren dava dışı ….t Ltd. Şti. de alt taşıyıcı konumunda olacağını, huzurdaki dava sonucunda, davalı müvekkiiinin davacı şirkete herhangi bir hasar tazminatı ödemek durumunda kalması halinde, ödenecek bu bedel nedeniyle müvekkilinin dava dışı …Ltd. Ştİ’ne rücu hakkı doğacağını, bu nedenlerle ve H.M.K/nun 61 maddesi kapsamında; dava dışı … Ltd Şti’ne davanın ihbarını talep ettiğini belirterek öncelikle; davacı yanın talebinin zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın reddine, davanın esasına girilmesi halinde; H.M.K.’nun 61. maddesi kapsamında, dava konusu taşıma işini yapan aracı temin ederek müvekkiline bildiren ve aracı sigortalı şirkete gönderen dava dışı ….. Ltd. Şti.’ne davanın ihbarına, yargılama sonunda davanın ve icra inkar tazminatı talebinin reddine, davacı aleyhine takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine ve tüm yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 12/05/2017 tarih 2015/924 Esas 2017/437 sayılı kararında;
“Dava, poliçe nedeniyle sigortalıya ödenen bedelin halefiyet ilkesi gereği tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.(İİK madde 67 )
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Büyükçekmece ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının tetkikinde alacaklı …. A.Ş. tarafından borçlu ….A.Ş.’ne Yönelik 141.331,52 TL asıl alacağın tahsili için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu davanın İİK nun 67.Maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının sigortalısına ait emtianın davalı şirket tarafından taşınması sırasında hırsızlıkla zayi olması nedeniyle davalının ödenen tazminattan sorumlu olup olmadığı, aralarında yazılı bir taşıma sözleşmesi bulunup bulunmadığı, bulunmuyor ise sigorta poliçesi gereğince rücu imkanının ortadan kalkıp kalkmayacağı ve davacının talep hakkının zaman aşımına uğrayıp uğramadığı hususlarında olduğu noktasındadır.
Somut olayda; davacının sigortalısı tarafından davalı taraftan iki ayrı taşıma için taşıt talep edilmiş ve bunlardan bir tanesinin taşımasını gereği gibi tamamlamış olup, taşıma-navlun faturası davalı tarafça tanzim ile sigortalıdan talep edilmiştir. Oysa ….. plakalı çekici ve römork ile yapılan taşımada, yük taşınarak teslim edilmediği için faturası tanzim edilmemiştir. Buna karşın, davalının cevap dilekçesinde açıkça araçların kendileri tarafından yönlendirildiği, kendilerinin de bu taşıtları …… firmasından tedarik ettiği, gerçekte araçların maliki olmadıkları beyanları karşısında davalının taşıma taahhüdünü havi-taşıyıcı sayılmasını gerektiren ve taşıma sürecini organize eden şirket olması gözetilerek sigortalı ile arasında taşıma sözleşmesinin varlığı kabul edilmek gerekir. TTK m.850 ve devamı hükümlerine göre taşıyıcının fiilen taşıması şart olmadığı gibi, taşıtların taşıyıcı yetki belgesine kayıtlı olması da şart değildir. Taşıma İşleri komisyoncuları da TTK m. 921 gereği taşıyıcı sayılırlar, zira bu durumda organizatör sıfatı ile akdi taşıyıcı konumuna gelmektedirler. Somut olayda da Çorlu-İstanbul için 700 TL +KDV şeklinde sözleşme ile taşıma yapıldığı, iki seferden biri için söz konusu navlunun davalı yanca talep edildiği gözetildiğinde davalının her iki taşıma-sefer bakımından da taşıyıcı sıfatı sabit olmaktadır. Bu nedenle davalının akdi taşıyıcı sıfatı gereği taşıma sürecinde vaki zayi ve hasarlardan akdi sorumluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda davalı tarafın zaman aşımına ilişkin yapılan değerlendirme de; Ulusal karayolu taşımaları bakımından zamanaşımı süreleri TTK m.855 ile düzenlenmektedir. Buna göre taşıyıcının sınırlı sorumluluğunu gerektiren olağan hasar ve zayi durumlarında zamanaşımı süreci bir (1) yıl iken; kasıt-pervasızfık veya zarar meydana gelme bilinci ile hareketin sebep olduğu zayi ve hasar durumlarında ise üç (3) yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur. Öte yandan sürenin başlangıcı bakımından TTK m.855/2 tam zayi-hiç ulaşmama durumunda zamanaşımı süresinin yükün varma yerine ulaşması gereken tarihte başlayacağını öngörmektedir, Somut olayda da zamanaşımı süresi Çorlu-Topkapı taşıması söz konusu olduğundan 25.07.2013 itibarı ile 26.07.2013 tarihinde bir gün içinde teslim gerekirken teslim etmeme durumu sabit olup; 27.07.2013 tarihi itibarı ile sürenin hesaplanmaya başlatılması gerekir. Ayrıca TTK m.855/3.fıkra özellikle sigortacılar bakımından ve yine iç ilişkide taşıyıcıların rücuu açısından zamanaşımı başlangıcı “..3 ay içinde zarar hakkında rücu borçlusuna bildirimde bulunmuş olması şartıyla; rücu alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan hallerde ise, rücu alacaklısının borcu ifa ettiği tarihten itibaren işlemeye baştar” şeklinde düzenlenmiştir. Davacı ödemesi 31.12.2013 tarihlidir. 29.07.2013 tarihinde noter ihtarı ile davalıya zarardan sorumluluk hususu bildirilmiş; bu bildirim 3 ay süre içinde olduğundan, zamanaşımı süresi 31,12.2013 tarihinden başlar ve bir (1} yıl veya üç (3) yıl olarak hesaplanmak gerekir. Somut olayda zamanaşımı süresi bir (1) kabul edilirse 31,12.2014, üç (3} yıl kabul edilirse 3112.2016 tarihinde zamanaşımı süresi davacı için dolmuş olacaktır. Taşıma için tedarik edilen …. plakalı araç davalı tarafından dava dışı ….. firmasından; o da bu aracı internetten tedarik ettiğini bildirmektedir. Taşıt kartı, taşıyıcı ad ve adresi, sürücü bilgileri ve sair bilgiler alınmaksızın taşıma için bu aracın yükleme mahalline gittiği, sonra taşıma sürecinde gerçek gönderen … Tekstil firması olmasına karşın; TTK .m.868 hükmüne aykırı bir şekilde EMİR VE TALİMATLARLA BOŞALTMA ADRESİ DEĞİŞİKLİĞİ yapıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; taşıma sürecinde pervasızca-zarar meydana gelme bilinci içinde hareket edildiği, taşımanın ifası sürecinde davalının üstüne düşen özeni gerek kendisi, gerekse…. firması ve alt taşıyıcılar olarak göstermediği açıktır. TTK m.879 gereği taşıyıcı davalı kendi tedarik ettiği adam ve yardımcıların kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. Burada sürücünün açık kusuru dolaylı olarak davalının kusuru sonucuna yol açmaktadır… firmasının yükünü alacağını bildiği halde, taşıttaki sürücünün yükü dava dışı …. ile organize ettiği, yükü bu şahsa ait Tır taşıtına yüklediği, varma yeri olan Topkapı’ya alıcısına malı teslim etmediği açıktır. Taşıtla taşıma yapan sürücü…. yükü bir depo-fabrika veya yere değil, başka bir araca yüklediği gerçeği karşısında, somut olayda güveni kötüye kullanan-zarar meydana gelme bilinci içinde hareket eden bir hareket tarzı açıktır. Bu çerçevede somut olayda uygulanacak zamanaşımı süresi üç (3) yıl olup, davacının icra takibine girişmesi ile zamanaşımı süresi kesilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olayda 3 yıllık zamaaşımı süresi dolmadığından davalının itirazı yerinde görülmemiştir.
Dosyada sunulun …. numaralı poliçe, 09.01.2013-09.01.2014 dönemi taşıma risklerine karşı davacının sigortalısı….firması için emtia nakliyat sigorta teminatı sağladığı, her bir olay başına 500.000 Euro tazminat ödeme limiti belirlendiği, ICC-A kapsamında geniş teminat sağlandığı, olayın da 25-27.07.2013 arası zamanda “güveni kötüye kullanma” şeklinde taşınan emtianın tam zayii şeklinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Söz konusu olay ve neticesi tam zayi zararı sigorta poliçesi kapsamında olup; davacının tazminat ödemesi halinde, bunu TTK m.1472 gereği asıl sorumlulara rücu etmesi mümkündür. Yukarıda da belirtildiği üzere somut olayda davalı tarafın kusurundan bu olayın meydana geldiği, davacı sigortalının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, dolayısıyla davalı tarafın meydana gelen zararın tamamından sorumlu olacağı açıktır. Bu kapsamda; … Eksperlik firması adına sigorta eksperi … tarafından hazırlanan Nakliyat Hasar Ekspertiz Raporunda da 134.122,10 TL tazminat hesaplanmış, bu miktar tam zayi malın İkame bedeli olarak belirlenmiştir. Bilirkişi marifetiyle tespit edilen gerçek zararın da TTK m.880 gereği taşımaya alınan malın taşımaya alındığı yerdeki piyasa rayiç değerleri ile uyumlu olduğu tespit edilmiştir.
Davacı “tazminat makbuzu ve ibraname” başlıklı, sigortalı imzalı yazıya göre ödeme miktarı kadar hak ve alacakları devir ve temlik almış, ödeme 31.12.2013 günü yapılmakla, davacının akdi halefıyeti de sabit olmuştur. Bu çerçevede, davacı ödeme miktarı olan 134.122,00 TL bakımından 31.12.2013 itibarı ile TTK m.1472 ve TBK m.183 ve devamı hükümlerine göre sigortalısına halef olmuş ve işbu rücuen tazmin talepli dava ve mesnedi icra takibine girişmek bakımından hak sahibidir ve davalı da hesaplanan tazminatın tamamından sorumlu olduğu…”gerekçesi ile,
Davacının davasının kabulüne, davalının Büyükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının asıl alacak bakımından iptaline, takibin aynen devamına, asıl alacağa ödeme tarihi olan 31.12.2013 tarihinden itibaren yasal faiz(talep gereği) uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
Davacının iddiası ve ilk derece Mahkemesi’nin kabulüne göre davanın, 6102 Sayılı T.T.K.’nun 1472. maddesinde düzenlenen ve sigorta ilişkisinden doğan kanuni halefiyet ilkesine dayalı bir dava olduğunu, bu nedenle davacı sigortacının düzenlediği poliçe hükümleri çerçevesinde ve dava dışı sigortalısının hakkı kadarına sahip olacağını,
Davacının sigortalısının haklarına halef olabilmesi için; dava konusu olayın, sigortacı ile sigortalı arasındaki sigorta sözleşmesinin – poliçenin sağladığı teminat kapsamı içinde olması gerektiğini,
Davacı yanın davaya dayanak yaptığı poliçenin, “….no.lu Nakliyat Emtea Blok Sigorta Poliçesi olduğunu, ancak dava konusu maddi olayın davacı yanın davaya dayanak yaptığı bu poliçenin sağladığı teminat kapsamında olmadığını, poliçenin “Özel Şartlar” bölümünde düzenlenen koşullar, dava konusu olayda gerçekleşmediğini, çünkü;
Poliçe özel şartlarında öngörüldüğü şekilde; taşıyıcı olduğu kabul edilen davalı şirket ile malın göndericisi olan sigortalı şirket arasında, teminat için koşul olarak belirlenen “yazılı bir taşıma sözleşmesi” olmadığını,
Poliçe özel şartlarına göre; “Taşıma taahhüdünde bulunan ve / veya taşıma işini fiilen yapan nakliyecinin (alt taşıyıcılar dahil) bir tüzel kişilik olması” gerektiğini, ancak, davacı yanın sigortalısının malı teslim ettiğini belirttiği kişi, alt taşıyıcılar ve taşımayı fiilen yapanlar “tüzel kişilik” olmadığını,
Bu nedenlerle; kanuni halefiyete dayalı davada, poliçede öngörülen teminat koşulları gerçekleşmediğinden, davacı yanın ödediği hasar tazminatını poliçe hükümlerine dayanarak 3. kişilerden talep etmesinin mümkün olmadığını,
Davacının sigortalısı ile davalı şirket arasında, dava konusu taşıma işinin yapılması amacıyla, tüm unsurları gerçekleşmiş olan bir taşıma sözleşmesi kurulduğunun kabul edilemeyeceğini,
Davalı şirketin taşıyıcı olduğunun kabulü halinde dahi, dava konusu taşıma işinin yapılması konusunda, dava dışı sigortalı ile davalı şirket arasında yapılmış yazılı bir taşıma sözleşmesinin bulunmadığını,
Kural olarak, taşıma sözleşmesinin yazılı olması zorunlu olmadığını, ancak, sigorta ilişkisinden doğan kanuni halefiyete dayanan bu davada, davacının dayandığı poliçenin teminat koşulunu sağlaması için, taşıma sözleşmesinin yazılı olmasının zorunlu olduğunu,
6098 Sayılı T.B.K.’nun 14. ve 15. maddelerinde, özel olarak yazılı sözleşmenin nasıl kurulacağının düzenlendiğini,
Dava konusu olayda teminatın geçerliliği için poliçede aranan “yazılı sözleşme” koşulunun bulunmadığını,
Dava konusu olayın, davacı sigortacı ile sigortalısı arasındaki sigorta ilişkisinin kapsamında olup olmadığı, davada incelenmesi gereken esas konu olduğunu, dava dışı sigortalı ile taşıyıcı arasında, yazılı olmasa dahi bir taşıma ilişkisinin kurulmuş olmasının davacı ile sigortalısı arasındaki sigorta ilişkisinde sigorta teminatını sağlamaya yeterli olmadığını, teminatın geçerli olması için, ayrıca poliçedeki özel şartların da olayda mevcut olması gerektiğini,
Sigortacının, sigorta teminatı kapsamında olmayan bir olay nedeniyle hataen sigortalısına ödeme yapmış ise, bu durumda sebepsiz zenginleşme esaslarına göre kendi sigortalısına müracaat etmesi gerektiğini,
Sigorta ilişkisinden doğan kanuni halefiyete dayalı davada, poliçedeki özel şartların mevcut olup olmadığı öncelikle incelenmesi gereken konu olduğunu ve bunun Yargıtay içtihatlarında da özellikle vurgulandığını,
Davacının davasını T.T.K.’nun 1472. maddesinde düzenlenen “sigorta ilişkisinden doğan kanuni halefiyet ilkesine” dayandırdığını, bu nedenle davada, maddi olayın davacı sigortacı ile dava dışı sigortalısı arasındaki sigorta ilişkisinin kapsamında olup olmadığının incelenmesi gerektiğini, davada akdi halefiyet ve / veya alacağın temliki hükümlerinin uygulanması söz konusu olmadığını, çünkü davada, davacı yanın akdi halefiyete ve / veya temlik hükümlerine dayalı bir talebi olmadığını, davacının akdi halefiyete – temlik hükümlerine dayanmadığını, bununla birlikte, davacının ancak sigortalısının sahip olabileceği kadar hakka sahip olabileceğinden, dava konusu olayda hakkı olmayan alacağı temlik almış durumda olduğundan davanın reddi gerektiğini,
Taşınacak mala zilyet olan kişinin, müvekkilinin bildirdiği kişi değil, tamamen farklı 3. bir kişi olduğunu, ayrıca müvekkilin emir ve talimatı ile hareket eden, müvekkilinin yardımcı kişisi de olmadığını, taşıyıcıyı temsil edecek olan yardımcı kişiye mal teslimi yapılmadığından, taşıma ilişkisinin asli kurucu unsurlarından olan, “taşıyıcının taşınan mala zilyet olması” unsurunun olayda gerçekleşmediğini, bu nedenle, taşıma ilişkisinin kurulduğu ve taşıma işinde davalının sorumluluğunun başladığının kabul edilemeyeceğini,
Dava konusu olayda; taşıma konusu malın göndericisi olan dava dışı sigortalı şirketin en azından müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerektiğini, buna bağlı olarak göndericinin kusur ve sorumluluğunun tespit edilerek zararın buna göre belirlenmesi gerektiğini, ancak, ilk derece mahkemesi kararında bu konudaki itiraz ve taleplere değinilmediğini, kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu ve hukuka aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesi kararında ve karara esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi bakımından yapılan değerlendirmeler hukuka uygun olmadığını, davada (1) yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini ve dava tarihi itibariyle bu süre dolduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, öncelikle icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretini karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/924 Esas 2017/437 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davalı vekilinin istinaf başvurusu nedenleri ile resen dikkate alınması gereken kamu düzenine aykırılık bulunması hali kapsamında yapılan incelemede;
Davalı yanca dava dışı sigortalı ile davalı şirket arasında dava konusu taşımaya ilişkin taşıma sözleşmesi bulunduğunun kabul edilemeyeceği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında da belirtildiği üzere davacının sigortalısı tarafından taşıma işi için davalıdan iki ayrı taşıt talep edilmiş olup, davalı yanca temin edilip sigortalıya mail ile bildirilen araçlardan birinin taşımayı gereği gibi tamamladığı, buna ilişkin taşıma-navlun faturasının davalı yanca tanzim ile sigortalıdan talep edildiği…..plakalı çekici ve römorkun da davalı tarafından sigortalıya bildirilen diğer araç olduğu, davalının cevap dilekçesinde açıkça araçların kendileri tarafından yönlendirildiği, kendilerinin de bu taşıtları …. firmasından tedarik ettiği, gerçekte araçların maliki olmadıkları beyanları karşısında davalının taşıma taahhüdünü havi-taşıyıcı sayılmasını gerektiren ve taşıma sürecini organize eden şirket olması gözetilerek, sigortalı ile arasında taşıma sözleşmesinin varlığı kabul edilmek gerekir. TTK m.850 ve devamı hükümlerine göre taşıma sözleşmesinin yazılı olması gerekmediği gibi, taşıyıcının fiilen taşıması da şart değildir. Taşıma İşleri komisyoncuları da TTK m. 921 gereği taşıyıcı sayılırlar, zira bu durumda organizatör sıfatı ile akdi taşıyıcı konumuna gelmektedirler. Bu nedenle davalının akdi taşıyıcı sıfatı taşıdığı sonucuna ulaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilince davacının davayı TTK 1472 maddesinde düzenlenen yasal halefiyete dayandırdığı, oysa dava dışı sigortalısı ile imzaladığı sigorta poliçesindeki özel şart uyarınca sigortalısına poliçe kapsamında olmayan hasarı tazmin ettiği (lutuf ödemesi), bu nedenle kendisinden ödediği hasarı halefiyete dayalı olarak talep edemeyeceğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları da gözetildiğinde davacının sigortalısına poliçe şartları kapsamı dışında lutuf ödemesi yapması halinde her ne kadar TTK 1472 maddesine göre halefiyete dayalı olarak ödediği tutarı talep etmesi mümkün değilse de; sigortalısından ödeme neticesi aldığı tazminat makbuzu ve ibraname başlıklı belgede, sigortalıya yapılan ödeme kapsamında sigortalının 3. kişilere karşı talep ve dava hakları ile ödenen tazminat kadar haklarının temlik alındığı, buna göre davacının TBK 183 maddesindeki alacağın temliki uyarınca dava ve talep hakkına sahip olacağından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir.
Yine davalı vekilince davanın zaman aşımına uğradığı, bu nedenle davanın reddi gerekeceği, ayrıca dava dışı sigortalının müterafık kusurunun tartışılmayıp dikkate alınmadığı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İDM since gerekçeli kararında yer verilen TTK m.855/3.fıkra sigortacılar bakımından uygulanması mümkün olmayan yasal düzenleme olmakla birlikte, yine karar gerekçesinde belirtildiği üzere Ulusal karayolu taşımaları bakımından zamanaşımı süreleri TTK 855 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre taşıyıcının sınırlı sorumluluğunu gerektiren olağan hasar ve zayi durumlarında zamanaşımı süreci bir (1) yıl iken; kasıt-pervasızfık veya zarar meydana gelme bilinci ile hareketin sebep olduğu zayi ve hasar durumlarında ise üç (3) yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur. TTK m.855/2 tam zayi-hiç ulaşmama durumunda zamanaşımı süresinin yükün varma yerine ulaşması gereken tarihte başlayacağını öngörmektedir, Somut olayda da zamanaşımı süresi Çorlu-Topkapı taşıması söz konusu olduğundan 25.07.2013 itibarı ile 26.07.2013 tarihinde bir gün içinde teslim gerekirken teslim etmeme durumu sabit olup; 27.07.2013 tarihi itibarı ile sürenin hesaplanmaya başlatılması gerekir.
Taşıma için tedarik edilen …. plakalı araç davalı tarafından dava dışı sigortalıya bildirilmiş ancak bu bildirim de dahi araç şoför ismi ve telefonun, araçla gelen şoför ve telefonuyla örtüşmediği anlaşılmıştır. Davalı tarafından Söz konusu aracın dava dışı ….firmasından; o da bu aracı internetten tedarik ettiğini bildirmektedir. Davalı yanca Taşıt kartı, taşıyıcı ad ve adresi, sürücü bilgileri ve sair bilgiler alınmaksızın taşıma için bu aracın yükleme mahalline gittiği, sonra taşıma sürecinde gerçek gönderen…..L Tekstil firması olmasına karşın; TTK .m.868 hükmüne aykırı bir şekilde göndericinin emir ve talimatına aykırı bir şekilde ve gönderenin boşaltma yeri değişikliğine dair talimat değişikliği olmaksızın yükün başka bir araca aktarımının yapıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; taşıma sürecinde pervasızca-zarar meydana gelme bilinci içinde hareket edildiği, taşımanın ifası sürecinde davalının üstüne düşen özeni gerek kendisi, gerekse .. firması ve alt taşıyıcılar olarak göstermediği açıktır. TTK m.879 gereği taşıyıcı davalı kendi tedarik ettiği adam ve yardımcıların kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. Burada sürücünün açık kusuru dolaylı olarak davalının kusuru sonucuna yol açmaktadır. ….l firmasının yükünü alacağını bildiği halde, taşıttaki sürücünün yükü gönderenin talimatı dışında ve teslim yeri dışında başka bir Tıra yüklediği, varma yeri olan Topkapı’ya alıcısına malı teslim etmediği açıktır. Taşıtla taşıma yapan sürücü ….’ın yükü bir depo-fabrika veya yere değil, başka bir araca yüklediği gerçeği karşısında, somut olayda güveni kötüye kullanan-zarar meydana gelme bilinci içinde hareket eden bir hareket tarzı açıktır. Bu çerçevede somut olayda uygulanacak zamanaşımı süresi üç (3) yıl olup, gerek icra takip gerekse dava tarihi itibariyle zaman aşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ve benimsenen oluşa göre dava dışı sigortalının müterafık kusuru olduğu ve hükümde dikkate alınmadığı yönündeki davalı istinafı da yerinde değildir.
İlk derece mahkemesinin hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin karşılandığı da dikkate alındığında, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 9.654,36.TL harçtan istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 2.445,00.TL’nin mahsubu ile bakiye 7.209,36.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/01/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.