Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/625 E. 2018/15 K. 10.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/625 Esas
KARAR NO : 2018/15 Karar

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/205 Esas 2017/127 Karar
TARİH : 08/02/2017
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 10/01/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı şirketin %17 hissesine sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin 25/03/2015 tarihinde O.G.K. toplantısını yaptığını, bu toplantıya müvekkilinin de katıldığını, müvekkilinin yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği hususların cevaplandırılmadığını, yönetim kurulu üyelerine aylık 35.000,00 TL huzur hakkı ödenmesine ilişkin kararın fahiş olması nedeniyle iptali gerektiğini, davalı şirkete ödenmekte olan kota priminin %10’unun yönetim kurulu üyelerine ödenmesine ilişkin alınan kararın da iptali gerektiğini ileri sürerek, dava konusu genel kurulda alınan ve dava konusu edilen hususlardaki genel kurul kararının icrasının dava sonuna kadar geri bırakılmasına ve dava sonunda iptaline, davalı şirketin 25/03/2015 tarihinde gerçekleştirilen genel kurulun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının yürütmesinin durdurulmasını isteğinin yasal olmadığından davanın esasa girmeden usulen reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların genel kurulun iptalini gerektiren mahiyette bulunmadığını, davacının önceki genel kurullarda huzur hakkı ve başarı pirimi ödenmesine ilişkin kararlara itiraz etmediğini, davalı hakkında Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2015/604 E sayılı dava dosyası ile davacının sahip olduğu hisselerin devri talepli dava açıldığını, alınan kararların davalı şirketin büyümesini etkilemeyeceğini savunarak, bekletici mesele sayılması ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 08/02/2017 tarih 2015/205 Esas 2017/127 sayılı kararında;
“Davacının iptalini istediği 25/03/2015 tarihinde O.G.K. toplantısının şeklen usulüne uygun ve gereken nisaplara sahip olduğu anlaşıldığından toplantının tümden iptalini gerektiren bir neden bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının gündemin görüşülmesi sırasında açıklanmasını istediği hususların yetirince açıklanmadığı dava gerekçesi genel kurulun iptalini gerektiren bir neden olmadığı sonucuna varılarak aksine olan bilirkişi görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.
Diğer yandan dava konusu genel kurulda 7 nolu gündem maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve prim ödenmesine ilişkin karar incelendiğinde yönetim kurulu üyelerine aylık 35.000,00 TL huzur hakkı ve davalı şirkete ödenmekte olan kota priminin %10 ‘unun yönetim kurulu üyelerine ödenmesine ilişkin kararın alınan bilirkişi rapor kapsamında davalı şirketin mali yapısı, karlık durumu, pay karı dağıtmaması, ekonomik durumlar gibi hususlar dikkate alındığında aylık 35.000,00 TL huzur hakkı ve kotadan ayrılan %10 ‘luk pirim ödenmesine ilişkin kararın piyasa koşullarına göre yapılan değerlendirmede aşırı bir tutar olduğu, bu nedenle kanuna, sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı bulunduğu..”gerekçesi ile,
Davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 25/03/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında gündemin 7. maddesi ile görüşülüp alınan yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve pirim ödenmesine ilişkin kararın iptaline, genel kurulun iptali talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, mahkeme tarafından kısmi kabul kısmi ret ile hüküm altına alınan ancak açılan dava kısmen kabul edilip, kısmen reddedildiği halde vekalet ücreti takdir edilmediğini, rapora itirazlara rağmen bu itirazların değerlendirilmeyip, yanlı rapor ile hüküm kurulduğunu, davacı ile yönetim kurulu üyeleri arasında uyuşmazlıkların olmadığı süre içerisinde şirket karının ortaklara dağıtılmaması, olağanüstü yedeklere ayrılmasına itiraz etmediği yine yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesi kararlarına itiraz etmediği, ortaklar arasında bir husumet doğduğu ve karşılıklı pek çok dava açıldığı zaman iyi niyet kuralı arkasına sığınarak davalar açmaya başladığını, davacı yanın kanundan doğan haklarını kötü niyetli olarak kullanmasının söz konusu olduğunu, bu hususun değerlendirilmediğini, asgari ücretin 1.300.TL’ye yükseltildiği, piyasada profesyonel yöneticilerin 50 – 70 bin .TL gibi benzeri ücretler aldıkları düşünüldüğünde maaş ya da başka bir ücret almayan müvekkili şirket yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkının da hakkaniyete uygun olduğunu, hükme dayanak yapılan raporda “şirket varlıklarının kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği” nin belirtildiğini, şirket varlıklarının yönetilmesi ile ilgili politikaların Yönetim Kurulu tarafından belirleneceği yasal olarak da TTK madde 375/1-c hükmünde açıkça “muhasebe ve finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması” olarak yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez yetkisi olarak tanımlandığını, bu anlamda Yönetim Kurulu tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde yerinde ve doğru olarak finansal kararlar alındığını ve bilirkişilerce de şirket varlıklarının kötüye kullanılmadığının tespit edildiğini, bilirkişi raporunda, şirket v arlıklarının yönetimine dair verilen kararların ve yapılan iş ve işlemlerin ve mali politikaların şirkete zarar verdiğine dair herhangi bir açıklama ve tespite yer verilmediğini, bu nedenle yönetim faaliyetleri sebebiyle şirketin zarar uğratıldığından söz edilemeyeceğini, tam aksine şirketin olumlu ve yükselişte olan başarılı bir yönetimi bulunduğunu, 2011 yılı kar ve net karları incelendiğinde 2011 yılında vergi sonrası net kar kalmamasına rağmen huzur hakkı ödemesi ile ilgili bir itiraz yapılmamış olmasının davacının kötü niyetli olduğu iddialarının ispatı olduğunu, davacının şirketten %17’sine sahip olduğu, buna rağmen şirketten gerektiği gibi faydalanmadığı iddiasının ise yargılamanın sürmekte olduğu, kesinlik arz etmeyen bir husus olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte gerçekten %17 pay sahibi olduğu varsayıldığında kar paylarının dağıtılmaması ve şirketin sermayesine eklenmesi, hisselerin bedelsiz olarak ortaklara dağıtılması neticesinde davacının şirketteki hisseleri değer kazanmakta olduğunu, davacının şirkete ortak olduğu tarihte adına ödenmiş olan hisse bedelleri ile (sermaye payı) bu gün itibariyle hisse değeri (sermaye payı) karşılıkları arasında 10.000 kattan fazla bir artış mevcut olduğunu, bu artış karşısında davacının şirketten fayda sağlamadığı iddialarının da asılsız ve mesnetsiz olduğunu, hükmün gerekçesinde yer alan tespitlerde şirket varlıklarının yönetimine dair verilen kararların ve yapılan iş ve işlemlerin ve mali politikaların şirkete zarar verdiğine dair herhangi bir açıklama ve tespite yer verilmediğini, yönetim faaliyetleri sebebiyle şirketin zarara uğratıldığından söz edilemeyeceğini, tam aksi şirketin olumlu ve yükselişte olan başarılı bir yönetimi mevcut olduğunu, mahkeme hükmünün hatalı olduğunu ileri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/205 Esas 2017/127 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacının iptalini istediği davalı şirketin 25/03/2015 tarihli genel kurulun 7. Maddesi ile yönetim kurulu üyelerine aylık 35.000.TL huzur hakkı ödenmesine ve ayrıca yıl sonunda … A.Ş tarafından ödenen kota standart priminin %10 u kadar tutarının yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına ilişkin kararın mahkemece iptaline karar vermiştir.
Davalı vekilinin istinaf nedenleri kapsamında yapılan incelemede;
Dava, anonim şirket genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Davacı vekilince davalı şirketin 25/03/2015 tarihinde gerçekleşen genel kurul toplantısında alınan kararların iptali talep edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 446. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda, davacı ortağın genel kurulda kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, vekilin iptali istenen ve mahkemece kabulüne karar verilen yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına karar verildiği anlaşılan aylık 35.000’er.TL huzur hakkı ve bununla birlikte yine yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına karar verilen, yıl sonunda …A.Ş tarafından ödenecek kota standart priminin %10 u kadar tutarının prim olarak dağıtılmasına ilişkin 7. maddeye yönelik olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkıp itiraz ettiği (peşin muhalefette bulunduğu), bu şekilde muhalefet durumunun öneriye karşı olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkmanın (muhalefet) bulunmadığı, bu durumda iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulunun yerine getirilmediği anlaşıldığından (Yargıtay 11.H.D. 2015/8152 E. 2016/3842 K. 07/04/2016 T.) yöneticilere huzur hakkı ve kota standart priminin %10 u kadar tutarının prim olarak dağıtılmasına dair 7 nolu gündem maddesi ile ilgili alınan karara karşı açılan davanın da dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece anılan husus nazara alınmadan yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulü ile 7. Madde ile alınan kararın iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2017 tarih 2015/205 Esas 2017/127 sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre karar tarihi itibariyle ilk derece mahkemesi yönünden alınması gereken 35,90.TL harçtan davacı tarafından dava açılırken yatırılan 27,70.TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 8,20.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.180,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince yatırılan 85,70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40.TL peşin karar harcının talep halinde istinaf talep eden tarafa iadesine,
7-İstinaf başvuru harcı 85,70.TL ve istinaf posta gideri 21,00.TL toplamı 106,70.TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 10/01/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.