Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/607 E. 2018/136 K. 22.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/607
KARAR NO : 2018/136
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 05/04/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/209 Esas – 2017/373 Karar
DAVA :İtirazın İptali (Şirket Hisse Devir Sözleşmesinden Kaynaklanan Faiz Alacağı )
KARAR TARİHİ : 22/02/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin …. Şirketler Grubunda yer alan şirketlerdeki hisselerinin 2011 yılında davalılara devri konusunda anlaştığını ve hisse devirlerinin gerçekleştirildiğini davalıların hisselerin devrine ilişkin mutabakat çerçevesinde taahhütname ve ödeme tablosunu düzenleyip imzalayarak müvekkiline ödeme tablosunda belirtilen vadelerde tablo yazılı borç tutarlarını ödemeyi yüklendiklerini, davalıların 2013 yılının ilk 11 ayından her ay 100.000,00 EURO 12. Ayında 50.000,00 EURO olmak üzere toplam 1.150,000,00 EURO ödemeyi taahhüt ettikleri ancak taahhüt ettikleri ödeme planı kapsamında 2013 yılının ilk 6 ayına ilişkin 600.000,00 EURO’yu ödemiş olmalarına rağmen Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin 550.000,00 EURO’luk bakiye borçlarını vade tarihlerinde ödemediklerini bu sebeple davalılara ihtarname gönderildiğini ihtara karşı davalı borçlularca müvekkilin alacağına konu borç ilişkisine itiraz edilmediğini ancak yalnız 550.000,00 EURO toplamındaki ana para borcunun ödendiğini işlemiş faiz borcunun ise ödenmediğini bu amaçla faiz alacağının tahsili için davalılar aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını İstanbul .. İcra Müdürlüğnün … Esas sayılı takip dosyasına itirazda bulunduklarını taraflar arasında düzenlenen taahhütname ile ödeme tablosunda vadenin belirlendiğini ve herhangi bir ödeme şartına bağlanmadığını vade beilrlendiğinden ve borç ifa edilmediğinden ihtara gerek kalmadan temerrüde düştükleri bu nedenle geçikme faizine itiraz edilemeyeceğini 19/03/2014 tarihli ihtarname ile vadesinde ödenmemek suretiyle muaccel hale gelen 550.000,00 EURO alcağın yasal faizi ile birlikte ödenmesinin ihtar edildiğini davalı borçluların itirazlarının haksız ve yersiz olduğunu bu nedenle itirazın iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; icra dosyasına hak kaybına neden olmamak için müvekkillerinin tamamı adına itaraz dilekçesi verildiğini ancak müvekkillerinden bir kısmına usulüne uygun ödeme emri tebliğ edilmediğini, usulüne uygun ödeme emri tebliğ edilmeden itirazın iptali davasının açılmasının mümkün olmadığını bu nedenle davalılardan ….. aleyhine açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesini, ayrıca davalılardan … ve…. lehine hisse devri yapılmadığını anılan müvekkillerin hisse satın almadıklarını, davacının müvekkillerine hisse devretmediği bu nedenle anılan davalılara yönelik itirazın iptali davasının husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkillerin davacıya hisse devir bedellerinden kaynaklanan herhangi bir borçları kalmadığını davacının hisselerini devre konu ettiği …. A.Ş.’ ye 2013 yılında vergi borcu tahakkuk ettirildiğini devre konu hisselerin ayıplı olduğu hususunun davacı tarafından kabul edildiği ve yapılan görüşmeler sonunda 550.000,00 EURO hisse devri alacağının bu borca virman edilmesi yönünde mutabık kalındığını taksitlerin geç ödenmesinin davacının rıza ve bilgisi dahilinde olduğunu davacı tarafın vergi borcunun devre konu hisselere isabet eden kısmını ödemekten vazgeçmesi sebebiyle icra takibinin başlatıldığını davacı aleyhinde İstanbul Ticaret Mahkemelerinde devam eden davalır bulunduğunu, hisse bedelinden kaynaklanan taksitlerin karşılıklı bir irade ile geç ödendiği hususunun anlaşılacağını ayrıca takibe konu miktarın nasıl hesaplandığı hangi faiz oranının uygulandığının tespit edilmesinin mümkün olmadığını bu nedenle davanın reddine ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 05/04/2017 tarih ve 2015/209 Esas 2017/373 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … davalılarca imza inkarı yapılmayan taahhütnamede taksitlerin hangi tarihlerde ödeneceği gün olarak tayin ve tespit edilmekle 6098 sayılı TBK’nın 117. maddesi hükmü karşısında taraflarca kararlaştırılan taksit tarihleri kesin vade olup,davalıların ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği, dolayısıyla TBK 88.maddesi kapsamında faiz talep edibileceği,
Taahhütname ile kararlaştırılan ana para borcu yabancı para borcu olduğundan Merkez Bankasının cevabi yazısında belirtilen Kamu Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranları nazara alınmak suretiyle hesaplattırılan 03/03/2017 tarihli ek bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne, TBK 121/2 gereği faize faiz yürütülmesi isteminin reddine karar verilmesi gerektiği, …. ” gerekçesi ile;
” 1-Davanın kısmen kabülü ile;
Davalıların İstanbul .. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazlarının 29.364,80 EURO yönünden iptaline takibin bu miktar yönünden devamına, davacının fazlaya ilişkin alacak ve alacağı faiz yürütülmesi taleplerinin reddine,
2-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20 si oranında 16.561,74 TL nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından katılma yolu ile olmak üzere taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Müvekkili …’ ye ( …) ödeme emri dahi tebliğ edilmeden itirazın iptali davası açıldığını,
Müvekkillerden … ve …’ a vaki hisse devrinin söz konusu olmadığını, dosyaya sunulan ve davacı tarafından 01.03.2011 tarihini içeren kabul beyanı ile davacının bu davalılara bir hisse devretmediğinin açıkça görülmekte olduğunu, davacıya yapılan ilk ödemelerde adı geçen bu müvekkillerin isimlerinin sehven yazıldığının anlaşıldığını, daha sonra yapılan ödemelerde müvekkillerin isimlerinin bulunmadığını, müvekkilleri … ve …’ ın sorumlu olmadıkları bir takip ile karşı karşıya olduklarının açık olup, Mahkemenin bu husustaki açık itirazlarını görmezden gelmesi ve kararında tartışmamasının açıkça hatalı olduğunu, bu müvekkiller ile ilgili davanın husumet yönünden reddi gerektiğini,
Müvekkillerin hisse devir bedellerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin davacı tarafından yapılan zorlama beyan ve yorumların dışında hiçbir somut dayanak olmadığını, Borçlar Kanunu’ na göre kanuni sorumluluk halleri hariç sözleşmesel müşterek ve müteselsil sorumluluk için açık bir yazılı kabul gerektiğini, açık bir yazılı kabul yokken müşterek borçlu ve müteselsil sorumluluk halinden bahsedilmesinin mümkün olmadığını,
Faiz hesaplaması yapılacak olsa dahi Mahkemece yapılan faiz hesabının da tamamıyla hatalı olduğunu, bu husustaki itirazları dikkate alınmadan davanın bitirildiğini, Mahkemenin hatalı bilirkişi raporu ile hüküm tesis ettiğini,
Davacının taleplerinin tamamının yargılamayı gerektirdiğini, alacak talebinin bu çerçevede likit olmadığı, ortada bir likit alacak olmadığının bizzat davanın kısmen kabulü kısmen red edilmesinden belli olduğunu, buna rağmen ortada likit bir alacak varmış gibi, müvekkilin % 20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin açıkça hatalı, hakkaniyetten uzak ve kabul edilemez bir karar olduğunu,
İleri sürerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın reddine, davacının % 20′ den aşağı olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilinin istinaf dilekçesine cevap veren ve katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Faiz alacağı hesaplamasında Merkez Bankası’ nın resmi internet sitesinde yayımlanan oranların dikkate alınması gerektiğini, aksi halde faiz alacağı hesaplamasında tarafların her seferinde Merkez Bankası’ na yazı yazarak, Merkez Bankası’ nın cevabını beklemesi gerektiğini, ki bu hususun da hem hukuken hem de fiilen mümkün olmadığından hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla 21.09.2016 tarihli birinci ek bilirkişi raporundaki Merkez Bankası’ nın resmi web sitesinde yayımlanan faiz oranları esas alınarak yapılan, 61.540,03 Euro’ luk hesaplamanın hükümde esas alınması gerektiğini, nitekim 06.10.2016 tarihli ikinci bilirkişi raporuna bu yöndeki itirazlarının yerel mahkemece değerlendirilmeden eksik inceleme ile hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığını,
İleri sürerek İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce verilen 05/04/2017 tarih 2015/209 Esas 2017/373 Karar sayılı kararın faiz hesaplamasında esas alınan oranlar hatalı olduğundan, kararın bu yönden ortadan kaldırılarak, faiz alacağının 21.09.2016 tarihli birinci ek bilirkişi raporundaki Merkez Bankası’ nın resmi sitesinde yayımlanan faiz oranları esas alınarak yapılan 61.540,03 Euro’ luk hesaplama dikkate alınarak tespit edilmesine ve hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafından açılan dava; şirket hesse devir bedellerinden kaynaklanan faiz alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine yapıyan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davlıların, davacı …’nin, İstanbul ticaret sicil memurluğunda kayıtlı bulunan 6 şirket ile İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı bulunan bir şirketteki hisselerini, ” her bir şirkette maliki bulunduğum hisse oranları nispetinde devir ve temlik alacağımı,devir eden ile aramızda kararlaştırılacak devir bedeli ve şartlarına uyacağımı, devir ve temlik işlemlerinin yapılması ve bedellerinin ödenmesi için üzerime düşen tüm edimleri tam ve zamanında yerine getireceğimi kabul ve taahhüt ederim” şeklindeki belge ile taahhüt ettikleri, tahhütnamenin tüm davalılar tarafından imzalandığı ve davalıların imzalara bir itirazlarının olmadığı dosya kapsamına göre sabittir.
Yine dosyaya ibraz edilen ve tüm davalıların imzalarını taşıyan ödeme tablosuna göre; hisse devir bedeli olarak anlaşılan meblağın 5.946.219 TL olduğu, 891.932 TL stopaj düşülmesi sonucu ödenmesi gereken net bakiyenin 5.054.286 TL olarak kararlaştırıldığı, 2011 yılında 1.300.000 TL, 2012 yılında 1.281.286 TL ödeme yapılmasının kararlaştırıldığı, 2011 ve 2012 yılında yapılacak toplam 2.581.286 TL ödemenin, ödenmesi gereken net bakiye olan 5.054.286 TL’den düşülmesi ile bulunan 2.473.000 TL nin EURO’ya çevrilerek 2013 yılında yapılacak ödemenin de ilk 11 ay aylık 100.000’er EURO, 12. Ay 50.000 EURO olmak üzere toplam: 1.150.000 EURO olarak kararlaştırıldığı ve ilk 6 ay yapılması gereken 600.000 EURO ödemenin sorunsuz olarak ödendiği ve bakiye 550.000 EURO’ nun ödenmemesi üzerine davacı tarafından asıl alacak ve birikmiş faizinin ödenmesi için çekilen ihtarname sonrası 550.000 EURO’ nun ödendiği ancak birikmiş faizin ödenmediği gerekçesiyle birikmiş faiz yönünden icra takibi yapıldığı ve davalılaran itirazı üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilaf;
Davalılardan Müvekkili …’ ye ( … ) ödeme emri tebliğ edilmeden itirazın iptali davası açılıp açılamayacağı,
Davalılardan … ve …’ ın pasif husumet ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı,
Davalıların hisse devir bedellerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olup olmadıkları,
Faiz hesaplamasının hangi oran üzerinde yapılması gerektiği ,
Alacağın likit olup olup olmadığı, hususlarında toplanmaktadır.
Davalı …’ ye ( … ) vekilinin icra dosyaya vekaletname ibraz ederek itiraz dilekçesi sunduğu, artık borçlunun hakkındaki icra takibinden haberdar olduğu, tebligatın bir amacının da borçluyu hakkındaki icra takibinden haberdar etmek ve icra takibine karşı yasal haklarını kullanmasını sağlamak olduğu, borçlunun zaten itiraz hakkını da kullandığı dolayısıyla bu aşamadan sonra yapılacak tebligatın artık hiçbir anlam ifade etmeyeceğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.
Davalılar … ve …’ın sözleşmenin tarafı oldukları ve ödeme belgesinde imzalarının olduğu ayrıca daha önceki ödeme belgeleri dikkate alındığından asıl alacağı ödedikleri dolayısıyla asıl alacağa bağlı faiz alacağı yönünden de pasif husumet ehliyetlerinin bulunduğu kanaatine varıldığından davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde değildir.
Hisse bedellerinin ödenmesine ilişkin taahhütname ve onun eki niteliğindeki ödeme tablosunda hangi davalının ne kadar ödeme yapacağı açıkça belirtilmediğin TTK’nın 7.maddesi de dikkate alındığında tüm davalılar borçtan müteselsil sorumlu olup davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.
Ancak; Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 18/05/2010 tarih 2008/10422 esas 2010/5533 karar sayılı ilamından da açıkça belirtildiği gibi, 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesine göre; kamu bankalarının o yabancı para üzerinden açtığı bir yıllık vadeli mevduata fiilen ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu madde uyarınca fiilen uygulanan en yüksek faize göre bilirkişi tarafından hesaplan 22.193,84 EURO üzerinden davanın kısmen kabulü gerekirken, ilk derece mahkemesince kamu bankalarının Merkez Bankasına bildirdikleri genel nitelikteki faiz oranına göre yapılan hesaplamanın dikkate alınarak karar verilmesi doğru değildir.
Bu nedenlerle; davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile; ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-b/2 maddesi uyarınca davalılar lehine kaldırılmasına ve dairemizce yeniden hüküm kurularak bilirkişinin 21/09/2016 tarihli raporunda kamu bankalarınca fiilen uygulanan en yüksek faiz oranına göre yaptığı hesaba göre tespit edilen 22.193,84 EURO üzerinden davanın kısmen kabulü ile bu miktarın davalılardan tahsiline karar verilmiş, ayrıca alacağın belirlenebilir olması nedeniyle de davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Davacı vekilinin faiz hesabının Merkez Bankasının web sitesinde yayınladığı faiz oranlarına göre yapılması gerektiği yönündeki istinaf sebebi yukarıda açıklanan gerekçelerle yerinde olmadığından davacı vekilinin istinaf taleplerinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Davalılar vekili reddedilen kısım yönünden kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de; İİK’nın 67.maddesine göre alacaklı aleyhine tazminata hükmedebilmek için alacaklının takibinde haksız aynı zamanda kötüniyetli olması gerekmekte olup, dosya kapsamında davacının takip yapmakta kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davalılar vekilinin kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2- Davalılar vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05/04/2017 tarih ve 2015/209 Esas – 2017/373 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b/2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalıların İstanbul 30. İcra Müdürlüğü’ nün 2014/34498 Esas sayılı takip dosyasına yaptıkları itirazlarının 22.193,84 EURO üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, davacının fazlaya ilişkin alacak ve alacağa faiz yürütülmesi taleplerinin reddine,
4-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20 si üzeride hesaplanan 12.517,33 TL’ nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalılar vekilinin kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine,
6- İlk derece mahkemesi yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.275,29 TL harçtan, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.811,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.463,44 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7- İlk derece mahkemesi yönünden davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.843,65 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen posta ve tebligat ücreti 259,00 TL ve bilirkişi ücreti 1.600,00 TL olmak üzere toplam 1.859,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre (% 42 kabul) 1.078,22 TL’ lik kısmının davacı taraf üzerinde bırakılmasına, geri kalan 780,78 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
9-İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davalılar tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-İlk derece mahkemesi yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 7.234,53 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
11- İlk derece mahkemesi yönünden davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 9.744,12 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
12- İlk derece mahkemesi yönünden gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
13- İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
14-İstinaf yönünden karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı taraftan alınması gereken 35,90 TL harçtan, davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 31,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 4,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
15-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 1.414,20 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf eden davalılara iadesine,
16-İstinaf eden davalılar tarafından sarf edilen 85,70 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
17- İstinaf aşamasında sarf edilen tebligat ücreti 22,00 TL ile dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 25,00 TL olmak üzere toplam 47,00 TL istinaf posta/ tebligat giderinin davacı tarafın avansından sarf edildiği anlaşılmakla; bu giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
18- İstinaf yönünden artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/02/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.