Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/1062 E. 2018/592 K. 13.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1062 Esas
KARAR NO : 2018/592 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : … ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/1142 Esas 2017/662 Karar
TARİH : 06/06/2017
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/06/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 60 yılından beri inşaat ve iş makineleri sektöründe ticari faaliyetine devam etliğini, müvekkili firmanın her yıl artan ciro ve salış rakamları ile sektörde, gerek distribütörlüğünü yaptığı firmalar gerek kendisi bakımından yüksek kar marjları yakalamış iken 2014 yılı başında müvekkilin distribütörlüğünü yaptığı, Sumitomo, Amman, Hyster, Mafi, Autilev ve MTG firmalarının, müvekkil şirket arasındaki distribütörlüğünü anlaşmalarım sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdiğini, davalının müvekkili şirkette 22.06.2010 tarihlî hizmet akdine istinaden Vedek Parça Satış Şefi görev tanımı ile istifa ettiği 25.09.2014 tarihine kadar hizmet verdiğini, istifası ile iş akdinin feshini takiben müvekkil firma ile imzalamış olduğu iş akdine mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek şekilde müvekkili şirket ile aynı faaliyet ve hatta aynı markalara ilişkin faaliyet gösteren …Ticaret A.Ş isimli firmada işe başladığını, davalının, işbu eyleminin diğer 66 çalışan ile beraber toplu olarak gerçekleştirdiğini, müvekkil nezdinde görev yaptığı süreçte müvekkil nezdinde bulunan yedek parça stok bilgileri, satış ve fiyatlandırma bilgileri, satışların yapıldığı müşteri portföyü bakımından müvekkili şirket sayesinde haiz olduğu bilgileri alarak rakip firmanın söz konusu bilgiler dahilinde haksız rekabet eyleminde bulunmasına katkı sağladığını, davalının bu fiili ile müvekkili şirketle arasında mevcut rekabet yasağına ilişkin hükümlere aykırı hareket ederek müvekkilinin zararına yol açtığını, 22.06.2010 tarihli hizmet akdinin, “madde 4 Diğer Şartlar” bölümünde TTK ve TBK hüküm ve şartlarım içeren rekabet etmeme maddesi mevcut olup davalının söz konusu maddeye aykırılık teşkil edecek şekilde bir fiilde bulunması halinde sözleşmede belirtilen son aldığı ücretin 12 katı tutarında cezai şartı ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkini haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.TL cezai şartın, eylemin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 08/02/2017 harç tarihli ıslah dilekçesi ile, davanın 37.289,00.TL ıslahı ile toplam 47.289,00.TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirketin mali ve finansal açıdan durumunun son yıllarda hızla düşüş gösterdiğini, bu kötü gidişe müvekkilinin sebebiyet vermediğini, davacının kötüye giden mali durum karşısında küçülme kararı aldığım ve operasyon fâaliyetlerinin kapasitelerini düşürme yönünde adımlar attığını, bu çerçevede küçülme yolunda İşçi ve personel azalımı yoluna gittiğini, bir çok çalışanın iş akdini, “yurtdışı markalarında yaşanan azalma sebep gösterilerek” feshettiğini, davacının müvekkili ile olan hizmet sözleşmesi 22.06.2010 tarihli olup, Hizmet Sözleşmesinin “Diğer şartlar” adı altında (d) bendinde, rekabet yasağına dair düzenlemeler yer aldığını, davalının görev, pozisyon ve unvanının tek başına yeterli olmayıp görev ve yetkilerinin işverenin önemli bir zararına sebep olması koşulunun da arandığını, müvekkilinin davacı şirketteki görevinin yedek parça satış işinin gerçekleştirilmesi olup bu görev tanımının, satış sonrası verilen hizmetle ilgili olduğunu, bu nedenle müvekkilinin, davacı şirketin sırlarını bilme, stratejik bilgilere ulaşması gibi bir durumunun söz konusu olmadığını, davalının satış fıyat listesi oluşturma konusunda yetkisinin bulunmadığını, ürünlerin satış fiyatının İstanbul merkez ofis tarafından belirlendiğini, müvekkilinin 25.09.2014 tarihinde davacı şirketten istifa ettiğini, istifa nedeninin, davacı şirkette yaşanan finansal sıkıntılar, ücret, prim vs gecikmeli ödenmesi ve davacı şirket üzerindeki finansal baskının ve mali durumunun kötüye gidişinin, işyerinde çalışanlar arasında huzursuzluk yaratması ve güvenli çalışma ortamının yitirilme durumunun olduğunu, şirkette çalışanların iş hayatı ile ilgili olarak gelecek kaygısı yaşadığını, birçok personelin istifa etmek zorunda kaldığını, bu duruma davacı şirketin sebebiyet verdiğini, bu nedenle müvekkilinin davacı şirketle yollarını haklı sebeplere dayalı olarak ayırdığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 06/06/2017 tarih 2015/1142 Esas 2017/662 sayılı kararında;
“Davacı şirkette 24/04/2014 tarihinde Avrupa Bölge Yedek Parça şefliğine atanan davalının 25/09/2014 tarihinde kendi isteğiyle istifa edip 26/09/2014 tarihinde işten ayrıldığı, işten ayrıldığında en son aylık ücretinin 5.500,00.TL olduğu, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinde 2 yıl süreyle Marmara bölgesinde rekabet yasağına aykırılık halinde son altı aylık net ücretin 12 katı cezai şart hükmü olduğu, yasaya uygun, geçerli ve bağlayıcı olan sözleşmeden dolayı cezai şartında geçerli olduğu, davacı şirketin mali durumunda sıkıntı olmamasına rağmen davalının haksız olarak işten ayrılmasından dolayı davacının raporda belirtilen fahiş olmayan 47.289,00.TL cezai şartı talepte haklı olduğu …”gerekçesi ile,
Davacının asıl ve ıslah talebinin kabulüne, 47.289,00.TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacı şirketin küçülme yolunda işçi ve personel azaltımı yoluna gittiğini, birçok çalışanın iş akdinin yurt dışı markalarında yaşanan azalma sebep gösterilerek feshedildiğini,
Dava dilekçesinde belirtilen işten ayrılmalar ve işten çıkarmaların davacı şirketin küçülmesi neticesinde yaşanan durumlar olduğunu,
Sözleşmesel ya da yasal düzlemde rekabet yasağından söz edebilmek için, piyasada hakim konumda, ticari kredibilitesi yüksek, sektörde kabul görmüş rakip bir firmanın var olması gerektiğini, davacı şirketin distribütörlük anlaşmaları sonlanan markalar nedeniyle müşteri çevresini kaybederek rekabet gücünü yitirdiği ve küçülme ve ticari faaliyetlerini azaltma yoluna gittiğini,
Davacı şirketin bu markaları kaybetmesinin davalının istifa tarihinden çok önceki bir tarihte ve davacı şirketin yönetimsel hatalarından kaynaklandığını,
Rekabet yasağı sözleşmesiyle işçinin rekabet etmeme borcunun yer, zaman veya işin türü bakımından sınırlı olarak kararlaştırılması gerektiğini, TBK mad.445 ‘e göre rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceğini, rekabet yasağına ilişkin getirilen sınırlamaların açık şekilde sözleşmede yer alması gerektiğini, davalının iş sözleşmesinin 4.maddesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesi zorunlu unsur olan yer açısından geçerli bir sınır içermediğinden geçersiz olduğunu, rekabet sınırlamalarına riayet edilmediğini, cezai şart maddesinde bulunan Marmara Bölgesi şeklindeki sınırlama davalının ekonomik geleceğini ortadan kaldıran, davalının maddi anlamda mağduriyetine yol açan bir özellik arz ettiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, (Yargıtay 9. H.D. 2008/24493 E. 2010/10480 K. 15/04/2010 T. , Yargıtay 7. H.D. 2013/2542 E. 2013/5823 K.)
Davalının, davacı şirketin küçülme yönünde attığı adımlar ve bozulan mali yapısından kaynaklanan endişeler nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığını, davalı personelin haklı nedenlerle işten ayrılmak zorunda kaldığından rekabet yasağı maddesinin uygulanması ve cezai şart bedeline hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, personelin haklı nedenlerle işten ayrılması durumunda rekabet yasağı hükümlerinin uygulanması imkanı bulunmadığını,
Davacının beyanlarının aksine davalının bireysel kararı neticesinde haklı nedenlere dayalı olarak istifa ettiğini, iş sözleşmesinin personel tarafından haklı sebeple feshinde, işveren tarafından haksız ya da geçersiz sebeple feshedilmesi durumlarının istisna tutulduğu ve bu durumlarda rekabet yasağı sözleşmesinin sona erdiği TBK mad.447/2 de ifade edildiğini,
Davacı şirketin kendinden kaynaklı sebeplerle SUMİTOMD, AMMAN, HYSTER, MAFI, UTILEV, MTG markaları ile ilgili olarak faaliyet alanını kaybettiğini, davacının iddialarından yola çıkarak illiyet bağından söz edilemeyeceğini, bir kısım personelin de davacı şirketin mali yapısının bozulması nedeni ile işten ayrılmak zorunda kaldığını,
Hükmedilen cezai şart bedelinin davalı için çok yüksek olduğunu, mahkeme tarafından bu durum gözetilmeli ve indirim yapılması gerektiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, öncelikle icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1142 Esas 2017/662 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı tarafından davalının iş akdinin feshinden sonra rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışı nedeniyle, sözleşmedeki cezai şartın tahsili istemli açılan davada, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili kararı istinaf etmiştir.
Davalının istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle yapılan incelemede;
Davalı vekilince müvekkili tarafından iş akdinin davacı şirketin ekonomik durumun kötüye gitmesi, maaş prim ödemelerinin kendisine geç ödenmesi veya ödenmemesi nedeniyle haklı nedenle fesh edildiğini, bu durumda rekabet yasağının söz konusu olmayacağını ancak bu hususun ilk derece mahkemesince araştırılmaksızın sonuca gidildiği gerekçesiyle karar istinaf edilmiştir. Davalı tarafından sunulan istifa dilekçesi içeriği, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler değerlendirildiğinde davacı tarafından maaş pirim vs. ödemelerin yapılmadığı yönünde delil sunulmadığı, işyerinden kendi isteğiyle ayrıldığını bildiren beyanı olduğu değerlendirildiğinde, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilince işçinin rekabet etmeme borcunun yer, zaman veya işin türü bakımından sınırlı olması gerektiğini, rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer zaman ve işin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceğini sözleşmede bulunan Marmara Bölgesi şeklindeki sınırlamanın davalının ekonomik geleceğini tehlikeye sokan davalının maddi anlamda mağduriyetene yol açan özellik arz ettiğini, bu durumda rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli kabul edilemeyeceğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. TBK 445. maddesi uyarınca rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun olmayan sınırlamalar içermesi halinde , rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı, TBK 445/2 maddesinde ise hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlendiği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle kapsam ve süre bakımından sınırlandırabileceği düzenlenmiştir.Somut olayda sözleşmede bulunan rekabet yasağı sınırının Marmara Bölgesi olarak geniş bir coğrafyayı kapsamasının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşüreceği ve bu sebeple geniş coğrafya için rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olmayacağı istinaf nedeni olarak ileri sürülmüştür. TBK 445/2 maddesi dikkate alındığında tarafların sözleşme yapma iradesine uygun olarak, makul bir coğrafi alan yönünden sözleşmenin geçerli, makuliyet dışında kalan alan yönünden ise geçersiz sayılması gerekecektir. Başka bir deyişle taraflardan birinin borçlandığı edimin, kanuni miktarı aşırı ölçüde aşması halinde, sözleşme tüm olarak geçersiz sayılmayacak, bunun yerine uzun sürenin, coğrafi alanın veya aşırı ceza koşulunun kanuni sınırlara indirilmesi gerekecektir. Somut olayda, sözleşmede rekabet yasağı alanı olarak belirtilen Marmara Bölgesi yer bakımından uygun görülmeyecek olsa dahi TBK 445/2 gereği sözleşmeye müdahale etmek suretiyle sözleşmedeki coğrafi sınırın, bu bölgelerde yer alan vilayetler olarak yorumlanması ve sözleşmenin en azından davacı ile aynı il ve ilçe sınırları içindeki işyeri bakımından geçerli sayılması gerekecektir. Kaldı ki davalının davacıya ait işyerinden ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra, 30.09.2014 tarihinde davacı şirket ile aynı yerde bulunan aynı işi yapan … A.Ş şirketinde işe başladığı aynı iş kolunda, aynı sıfatla ve aynı il sınırları içerisinde işe başlamış olması değerlendirildiğinde bu husustaki istinaf nedeninin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde hükmedilen cezai şartın aşırı derecede yüksek olduğunu BK 182 maddesi uyarınca mahkemece tenkisinin düşünülmemesinin yerinde olmadığını ileri sürerek istinaf konusu yapmıştır. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında davalının rekabet yasağını ihlal ettiği sabit görülüp, taraflar arasındaki cezai şarta ilişkin sözleşme hükmü uyarınca talebe bağlı kalınarak davalının son net ücretinin 12 katı ile hesaplanın tutarın fahiş olmadığı gerekçesiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Ancak, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 182. maddesi (818. sayılı Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi) uyarınca hakim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir. Mahkemece sözleşmedeki cezai şarta ilişkin ceza koşuluna karar verilmiş ise de tarafların ekonomik durumu, ödeme gücü hakkaniyet, nesafet ve tarafların birinin mahfına neden olmamak amacı ile TBK 182 maddesi uyarınca takdiren cezai şart tutarında yarı oranında indirim yapılarak ve 6 ay karşılığı 23.644,50.TL cezai şart tazminatının davalıdan tahsili şeklinde hükmün HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/06/2017 tarih 2015/1142 Esas 2017/662 sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; TBK 182. maddesi ile 6 ay karşılığı 23.644,50.TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Alınması gerekli 1.615,16.TL harçtan peşin olarak ve ıslah ile yatırılmış olan toplam 807,58.TL’nin mahsubu ile bakiye 807,58.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça peşin ve ıslah yolu ile yatırılan 807,58.TL toplam harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Cezai şart tutarında dairemizce takdiren indirim yapılarak hüküm kurulduğu gözetilip; davacı tarafça sarfedilen 2.000,00.TL bilirkişi gideri ve 129,00.TL posta gideri olmak üzere toplam 2.129,00.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.837,34 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Cezai şart tutarında dairemizce takdiren indirim yapılarak hüküm kurulduğu gözetilip; red edilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 808,00.TL istinaf karar harcının davalıya iadesine,
9-İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 27,80.TL posta gideri olmak üzere toplam 113,50.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Dosyada artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
11-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/06/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.