Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/1058 E. 2018/556 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1058 Esas
KARAR NO : 2018/556 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/343 Esas 2017/492 Karar
TARİH : 22/06/2017
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket aleyhine 15.06.2016 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısının iptali için İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/794 esas sayılı dosyasında açmış oldukları davaya davalı şirketin vermiş olduğu 09.09.2016 tarihli cevap dilekçesinin ekinde ortakların elinde ilmühaber olarak tanımlanan bila tarihli davalı şirkete ait hisse senetlerinin Alattin Yazıcı ve Tacettin Yazıcı arasında eşit pay edildiğine dair tutanağa yer verildiğini, 15.06.2016 tarihli hazirun cetvelinde yer olan ortaklık yapısının, şirketin gerçek ortaklık yapısını yansıtmadığını somut bir şekilde ortaya çıkardığını ileri sürerek, davalı şirketin 15.06.2016 tarihinde yapılan 2014-2015 yılları olağan genel kurul toplantısı hazirun cetvelinin TTK. 415. Maddeye aykırı şekilde oluşturulduğunun ve geçerlilik unsurlarını taşımadığından yokluğunun tespiti ile Genel Kurul toplantısında alınan kararların tümünün iptaline, şirket organ seçimlerinin butlanı sebebi ile şirketin organsız olduğunun tespiti ile şirkete kayyım atanmasına, şirket malvarlıklarının korunması bakımından şirket araç ve gayrimenkulleri üzerinde her türlü tasarrufun engellenmesi için tedbir konulmasına, şirketin zararları hakkında TTK nun 439 maddesi gereğince özel denetçi tayin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, tereke temsilcisinin şirket yönetim kuruluna alınması için yapılan 15.06.2016 tarihli genel kurulun iptali için davacı tarafından işbu dava açılmış ise de, davacı tarafından daha evvel aynı genel kurulun iptali ve ortaklık yapısının tespiti talebiyle İstanbul 13 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/794 Esasında dava açıldığını, davanın red ile sonuçlandığını ve kararın henüz kesinleşmediğini, mükerrer alılan davanın derdestlik nedeni ile usuldenreddine karar verilmesini, ayrıca 15.06.2016 tarihli genel kurulun TTK. ‘na göre butlanını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığını, vekiledeni şirketin hisse durumu aleni olan Ticaret Sicil Gazeteleri ve davacının da iştirak ettiği genel kurul hazirun cetvelleriyle belli olduğu gibi davacının bu genel kurullar aleyhine yasal süresi içinde dava açılmadığından kesinleştiğini, davacının bu genel kurullara katılmış olup, davacının bunlarla ilgili olarak babası Alattin Yazıcı’nın vefatına kadar da dava açılmadığını hisse durumuna veya alınan kararlara aherhangi bir itirazda da bulunulmadığını, davacının hazirun ceğtveline şahsına ait pay doğru olarak gösterildiği için itiraz etmediğini beyan ettikten sonra ortaklık yapısına ilişkin itirazı samimi olmadığı gibi bunu iddia etmek için menfaatininde bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 22/06/2017 tarih 2017/343 Esas 2017/492 sayılı kararında;
“Dava; 15.06.2016 tarihinde yapılan 2014-2015 yılları olağan genel kurul toplantısı hazirun cetvelinin TTK. 415. Maddeye aykırı şekilde oluşturulduğu ve geçerlilik unsurları taşımadığından yokluğunun tespiti ile genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptaline, yönetim kurulu geçersiz olduğundan şirkete kayyım tayinine ve şirket zararları hakkında TTK 439 madde gereğince Özel Denetçi tayin edilmesine ilişkindir.
Mahkememizin 2016/794 esasında görülen davada yine davacı … tarafından davalı Yastaş Yapı Malzemeleri Tekstil Ürünleri San ve TicA.Ş.aleyhine aynı, 15.06.2016 tarihli Genel Kurul Toplantısına ilişkin olmak üzere aynı taleplerle 25.07.2016 tarihinde dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda 23.02.2017 tarihli kararla davanın ve diğer tüm taleplerin redddine karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği, gerekçeli kararı taraf vekillerinintebliğ almadığı, henüz istinaf yoluna başvurumladı anlaşılmaktadır.
HMK 114 (1) ı) maddesinde : ”…Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.” dava şartı olarak kabul edilmiş olmakla, aynı davanın daha evvel açılmış ve henüz kesinleşmediğinden derdest olması sebebiyle…”gerekçesi ile,
Davanın HMK 114(1)ı maddesi ve 115(2) maddesi uyarınca derdestlik sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Derdestlik gerekçesi olarak gösterilen dava ile işbu davanın konusunun farklı olduğunu,
Davalı şirketin 2014 yılı genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının butlanı ile ilgili açılan davalarda İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/350 E. ve İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/343 E. nolu dosyalarında davalının derdestlik itirazları mahkemelerce kabul görmediği ve ön inceleme aşamaları tamamlanarak tahkikat aşamalarına geçildiğini,
Derdestliğe konu edilen İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/794 Esas sayılı dosyasında davalı şirketin kuruluşundan bugüne kadar olan tüm pay defterlerinin istenmiş olmasına karşın davalı şirkete ait tüm defterleri sunmadıklarını, pay defterlerinin gerçek ortaklık yapısını ispat etmeye elverişli olmadığını,
19.12.2012 tarih ve 28502 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ticari Defterlere İlişkin Tebliğin geçici 3. maddesinde mevcut durumda kullanılmakta olan pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla ve bu tebliğde belirtilen bilgilerden eksik olanların yazılması suretiyle açılış onayı yapılmaksızın kullanmaya devam edileceğinin belirtildiğini,
Bununla birlikte, Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ’in 9uncu maddesinin beşinci fıkrasında, anonim şirketlerde senede bağlanmamış hamiline yazılı payların senede bağlanıp, bu senetlerin pay sahiplerine teslim edildikleri tarihten itibaren 10 gün içerisinde defterde açıklanmak suretiyle pay defterinden silineceğinin öngörüldüğünü, anılan hüküm gereğince hamiline yazılı payların, pay defterine kaydedileceği ve pay senedine bağlanana kadar pay defterinde takip edileceği ve senede bağlandıktan sonra “hamiline yazılı payların bastırılıp sahiplerine teslim edildikleri” yönünde bir açıklama yapılarak teslim tarihinden itibaren 10 gün içerisinde pay defterinden silinmesi gerekmekte olduğunu,
Davalı şirketin hamiline yazılı hisse senedi bastırıp teslim ettiğini, teslim edilen hamiline yazılı hisse senetlerinin toplantıya katılmasının TTK 415.maddede yer alan merasime tabi olduğu hususunda duraksama olmadığını,
TTK 417/2. madde gereğince Yönetim Kurulu, kayden izlenmeyen paylar ile ilgili olarak genel kurula katılabilecekler listesini düzenlerken, senede bağlanmamış bulunan veya nama yazılı olan paylar ile ilmühaber sahipleri için pay defteri kayıtlarını, hamiline yazılı pay senedi sahipleri bakımından da giriş kartı alanları dikkate alması gerektiğini,
Müvekkilinin, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olmadığını, yönetim kurulunun hazirun cetvelini TTK hükümlerine uygun olarak düzenlediğine itimat ettiğini ancak tereke mahkemesi tespitleri ile durumun böyle olmadığının anlaşıldığını,
Şirket hisseleri hamiline yazılı olmasına rağmen, dava konusu Şirket Genel Kurulu mevcut pay defterlerindeki ortaklık yapısına göre toplandığı ve hazirunların da ortaklar pay defterindeki hisselere göre teşekkül ettirildiğini,
Şirketin 31.01.2014 tarihinden sonraki genel kurul toplantılarında hamiline yazılı hisse senetlerinin temsil edilebilmesi için TTK 415/3. madde merasimine tabi olduğu konusunda duraksama olmadığını,
TTK 415/3. maddesinde hamiline yazılı pay senedi sahipleri, genel kurulun toplantı gününden en geç bir gün önce bu senetlere zilyet olduklarını ispatlayarak giriş kartı alacakları ve bu kartları ibraz ederek genel kurul toplantısına katılabileceklerinin belirtildiğini,
TTK 418/1. maddesi gereğince genel kurulların, bu Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan haller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır hükmünün yer almadığını,
Hukuka aykırı Ortaklık Pay Defteri dikkate alınarak düzenlenen Hazirun Cetveli ile Genel Kurul toplantısı yapılamayacağını, hisse senedi kendisine teslim edilenlerin, teslim edilen hisse senetlerini ibraz etmeden bu hisseleri temsilen toplantıya katılamayacaklarını, Bodrum 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde …I terekesi içerisinde muhafaza altına alınan 150.000.TL’lik hisse senedi bulunmasına karşın tereke memuruna verilen temsil yetkisi 55.760.TL ile sınırlı kalmış olduğu halde Hazirun Cetvelinde 297.780.TL’lik hissenin temsil edildiğini, toplantıya katılan payların bu haliyle bile yanlış hesap edildiğini,
Şirket tarafından 31.01.2014 tarihinden önce hisse senetlerinin teslim edildiği kabul edilmiş olduğuna göre şirketin 15.06.2016 tarihindeki Genel Kurul Toplantısı ve bu toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğunu,
Şirketin ortaklık yapısı usulüne uygun bir şekilde tespit edilerek hazirun cetveli düzenlenmediğinden toplantıya katılan diğer kişilerin şirketin ortağı olup olmadıklarının dahi belli olmadığını, bu toplantıda alınan tüm kararların yok hükmünde olduğunu,
Yok olan bir genel kurul kararının şeklen meydana gelmemiş olması nedeniyle başlangıçtan itibaren hiç bir hüküm doğurmadığını,
Geçerli bir genel kuruldan bahsedebilmek için öncelikle hamiline yazılı hisse senedi sahiplerinin toplantıdan en az bir gün önce hisse senetlerini ibraz ile giriş kartlarını almaları ve bu başvurulara göre de yönetim kurulunun hazır bulunanlar listesi hazırlaması gerektiğini, somut olayda genel kurul için geçerlik şartı olan bu şart sağlanmadığını,
Davalı şirketin 300.000.TL nominal bedelli hamiline yazılı hisse senedinin teslim edildiği konusunda taraflar arasında bir ihtilaf olmadığını,
Davalı şirketin teslim edilen hisse senetlerini ortaklık pay defterinden silmesi gerekirken son tasdik ettirilen ortaklık pay defterlerinde bu işlemlere yer verilmeyerek sanki hisse senetleri hiç teslim edilmemiş gibi kayıt tutularak ortaklık pay defterinin gerçek ortaklık yapısının hukuka aykırı bir şekilde farklı gösterildiğini,
Müvekkilinden başka diğer ortakların hisse senetlerini teslim aldığı iddia edildiğine göre toplantıya katılan ortakların şirket ortağı olduğunu TTK 415. maddesi gereğince ispat etmesi gerektiğini,
Davalı şirketin toplantıya katılan ve hazirun cetvelinde ortak görünen diğer kişilerin ortak olduğunu ispatlaması gerektiğini,
Genel kurul toplantısına katılanların hissedar olup olmadıkları tevsik edilmeden, pay defterindeki hisse durumlarına göre yapılmış ve hazirun bu şekilde oluşturulduğunu, sonuç itibariyle müvekkili haricinde genel kurula katılan kişilerin gerçek hissedar olup olmadıkları hususunun net olmadığını, genel kurul toplantı nisabı oluşmadığını, bu sebeple alınan tüm kararların da yok hükmünde olmadığını,
Davalı şirketin 15.06.2016 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan kararların tümünün yok hükmünde olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesine, esasa girilmesi halinde, davalı şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların başından beri yok olduğunun tespitine, şirket ortaklık yapısının tespitine, şirket ortaklık yapısının tespiti sonrasında yetkili organ seçilinceye kadar şirkete kayyum atanmasına, ortaklık yapısı tespit edilerek kayyum aracılığıyla usulüne uygun Genel Kurul toplantısı yapılmasına, davalı şirketin mal varlıklarının korunması ve yetkisiz devrinin engellenmesi için araç ve gayrimenkullerin üzerine tedbir konulmasına, davalı şirketin yetkisiz yönetildiği de dikkate alınarak TTK 439. maddesi gereğince ivedilikle özel denetçi tayin edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/343 Esas 2017/492 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı tarafından davalı şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurul kararlarının TTK 447. maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine, şirket organsızlığı nedeniyle kayyım atanması, kayyum tarafından genel kurul yapılması, şirket mallarına tedbir konulması ve özel denetçi atanması talepli dava açıldığı, ilk derece mahkemesince davanın dava şartı yokluğundan (derdestlik) usulden reddine karar verildiği, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı vekilince ilk derece mahkemesince aynı mahkemenin 2016/794 Esasında açılan davada aynı tarihli genel kurul kararlarının TTK 445. maddesi uyarınca iptallerinin talep edildiği, oysa eldeki davada genel kurul kararlarının TTK 447. maddesi kapsamında batıl olduklarının tespitinin talep edildiği, buna göre konularının ve talebin farklı olması nedeniyle derdestliğe konu edilemeyeceği ileri sürülmüşse de; açılan hukuk davalarında tarafların iddiaları kapsamında vakıa ve delillerini ibraz edecekleri, HMK 33. maddesi de dikkate alındığında hukuki vasıflandırmanın ise mahkemelere ait olacağı izahtan varestedir. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında da vurgulandığı üzere derdestliğe konu olduğu anlaşılan ve yine davacı tarafından davalı şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurul kararlarının iptali davasında da aynı iddia ve vakıalara dayalı olarak davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilince istinaf dilekçesinde de yer verildiği üzere Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı surette TTK hükümlerinde belirtilen merasime uygun olarak yapılmayan genel kurul toplantılarında alınan kararların önce yoklukla malul ardından ise iptal edilebilir kararlardan olup olmadığı değerlendirilecektir. Açılan bu davada davacı tarafından kararların iptali istense dahi mahkemece kararların batıl olduğunun anlaşılması halinde taleple bağlı olmaksızın bu yönden de resen inceleme yapılarak sonuca gidilecektir. Kararların batıl olmadığı anlaşılması halinde ise davacı iddia ve ileri sürülen vakıalar kapsamında deliller ışığında kararların iptal edilebilir kararlar olup olmadığı değerlendirilerek sonuca varılacaktır. Bu nedenle davacı vekilinin açılan davaların konusunun farklı olduğu gerekçesiyle ileri sürdüğü istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40.TL’nin mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/06/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.