Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/1032 E. 2018/517 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1032 Esas
KARAR NO : 2018/517 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/1244 Esas 2017/447 Karar
TARİH : 12/05/2017
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 30/05/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı dava dilekçesi ile, …nin 07/04/2014 tarihli 2 adet fesih ihbarı ile 2 adet azilname göndermek suretiyle 15 Mart 1991 ve 12 Şubat 2002 tarihli Acentelik Sözleşmelerini fesh ettiğini bildirdiğini, öncesinde hiç bir tebliğ olmadan 07/04/2014 günü saat 17.00’de bilgisayar programı poliçe üretimine kapatıldığını, 09/04/2014 günü …’ne “Sözleşmeye Uygun Davranmaya Davet İhtarı” gönderildiğini, İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinde 02/01/2014 tarihinde … Sigorta aleyhine açılmış 2014/1 Esas nolu bir davaları bulunduğunu, davanın konusu; verilen hedefi tutturamadıkları için hizmet bedeli (baraj ücreti) olarak ödenen 6300 TL’nin iadesi ile ilgili olduğunu,…ile imzalanan 15 Mart 1991 tarihli acentelik sözleşmesi TTK.nun 121.Md.si hükümlerine göre üç ay önceden fesh edileceğinin, yine aynı kanunun 18/3 md. hükmüne göre bildirimde bulunması gerekirken 09/04/2014 tarihli ihtarnamede ifade edildiği gibi hukuka aykırı olarak haksız fesih işlemi yapıldığını, 15 Mart 1991 den beri Acenteliği mevzuata aykırı hiçbir işlemi bugüne kadar olmadığını, Acenteliğin pirim borçları hiçbir gün geciktirilmediğini, Acenteliği 23 yıldan beri önce …, sonra… oyak ve son olarak …. Sigorta nin acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, başka hiçbir Sigorta şirketi ile çalışmayı düşünmediğini, 07/04/2014 saat 17.00 den itibaren faaliyetleri hukuka, dürüstlük kurallarına, iyi niyet kurallarına ve vicdana sığmayacak şekilde bir hakkın kötüye kullanılması olarak durdurulduğunu, 07/04/2014 tarihinden itibaren acenteliği müşteriler karşısında son derece kötü bir duruma düştüğünü ileri sürerek, uğradığı zararların telafisi için hukuka ve hakkaniyete uygun belirlenecek maddi ve manevi tazminatın haksız fesih tarihi olan 07/04/2014 tarihinden geçerli olarak ödetilmesine ve yargılama giderlerinin davalı tarafça karşılanmasına karar verilmesini ve konusu ve tarafları aynı olan İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesindeki 2014/1 esas nolu dosya ile birleştirilmesini talep etmiştir.
Davacı 16/12/2014 tarihli duruşmada maddi tazminat talebinin 50.000,00.TL olduğunu, manevi tazminat talebinin ise 10.000,00.TL olduğunu, toplam tazminat talebinin 60.000,00.TL olduğunu beyan ederek ve manevi tazminat yönünden harcı yatırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı … (…Sigorta Aracılık Hizmetleri) Ünvanlı acente ile 15 Mart 1991 tarihinde imzalanan Acentelik Sözleşmesi ile Müvekkilleri …’nin acentesi olarak tayin edilmiş ve tarafların hak ve yükümlülükleri adı geçen sözleşmede tek tek belirtildiğini, davacı acente tarafından “sözleşmede belirtilen şartlara, talimatlara uyulmadığından ve yapılan uyarılara rağmen bir iyileşme görülmediğinden” ve “taraflar arasındaki güven ilişkisinin temelden sarsılması” nedeniyle müvekkili şirket tarafından keşide edilen Beyoğlu ..Noterliği’nin 07.04.2014 tarih ve…yevmiye nolu “Fesih İhbarı” ile “Beyoğlu … Noterliğinin 03 Ocak 1995 tarih ve .. yevmiye numaralı vekaletnamesi’nden azledilerek Acentelik Sözleşmesi feshedildiğini, davacı taraf açılan iş bu dava ile, acentelik sözleşmesinin haksız bir şekilde feshedildiğini iddia ederek, haksız fesih tarihi olan 07.04.2014 tarihinden itibaren 50.000.-TL maddi ve manevi tazminatın ödettirilmesine karar verilmesini talep ettiğini, davacı tarafın, huzurda açılan davanın İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine ilişkin talebi usule uygun olmadığını, acentelik sözleşmesi haklı nedenlerle feshedildiğini, acente kendisine verilen hedeflerin son 2 yıldır altında kalmış ve Müvekkili Şirketin zarara uğramasına sebep olduğunu, davacının haksız fesih iddiasının hiç bir geçerliliği bulunmadığını, davacı acente ile Müvekkili Şirket arasındaki güven ilişkisi temelden sarsılmış olup, aradaki ilişkinin devamı imkansız hale geldiğini, acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmesi nedeni ile davacı acentenin “erken fesih tazminatı” talebinin bir dayanağı bulunmadığını,acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmesi nedeni ile davacı acentenin “denkleştirme tazminatı” alacağı talebinin bir dayanağı bulunmadığını, Davacı TTK’nun 122 ve Sigortacılık Kanunu’nun 23/18 maddesi gereğince “DENKLEŞTİRME” tazminatı almaya hak kazanmadığını, davacının bir an için haklı olduğunu kabul edilse bile, tazminat hesabının yapılması aşamasında “poliçelerin geri dönüş oranı” ve “Müvekkili Şirketin tercih edilme oranı” dikkate alınması gerektiğini, Talep edilen tazminat yasal dayanaktan yoksun ve miktar olarak fahiş olduğunu savunarak, davanın reddine, talepleri uygun bulunmaması durumunda, davacı tarafa “maddi ve manevi tazminat” talebine ilişkin açıklama yapması ve ödenmesi gereken bir harç var ise bu harç miktarını ödemesi için mehil verilmesini, müvekkili şirket dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 12/05/2017 tarih 2014/1244 Esas 2017/447 sayılı kararında;
“Davanın acentelik sözleşmesinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davası olduğu,
Davacı … (.. Sigorta Aracılık Hizmetleri) Ünvanlı acente ile davalı arasında 15 Mart 1991 tarihinde imzalanan Acentelik Sözleşmesi ile davalı …Ş.’nin acentesi olarak tayin edilmiş ve tarafların hak ve yükümlülükleri adı geçen sözleşmede tek tek belirtilmiştir. Davalı … davacı acentenin “sözleşmede belirtilen şartlara, talimatlara uyulmadığından ve yapılan uyarılara rağmen bir iyileşme görülmediğinden” ve “taraflar arasındaki güven ilişkisinin temelden sarsıldığı” belirtilerek davalı … tarafından keşide edilen Beyoğlu ..Noterliği’nin 07.04.2014 tarih ve …. yevmiye nolu “Fesih İhbarı” ile “Beyoğlu … Noterliğinin 03 Ocak 1995 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi’nden azledilerek Acentelik Sözleşmesinin feshedilmiştir.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, Davacının 2010-2014 yılları arası düzenlediği poliçelerden tahakkuk edilen prim tutarı 1.544,699 TL dir.
Davalı taraf davacı ile olan acentelik sözleşmesinin haklı nedenle fesih gerekçesi olarak, davacı acentenin kendisine verilen hedeflerin altında kalmış olmasını göstermektedir. Bu durumun müvekkili şirketi zarara uğrattığını ve aradaki güven ilişkisinin temelden sarsılmış olduğunu ifade etmektedir. Ancak raporda yer alan tablolardan tespit edildiği üzere özellikle yangın, kasko, sağlık mali sorumluluk gibi ana branşlarda ciddi bir azalma olmadığı, hatta bazılarında artma olduğu, hedeflerden aşırı bir sapma olmadığı kanaati oluşmaktadır. Ayrıca, bu hedeflerin acenta bakımından bir borç veya yüküm olmamakta, ulaşılması istenen hedef ve niyet açıklaması niteliği göstermektedir. TTK nun 122 ve Sigortacılık Kanunu’nun 23/18 maddesi gereğince denkleştirme tazminatı talep edebilmek için sözleşmenin haklı bir nedenle sona erdirilmemiş olması gerekklidir. Bu haklı sebepler ise, çalışmalarda önemli aksama, temerrüt, prim nakillerinin gerçekleşmemesi, gizlice başka şirketlerle çalışma ve haksız rekabet oluşturacak eylemlerdir. Bununla birlikte, belli branşlarda azalmanın özellikle piyasa daralması ve aşırı rekabetin olduğu son yıllarda acenta bakımından bir özensizlik veya güven sarsıcı durum olarak değerlendiremeyeceği, bu hedeflerin bir niyet açıklaması olduğu ve belli hedeflere ulaşamamanın davalı şirket zararına yol açan bir borca aykırılık oluşturmayacağı ve acentanın tazminat almaya hak kazanabileceği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizin 18/10/2016 tarihli ara kararı gereğince dosya mali müşavir, Borçlar Hukukçusu ve Sigortacı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 01/03/2017 teslim tarihli raporda özetle ;1-Davacının ibraz edilen işletme defterini açılış tasdiki süresinde yapıldığı, davalı şirketin ibraz edilen ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdik ve GİB onaylarının süresinde yapıldığı, defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı tespit edilmiştir. 2-Davacının acenteliğin fesih işleminin haklı nedenlere dayanmadığı ve erken sona erme sebebiyle tazminat talep edebileceği kanaatindeyiz. Tazminata esas olacak zarar ise, acenteliğin sona erdiği yıldaki gelir kaybı olacaktır. Bu gelir kaybı ise 36.006,88 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaatte bulunlardır.
Yargılama sırasında bilirkişlerden alınan rapor tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde mahkememizce yeterli görülüp itibar edilerek; Davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, 36.006,88 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine,
Davanın özelliği gereği davacının kişilik hakkının zedelendiği kanaatine varılmadığı ve manevi tazminat şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmakla…”gerekçesi ile,
Davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, 36.006,88 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, davacının manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı asil ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
Ödenecek tazminat bedelinin tespiti aşamasında bilirkişi heyeti tarafından titiz bir çalışma yapılmadığı, fahiş ve realiteye uygun olmayan bir tazminat bedeli belirlendiğini,
TTK 122.maddede belirtilen “denkleştirme tazminatı” talep edilebilmesi için gerekli olan şartların bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini,
Bilirkişi raporunda emsal Yargıtay kararında (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 09/03/2015 tarih 2014/16850 Esas 2015/3124 Karar) belirtilen hususlarda bir inceleme yapılmadığını, davacının acente tarafından düzenlenen ve halen müvekkili şirket tarafından düzenlenen poliçelerin bulunup bulunmadığı, bu poliçelerden müvekkili şirketin önemli menfaatler elde edip etmediği, bu sigorta poliçelerin türlerinin incelenmediğini, eksik inceleme yapıldığını,
Tazminat hesabının yapılması aşamasında “poliçelerin geri dönüş oranı” ve “müvekkili şirketin tercih edilme oranı” dikkate alınmadığını,
Denkleştirme tazminatı hesabının yapılması aşamasında poliçelerin geri dönüş oranı ve müvekkili şirketin tercih edilme oranı dikkate alınması gerektiğini, buna göre bir değerlendirme yapılması gerektiğini, ancak bilirkişi raporunda bu yönde bir değerlendirme yapılmadığını,
Davacı acentenin müvekkili şirketin acentelik sözleşmesini feshettikten sonra…Sigorta A.Ş.’den acentelik tesis ettiğini, bu sigorta şirketine devredilen portföyün ve kazanılan komisyonun dikkate alınması gerektiğini,
Davacı acentenin sözleşmesi haklı nedenle feshedildiğini, bu nedenle davacının portföy tazminatı talep etmeye hakkı olmadığını,
Davacı acentenin kendisine verilen hedeflerin son iki yıldır altında kaldığı, bu hedefleri gerçekleştirme adına bir çaba sarf etmediği ve müvekkili şirketin zarara uğramasına sebep olduğunu,
Davacı acente ile müvekkili arasında güven ilişkisinin temelden sarsıldığını, aradaki ilişkinin devamının imkansız hale geldiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı asil istinaf dilekçesi ile, (İSTİNAF SÜRESİNDE DEĞİL)
Sigorta acenteliği mevzuatında, 03/06/2007 tarih 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 13/01/2011 tarihli 6102 sayılı TTK, 11/01/2011 tarihli 6098 sayılı TBK hükümlerine göre düzenlediğini,
Sigortacılık Kanunu 2/I. maddesine göre sigorta acentesinin, ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tabi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak muayyen bir yer ve bölge geçinde daimi bir surette sigorta şirketlerinin nam ve hesabına sigorta sözleşmelerine aracılık etmeyi veya bunları sigorta şirketleri adına yapmayı meslek edinen, sözleşmenin akdinden önce hazırlık çalışmalarını yürüten ve sözleşmenin uygulanması ile tazminatın ödenmesine yardımcı olan kişiyi ifade ettiğini,
Bilirkişi görüşüne göre, “hedeflerin acente bakımından bir borç veya hüküm olmamakta, ulaşılması istenen hedef ve niyet açıklaması niteliği gösterdiğini, acentenin satış memuru olmadığını,
Sigortacılık Kanunu 18.maddesine göre, TTK’nun acentelere ilişkin hükümlerinin sigorta acenteleri hakkında da uygulanacağını,
TTK 109.maddesine göre, acentenin sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bölge ve ticaret dalı içinde, müvekkilinin işlerini görmekle ve menfaatlerini korumakla yükümlü olduğunu,
TTK 120.maddesine göre, müvekkilin acenteye acentelik sözleşmesinin yerine getirilmesi için gerekli olan hususları ve özellikle iş hacminin normalde bekleyebileceğinden önemli surette düşük olabileceği bildirmek zorunda olduğunu, bu hükmün tarafların iş hacmi konusunda bir beklenti içine girmemelerini ifade ettiğini,
TTK 121.maddesine göre, haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorunda olduğunu, davada ödenecek tazminatın zarardan kaynaklanan tazminat olduğunu,
TTK 122/1/c.maddesine göre, somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acentenin müvekkilden uygun bir tazminat isteyebileceğini, (2).maddesine göre, tazminatın acentenin son 5 yılık faaliyeti sonucu aldığı yılık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını geçemeyeceğini,
Sigortacılık Kanunu 23.maddesine göre, sigorta acentesinin acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde sigorta ettirenlerle yaptığı veya kısa ve bir süre içinde yapacağı işlerle ilgili sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği komisyona hak kazanacağını,
Denkleştirme tazminatının belirli süreli acentelik sözleşmesinin sona ermesinde söz konusu edilebilecek bir tazminat olduğunu, sözleşmenin belirsiz süreli olduğunu,
Dava konusu olan tazminatın ve bilirkişinin raporunda belirttiği tazminatın TTK mad.121/4’de yazılı olan zararın tazmini olduğunu, denkleştirme tazminatı olmadığını,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1244 Esas 2017/447 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı tarafından davalının taraflar arasındaki acente sözleşmesini haksız fesh ettiğini, bu nedenle erken sona erme nedeniyle uğranılan maddi zararın ve manevi zararın davalıdan tazmini istemli dava açıldığı, ilk derece mahkemesince manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne karar verildiği, kararın taraflarca istinaf edildiği anlaşılmıştır.
Davacının istinaf başvurusunun incelenmesinde, davacı tarafından istinaf dilekçesinin 15.09.2017 tarihli sunulduğu, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararının davacıya 04.07.2017 tarihinde tebliğ olduğu, HMK 104. maddesi de dikkate alındığında istinafın süresinde olmadığı, davacının istinaf dilekçesinin katılma yoluyla istinaf olduğunun kabulü halin de de; davalı vekilinin istinaf dilekçesinin davacıya 10.08.2017 tarihinde tebliğ olduğu, bu tarih itibarıyla HMK 347,348 ve 104 maddeleri uyarınca süresinde olmadığı anlaşılmakla, davacının istinaf başvurusunun HMK 352 maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekecektir.
Davalı vekilinin istinaf başvurusu ve kamu düzeni yönüyle yapılan incelemede ise;
HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince tarafların ticari defterleri de inceletilerek alınan bilirkişi raporundaki tespitler ışığında ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulmakla, davalı vekilinin eksik incelemeye dayalı rapora göre karar verildiği, rapora itirazlarının karşılanmasızın sonuca gidildiği yönündeki istinaf nedini yerinde görülmemiştir.
Yine davalı vekilince acente sözleşmesinin haklı feshi nedeniyle tazminata karar verilmesinin yerinde olmayacağı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesince tarafların ticari defter ve kayıtlarında konunun uzmanlarından oluşturulan bilirkişi heyeti marifetiyle inceme yaptırılarak alınan rapordaki tespitlere göre, davalının davacı acentenin hedeflerin altında kaldığı gerekçesiyle sözleşmenin haklı fesih nedeni olarak ileri sürdüğü nedenlerin yerinde olmadığının belirlendiği de dikkate alındığında, ilk derece mahkemesi karar gerekçesine göre davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir.
Davalı vekilince davacının taraflar arasındaki protokolün iptali ile protokol gereği kesilen komisyonun iadesi istemli açılan dava da dikkate alındığında taraflar arasındaki güven ilişkisinin temelden sarsılmış sayılacağı, buna göre feshin haklı yapıldığının kabulü gerekeceği ileri sürülerek istinaf nedeni yapılmıştır. Davacı tarafından davalı aleyhine daha önce açılmış olan davanın taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında hak arama hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerekecek olup, taraflar arasındaki güven ilişkisinin temelden sarsılması ve buna dayalı olarak sözleşmenin sırf bu nedenle haklı fesih gerekçesi oluşturacağının kabulü mümkün olmamakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352 maddesi uyarınca süresinde olmadığından usulden reddi ile, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun HMK 352 maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca yatırılan 85,70’er.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.459,63.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 622,75.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.836,88.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/05/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.