Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/488 E. 2023/818 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/488
KARAR NO: 2023/818
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2017
NUMARASI: 2014/966 2017/795
BİRLEŞEN DOSYA: İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/113 Esas 2013/110 Karar sayılı dosyası
DAVA: Alacak
BİRLEŞEN DAVA: İtirazın İptali
Asıl davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın Yargıtay 11. HD. tarafından bozulması üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili asıl dava dilekçesi ile 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 16. Maddesi gereğince Rekabet Kurulu tarafından geçersiz sayılan anlaşmalar gereğince taraflar arasında bağıtlanan protokol gereğince davalıya peşin satış teşvik primi adı altında ödenen 270.000-USD ve KDV destek süresinin 15 yıl boyunca söz konusu ürünleri satacağı inancı ile verdiği ve davalı yanın gerçekleştirdiği istasyon inşaatına ilişkin olarak ibraz edilen 7 adet peşin satış teşvik primi açıklamalı faturalar karşılığı 672.313,78-KDV dahil bedelin, sabit yatırım ve demirbaşlara ilişkin ödemelerin, geçersiz kılınan 18.09.2010 tarihini aşan sürelere ait olmak üzere denkleştirici adalet ilkesine göre saptanan 1.005.259,73-TL teşvik prim bedeli ve 27.295,08-TL sabit yatırım ve demirbaş bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP: Davalı vekili asıl davaya verdiği cevapta dava konusu satış teşvik primi ödemelerinin 15 yıl intifa süresi ile ilişkilendirilemeyeceğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 5 yıl olduğunu, ödemelerinde 5 yıl için yapıldığını, intifa sözleşmesinin tarafı olmadıklarını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Asıl dava ile birleşen İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında davacı vekili, taraflar arasında 06.04.2015 tarihli 15 yıl intifa sözleşmesi akdedildiğini, intifa bedelinin tamamının malike ödendiğini, Rekabet Kurulu Kararı ile sözleşmenin sona erdiğini, davalının bedeli müvekkilinden tahsil ettiğini, ancak 18.09.2010 tarihinde akaryakıt istasyonunda başka bir dağıtım şirketinin bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirkete ödenmek üzere ipotekle güvence altına alınan 500.000- TL’lik kısmı için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, borçlu davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu, itirazın iptaline, takibin devamına %20 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP: Davacı ile müvekkili arasında bayilik sözleşmesinin 5 yıl için yapıldığını ve 568.550,01-TL ödendiğini, işbu ödeme için davacı … ile müvekkili şirket arasında düzenlenen protokol ve işletmecilik anlaşmasının esas alındığını davacı lehine tesis edilen ipoteğin amacının cari hesap sonucundaki alacağın varlığını garanti altına almak olduğunu, ipoteğin varlığının kesin borç anlamına gelmediğini, davacı ile müvekkili arasındaki sözleşmenin 5 yıl için yapıldığından sürenin dolması ile davacı tarafından sona erdirildiğini, intifa bedeli 24.285-TL + KDV’nin davacı tarafından müvekkilinden tahsil edildiğini, davacının benzer taleplerle açtığı dava derdest iken ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yaptığını, İstanbul 26. ATMnde 2012/86 esas sayılı dosya ile dava açıldığını, taleplerin sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak oluşan zararlara ilişkin olduğunu, aynı konuda açılmış dava varken takip yapılmasının usulsüz olduğunu derdestlik nedeni ile davanın davanın reddini, ayrıca davacının müvekkilinden hiçbir alacağı olmadığı İstanbul 34. ATM nin 2012/129 Esas ve İstanbul 26. ATM’nin 2012/86 esas sayılı dosyası ile ispatlandığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ: Mahkemece; asıl dava yönünden bakiye intifa süresine ilişkin hesaplama yapılmak sureti ile denkleştirici adalet ilkesi gereğince 615.076-TL ye dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Birleşen dosya yönünden davalının bayilik sözleşmesi gereğince verdiği ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte tahsilde tekerrür etmemek üzere yapıldığından yasal ve yerinde olduğu ve tespit edilen alacak üzerinden itirazın iptaline,takibin devamına ve icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1- Davacı vekili, ilk derece mahkemesince alınan 15.06.2015 tarihli raporda 270.000-USD dışında kalan tutar yönünden hesaplama yapıldığını, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca davalının iade ile yükümlü olduğu tutarın 1.008.538-TL olduğu belirlendiği halde, zaten hesaba katılmamış tutar indirilmek sureti ile hüküm verilmesinin yerinde olmadığını, davacının intifa hakkı süresi için davalı şirkete 30.09.2004 tarihinde ödenen yatırım bedelinden karşılıksız kalan süreye isabet eden tutarı, intifa hakkının terkin tarihi itibarı ile denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplama ile bulunacak tutarı istediğini verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, birleşen dava yönünden davalının iade etmesi gereken miktarı bilmesi nedeni ile inkar tazminatı talebinin reddedilmiş olmasının da yerinde olmadığını belirterek kararı istinaf etmiştir. 2- Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin 5 yıllık olarak yapıldığını, işletme sözleşmesinin intifa sözleşmesinden 5,5 ay sonra yapıldığını, sözleşmenin sona erme sebebinin 2002/2 sayılı tebliğ olmayıp 5 yıllık akdedilen sözleşme olduğunu, süre sonunda davacı tarafından gayrimenkuldeki petrol istasyonu işletmesini 5 yıldan sonra devam ettirmediğini, ödemelerinde 5 yıl için verildiğini, mahkemenin alınan bilirkişi raporlarına rağmen bu kararı verdiğini, hukuka ve hakkaniyete uygun 01.09.2014 tarihli rapor yok sayılarak karar verildiğini, alınan bu rapora göre davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını bu konudaki taleplerinin değerlendirilmediğini, davacının petrol istasyonu açılması için yapması zorunlu olan masrafları davalıdan talep edemeyeceğini, sabit yatırım bedelinin yapılması gereken yatırım olduğunu, bu sabit yatırımlarla davacıya hizmet verildiğini bu konudaki mahkemenin kabul kararının yerinde olmadığını, birleşen dosya yönünden davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını, mahkemece ipoteğin paraya çevrilmesi ve takibin devamı kararının hatalı olduğunu, ayrıca inkar tazminatı reddedildiği halde vekalet ücreti verilmemesinin de hatalı olduğunu belirterek kararı istinaf etmiştir.
İSTİNAF KARARI VE SÜREÇ: Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde 2019/303 Esas, 2021/305 Karar sayılı 04/03/2021 tarihli ilam ile “Dava; davacı tarafından davalıya bayiilik sözleşmesi kapsamında ödenen 270.000-USD finansal destek bedeli ile intifa süresi boyunca geçerli olacağı nedeniyle 672.313,78-TL peşin satış teşvik priminin 18.09.2010 tarihini aşan süre için denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncellenmiş değerlerinin ve 27.295,08- TL sabit yatırım bedelinin tahsili ve birleşen dosya yönünden 500.000-TL ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; 27.295,98-TL tutarında sabit yatırım bedeline ilişkin istek ,davacı vekilinin dava ettiği yatırımları açıklamadığı, istasyondaki demirbaşları ve kurumsal malzemelerin 1.12.2010 tarihinde davacıya iade edildiği bu kaleme ilişkin istek yerinde olmadığından reddedilmiş, mahkemenin bu kalem isteği reddetmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Davacı ile davalı arasında 22.08.2005 tarihinde 5 yıllık süre ile bayilik sözleşmesi imzalanmıştır. Ekli protokol g maddesinde davacı işleticiye ticari faaliyetin geliştirilmesi için 270.000-USD (KDV hariç 366.228-TL) ödemeyi taahhüt ettiği ve ödemenin yapıldığı sabittir. Davacı tarafından dava dışı tapu maliki … Yardım Derneği ile 05.04.2005 tarihinde sözleşme tarihinden önce 27.000 TL bedelle 15 yıl intifa hakkı konusunda resmi senet ,14.04.2005 tarihinde dava dışı dernek tarafından davacı lehine davalının doğmuş ve doğacak bilumum hak ve alacakları ile verdiği borçların teminatını teşkil etmek üzere 500.000-TL’lik ipotek tesis edilmiştir. Dağıtım şirketleri (sağlayıcılar) ile bayiiler arasındaki hukuki ilişkinin temeli işletme sözleşmesi ve intifa ve kira sözleşmesi olarak iki anlaşma şeklinde düzenlenmektedir. Sağlayıcı (davacı) öncelikle taşınmazı sahibi olan bayii yada üçüncü kişiden intifa hakkını almakta, daha sonra bayiye istasyonun işletmesini vermektedir. Sağlayıcı ile bayiler arasındaki tek ilişki 2 ayrı sözleşmeye konu edilmekte ise de amaç tek bir sözleşme yapmaktır. Rekabet Kurulunca 12.03.2009 tarihinde yayınladığı duyuru ile 18.09.2005 tarihinden olan ve süresi 5 yılı aşan bayilik sözleşmesi ve intifa, kira, kredi sözleşmeleri azami hadde indirme” ilkesi gereğince 18.09.2010 tarihine kadar muafiyetten yararlanacağı, bu tarihten sonra muafiyet koşullarının ortadan kalkacağı 4054 sayılı kanunu 56 maddesi gereğince geçersiz hale geleceği ,bu anlaşmaya göre ifada bulunmuş olan tarafın yerine getirdiği edimleri isteme hakkının ortaya çıkacağı, bu edimlerin geri istenmesinde tarafların iade borcunun BK 63. ve 64. maddesine tabi olduğu açıklanmıştır. Somut olayda, ekli protokol G Özel şartlarında davacı şirketin davalıya 270.000-USD finansal destek sağlamayı vaat ettiği ve fatura karşılığı ödediği ancak sözleşme süresi 5 yıl olmakla, verilen bedelin intifa süresinin tamamını kapsar şekilde verildiğini ispatlayacak bir delil bulunmadığı, davacının bu bedeli kendi kayıtlarında bu şekilde (5 yıllık sözleşme süresi ile) muhasebeleştirdiği ve kayıtlara işlediği anlaşıldığından davacının bu konudaki talebinin reddi ile ilgili mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak bilirkişi raporlarında bu husus belirlenmesine karşın yapılan hesaplamalarda gerek çıplak, gerekse güncellenmiş değerlere bu tutar dahil edilerek hesaplanmıştır. Davacı tarafın diğer isteği ise KDV hariç ödenen 569.715,08-TL bedelin kullanılmamış süreye isabet eden güncellenmiş bedeline ilişkindir. Davacı ödenen yatırım bedeli dışında güncellenmiş bedeli de talep etmekte ise de anılan ödeme intifa hakkının terkin edildiği tarihe kadar davacı şirketin kullanımında kabul edilerek bu süre için ayrıca semere istemi mümkün görülmemiştir. Her ne kadar terkinden itibaren semere istenebileceği düşünülse de iyi niyetli sebepsiz zenginleştiği kabul edilmesi gereken malik davalının elinde kalan paranın iadesi ile sorumlu tutulması gerekmektedir. Davacı tarafından taşınmaz üzerine inşası gerçekleştirilen akaryakıt istasyonunda kendi ürünlerini satacağı inancı ile davalının gerçekleştirdiği ödemelerine finansal destek amacı ile 569.715,08-TL + 270.000-USD ödeme de bulunduğu, her iki ödemeden kullanılmayan süreye isabet eden geri kalan miktarın 17/03/2014 tarihli bilirkişi raporuna göre çıplak bedelin her iki kalemde 611.278-TL olarak hesaplandığı, bu tutardan USD ödemeye ilişkin olan 239.216-TL düşüldüğünde kalan bakiye 372.062-TL olarak hesaplanmaktadır.Ancak davalı vekilinin 29/04/2014 tarihli dilekçesi ekinde bulunan hesaplama tablosunda (595.833,08 – 233.145,33 = 362.687,75-TL) olduğu hesaplanmıştır. Taleple bağlılık ilkesi gereği davacı vekilinin dava dilekçesinde talep ettiği bedeli gösteren hesaplama tablosu esas alınması gerekmektedir.Ancak davalının yatırım bedelinin kullanılmayan bölümünden doğan iade sorumluluğu sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanmaktadır. Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin TBK’nın 79. maddesi hükmü gereğince davalı sadece kendisinin sebepsiz zenginleştiği miktar kadar sorumludur. Bu sebeple davacı tarafından ödenen ve ancak davalının elinde kalmayan KDV ödemesi dikkate alınmamalıdır. Birleşen dava alacak davasına konu edilen alacakların tahsilini teminen ipotekli takibe vaki itirazın iptaline ilişkindir. İcra dosyasında, davacı alacaklı, davalı borçlu olarak gösterilmiş, örnek 9 ödeme emrinin de borçlu davalı adına düzenlendiği, ancak ipotek borçlusu olan taşınmaz maliki takipte taraf olarak gösterilmemiştir. İİK’nın 149. maddesinde; “İcra müdürü, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehin edilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir.” düzenlemesi mevcut olup, madde içeriğinden, borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunması nedeniyle haklarında birlikte takip yapılması zorunludur. TMK’nın 887. maddesi gereğince; ipotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değil ise de, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır, takip dosyasında taşınmaz maliki takipte zorunlu takip arkadaşı olduğundan usulüne uygun bir takip bulunmamaktadır. İİK 45. maddesinin 1. fıkrası uyarınca rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusuna karşı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılabilir. Başka türlü takip yapılamaz. Ancak anılan madde hükmü, borçluya karşı alacak davası açılmasını engelleyen bir düzenleme içermemektedir. Zira alacaklı açtığı bu alacak davası sonunda elde edeceği ilama dayalı olarak ipotek hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatabilecektir. (Yargıtay 19. HD’nin 2017/2886 E. – 2019/3446 K. sayılı emsal ilamı) Davacı tarafından açılan asıl dava, alacak davası olup 06/04/2012 tarihinde açılmıştır. İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip tarihide 06.04.2012 başlatılmıştır. Birleşen dava ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip için açılan itiraz iptali davasının açılış tarihi ise 10/04/2013 tarihidir. İtirazın iptali davası alacak davası ile birleştirilmiştir. İtirazın iptali davasının konusu olan 500.000-TL alacak, itirazın iptali davasından önce açılan alacak davası içinde talep edilmiş olduğundan itirazın iptali davasında derdestlik durumu oluşturulmuştur. HMK’nın 114. maddesinin birinci fıkrasının “ı” bendinde düzenlenen aynı davanın, daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olmaması dava şartı olup mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. Bu itibarla davalı vekilinin reddedilen icra inkar tazminatı bakımından vekalet ücretine hükmedilmesi ve sözleşme sonlandıktan sonra 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımına yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir. Ancak asıl ve birleşen davaya yönelik ileri sürdüğü diğer istinaf nedenleri yerinde görülmüş olup, birleşen davanın derdestlik dava şartı yokluğundan reddine karar verilmek gerekirken itirazın iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu hata/eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden hükmün kaldırılmasına yeniden hüküm verilmesine, asıl dava da 15 yıllık intifa süresi için davalıya verilen yatırım bedelinden 362.687,75-TL kullanılmamış süreye isabet eden kısmın davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine, birleşen davanın da derdestlik dava şartı yokluğundan reddine” karar verilmiştir. Kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 11. HD’nin 2021/3730 Esas, 2022/9062 Karar sayılı 14/12/2022 tarihli ilamı ile “1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince birleşen davada verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre asıl ve birleşen davacı ….’nin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının reddi ile birleşen davada usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. 2- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince asıl davada esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre asıl ve birleşen davacı ….’nin asıl davaya yönelik temyiz isteminin reddi gerekir. 3- Asıl dava, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi kapsamında davalıya ödenen 270.000-USD finansal destek bedeli ile 672.313,78-TL peşin satış teşvik priminin 18/09/2010 tarihini aşan süre için denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncellenmiş değerlerinin ve ayrıca 27.295,08-TL sabit yatırım bedelinin tahsili istemi ile açılan alacak davasıdır. Bölge Adliye Mahkemesi’nce yukarıda açıklanan gerekçe ile 672.313,78-TL peşin satış teşvik primi bakımından asıl davanın kısmen kabulü ile 362.687,75 TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Yargıtay (kapatılan) 19. HD’nin emsal nitelikteki kararlarında, dağıtıcı şirketlerin yaptıkları sabit yatırımlardan, sözleşmenin sona ermesinden sonra bayi tarafından kullanılmaya devam edilen, istasyona değer katan yatırımların değerinin keşfen belirlenmesi ile bu bedelin istenebileceği kabul edilmektedir. Ancak somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi’nce asıl davada davalıdan tahsiline karar verilen 362.687,75-TL’nin davalıya ödenmesine ilişkin dosya içinde bulunan faturalar incelendiğinde bu faturaların, …, …, …, …, …, … ve … numaralı, KDV hariç toplam 569.715,08 TL bedelli, peşin satış teşvik primi faturaları olduğu, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin süresinin beş yıl bulunduğu, faturalar üzerindeki ibareler ve bu peşin satış teşvik priminin ödenmesine ilişkin sözleşme hükmü birlikte değerlendirildiğinde asıl ve birleşen davacı ….’nin peşin satış teşvik primi ibareli faturalarla ödediği bedeli davalıdan isteyemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu sebeple asıl davanın bu alacak kalemi bakımından da reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden asıl davada Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen kararın bozulması”na karar verilmiştir. Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş; asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı gereği asıl davanın reddine, birleşen davada verilen hüküm onanmak suretiyle kesinleştiğinden yeniden hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- Asıl ve birleşen davada; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Asıl ve birleşen davada; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/966 Esas-2017/795 Karar sayılı ve 02/11/2017 tarihli hükmünün HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Asıl davada; davanın reddine, Birleşen davanın derdestlik dava şartı yokluğu nedeniyle reddine ilişkin hüküm kesinleştiğinden yeniden hüküm verilmesine yer olmadığına, İlk derece yargılamasına ilişkin olarak; “Asıl dava yönünden; Alınması gereken 179,90-TL harcın; davacı tarafından peşin yatırılan 15.333,45-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 15.153,55-TL’nin davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 41-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Davalı vekili için takdir olunan 130.604,39-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,” Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 71,80-TL harcın mahsubu ile bakiye 108,1‬0-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yatırılan 19.042‬-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 136,20-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/05/2023