Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/321 E. 2023/998 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/321
KARAR NO: 2023/998
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2022
NUMARASI: 2018/1165 Esas – 2022/349 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/06/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı … velisi …, davacının şizofren hastası olduğunu, 11/03/2014 tarihinde Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/2484 Esas ve 2014/633 Karar sayılı ilamı ile kısıtlandığını, kendisinin velayet altına alındığını, davacının zihinsel yönden %80 oranında engelli olduğunu, davacının bu durumundan yararlanan kötü niyetli kişilerin davacının kimlik bilgilerini çalarak adına iş yerleri, şirketler açtıklarını, sahte evlilik bile yaptırdıklarını, 18/05/2010 tarihinde davacı adına Halkalı’da tekstil atölyesi niteliğinde iş yeri açıldığının öğrenilmesi üzerine, savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, soruşturmanın 2010/31209 soruşturma numaralı dosya üzerinden başlatıldığını, Vergi Dairesine bildirimde bulunulmasına rağmen 11/04/2012 tarihinde davacı adına açılan başka bir iş yeri için 25/05/2012 tarihinde resen terk işlemi yapıldığını, son olarak davacının ortağı ve müdürü olarak gösterildiği 06/04/2012 tarihinde açılmış …’nin varlığını öğrendiklerini, 09/05/2018 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/93228 numaralı dosyasında soruşturma başlatıldığını, davacının sahte evliliğinin Bakırköy 2. Aile Mahkemesinin 2010/89 Esas ve 2012/241 Karar sayılı hükmü ile 13/03/2012’de iptal edildiğini, sahte fatura ile ilgili Bakırköy 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/343 Esas sayılı dosyası ile açılan ceza davasından 05/06/2018 tarihinde beraat ettiğini ileri sürerek, davacının akıl sağlığının yerinde olmaması nedeniyle gerçeğe aykırı ve hukuksuz şekilde ortağı ve müdürü olduğu davalı … ile hiçbir ilgisinin olmadığının tespiti ile ilgili kayıtlardan ortak ve müdür sıfatının terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … Sicili Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde, müvekkili kurumun TTK m.32 ve Ticaret Sicil Tüzüğü’nün 28. maddesi hükümleri çerçevesinde işlem yaptığını, davacı vasisinin iddiası doğru ise sahteciliği yapanların profesyonel olduğunu, kurum bünyesinde imza uzmanı olmadığını, davalının böyle bir inceleme yapma yetkisinin de bulunmadığını, bu nedenlerle davanın davalı … Sicili Müdürlüğü yönünden reddine, karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece “Davalı şirketin yetkilisi davacı olduğundan ve bu nedenle işbu davada davalı şirket temsil edilmediğinden … Tic. Ltd. Şti.’ye işbu davanın görülmesi, sonuçlandırılması ve infazı işlemleriyle sınırlı olmak kaydıyla …’nin temsil kayyımı olarak atanmasına, dava dilekçesinin ve duruşma zabıtları ile delillerin davalı şirket kayyımına tebliğine” karar verilmiş, dava dilekçesi ve ekleri kayyım …i’ye 23/05/2019 tarihinde tebliğ olunmuş, kayyım … 21/06/2019 tarihli cevap dilekçesinde; İTO kayıtlarından da anlaşıldığı üzere davacı …’un davalı şirketin %10 hisse ile ortağı olduğunu, şirketin ilk 5 yıl için müdür olarak şirket kaşesi altında atacağı münferit imzasıyla temsil ve ilzama yetkili kılındığını, görev süresinin şirketin kuruluş tarihi olan 06/04/2012’den başlayıp 06/04/2017 tarihine kadar olan 5 yıllık süreyi kapsadığını beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’nin ticari ikâmetgahı olarak gösterilen, İstanbul Ataşehir … Mah. … Sk. No: … Dükkan: … adresinde böyle bir şirkete rastlanılmadığı gibi karar tarihinden geriye doğru yaklaşık altı yıldır aynı adreste bulunduğunu ifade eden … ile ve kiralık daire ve dükkan sahibi ve de … Gayrimenkul ile davalı şirketin kayyımı tarafından yapılan görüşmede bu kişilerin davalı şirketin varlığından haberdar olmadıkları ve davalı şirketin bu adreste şimdiye kadar faaliyet göstermediğinin tespit edildiği, yine davacı adına davalı … Sicili Müdürlüğüne sunulan taahhütname ve dilekçedeki imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiş ise de davalı şirketin kuruluşu için gerekli olan evrakları Üsküdar … Noterliğine davacının sunduğu, yine Üsküdar … Noterliği tarafından düzenlenen 4 Nisan 2012 tarih, … yevmiye numaralı … Tic. Ltd. Şti. ana sözleşmesi ve aynı tarihli … yevmiye numaralı imza beyannamesinin davacı …’a ait olduğu, Noterin yasa gereği davacıya “şirket kurduğunun farkında olup olmadığını sorduğu” davacının da bu soruya olumlu cevap vermeden noter tarafından işlem yapılamayacağı, şirketin Üsküdar … Noterliği tarafından düzenlenen 4 Nisan 2012 tarih, … yevmiye numaralı … Tic. Ltd. Şti. ana sözleşmesinin davacı ve dava dışı ortak tarafından imzalanıp Noter tarafından tasdik edilmesi ile kurulduğu, Ticaret Siciline sunulan beyanname vs. evrakların kuruluşa esas evrak niteliğinde olmadığı, sahte imza ile ticaret sicil müdürlüğüne sunulan evrakların şirketin kuruluşu ile ilgisi bulunmadığı, davacının hukuki ehliyeti tam iken noterde imzaladığı ana sözleşmede şirketin münferit imzasıyla şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı, buna göre davacı …’un davalı şirketi akli baliğ iken noterde imzaladığı evrakla kurduğu, şirketin kuruluşunda hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; davacının şizofren hastası olup, 11/03/2014 tarihinde Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/2484 Esas ve 2014/633 Karar sayılı ilamı ile kısıtlandığını, zihinsel yönden %80 oranında engelli olduğunu aynı zaman da raporlar ile tespit edildiğini, davacının bu durumundan yararlanan kötü niyetli kişilerin davacıyı yanıltarak ve aldatarak şirket açtıklarını, ancak davacının ne şirket kuracak maddi gücü ne de şirket yönetecek akıl sağlığının mevcut olduğunu, bu durumun vasi tarafından öğrenilmesi ile savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ve … numaralı dosya üzerinden soruşturma başlatıldığını, daha sonra da vergi dairesinden 11/04/2012 tarihinde davacı adına açılan başka bir iş yeri için 25/05/2012 tarihinde resen terk işlemi yapıldığını, son olarak davacının ortağı ve müdürü olarak gösterildiği 06/04/2012 tarihinde açılmış … San. Tic. Ltd. Şti.’nin varlığının öğrenildiğini, davacı birçok kez kandırılma, aldatılma ve yanılmaya düşürülmüş olup yaşadıkları ile ilgili birçok hukuki ve cezai davalar açılmak zorunda kalındığını, davacının sahte evliliği Bakırköy 2. Aile Mahkemesinin 2010/89 Esas ve 2012/241 Karar sayılı hükmü ile 13/03/2012’de iptal edildiğini, davacının hastalığı Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinden çeşitli tarihlerde alınan raporlar ile şizofreni olarak tespit edildiğini, şizofreni insanın düşünce, duygu ve davranışlarında önemli değişikliklere sebep olan, beyin yapı ve işleyişinde değişikliklerin saptandığı, kronik seyirli biyolojik bir beyin hastalığı olduğunu, şirketin kurulduğu tarihte de şizofreni tedavisi gördüğünü, 24/11/2015 tarihli rapor da zihinsel ruhsal bozukluk bölümüne tedaviye rağmen çalışma olanağı bulunmadığının yazıldığını, mevcut bulunan bu rapor davaya konu şirketin kurulmasından yaklaşık 3 yıl sonra düzenlendiğini, şizofreni hastalığı bir anda ortaya çıkan bir hastalık olmadığını, Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi 2013/2484 Esas sayılı dosyadan verilen 11/03/2014 tarihinde yani davaya konu şirketin kurulmasından yaklaşık 2 yıl sonra akıl sağlığı yerinde olmadığı için kısıtlandığını, çocuk yaşlardan itibaren hep ehliyetsiz olduğunu, davacının hastalığı çeşitli tarihlerde alınan tüm raporlar ile sabit olduğunu, şizofreninin ise akıl hastalığı olduğu gerek sundukları makalelerden gerekse olağan hayatta edinilen bilgilerden bilindiğini ileri sürerek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Eldeki dava; akıl hastası olduğu ileri sürülen davacının, şirketin kuruluşundaki imzalarının davacı kısıtlının eli ürünü olmadığı ve şirketin kuruluşunda davacının hukuki ehliyetinin bulunmadığı ileri sürülerek şirket ortağı ve şirket müdürü olmadığının tespitine ve ticaret siciline tesciline yöneliktir. İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 28/03/2022 tarih ve … sayılı raporda; “İnceleme konusu … yevmiye numaralı imza beyannamelerinde …’a atfen atılı imzalar ile …’un mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların …’un eli ürünü olduğu belirlenmiş, İstanbul Ticaret Siciline verilen taahhütname ve dilekçede …’a atfen atılı imzalar ile …’un mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’un eli ürünü olmadığı…” yönünde rapor düzenlenmiştir. Şirket kuruluşu için gerekli evraklar içinde olmayan İstanbul Ticaret Siciline verilen taahhütname ve dilekçenin davacıya ait olmaması sonuca etkili bulunmamaktadır. Davacının, davalı şirketin kuruluş tarihi olan 06/04/2012 tarihinde fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti için davacıya ait hastane kayıtları celp olunmuş, rapor düzenlenmek üzere celp olunan hastane kayıtları ile birlikte dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Dairesine gönderilerek davacının fiili ehliyetinin bulunup bulunmadığı yönünden rapor alınmış, 03/02/2021 tarih ve 52581731-101.01.02-2020/89449 sayılı raporda; “Dosyaya celp olunan tıbbi belgeler ile adli tahkikat dosyasında belirlenen ve adli tıbbi yorumlamayı ilgilendiren hususların değerlendirilmesinden; açılan tespit davasında, “06/04/2012 tarihinde fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı” sorulan Bayram oğlu 1978 doğumlu …’un Kurulca 23/11/2020 tarihinde yapılan muayenesinde fiil ehliyetini müessir ve kişide şuur ve harekat serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya zeka geriliği tespit edilmediği, dava dosyasının tetkikinde işlem tarihinde herhangi bir akli arıza içinde olduğuna delalet edecek tıbbi bir belge ve bulguya rastlanmadığı, kişinin işlem tarihinde menfaatlerine müdrik ve telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre; …’un 06/04/2012 tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Davacı vekilinin itirazı ve ilk derece mahkemesince raporun yetersiz bulunması nedeniyle dosya Adli Tıp Üst Kuruluna gönderilmiş; İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp Birinci Üst Kurulu tarafından düzenlenen 26/10/2021 tarihli raporda; “rapor düzenlenmesi istenen Bayram oğlu 1978 doğumlu … hakkında düzenlenmiş tıbbi belgeler ile dava dosyasının ve adli tıbbi yorumlamayı ilgilendiren hususların tüm olarak 26/10/2021 tarihinde Adli Tıp Birinci Üst Kurulunda değerlendirilmesi sonucunda elde edilen bilgi ve bulguların yorumlanmasından; dosyada mevcut tıbbi belgelere göre kişinin Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 20/06/2012 tarihinden itibaren “organik olmayan psikoz, şizofreni, Atipik psikoz” tanıları ile müşahede notları ve sağlık kurulu raporları mevcut olsa da, yine Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 04/12/2013 tarih, 1447 nolu sağlık kurulu raporunda; “19/11/2011 tarihinde işlemiş olduğu suça yönelik ceza sorumluluğunun tam olduğu” şeklinde belirtildiğini, kişinin 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunda 23/11/2020 tarihinde yapılan muayenesi sonucunda da fiil ehliyetini müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya zeka geriliği tespit edilmediği, dava dosyasının tetkikinde işlem tarihinde herhangi bir akli arıza içinde olduğuna delalet edecek tıbbi bir belge ve bulguya rastlanmadığı, kişinin işlem tarihinde menfaatlerine müdrik ve telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre; …’un 06/04/2012 tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğu oy birliği ile mütalaa olunur…” yönünde görüş bildirilmiştir. 2659 sayılı kanunun 15-a) maddesi Adli Tıp İhtisas Kurulları ile İhtisas Daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hakimlikler ve savcılık tarafından kapsamı itibariyle yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı sebebi de belirtilerek rapor isteklerinin, f) Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet halinde verdikleri rapor ve görüşler arasındaki ortaya çıkan çelişkilerin; konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar” şeklindedir. İlk derece mahkemesince Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden rapor alınmış, 1. Üst Kuruldan alınan rapor da aynı yolda rapor verilerek şirketin kuruluşu anında davacının hukuki ehliyeti haiz olduğu belirlenmiştir. Birbirini doğrulayan raporlar kapsamında ispatlanamayan davanın reddine ilişkin hükümde isabetsizlik bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması, kişiye eylem ve işleme göre değişmesi nedeniyle bu hususta alanında yetkin 4. İhtisas Dairesi ve 1. Üst Kuruldan alınan raporlar karşısında davacı vekilinin istinaf sebebine itibar edilemeyeceğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Adli yardım talebinin kabulü nedeniyle peşin harç alınmadığı anlaşılmakla alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcı ile 492-TL başvuru harcının davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.19/06/2023