Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/229 E. 2023/481 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/229
KARAR NO: 2023/481
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/625 Esas
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/04/2023
13/10/2022 tarihli ara kararın ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
TALEP: İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, 23 Haziran 2021 GK Toplantısı’nda alınan (3) sayılı gündem maddesi uyarınca 2020 yılı bilanço ve kâr/zarar hesaplarının okunması, müzakere edilmesi ve onaylanması hakkında alınan kararın, (4) sayılı gündem maddesi uyarınca alınan kararın …’ın ibra edilmemesine ilişkin kısmı hariç kalmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmının ve yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396’ncı maddeleri kapsamında şirketle işlem yapma ve şirketle rekabet izni verilmesine ilişkin (6) sayılı gündem maddesi uyarınca alınan kararın icrasının geri bırakılmasını tedbiren talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI: Mahkemece, 23/06/2021 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve dava konu edilen kararların yürürlüğünün durdurulmasını gerektirir somu bir vakıa bulunmadığı ve yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği, ayrıca ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde telafisi imkansız veya güç bir durumun doğmasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili; 23 Haziran 2021 tarihli Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların ağır hukuk ihlalleriyle kanuna aykırı olarak alındığını, alınan kararların şirket açısından 2017 mali yılından bu yana zarar oluşturduğunu ve bu kararların alınmasında etkili olan kişilerin de şirkete zarar vermeye devam ettiklerini, geçmiş yıllarda alınan kararların mahkemelerce iptal edilmelerine rağmen şirketin zararlarının giderilmesine yönelik girişimde bulunmadıklarını, bu kararların uygulanmasına devam edilecek olursa şirketin zararının artacağını, ilk derece mahkemesince delillerin yeterince değerlendirilmediğini, şirket finansal tabloları ve raporlarının gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasında daha önce açılan davalarda da şirketin önceki genel kurulunda alınan finansal ve mali tabloların tasdiki, ibra, yönetim kurulu üyelerine şirket işlem yapılmasına izin verilmesi gibi kararların iptaline karar verildiğini, Genel Kurul Toplantısı gündemin 4 ve 6 no.lu maddelerince şirketin ibra edilen Yönetim Kurulu üyelerinin ibra oylamasının TTK’nın 436 ncı maddesinin ikinci fıkrasına, yine Yönetim Kurulu üyelerine şirketle TTK’nın 395 ve 396 ncı maddeleri kapsamında izinlerin verilmesi oylamasının TTK’nın 436 ncı maddesinin birinci fıkrasına aykırı olduğunu, Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların şirket açısından 2017 mali yılından bu yana zarar oluşturduğunu ve şirket üzerinden başka şirketlerin finanse edilmeye devam edildiğini, ayrıca şirketin 2017 mali yılından beri aynı kişiler tarafından yönetildiğini, şirketi açıkça zarara sokan ve zararı gizleyici faaliyetlerin devam etmesi nedeniyle daha fazla zararın artmaması için yürütmenin geri bırakılması kararı verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, TTK’nın 449. maddesi uyarınca genel kurul kararlarının iptali istemli davada, genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılmasına ilişkindir. TTK’nun 449. maddesi ”Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı taktirde mahkeme, YK üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir” hükmünü içermektedir. Anılan madde de hangi hallerde bu geçici hukuki koruma kararı verileceği özel olarak düzenlenmediğinden, tamamlayıcı yorum kuralı olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinden yararlanılabilir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi ise, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda davalı şirketin 23/06/2021 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda alınan ve iptali istenen 3 no’lu kararın 2020 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının okunması, müzakeresine ve onaylanmasına; 4 no’lu kararının … hariç yönetim kurulu üyelerinin ibrasına; 6 no’lu kararının yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddeleri gereğince izin verilmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yönetim kurulu üyelerinin görüşünü alarak talebin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça kar zarar tablolarının ve bilançonun, bağımsız denetim ve faaliyet raporlarının gerçeği yansıtmadığı ve TTK m.515 ve 516’ya aykırı olarak düzenlendiği, ibraya ilişkin oylamada ise TTK m.436’da öngörülen usule uyulmadığı ileri sürülmektedir. Oysa 3 no’lu karar bilanço ve kar/zarar hesaplarının müzakeresine ve onaylanmasına, 4 no’lu karar ise ibraya ilişkindir. İptal istemine konu olan bu kararlar yönünden tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği konusunda bu aşamada bir kanaat verici bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca finansal tablolar ve faaliyet raporlarının gerçeğe aykırı düzenlenip düzenlenmediği hususunda eldeki davada henüz bir belirleme yapılmamıştır. Diğer taraftan dava konusu edilen yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddeleri gereğince izin verilmesine ilişkin 6 no’lu karar ile ilgili koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin yargılama sonucunda verilecek hükümle belirleneceği, iddiaların yargılamayı gerektirdiği, bu aşamada HMK’nın 390/3. maddesi anlamında yaklaşık olarak kanıtlanamadığı, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı anlaşıldığından mahkemece davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından ihtiyati tedbir talep eden davacılar tarafından peşin yatırılan 620,40-TL (179,90-TL+179,90-TL+179,90-TL+80,70-TL) harcın mahsubu ile bakiye 440,5‬0-TL fazla harcın talep halinde davacılara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 04/04/2023