Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/1743 E. 2023/1362 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1743
KARAR NO: 2023/1362
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/03/2023
NUMARASI: 2022/545 Esas 2023/220 Karar
DAVA: Ticari Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Davalar (Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2023
Davanın usulden reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Bankanın Adapazarı Şubesi’nde adlarına hesap açtıran davalılardan … ve …, hafta tatili olan 12.02.2022-14.02.2022 tarihleri arasını seçerek müvekkili Bankanın, T.C. Merkez Bankası nezdindeki rezervlerini (tahmini 10.432.000,00 TL) FAST (Fonların Anlık ve Sürekli Transferi) sistemini kullanılarak, başka bankalarda bulunan hesaplara toplam 5217 adet işlem yaparak aktardıklarının tespit edildiğini, müvekkilinin kontrolü ve adli mekanizmanın işlemesini engellemek amacıyla işlemlerin hafta tatili olan cumartesi ve pazar günleri içinde gerçekleştirildiğini, müvekkili bankanın Merkez Bankasındaki rezervleri, farklı bankalar nezdinde açılan davalılara ait farklı hesaplara art arda ve sürekli (işlem başına, dönemin FAST limit tutarı olan 2.000,00 TL gönderilmek suretiyle) işlem yapılarak, aynı zamanda suç işlendiğini ve müvekkili Bankanın zarara uğratıldığını, davalı olarak belirtilen diğer kişi ve kurumlar da bankalardaki hesaplarını, müvekkili Banka aleyhinde haksız fiil teşkil eden eylemlerde kullandığını, müvekkili … Bankası A.Ş., sermayesinin tamamı T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ait olmak üzere ulusal düzeyde faaliyet gösteren bir Kamu Bankası olduğunu, aynı zamanda suç teşkil eden fiilleriyle davalı şahıslar; kamu kaynaklarını, kendi lehlerine menfaat sağlamak için kullandıklarını ve kendi lehlerine mal edindiklerini, Davalılardan … ve … tarafından diğer davalıların hesaplarına, doğrudan müvekkili Banka hesaplarından izlenebilen işlemlerle ilk aktarımlar gerçekleşmiş olduğunu, bu iki davalı birinci dereceden suçlu ve müvekkili zararından sorumlu olduğunu, diğer davalıların ise, hesaplarına hafta sonu Bankaların açık olmadığı tarihte; yasal FAST işlem sınırlarının üzerinde ve hayatın olağan akışı ile bağdaşmayan nitelik ve ölçüde işlemler ile para gelmesine rağmen; hiç birisi, hesaplarına aktarılan paranın akıbeti veya iadesi talebi ile müvekkiline başvurmadığını, bu itibarla davalıların haksız fiile iştirakleri, haksız fiil konusu parayı yedlerinde bulundurma kararlılıkları ve bu suretle zarar verme kasıtları sabit olduğunu, bu kişilerin hesaplarına bloke ve menkul ve gayrimenkul mal varlıkları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerinde teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ettiğini, zira ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde, kötüniyetli davalıların haksız fiili neticesinde doğan müvekkili Banka ve dolayısıyla kamu zararının tahsil kabiliyeti kalmayacağını, davalılardan … ve …’ın bankaları hesaplarından diğer bankalardaki kendi hesapları ve başka kişilerin hesaplarına gönderilen para, ikinci aşamada bu hesaplardan Eft, Fast Havale ve nakit çekim suretiyle hızla başka kişi hesaplarına gönderilmek suretiyle hem paranın izinin, hem de delillerin karartılmaya çalışıldığının öğrenildiğinin, taraflarınca davalılar hakkında suç duyurusunda bulunulmuş olduğunu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından 2022/32860 soruşturma sayılı dosyası ile gizli soruşturma yürütüldüğünü, davalıların diğer bankalarda bulunan hesaplarına ilişkin hareketler hakkında ilgili bankalardan bilgi alınamadığından, müvekkili Bankaya ait paranın hareketi, hesaplar arasındaki dolaşımı izlenemediğini, ayrıca hesap hareketlerinin farklı yollar ve kişiler üzerinden arttırılması suretiyle paranın izi yok edilmeye çalışıldığından, bankanın kaynaklarının nihai olarak hangi hesaplara hangi tutarlarda aktarıldığı ve davalıların zarardan sorumluluk tutarları yapılacak yargılama kapsamında tespit edilebileceği, T.C. Merkez Bankası’ndan Bankalarına ait … nolu hesabın 12.02.2022-14.02.2022 tarihleri arasındaki TCMB FAST hesap hareketlerinin celbedilerek, müvekkili Banka hesaplarından … ve … tarafından hangi banka hesaplarına para gönderildiğinin ve aktarılan tutarın tespiti, davalıların, bildirilen bankalardaki adlarına olan hesaplarına ait 12.02.2022 tarihinden dava tarihine kadar olan hesap hareketlerinin celbi ile müvekkili Bankaya ait paranın hareketinin ve davalıların eylem ve sorumluluklarının tespiti ile bu hesaplar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek, varsa henüz hesaplarda bulunan müvekkili bankaya ait paranın başka kişi ve hesaplara aktarılması ve/veya çekilmesinin önlenmesi, davalıların müvekkili bankayı zarara uğratma kasdı ile birlikte hareket etmeleri nedeniyle tüm banka zararının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutularak, haksız fiil tarihi olan 12.02.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle, öncelikle davalıların sunulan hesapları üzerine bloke konularak, menkul ve gayrimenkul mal varlıkları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerinde teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını, müvekkil banka zararının tespitiyle, bu zararın 12.02.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ve fer’ileriyle ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar …, …, …, … vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde davacı tarafın talepleri tam olarak anlaşılmadığı gibi zararın somutlaştırılmadığını, hukuki niteleme olarak birbiri ile bağlantısı olmayan kişiler aynı davada davalı olarak gösterildiğini, usul ve kanuna aykırı olup reddi gerektiğini, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin müvekkilleri yönünden reddine, husumet nedeniyle red kararı verilmesi halinde, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın her bir davalı yönünden tefrik edilerek ayrı davalar olarak devamına, şartları uymadığı halde belirsiz alacak davası olarak açılan davanın dava şartı yokluğundan reddine, esastan inceleme yapılacak olması halinde mesnetten yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı yanın açmış olduğu davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dava dilekçesindeki iddiaların mesnetsiz olduğunu, davanın müvekkili açısından tümden reddi gerektiğini, gerek usul hukuku açısından hukuka aykırı ve dava şartlarından yoksun, gerekse maddi hukuk ve esas açısından haksız olan davanın reddinin gerektiği içeriğindeki cevapları sunma ve huzurdaki davanın müvekkili yönünden reddini talep etmiş olduğunu, öncelikle dava şartı olan zorunlu arabuluculuğa başvurulmadan ve hukuki yarar noksanlığıyla ikame edilen davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … ve … (…)’un vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde davacı tarafın talepleri tam olarak anlaşılmadığı gibi zarar somutlaştırılmadığını, davacının uhdesinde bulunan yazılım programları düşünüldüğünde zararın tespitine ilişkin istemi yersiz ve mesnetsiz olduğunu, açılan davanın usul ve kanuna aykırı olup reddi gerektiğini, öncelikle telafisi imkansız sonuçlar doğmaması için müvekkillerin hesaplarının tamamını kapsar şekilde verilen ihtiyati tedbir kararından vazgeçilerek davacı tarafın ihtiyati tedbir taleplerinin reddini, belirsiz alacak davası olarak açılan davanın dava şartı yokluğundan reddini, açıklanan nedenlerle hukuki mesnetten yoksun davanın esastan reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; usulsüz gönderim işlemi yapıldığı iddia edilen miktarın net ve belirli olmasına karşın, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, davanın esasına girilmeden usul yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini, öncelikle müvekkilin banka hesapları yönünden konulan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, haksız açılan davanın öncelikle usul yönünden aksi takdirde esas yönünden reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde; 12.02.2022 tarihinden sonra hesabında tespit ettiği paranın iadesi hususunda bankayı defaten aradığını, bu hususta banka nezdinde tutulan ses kayıtlarının celbini talep ettiğini, paranın iadesi hususunda Düzce … şubesine dilekçe ile başvurduğunu, bahse konu banka nezdinde tutulan kayıtları ve dilekçesinin ilgili banka şubesinden celbini talep ettiğini, davacının dava dilekçesinde de belirttiği üzere halen devam eden soruşturma bulunduğunu, soruşturma sonucunda takipsizlik/beraat alacağından şüphesi bulunmadığını, savcılık dosyası beklenmeden hukuk dosyasına devam edilmesinin de mümkün olmadığını, bu nedenle bahse konu dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, dava zararın giderilmesi – tazminine ilişkin tazminat davası olmakla; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, davacı tarafça dava dilekçesine arabuluculuk son tutanak aslı veya onaylı örneğinin sunulmamış olduğunun tespiti üzerine Mahkemece 22/11/2022 tarihli celsede arabuluculuk son tutanak aslının ibrazı için yasal 1 haftalık kesin süre verildiği, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtar edildiği, davacı vekilinin dilekçesiyle maddi tazminat taleplerinin yanında haksız fiili oluşturan fiilin ve faillerin tespiti taleplerinin de bulunduğunu ileri sürerek ara karardan rücu edilmesini, aksi kanaatte ise de arabuluculuk yoluna başvurmak için taraflarına süre verilmesini, bu süreç zarfında arabuluculuk sürecinin bekletici mesele yapılmasını talep ettikleri, eldeki davada asıl talebin banka zararının tazmini ve tahsiline ilişkin olup eda davası olduğu, arabulucuya dava açılmadan başvurulmuş olmasının gerektiği, dava açıldıktan sonra tamamlanabilir dava şartı olmadığından (emsal Trabzon BAM 5.HD 2022/2369 esas, 2022/1769 karar, Konya BAM 8.HD’nin 2022/2140 esas, 2023/135 karar sayılı ilamları) başvuru için süre verilemeyeceğinden bu yöndeki talebin reddine; 6325 sayılı HUAK’nın 18/A maddesinin 2. Fıkrası ve TTK 5 /a maddesi ile HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri kapsamında arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, 26/07/2022 ve 01/08/2022 tarihli ara kararlar gereğince verilen ihtiyati tedbir kararının nihai kararın kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; uyuşmazlığın arabuluculuk konusu edilemeyecek nitelikte olduğunu, davalılar ile müvekkili arasında herhangi bir sözleşme, fiili bir iş ortaklığı, hizmet, vs sözleşme veya ilişki bulunmadığını, davalıların suç oluşturan eylemi sonucunda bankaya zarar verdiklerini, davalılardan hiçbirinin haksız kazancın iadesi niyetini dahi göstermediğini, arabuluculuk sürecinde davalılar ile tartışılabilecek herhangi bir hukuki zemin bulunmadığını, maddi taleplerin yanında haksız fiili oluşturan fiilin ve faillerin tespiti taleplerinin bulunduğunu, hangi davalıdan zararın ne kadarı talep edilebileceği bilinmediği için toplantının amacını taşımayacağını, bu hususların yargılamayı gerektirdiğini, arabuluculuk düzenlemesinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: 7155 sayılı Kanun ile TTK’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır. “Dava konusu bir miktar para alacağı” olan tüm talepler hakkında, alacaklı ve borçlu açısından bir ayırım yapılmadan ve bir sınırlama getirilmeden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak düzenlenmiştir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın ve dosya üzerinden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir. (HUAK m.18/A/2, c. 4; HUAK Yönetmeliği m.22/3). Burada dava şartı arabuluculuk sürecinin, 6100 sayılı HMKnun 115/2 maddesi çerçevesinde, gider avansı yatırılmasında veya gerekli hallerde teminat gösterilmesinde olduğu gibi tamamlanabilen bir dava şartı eksikliği olarak düzenlenmediği görülmektedir. Bir başka ifadeyle, dava şartı noksanlığının giderilmesi ve arabulucuya başvurulması için mahkemece davacıya süre verilmeyecektir. Somut olayda; uyuşmazlık banka zararının tazmini ve tahsiline ilişkin olup, eldeki dava da; dava tarihi itibariyle arabulucuya başvuru zorunlu bir dava şartıdır. Mahkemece davacı vekiline arabuluculuk tutanağını sunması için süre verilmiş ise de; davacı vekili beyanında uyuşmazlığın arabuluculuğa tabi olmadığından ara karardan rücu edilmesini, aksi kanaatte ise arabuluculuğa başvurmak için süre verilmesini talep etmiş olup, arabuluculuğa başvurmadan davanın açıldığı anlaşılmıştır. O halde, eldeki dava arabuluculuğa tabii davalardan olup, dava öncesi arabulucuya başvuru şartı yerine getirilmediğinden, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 179,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/09/2023