Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/1689 E. 2023/1380 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1689
KARAR NO: 2023/1380
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2023
NUMARASI: 2022/374 Esas – 2023/523 Karar
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki olduğunu, bu ilişkinden kaynaklanan alacaklarının davalı tarafından ödenmediğini, Romanya Sektör 1 Bükreş 2. Sivil Mahkemesi 6295/299/2020 dosya numaralı davada davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğinden bahisle alacak kalemlerinin davalı tarafından ödenmesine karar verildiğini belirterek 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usule İlişkin Kanun’un 50 vd maddelerinde düzenlenen hükümler çerçevesinde Sektör 1 Bükreş 2. Sivil Mahkemesi’nin verdiği kararının tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, Romanya mahkemelerinde görülen davanın yokluklarında yürütüldüğünü, usulüne uygun çağrı yapılmadığını, yokluklarında karar verildiğini, müvekkilinin davadan hiç haberinin olmadığını, bu nedenle kararın tanınmasının mümkün olmadığını, tarafların ödemenin 30/01/2020’ye ertelenmesi konusunda anlaştığını, ancak davacının 30/12/2019’da kötüniyetli olarak ödeme emri keşide ettiğini, Covid19 salgını sebebiyle ödeme güçlüğü çekildiğini, müvekkilinin de salgın sebebiyle ticaret yapamadığını, bu nedenle haberinin olmadığı bir mahkemede yargılanarak borçtan sorumlu tutulmamasının gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece ilk olarak 28/05/2021 tarih 2021/461-936 sayılı kararıyla tanıma ve tenfizi istenilen yabancı mahkeme kararının kesin olarak verildiği ve kararda apostil şerhinin bulunduğu, tanıma ve tenfizi istenilen kararın verildiği Romanya ile karşılıklılık sözleşmesinin var olduğu, karar içeriğinde borçlunun yasal olarak çağrılmasına rağmen itirazda bulunmadığının belirtilmesi karşısında yargılamaya Romanya usul kurallarına göre davalıya usulüne uygun tebligat yapılarak devam edildiği, davalının diğer itirazlarının MÖHUK’de sayılan itiraz sebeplerinden olmaması nedeni ile değerlendirilmeye alınamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı vekilince istinafı üzerine Dairemizin 25/03/2022 tarih 2022/118-2022/475 sayılı kararıyla; tenfiz istemine konu yabancı mahkeme kararının davalıya tebliğ edilip edilmediği, tebliğ edilmiş ise kime edildiği, nasıl kesinleştiği hususunun anlaşılamadığı, bu durumda davacıya süre verilerek tenfiz istemine konu yabancı mahkeme kararının kesinleşmesine ilişkin tebligat evraklarını sunması için süre verilip kararın kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülerek kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.Mahkemece; Romanya’da yürürlükte bulunan tebligata ilişkin kanun hükümlerinin Romanya’nın taraf olduğu ikili veya çok taraflı sözleşmeleri etkilemediği, adli belgelerin uluslararası tebligatı için öncelikle Romanya’nın ikili veya çok taraflı anlaşma hükümlerinin uygulanması gerekeceği, taraflar arasında imzalanan Adli Yardım Anlaşması’nda tebligata dair herhangi bir düzenleme bulunmadığından tebligata ilişkin her iki ülkenin de taraf olduğu Lahey Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, her ne kadar Romanya’da yürürlükte bulunan tebligata ilişkin kanunda tebligatın posta yoluyla doğrudan muhataba gönderilebileceği düzenlenmiş ise de Türkiye ve Romanya’nın taraf olduğu Lahey Sözleşmesi’nin tebliğ edilecek evrakın doğrudan muhataba posta yoluyla gönderilmesine olanak vermediği, bu nedenlerle Romanya mahkemesi tarafından verilen kararın Romanya Adalet Bakanlığı’na başvurulmadan posta yoluyla davalıya gönderilmesinin gerek 1965 tarihli Lahey Sözleşmesi’ne gerek Romanya’da yürürlükte bulunan 189 sayılı kanun hükümlerine aykırılık teşkil ettiği, kararın verildiği akit devlet hukuku uyarınca kesin ve icra edilebilir bir kararın varlığı söz konusu olmadığından ve yine 02/07/2020 tarihli davetiyenin usulüne uygun olarak davalıya gönderilmediğinden davalının savunma haklarından yoksun bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişinin Romanya hukukuna vakıf olmadığının belirtilmesine rağmen konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmadığını, raporda esas alınan Hukuki ve Ticari Konularda Uluslararası Adli Yardımlaşma Hakkında 13 Mayıs 2003 tarih ve 189 sayılı Kanun maddesinde “…veya posta yoluyla doğrudan evrakı muhatabına iletmektedir.” şeklinde düzenleme bulunduğunu, ancak bilirkişinin bu durumu açıklığa kavuşturmayarak çelişkili bir sonuca ulaştığını, gerekçeli kararda 1965 tarihli Lahey sözleşmesinden bahsedilmişse de hukukumuzda ve uluslararası hukukta da geçerli olan “Lex specialis derogat legi generali” ilkesi gereği Hukuki ve Ticari Konularda Uluslararası Adli Yardımlaşma Hakkında 13 Mayıs 2003 tarih ve 189 sayılı özel nitelikteki hükümlerin uygulanması gerektiğini, bu nedenle davalının çalışanına yapılan tebligatın geçerli olduğunu, kararının tebliğinin usulsuz yapıldığı kabul edilse dahi Tebligat Kanunu’na göre usulsüz yapılan tebligattan muhatabın haberi olması halinde tebligatın geçerli sayılacağını, davalı tarafın kararın usulsüz tebliğ edildiği yönünde itirazlarda bulunmuşsa da Romanya mahkemeleri nezdinde yapılan yargılamadan ve karardan haberdar olmasına karşılık herhangi bir itirazda bulunmadığını, davalı tarafın kasıtlı olarak ve başka bir ülkede dava takibi, avukatlık ücreti gibi masraflara girmemek adına yargılamadan haberdar olmasına rağmen dahil olmamayı seçtiğini ve netice itibariyle de iyiniyet ve dürüstlük kurallarına uymayacak şekilde kararı bertaraf etme ve sonuçlarından kurtulmaya yönelik itirazlarda bulunduğunu, MÖHUK 18. maddede düzenlenen tanıma ve tenfizin reddine dair maddede savunma hakkından yoksun bırakılma ve kendilerine mahkeme önüne çıkmak adına uygun tebligat yapılmamış olmasından bahsettiğini, ancak davalının tebligatına itiraz ettiği tek evrakın mahkemenin kararı olduğunu, karar verilene kadar davalıya savunma hakkı tanındığını ve davalının bu davanın takibini haberdar olmasına rağmen yapmamayı seçtiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir.5718 sayılı MÖHUK’un 54. maddesine göre yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilebilmesi için; Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması, ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması koşullarının varlığı gerekmektedir. Bu yasal düzenleme karşısında, yabancı mahkeme ilamının tenfizine karar verilebilmesi için öncelikle ilamın kesinleşmiş olması gerekmekte olup, dava şartı niteliğindeki bu husus, mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. Tenfiz istemine konu mahkeme kararının verildiği ülke olan Romanya ile Türkiye Cumhuriyeti arasında geçerli olan Hukukî Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması’nda da yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi ile ilgili aynı yönde hükümler bulunmaktadır.Tenfiz istemine konu mahkeme kararının verildiği ülke olan Romanya ile Ülkemiz arasında imzalanan Adli Yardım Anlaşması’nda tebligata dair herhangi bir düzenleme bulunmadığından tebligata ilişkin her iki ülkenin de taraf olduğu Lahey Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.1965 tarihli Hukuki ve Ticari Konularda Adli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair Lahey Sözleşmesinde sözleşmeye taraf olan ülkeler arasında yapılacak tebligatların hangi makam tarafından ve hangi usul çerçevesinde yerine getirileceği belirlenmiş olup, hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Romanya anılan sözleşmeye taraftır. 1965 tarihli Lahey Sözleşmesi ile kabul edilen istisnai tebligat yöntemlerinden biri de doğrudan posta yolu ile tebligattır. Bu yönteme, sadece sözleşmenin 10. maddesine çekince koymayan ülkeler açısından başvurmak mümkündür. Türkiye 10. maddedeki tebligat yöntemini kabul etmeyeceğini bu maddeye koyduğu çekince ile belirtmiştir. O halde, yabancı bir mahkeme ilamının kesinleşmesi, ilamın yukarıda anılan Sözleşme hükümlerine uygun biçimde tebliğ edilmiş olmasına bağlıdır. Bu durumda, 1965 tarihli Adli Yardımlaşmaya ilişkin Lahey Sözleşmesi hükümleri gereğince tebligatların diplomatik yolla yapılması gerekmekte olup bu yolla tebliğ edilmeyen, yani bir başka deyişle adi posta yoluyla yapılan tebligat sonucu bir yabancı mahkeme ilamının kesinleşmesi mümkün bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. HD’nin 2016/13566 esas – 2018/4748 karar sayılı emsal ilamı)Romanya’da yürürlükte bulunan kanunun 5/2. maddesinde belgelerin yurt dışına tebliği düzenlenmiştir. Bu madde ile uluslararası tebligatların, öncelikli olarak eğer varsa uluslararası bir sözleşmenin varlığına veya hükümlerine göre gönderilmesi gerektiği belirtilerek tebligatların hangi yollarla gönderilebileceği düzenlenmiştir. Her ne kadar söz konusu kanunda tebligatın posta yoluyla doğrudan muhataba gönderilebileceği düzenlenmiş ise de Türkiye ve Romanya’nın taraf olduğu Lahey Sözleşmesi, tebliğ edilecek evrakın doğrudan muhataba posta yoluyla gönderilmesine olanak vermemektedir. Bu nedenlerle Romanya mahkemesi tarafından verilen kararın doğrudan posta yoluyla davalıya gönderilmesinin 1965 tarihli Lahey Sözleşmesi’ne aykırılık teşkil ettiği açıktır. Açıklanan nedenlerle kararın verildiği akit devlet hukuku uyarınca kesin ve icra edilebilir bir kararın varlığı söz konusu olmadığından mahkemece koşulları oluşmayan tenfiz isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023