Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/1549 E. 2023/1632 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1549
KARAR NO: 2023/1632
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2017
NUMARASI: 2016/113 2017/1067
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/10/2023
Dairemizce verilen direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulması üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 20/09/2010 tarihinde 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Bayilik Protokolü ile Ariyet Sözleşmesi akdedildiğini, davalı gerçek kişilerin ise sözleşme ve protokolü kefil ve garantör olarak imzaladıklarını, ayrıca davalı şirketin 20/09/2010 tarihli Satış Taahhütnamesi imzalayarak istasyonda beher yılda 600 m3 (benzin, motorin türleri ve biodizel) satmayı, taahhüdü yerine getirememesi halinde ise cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının sözleşmenin devamı süresi içinde 20/09/2010 tarihinden 13.10.2014 tarihine kadar zaman diliminde yıl esasına dayalı taahhüdünü yerine getirmediğini, 401 m3 ürün sattığını ve satamadığı 2.037 m3 ürün sebebiyle cezai şart borcunun doğduğunu, davalının taahhüdüne uymadığının tespitinin akabinde müvekkili tarafından davalı şirkete yapılan yazılı uyarılar ile satış taahhüdünü yerine getirmesi gerektiği ve ihlal nedeniyle doğmuş hak ve alacaklarının saklı tutulduğunun bildirildiğini, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin sözleşme süresinin sona ermesi ile davalının yeni bir sözleşme imzalamayacağını bildirmesi üzerine sona erdiğini, ancak davalının cezai şart borcunu ödemediğini, davalıya borcunu ödemesi yönünde 28/12/2015 tarihli ihtarname gönderilmesine rağmen ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20/09/2010 – 13/10/2014 tarihleri arasında satış taahhüdünü ihlalden doğan cezai şart alacaklarının şimdilik 10.000-USD’nin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 17/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava değerini 25.079-USD artırdıklarını, taleplerini bu şekilde ıslah ettiklerini belirterek toplam 35.079-USD’nin temerrüt tarihinden itibaren en yüksek ticari avans faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı şirket vekili, davacının müvekkiline cezai şart hakkını saklı tuttuğuna dair usulüne uygun bir bildirim ve/veya irade açıklaması yapmadığını, dosyaya sunulan ve müvekkiline gönderildiği iddia edilen yazılı bildirimin müvekkiline tebliğ edilmediğini, mahkemece aksi kanaatte olunması halinde ise cezai şartın müvekkilinin ekonomik olarak mahvına neden olup olmayacağı yönünde araştırma yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkeme, bayilik sözleşmesi ve protokol hükümlerine göre davacının cezai şart talep hakkının bulunduğu, bilirkişi kurulu tarafından alınması gereken ve eksik alınan miktarların ayrıntılı olarak saptandığı ve buna göre sözleşmenin 2. yılına ait cezai şart miktarının 35.079-USD olduğu, davacının davalı tarafa gönderdiği 20.12.2012 tarihli yazısında eksik akaryakıt alımı yapıldığını, taahhütlerin yerine getirilmesi gerektiğini, satış taahhüdünü ihlal nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm hak ve taleplerin saklı tutulduğunu bildirdiği, bu ihtarın davalının henüz 2013 yılına ilişkin bir ifada bulunmadığı ve taahhüt ettiği ürünü almadığı dönemde yapıldığı, bu durumda ceza koşulundan zımnen feragat edildiği yönünde bir sonuca varılamayacağı, ıslah talebinin de dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 35.079- USD cezai şart alacağının davalı şirket yönünden 11/01/2016 tarihinden diğer davalılar yönünden ise dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4-a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili;1-22.10.2012 tarihli yazı müvekkiline gönderilmediği gibi bu yazının emsal Yargıtay kararlarına göre cezai şart talebinin saklı tutulduğuna dair usulüne uygun bir yazı da olmadığını, zira ihtarnamenin noter kanalı ile gönderilmesi gerektiğin,yazının TBK 179/2 maddesinde belirtilen sürede gönderilmediğini, zira dönem sonu tarihi 20.09.2012 ile yazının tarihi 20.10.2012 tarihleri arasında da davacının müvekkiline 4 adet fatura ile ihtirazi kayıt koymadan mal satışı yaptığını bu sebeple cezai şart alacağı doğmadığını, ek raporda müvekkilinin 2016 yılında ve 2017 yılı ilk döneminde zarar ettiğinin tespit edildiğini, 2017 yılı sonunu da zararla kapatacağının açık olduğunu, dolayısıyla cezai şartın müvekkilinin mahvına neden olacağını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF KARARI ve BOZMA İLAMI: Dairemizin 2018/1113 Esas-2019/727 Karar sayılı ve 23/05/2019 tarihli kararıyla; taraflar arasında düzenlenen sözleşme 20.09.2010 tarihli olup (aynı zamanda sözleşme düzenlendikten sonraki ilk mal alımı da 20.09.2010 tarihli), bu durumda yıllık alım taahhüdüne uyulmaması halinde cezai şart tutarlarının hesap edileceği dönemlerin 20.09.2010 – 19.09.2011 – 20.09.2011 – 19.09.2012 – 20.09.2012 – 19.09.2013 – 20.09.2013 – 19.09.2019 – 19.09.2014 – 20.09.2014 – 13.10.2014 şeklinde kabul edilmesi gerektiği, bilirkişi incelemesi sonucu davalının ilk 4 yıl için alım taahhüdüne uymadığı, son yılda ise taahhüde aykırılığın söz konusu olmadığının tespit edildiği, öte yandan davacının ilk yılın sonunda ilk yıl için herhangi bir uyarı yapmadığı, ikinci yılın sonunda ise uyarıda bulunduğuna dair 22.10.2012 tarihli bir yazı sunmuş ise de davalı bu yazının kendisine tebliğ edilmediğini savunduğu, yazıya ait gönderi belgesi incelendiğinde gönderilen belgenin içeriğine dair bir bilginin yer almadığı görülmüş olup bu durumda davacının bu yazıyı davalıya gönderdiğini ispat edemediğinin kabulü gerektiği, kaldı ki aksi düşünülse bile, ikinci yılın bitim tarihi olan 19.09.2012 ve yazı tarihi olan 22.10.2012 tarihleri arasında da davacının 09.10.2012, 12.10.2012, 15.10.2012 ve 17.10.2012 tarihli faturalar ile davalıya mal satıp teslim ettiği anlaşılmakta olup, bu durumda “bayiye mal vermeden önce çekincenin bildirilmesi” koşulunun da yerine getirilmediği ve buna bağlı olarak da 2.yıla ilişkin cezai şart alacağının doğmadığının kabulü gerektiği, bu nedenlerle hükmün davalı şirket yönünden kaldırılmasına ve davalı şirkete yönelik davanın reddine, hüküm davalılar … ve … yönünden kesinleşmiş olmakla birlikte, kararın bütünlüğünü temin açısından hükmün kesinleşen yönleri dikkate alınarak harç,yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısmın yeniden yazılmasına karar verilmiştir. Hükmün davacı ve davalı … ve … vekili tarafından temyizi üzerine; “Yargıtay 11.HD. 2020/3027 Esas, 2021/3649 Karar sayılı ve 14/04/2021 tarihli ilamı ile; Davacı, dönemsel ifa ile ilgili karşı tarafın edimini tam olarak yerine getirmemesine rağmen müteakip yıllar ihtirazi kayıt koymadan mal teslim etmesi zımnen haktan feragat anlamına gelmekte ise de taraflar arasındaki sözleşme ve buna ilişkin bayililik protokloünün 5/2. maddesinde “Bayi’nin …’e karşı her ne suretle olursa olsun üstlenmiş olduğu yükümlülük ve taahhütlerden herhangi birinin ihlali halinde, … lehine doğacak hakların bir ya da birkaçının … tarafından Bayi’ye karşı zamanında kullanılmaması … tarafından bu haklardan feragat edildiği anlamına gelmez. … bu haklarını mevzuat ve yasalarda belirlenen sürelerde her zaman için kullanabilir.” hükmü yer aldığından yeni mal tesliminin sözleşmenin eylemli olarak tadil edildiği anlamına gelmeyeceği bu durumda mahkemece tartışılan ihtirazi kayıt ihtarının davalıya tebliğ edilip edilmemesinin de sonuca bir etkisi bulunmayacağı gözetilerek ve davacının kısmi kabul ile sonuçlanan ilk derece mahkemesi kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunmaması da nazara alınarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına, bozma nedenine göre davalı … ve … vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Direnme kararının davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay HGK’nin 2022-414 Esas, 2023/536 Karar sayılı 31.05.2023 tarihli ilamı ile Yargıtay bozma ilamında yazılı gerekçelerle direnme kararının bozulmasına karar verilmiş, yasal zorunluluk nedeniyle bozma ilamına uyulmuştur. Dosya içinde yer alan 20/09/2010 tarihli “Satış Taahhütname” başlıklı belge ile de davalı şirket, davacı ile imzalanan bayilik sözleşmesine ek olarak 20/09/2010 – 13/10/2014 tarihleri arasında her yıl 600-m3 beyaz ürün almayı ,eksik aldığı her m3 beyaz ürün için 60-USD cezai şart ödeyeceğini taahhüt etmiş, bu şekilde tahakkuk ettirilecek cezai şarta itiraz etmeyeceğini, herhangi bir ihtara veya hüküm alınmasına gerek olmadan bahse konu cezai şartı ceza borçlarını davacının talep ettiği anda defaten ve derhal ödeyemeyi kabul ve taahhüt etmiştir.Davacı tarafından, davalı şirketin 20/09/2010 – 13/10/2014 tarihleri arasındaki dönemde taahhüt ettiği alımı gerçekleştirmemesi nedeniyle bu dönemler için eksik alım nedeniyle cezai şart talebinde bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince hükmedilen cezai şart tutarı 20.09.2011-19.09.2012 dönemine ilişkindir. Davalı tarafından anılan tarihler itibariyle asgarî alım taahhüdüne uyulmamıştır. Anılan dönemde; hükme esas alınan bilirkişi raporunda 35.079-USD cezai şart hesaplanmış,uyulan bozma kararı ereğince davacının bu döneme ilişkin cezai şart isteyebileceği kabul edilmiştir. Ne varki davalı şirket vekili hükmedilen cezai şartın fahiş olduğunu, iktisaden mahvına sebebiyet vereceğini cevap dilekçesinde savunmuş isede mahkemece bu yönde bir değerlendirme yapılmamıştır. Davalı şirket vekili bu hususu istinaf nedeni olarak da ileri sürmüştür. Davalı şirketin bilirkişi raporlarında incelenen mali durumuna göre zararda bulunduğu ekonomik gücünün zayıf olduğu belirlenmiş, Dairemizce özellikle cezai şartın yabancı para olarak kararlaştırıldığı da dikkate alınarak davalı … Tic. Ltd. Şti. bakımından tahakkuk eden cezai şarttan %50 oranda tenkis yapılması somut olayın özelliklerine uygun bulunmuştur.Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne ilişkin hükmün kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine davanın kısmen kabulüne, talep olunan cezai şart davalı şirketin iktisaden mahvına sebebiyet verecek kadar fahiş bulunduğundan takdiren %50 oranında tenkis yapılarak hesaplanan 35.079-USD cezai şartın yarı oranında tenkis yapılarak temerrüt tarihinden itibaren davalı şirketten tahsiliyle davacıya ödenmesine fazla istemin tenkis nedeniyle reddine, hükmün bütünlüğü sağlanması açısından davalı şirketi bakımından hakkındaki hükmü istinaf etmediğinden kesinleşen davalılar … ve … bakımından yargı giderinin müştereken yeniden yazılmasına, davalı şirket bakımından davanın reddedilen kısmı tenkis nedeniyle olduğundan davalı şirket lehine vekalet ücreti ve yargı giderine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/113 Esas- 2017/1067 Karar sayılı ve 26/12/2017 tarihli hükmünün adı geçen davalı şirket yönünden HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davalı … Ltd. Şti.’ne yönelik davanın kısmen kabulüne, 17.539,50-USD cezai şartın davalı şirket yönünden 11/01/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4.a maddesi uyarınca işletilecek faizi ile birlikte (hakkında hüküm kesinleşen davalılar … ve … ile birlikte müteselsilen ve tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile) tahsiliyle davacıya ödenmesine,davalı şirket bakımından fazla istemin tenkis nedeniyle reddine”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; Alınması gereken 8.661,07-TL (davalı şirket 4.330,53-TL ile sorumlu olmak üzere) harçtan peşin ve ıslah olarak alınan toplam 2.165,27-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.495,80-TL (davalı şirket 2.165,26-TL ile sorumlu olmak üzere) harcın, haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve …’den müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,Davacının peşin ve ıslah olarak yatırdığı toplam 2.165,27-TL harcın haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve … ile davalı şirketten müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davacının yaptığı ilk masraf 34,25-TL, bilirkişi ücreti 1.300-TL, posta gideri 328,10-TL olmak üzere toplam 1.662,35-TL’nin haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve … ile birlikte davalı şirketten müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,Davacı vekili için takdir olunan 12.893,26-TL nispi vekalet ücretinin haklarında verilen hüküm kesinleşen davalılar … ve … ile davalı şirketten tahsilde tekerrür etmemek üzere müteselsilen tahsili davacıya ödenmesine,Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,”İstinaf yoluna başvuran davalı şirket tarafından yatırılan 2.201,16-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Davacı tarafından yapılan 246,8‬0-TL istinaf yargı giderinin davalı şirketten alınarak davacıya ödenmesine, davalı şirket tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/10/2023