Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/1532 E. 2023/1287 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1532
KARAR NO: 2023/1287
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2023
NUMARASI: 2022/792 Esas – 2023/467 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/09/2023
Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, kendisini ekonomik açıdan varlıklı, aile ve iş çevresi geniş bir kişi olarak tanıtan davalıyla müvekkilinin bir takım ticari faaliyetlerde bulunduğunu ancak zarar ettiklerini, söz konusu zararların telafisi için davalının tek hissedarı olduğu dava dışı … Lojistik Ltd. Şi.’den hisse devretmeyi teklif ettiğini, müvekkilinin de davalıya güvenerek 25/07/2018’de davalının şirketteki %15 hisseye tekabül eden bir tanesi 50-TL’den 15.000 adet payı 750.000-TL bedel karşılığında satın aldığını, devir tarihinden sonra şirkette herhangi bir ticari faaliyet olmadığını, müvekkilinin bilgi alamadığını, bilanço ve kayıtların davalı tarafından usulüne uygun tutulmadığını, bu durumun şirket yöneticisi olan davalının sorumluluğuna yol açacağını, TTK m.553’e göre yöneticilerin şirket ortaklarına karşı sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkilinin haberi olmadan ve imzası taklit edilerek şirketin tasfiyeye sokulduğunu, tasfiye memuru olarak davalının seçildiğini, bu hususta Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının (CBS) 2022/53946 sayılı dosyası üzerinden başlatılan soruşturmanın devam ettiğini, yönetici-tasfiye memuru olan davalının hukuki sorumluluğu ve haksız fiili kapsamında müvekkilinin devir bedeli olan 750.000-TL üzerinden doğrudan zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 50.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, TTK m.560 gereğince zamanaşımı süresinin dolduğunu, zararın oluştuğu iddiasının ortak adına değil tüzel kişilik tarafından ileri sürülebileceğini, tazminatın şirket adına istenebileceğini, davanın öncelikle bu nedenlerle reddedilmesi gerektiğini, sorumluluk davası açılmasına şirket tarafından karar verilmesi gerekirken bunun yerine getirilmediğini, davacının müştekisi olduğu Küçükçekmece CBS’nin 2021/15162 soruşturma sayılı dosyasında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, şirket kurduklarını ancak başarılı olamadıklarını, şirketin tasfiyeye girmesinin yasal zorunluluk olduğunu, davacının haberinin olmadığı iddialarının da doğru olmadığını ve şirketin salt zarar etmesinin şirket yöneticisinin sorumluluğunu gerektirmeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Somut olayda, davacının şirket hisselerini devraldığını ve sonrasında şirketin tasfiye edilmesi nedeniyle zarara uğradığını ileri sürdüğü; dava dışı şirketin sermayesinin 5.000.000-TL olduğu ve 100.000 paya bölündüğü, şirketin tek ortaklı olarak kurulduğu ve 750.000 TL’lik hissesinin 10/07/2018 tarihli genel kurul kararı ile davacıya devredildiği ve devrin 25/07/2018 tarihinde ilan edildiği; devir sözleşmesinde pay bedelinin nakden alındığı belirtilmiş ise de pay bedelinin davalıya devredildiğine dair belge bulunmadığı gibi dava dışı şirketin pay devri tarihinde sermayesinin ödenmediğinin tespit edildiği, yani davacının payı sermaye borcu ile devraldığı; şirketin faal olmayıp sermayesi ödenmemiş, pay devri tarihinden önce de tespit edilmiş bir gelirinin bulunmadığı; şirketin kuruluşundan beri faaliyeti bulunmayıp fesih ve tasfiye koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı; davacı kendi rızası bulunmaksızın tasfiye kararı alınarak doğrudan zarara uğradığını iddia etmiş ise de iddia edilen zararın dolaylı zarar olduğu, davacının pay devir bedeli ödediğini iddia etmesi ve ödemesinin, zararın niteliğini doğrudan zarara dönüştürmeyeceği, aksinin kabulünün şirket ortağı tarafından açılan tüm sorumluluk davalarının şirket ortaklığı için devir bedeli ödenmiş olması nedeniyle doğrudan zarar olarak adlandırılması anlamına geleceği; davacının iddialarının şirketin ve dolayısıyla kendisinin zarara uğratıldığına yönelik olup şirket yöneticisi hakkında ortakların ve şirket alacaklılarının tazminat davası açma hakkını düzenleyen TTK’nın 555. maddesinde yer alan “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.” hükmü uyarınca ortağın, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatın kendisine değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabileceği ve davacının, zarar tazminatının şirkete değil, kendisine ödenmesini talep ettiği gerekçesiyle, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde, noterde akdedilen pay devir sözleşmesinde pay bedeli 750.000-TL’nin davalıya nakden ödediğinin yazılı olduğundan bu hususun tartışılamayacağını; şirket yöneticisi konumunda olan davalının kusurlu hareketleri ile şirketin mali durumunu müvekkilinden gizlemesi ve kendisini olduğundan farklı bir insan olarak tanıtarak iradesinin sakatlanması sonucu, davacının değerinden fazla bedelle şirket hissesini satın alarak doğrudan zarar ettiğini; işbu davada, davacıdan şirketi kötü yönetmesi sonucu şirketin uğradığı zarar bedelinin talep edilmediğini, davalının davacının iradesini sakatlayarak pay satın almasına sebep olmuş olması nedeniyle davacının ödediği pay bedeli tutarında zarara uğradığı gerekçesiyle talepte bulunulduğunu; davalının müvekkilinin haberi olmadan ve müvekkilinin imzasının taklit edilerek şirketi tasfiyeye soktuğunu, bu konudaki savcılık dosyasının halen derdest olduğunu, Mahkemece söz konusu dosyanın bekletici mesele yapılması gerekirken bu husus değerlendirilmeden ve imza incelemesi dahi yapılmadan davanın reddine karar verildiğini; müvekkilinin daha önceki zararlarının karşılanacağı ve kâr elde edeceği düşüncesiyle iradesi sakatlanarak ve 750.000-TL ödeyerek pay bedeli satın aldığı şirketin feshedilmiş olmasından dolayı uğradığı doğrudan zararının tazmininin istenildiğini, bu davanın hiç bir aşamasında salt pay bedeli ödendiği gerekçesiyle doğrudan zarara uğrandığının ifade edilmediğini, dolayısıyla aktif husumet olmadığından ret kararı verilmesinin doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava yönetici ortağın yaptığı işlemler nedeniyle zarara uğradığını ileri süren davacı ortağın açtığı sorumluluk davasıdır. TTK’nın 644. maddesi atfı ile limited şirketlerde de uygulanan m.553/1 uyarınca, şirket yöneticileri kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. TTK’nın 553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklıları ve pay sahiplerinin şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren kanun ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için, oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket ortağı veya alacaklısı konumunda olan kişilerin sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali, üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda ortakların veya alacaklıların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür. Somut olayda da, dava dilekçesinde dava dışı şirketin yöneticisi olan davalının şirket menfaatlerini gözetmediğinden hukuki sorumluluğunun doğduğu, TTK m.553’e göre davalının sorumluluk ve kusuru sebebiyle davacının uğradığı zarardan sorumlu olduğu, davalının sahte belge düzenlediği iddiasıyla tasfiye memuru olarak belirlenmiş davalının sorumluluklarını yerine getirmeyerek yetkilerini kötüye kullandığı ve yine bu kapsamda davacının 750.000-TL’lik hisse değeri kadar zarara uğradığı belirtilerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 50.000-TL tazminatın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece de isabetli olarak tespit edildiği üzere, davacı tarafın zarar istemine dayanak teşkil eden olaylar şirketin gördüğü zarar olarak değerlendirilebileceğinden davacı tazminatın kendisine değil şirkete ödenmesini isteyebileceğinden verilen karar yerindedir. Ayrıca, davacı vekili istinaf dilekçesinde tasfiye sürecine ilişkin kararlardaki imzaların müvekkiline ait olmadığı gerekçesiyle, özel evrakta sahtecilik suçu açısından savcılık soruşturmasının sonucunun beklenmesi gerektiği belirtmiştir. Ancak mahkemece, davanın esasına ilişkin bir hüküm verilmemiştir. Dolayısıyla, söz konusu savcılık soruşturması sonucunun usuli mahiyetteki hükme bir etkisi olmayacağından bekletici mesele yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; zararın davacıya ödenmesi talebi karşısında bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 179,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 100-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/09/2023