Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2023/1201 E. 2023/1003 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1201
KARAR NO: 2023/1003
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/12/2022
NUMARASI: 2020/273 Esas – 2022/815 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ:19/06/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı; müvekkili firmanın bayilerinin faaliyet gösterdiği istasyonların bulunduğu taşınmazlara ilişkin olarak uzun süreli intifa veya kira anlaşması tesis ettiğini, bu anlaşmanın süresiyle doğru orantılı olarak bayilerine istasyon geliştirme desteği – peşin satış destek primi – aynî/nakdî kredi – ekipman verdiği gibi bazı istasyonlara da direkt yatırım yaptığını, bir başka deyişle müvekkili şirketin bayisine yapacağı her ödemenin tutarını veya vereceği ariyetin miktarını yada yapacağı yatırımın değerini hesaplarken bayi tarafından işletilen akaryakıt istasyonunun ne kadar süreyle müvekkili şirketin bayisi olarak faaliyet göstereceğini dikkate alarak bu süre boyunca o istasyonda yapılacak satışlardan elde edeceği muhtemel kazanç ile orantılı bir rakam tespit ettiğini, müvekkili firma ile davalı arasında rekabet hukuku anlamındaki dikey anlaşmanın Rekabet Kurumu’nun tebliğ ve kararları doğrultusunda öngörülen zamandan önce 18/09/2010 tarihi itibariyle 2002/2 sayılı tebliğ ile öngörülen grup muafiyetinin dışında kalarak sonlandığını, geçersiz kalan bakiye süreye (kıstelyevm usulü hesaplama sonucu) isabet eden 149.089,08-TL’nin KDV’si ile birlikte iktisap ettiği tarihten itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’sinin davalılardan müteselsilen alınarak müvekkili şirkete ödenmesini, ayrıca söz konusu ana paranın dava tarihine kadar davalıda kaldığı sürede bu iktisap sayesinde davalının elde ettiği (yada edebileceği) tüm kazançların/faizlerin karşılığı olarak 93.122,70-TL’nin KDV’si ile birlikte dava tarihiden itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’sinin davalılardan müteselsilen tahsilini, anlaşmanın düzenlendiği tarihte öngörülen süreden daha erken bir tarihte sonlanması nedeniyle istasyon zemin betonu – bina inşaatı ve bunlarla sınırlı olmamak üzere benzeri ayrılmaz parça niteliğinde yapıların ödeme kalemlerinden geçersiz kalan bakiye süreye isabet eden kısmının dava tarihi itibariyle ÜFE ile uyarlanıp amortisman uygulanarak güncellenmiş 3.308,36-TL’nin iktisap tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’si ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: 1-Davalı … ve … Ltd. Şti. vekili; müvekkili …’in kendi adına hiçbir işlem yapmaması nedeniyle işbu davada taraf sıfatının bulunmadığını, yapılan işlemlerin diğer davalı ve …’in yetkili temsilcisi olduğu şirket adına yapıldığını, davacı şirketin talep ettiği 149.089,08-TL paranın diğer müvekkili şirkete akaryakıt satışı için verilmiş olan bir destek primi olduğunu, herhangi bir mal veya ürün karşılığı verilmediğini, şarta bağlı bir hibe olmadığı için bu meblağın iadesinin gerekmeyeceğini, davacı tarafından satış primi olduğunun ispatı olarak bir fatura sureti sunulduğunu ancak faturada da açıkça yazdığı üzere bu meblağ bir destek primi yani karşılıksız bir yardım olduğunu, bir an için bile davacıya 149.089,08-TL’nin iadesini düşünmesi halinde o takdirde bu tutardan davacının yararlandığı sürenin de hesaplanıp iade edilecek paradan düşülmesinin gerektiğini, davacı şirketin alacak talebinde bulunduğu 93.122,70-TL’nin gerçekte iade edilmeyecek olan 149.089,08-TL’nin güya getirisi olduğunu ve bunu kesinlikle kabul etmediklerini, davacının bu miktardaki kazanç kaybını nasıl bir hesaplama yöntemi ile bulduğunu açıklaması gerektiğini, davacının avans faizi talebi ve dava dilekçesinde yer alan diğer tüm taleplerinin reddi ile açılan haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı … vekili; müvekkilinin davacı şirket ile herhangi bir anlaşma yapmadığını, davacının davalı … Ltd. Şti.’ne ödediği para veya maddi imkanları almadığını veya kullanmadığını, müvekkiline içeriği gösterilmeden bir takım belgeler imzalatıldığını, kaldı ki iadesi talep edilen 149.089,08-TL’nin satış destek priminin davacı tarafından bile bedel olarak davalı şirkete verdiği bir meblağ olmakla herhangi bir mal hizmet karşılığı olmadığını, bir an için 149.089,08-TL’nin iade edilmesi gerektiği düşünülse dahi bu tutardan davacının yararlandığı sürenin de hesap edilip o süre karşılığını iade edilecek paradan düşürmesinin gerektiğini, davacının talep ettiği 93.122,70-TL’nin gerçekte iade edilmeyecek olan 149.089,08-TL’nin faizi veya kâr kaybı olarak talep edildiğini ancak asıl alacağın gerçekte var olmadığına göre fer’i borcun da zaten mevcut olamayacağını, davacının işbu talebinin haklı olduğu düşünülse dahi faiz / kazanç kaybının 93.122,70-TL gibi yüksek bir tutar olamayacağını, diğer talep edilen 3.308,36-TL’nin davacı firmanın isim ve logosunun bulunduğu reklam panosu gideri olup müvekkilinden talep edilemeyeceğini, davacının avans faizi talebinde haksız olduğunu, davanın müvekkili açısından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI VE SÜREÇ: Mahkemece; 02/05/2017 Tarih, 2014/356 Esas – 2017/626 Karar sayılı kararı ile; davanın taraflar arasındaki bayilik ve intifa sözleşmesinin Rekabet Kurulu kararı nedeniyle sona ermesinden dolayı bakiye süreye isabet eden sabit yatırım bedelleri, Peşin Satış Destek Primi ile bunun semerelerinin davalılardan tahsili istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, bilirkişi incelemeleri ve toplanan tüm delillere göre davacı tarafından davalıya intifa ve bayilik sözleşmesi kapsamında Peşin Satış Destek Primi ödediği geçersiz kalan süreye ilişkin kullanılmayan süreye isabet eden miktarların davalıdan tahsili gerektiği, davacı aynı zaman da semereleri de talep etmekte ise de intifa hakkının Rekabet Kurumu kararlarıyla 18.9.2010 tarihi itibariyle yasal zorunluluk nedeniyle sona erdiği, davacı taraf her ne kadar bayiye ödeme tarihinden itibaren sona erdiği tarihe kadar elde ettiği semereleri de talep etmekte ise de davalı şirketin bu bedelleri sözleşmenin sona erdiği tarihe kadar haklı bir sebeple elinde bulundurduğu sebepsiz zenginleşme doğmadan iade istenemeyeceği, her ne kadar bayilik sözleşmesi 2009 yılın da sona ermiş ise de davacının taleplerinin 18.9.2010 tarihi itibariyle tüm dikey anlaşmaların geçersiz sayıldığı tarihe göre yaptığı, sebepsiz zenginleşme doğmadan semere talep edilemeyeceği ,dava tarihinden önce temerrüt ihtarı bulunmadığının anlaşıldığı, Sabit Yatırım Bedeli ile ilgili taleple ilgili yapılan değerlendirmede; 1 ve 2. heyet bilirkişi raporlarında, teknik ve sektörel yönden, dava konusu talepte bulunulmayacağının değerlendirildiği; 3. heyet bilirkişi raporunda, davacı vekilinin talep ettiği ve dava konusu istasyona dava dilekçesinde “istasyon zemin betonu, istasyon bina inşaat/ ve bunlarla sınırlı olmamak üzere benzeri ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapılan inşaat giderlerinin müvekkili şirketçe karşılandığı ifadesi ile birlikte yine davacı vekilinin daha sonraki 02.05.2011 tarihli cevaba cevap dilekçesinde ve devamındaki beyanlarında yatırımın “elektrik sistemi kurulumu” olduğu ifadesiyle 18.09.2010 – 27.09.2025 tarihleri arasında sebepsiz zenginleşmeye konu olabilecek yatırım hakkında dosya kapsamında ne “Protokol” kapsamında ne de davacı şirketin yatırım kararı alırken yaptığı yatırım dosyası kapsamında ne de iddia edilen yatırımı ifade eden bir faturanın dosya kapsamında bulunmayışı nedeniyle davacının bu bedeli talep edemeyeceği değerlendirildiğinin görüldüğü, davalı … vekili savunmalarında, davalının sorumluluğunun bulunmadığı savunulmuşsa da; … imzalı taahhütname, davalının diğer davalı şirketin davacı şirkete karşı, aralarındaki sözleşme ve protokollerden doğan borçlardan 200.000-TL ‘ye kadar müteselsil borçlu ve kefil sıfatıyla sorumlu olacağını taahhüt ettiğinin görüldüğü, davalı … ile ilgili yapılan değerlendirme de ise; davacı tarafın, her ne kadar sunulan 04.02.2009 tarihli … imzalı devir taahhütnamesi kapsamında bu davalının da davalı şirketin borçlarından sorumlu olacağını ileri sürmüşse de; söz konusu devir taahhütnamesi incelendiğinde, davalı şirketin davacı şirkete karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarını, taahhütlerini ve anlaşmalarını kayıtsız şartsız üstlendiğinin belirtildiği, sorumluluk miktarı belirtilmediği gibi üstlenilen borç taahhütler ile anlaşmalara ilişkin bir belirlilik de bulunmadığından, devir taahhütnamesinin geçerli bir taahhüt içermediğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle davalı … hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar … Ltd. Şti. ile … hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile; 171.611,27-TL (KDV Dahil) Peşin Satış Destek Priminin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Anılan kararın istinafı üzerine İstanbul BAM 16 HDnin 2017/4325 esas ,2020/1021 karar sayılı 10/06/2020 tarihli karar ile” Birbiri ile çelişen iki ayrı rapor bulunması, her iki raporun da benzer ihtisas alanından bilirkişilerce düzenlenmesi karşısında ; tamamen teknik bilgi gerektiren sabit yatırımlar hakkında mahkemece ikinci rapora hangi teknik nedenle üstünlük tanındığı hususu açıklanmadan hüküm kurulduğu görülmüştür. Bu nedenle sabit yatırımlar ile ilgili alacak kalemi yönünden eksik inceleme yapıldığı, ikinci heyetin ticari kayıtları incelemediği ve taraf delillerinin eksik incelendiği görülmektedir. Birbiri ile çelişen ve iki ayrı rapor bulunmakla bu çelişki bilirkişi incelemesi ile giderilmeden yeniden hüküm kurulması imkanı da bulunmadığı, davalı …’nin imzaladığı sözleşme taahhüt vb. Belgeler incelenerek garantörlük anlamına gelecek bir taahhüt altına girip girmediği hususunda da inceleme yapılmadığı “gerekçesiyle kararın kaldırılmasına dava dosyasının mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Kaldırma kararından sonra yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak; mahkemece; 04.02.2009 tarihli … imzalı devir taahhütnamesinde” …San. Ltd. Şti’nin … A.Ş’ye karşı doğmuş veya doğacak tüm borçlarını, taahhütlerini ve anlaşmalarını … olarak kayıtsız şartsız üstleniyorum.” şeklinde olduğu, devir taahhütnamesinde taahhüt edilen şeyin miktarının belirli olmadığı ve üstlenilen borç taahhütler ile anlaşmalara ilişkin bir belirlilik de bulunmadığı, halbuki aynı kefaletnamelerde olduğu gibi üçüncü kişinin fiilini üstlenmede de taahhüt edilen şeyin belli olmasının lazım geldiği gerekçesiyle, … yönünden açılan davanın reddine, Yatırım bedeli bakımından; dosya kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemelerinin neredeyse tamamında akaryakıt sektörü bilirkişilerden yorum / görüş alındığını ve alınan her üç raporda da sabit yatırımlara ilişkin aynı görüşlerin değerlendirilerek tam bir mutabakat sağlandığını, günümüz ekonomik şartlarında bir akaryakıt istasyonunun 1 milyon Amerikan doları tutarına yakın bir bedel ile inşa ettirilebildiği düşünüldüğünde 3.000-TL civarındaki bir yatırımın hiç bir koşulda istasyona değer katan sabit bir yatırım olarak değerlendirilemeyeceğini, yerinde inceleme yapan inşaat mühendisi bilirkişinin de 2012 yılı rayiç bedelleri ile istasyonun inşaatı için 800.000-TL’den daha yüksek bir inşaat bedeli belirlediğini, davacı … tarafından 2008 – 2012 mali dönemine ilişkin ticari defterlerin dosyaya sunulduğunu,ticari defter yasal açılış / kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde yapıldığını, Rekabet Kurulu’nun 05/03/2009 tarihli 09-09/187-56 ve 09-09/187-57 sayılı kararları çerçevesinde akaryakıt sektöründe bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa ve benzer etkiye sahip sözleşmelerin rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacağını, bu tür anlaşmaların beş yılı aşan süreler bakımından 2002/2 sayılı tebliğde tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının belirtildiğini, bu kapsamda 18/09/2005 tarihinden önce yapılmış olan ve bakiye süreleri beş yılı aşan sözleşmelerin 18/09/2010 tarihine kadar tebliğde yer alan muafiyetten yararlanabileceğini ve bu tarihten sonra muafiyet koşullarının ortadan kalkacağını, taraflarca başlangıçta geçerli bir şekilde akdedilen sözleşmelerin 18/09/2010 tarihinde sona erdiğini, davacı tarafından sözleşmenin başlangıçta uzun yıllar geçerli olacağı ve gelecekte sözleşme ilişkisi beklentisiyle yapılan ödemelerin de sözleşmenin geçersiz olduğu 18/09/2010 tarihinden itibaren davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açtığını, davalının bu tarihten itibaren zenginleşilen miktarı iade etmekle yükümlü olduğunu, intifa süresinin işlemeden kalan bölümüne isabet eden “Peşin Satış Destek Primi”nin sözleşmenin sonlandığı tarih itibariyle güncellenmiş değerinin ortalamasının 227.692,69-TL olduğunu ve davacı tarafın bu tutara 18/09/2010 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte talep edilebileceği yönünde görüş ve kanaat bildirdiği gerekçesiyle bu miktarın …- … dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili ; davalı …’in, dava konusu akaryakıt istasyonunu davalı … Ltd. Şti.’den devraldığı ve bu sebeple 04.02.2009 tarihli “Devir Taahhütnamesi” ile davalı şirketin …’a yönelik doğmuş ve doğacak tüm borçlarını kayıtsız ve şartsız olarak üstlendiği, TBK’nın 128. maddesine göre (EBK m.110); üçüncü kişinin fiilini üstlendiğini, garantinin belli bir limite bağlanması gerekmediğini, akaryakıt istasyonu, davalı … Ltd. Şti. Tarafından …’nun bayii olarak işletilmekteyken, bu bayi tarafından davalı …’e devredildiğini, ticari hayatın olağan gereği olarak …’in söz konusu istasyonda … bayiliğini kazanabilmesi için önceki bayinin doğmuş ve doğacak tüm borçlarını üstlenmesi gerektiğini ,adı geçenin devir taahhütnamesini imzaladıktan sonra, 10.03.2009 tarihinde müvekkilimiz … A.Ş’nin bayisi olduğunu, İadesine hükmedilen Peşin Satış Destek Primi’nin işlemiş ve işleyecek faizinin KDV’sine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu,satış destek priminin dava tarihinden itibaren avans faizi ve faizin KDV’si ile birlikte ana para alacağı olarak davalılardan tahsil edilmesi talep edildiğini, ilk derece mahkemesince de peşin satış destek primine ilişkin alacağın tespit edildiğini, ancak talep ettikleri halde, faizin KDV’sine hükmedilmediğini, yargılama aşamaları içinde sabit yatırımlar yönünden yapılan keşif bilirkişi incelemeleri sonucunda hazırlanan raporlarda, istemin yerinde olmadığına dair kanaat açıklanmış, ancak bu raporlara karşı vaki itirazlarının gereği gibi karşılanmadığını, bunun sonucunda diğer alacak istemleri yanında görece çok küçük bir meblağa isabet eden sabit yatırım bedeli iade istemin ilişkin itirazlarımızın gerçekçi bir şekilde karşılanmamış olması nedeniyle yeni keşif ve bilirkişi raporları hazırlanması suretiyle yargılamanın daha fazla uzamaması amacıyla, esasa ilişkin son beyanda itiraz gerekçelerinden sarfı nazar edildiğini, ancak alacaklarından vazgeçmediklerini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Rekabet Kurulu’nun 05.03.2009 tarihli 09-09/187-56 ve 09-09/187-57 sayılı kararları çerçevesinde akaryakıt sektöründe bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa ve benzer etkiye sahip sözleşmelerin, rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacağı, bu tür anlaşmaların varlığı halinde beş yılı aşan süreler bakımından, 2002/2 Sayılı Tebliğ’de tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının belirtilmiştir. Buna göre 18.09.2005 tarihinden önce yapılmış olup da anılan tarih itibariyle bakiye süreleri beş yılı aşan sözleşmelerin 18.09.2010 tarihine kadar Tebliğ’de yer alan muafiyetten yararlanabileceğini ve bu tarihten sonra muafiyet koşullarının ortadan kalkacağı düzenlenmiştir. Taraflarca başlangıçta geçerli bir şekilde akdedilen ve 18.09.2010 tarihine kadar da geçerli bir şekilde yürürlükte olan sözleşmeler bu tarih itibariyle sona ermiştir. Davacı vekili ödenen peşin satış destek primi 200.974,10 TL den kalan bedeli 149.089,08-TL’nin KDV’sini ve semere bedeli olarak da 93.122,70-TL’nin KDV’si iadesini talep etmektedir. Davalı bayiinin iyiniyetli olarak sözleşme süresinin sonuna kadar devam edeceği düşüncesiyle iktisap ettiği intifa bedelinin kendi dahilinde olmayan nedenlerle sözleşmenin süresinden evvel geçersiz hale gelmesi nedeniyle iyiniyetle elinde kalanı vermekle sorumlu olduğu, bu sebeple kıstelyevm usulünce kullanılmayan süreye göre hesaplama yapılarak kalanı iade ile yükümlüdür. İyiniyet ve hakkaniyet kuralı gereği haklı bir sebeple uhdesinde tuttuğu bir bedelden dolayı semerelerin istenilemeyeceği halde peşin destek satış priminin ve güncellenmiş değerinin (semere dahil) davalı bayii ve müteselsil kefilden tahsiline karar verilmiş, davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm davalılar bakımından harcı yatırılmadığından istinaf edilmemiş sayılmasına karar verilmiş bu karar davalılar tarafından istinaf edilmemiştir. Davacı ile davalı şirket arasında 22.2.2008 tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi ve aynı tarihli bir protokol akdedilerek istasyonun yer aldığı Afyon Dinar ilçesi … parsel üzerinde daha evvel tesis edilen 15 yıllık intifa hakkı bu protokol ile 17 yıl süre ile uzatılmış, 17 yıllık intifa hakkı tesisini müteakip davacı tarafından davalı şirkete 145.000-USD Peşin Satış Destek Primi ödeneceği, prim üzerine KDV eklenerek intifa tesis tarihindeki TCMB alış kuru üzerinden YTL ne çevrilerek bayi adayına düzenlenen fatura mukabilinde ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davacı tarafından davalıya, dosya kapsamında bulunan 25.02.2008 tarih, … no’lu …Ltd. Şti tarafından davacı şirket tarafına düzenlenmiş “Peşin Satış Destek Primi” açıklamalı 170.317-TL + KDV toplam 200.974,10 TL bedelli fatura ile ödemede bulunulmuş, bu ödemenin ilgili protokol kapsamında tespit edilen 145.000-$ + KDV karşılığı olduğu belirlenmiştir. Davacı tarafından talep olunan 3.308,36-TL yatırım bedeli bakımından kaldırma kararından önce ve sonra alınan tüm bilirkişi raporlarında ” bir akaryakıt istasyonunun 1 milyon USD tutarına yakın bir bedelle inşa edilebileceği, yerinde inceleme yapan inşaat mühendis tarafından 2012 yılı rayiç değere göre bile istasyon inşası için 800 bin TL’den yüksek bir inşa bedeli belirlediği, bu durumda bir akaryakıt istasyonunun 3 bin TL civarındaki bir yatırımın hiç bir koşulda istasyona değer katan sabit bir yatırım olamayacağı tespit edilmiştir.Davacı vekili tarafından sunulan 26/01/2022 tarihli dilekçe ile sabit yatırımlar konusunda talep edilen tutarın azlığı ve yargılama sürecinin daha fazla uzamaması ve zaman kaybı yaşanmaması bakımından bu konudaki itirazlarını geri aldığını beyan etmiştir. Buna göre kalıcı yatırım talebi bakımından rapora itirazından vazgeçtiğini beyan eden davacı vekilinin raporun gerekçesine itirazından vazgeçtiklerini beyan ederek kalıcı yatırım bedeli talebinin reddi üzerine rapora itirazlarından vazgeçmediğinin ileri sürülmesi dinlenebilir bulunmamış, anılan gerekçe ile kalıcı yatırım talebinin reddine ilişkin karara ilişkin istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. 6098 sayılı T.B.K.nun 583(1)maddesi hükmü uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekle tabi olduğu ve ayrıca sözleşmede kefilin sorumlu olacağı, belirli bir miktarın gösterilmesi gerektiği halde, TBK. 128 “Başkasının fiilini taahhüt” başlığı altında düzenlenmiş olan garanti sözleşmesi herhangi bir şekle tabi tutulmadığı gibi, verilen garantinin belli bir limite bağlanmış olması da öngörülmemiştir. Öte yandan kefalette, 6098 sayılı TBK. 591. maddesi hükmü uyarınca kefil, borçluya ait def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilme hakkında sahipken, garanti akdinde teminat veren kişiye bu hak tanınmış değildir. Bunların dışında kefil kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra, TBK.596 mad. hükmü uyarınca asıl borçluya dönme (rücu) hakkı bulunduğu halde garanti sözleşmesinde teminat verene bu hak tanınmamıştır. Nihayet, 6098 sayılı TBK.598 maddesi gereğince kefalette, kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı iken, bir tür üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğini taşıyan garanti sözleşmesi, bağımsızlık ilkesi gereğince bu koşullara tabi tutulmamıştır. Bu farklı hüküm ve sonuçlardan anlaşılacağı üzere, garanti veren kişinin sorumluluğu, kefalet veren kimsenin sorumluluğundan çok daha ağır koşullara tabi tutulmuştur. (Yargıtay 19 HD’nin 2013/19331 esas 2014/15934 karar sayılı ilamı ) Davalı … 04.02.2009 tarihli … imzalı devir taahhütnamesinde” …San. Ltd. Şti’nin … A.Ş ‘ye karşı doğmuş veya doğacak tüm borçlarını, taahhütlerini ve anlaşmalarını … olarak kayıtsız şartsız üstleniyorum.” şeklinde olduğu, ilk derece mahkemesince devir taahhütnamesinde taahhüt edilen şeyin miktarının belirli olmadığı ve üstlenilen borç taahhütler ile anlaşmalara ilişkin bir belirlilik de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de taahhütnamenin garanti sözleşmesi niteliğinde bulunduğu, kefalet sözleşmesindeki koşullara tabi olmadığı gözetildiğinde davalı …’in iade borcunu garanti ettiği diğer davalıların sorumlu oldukları borç tutarı ile sorumlu olmasına karar verilmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin … bakımından istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. KDV kanununa göre faizin KDV si talep edilebileceğinden bu husustaki istinaf nedeni yerinde bulunmuş avans faizi yanında işletilecek faizin KDV siyle tahsiline karar verilmiştir. Davacı vekili, kalıcı yatırım bedeli dışındaki diğer kısımlara ilişkin olarak istinaf sebebi ileri sürmemiş, davalı …’e ve faizin KDV sine yönelik istinaf sebebi yerinde olduğundan kararın kaldırılmasına, yapılan hata nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden yeniden karar verilmesine, davanın kısmen kabulüne davalılar bakımından iadesi gereken KDV’li peşin satış destek primi bedelinden davalı …’in de sorumlu tutulmasına ve hükmün kesinleşen kısımları tekrar edilerek işletilecek faize KDV ilave edilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2022 tarihli 2020/273 Esas – 2022/815 Karar sayılı kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne; KDV dahil güncellenmiş değer olan 227.692,69-TL peşin satış destek priminin dava tarihi olan 30/12/2010 tarihinden itibaren avans faizi +KDV işletilerek davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemlerin reddine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gereken 15.553,68-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 3.646-TL nin mahsubu ile bakiye 11.907,68-TL harcın davalılardan tahsili ile Hazineye ödenmesine, Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 3.646-TL peşin harcın davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yatırılan 17,15-TL başvuru harcı, 10.130-TL bilirkişi ücreti, 873,85‬-TL tebligat, posta ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 11.021-TL yargılama giderinden davanın kabulü oranında yapılan hesaplanan 10.220,75-TL yargı giderinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili için takdir olunan 34.876,98-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, Davalılar vekilleri için takdir olunan reddedilen miktar itibariyle AAÜT uyarınca 9.774,79-TL ( 9.200-TL tüm davalılar müştereken kalan … vekiline ait olmak üzere) vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalılara ödenmesine,” Davacı tarafından yatırılan 179,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 274-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 210-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/06/2023