Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/988 E. 2022/950 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/988
KARAR NO: 2022/950
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2022
NUMARASI: 2020/398 Esas – 2022/190 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili aleyhine, üzerinde adı, soyadı ve imzasının bulunmadığı 24/08/2017 tanzim, 28/02/2018 vade tarihli 2.500-TL bedelli bono ile 24/08/2017 tanzim, 30/03/2018 vade tarihli, 2.500-TL bedelli iki adet bonoya dayalı olarak davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile kambiyo takibi başlatıldığını, müvekkili takipten haberdar olamadığı için itiraz edemediğini ve takibin kesinleştiğini, takip konusu senetlerin müvekkilinin bir dönem müdürlüğünü yaptığı asıl borçlu … Ltd. Şti. adına olup, senetlerdeki imzaların şirket yetkilisine ait olduğunu, senetlerin üzerinde müvekkilinin isim ve imzasının bulunmadığını, senetlerin müvekkili ile ilgisinin bulunmadığını, aynı nitelikli başka senetler nedeniyle başlatılan diğer takibe karşı İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/751 esas sayılı dosyasında yaptırılan imza incelemesinde imzaların müvekkiline ait olmadığının tespit edildiğini, haksız takip ve haciz işlemleri nedeniyle müvekkilinin kişilik haklarının zedelendiğini belirterek, müvekkilinin söz konusu icra takip dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, haksız takip nedeniyle 1.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiş, davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; bonoların keşide tarihleri 24/08/2017 olup, o tarih itibariyle davacının keşideci şirketin yetkili temsilcisi ve 12/12/2018 tarihine kadar da şirketin tek ortağı olduğu, dava dilekçesinde hem davacının ad ve soyadının olmadığı belirtilerek imza inkarında bulunulduğu, hem de o tarihte şirket yetkili temsilcisinin davacı olmadığı, imzaların şirketin ilgili yetkilisine ait olduğu yönünde çelişkili beyanların söz konusu olduğu,TTK’nın 701/3 maddesi gereğince bonolar üzerindeki çift imzalardan birisinin şirket adına, diğerinin ise aval olarak atılmış sayılacağı, TTK’nın 778. maddesi göndermesiyle aynı Kanun’un 678. maddesi gereğince, şirket yetkilisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine attığı imzanın bizatihi kendisini sorumlu kılacağı, yine aynı Kanunun 701 ve 702. maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imzanın aval şerhi sayılacağı, aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılmasının zorunlu olmadığı, bu bağlamda şirketi borçlandıran ikiz imzanın, şahsi mesuliyetini doğuran avalisti bağlamamasının düşünülemeyeceği, dava dışı olup davacı ile ilgisiz … adına tanzim olunan bonolarda da aynı yönde imzalar için icra mahkemesinde imza inkarında bulunulduğu, birbiri ile alakasız alacaklı şirketlerin seri halde davacı aleyhine sahte bonolar düzenleyerek icraya koymalarının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ATK raporunda da imzanın davacıya ait olmadığı yönünde kesinlik bildiren bir ibare kullanılmadığı gibi, imzalar arasında irtibat tespit edilemediğinin belirtilmekle yetinildiği, özellikle keşide tarihi itibariyle davacının tek yetkili olması ve dilekçesinde bononun yetkili tarafından atıldığı yönündeki beyanı karşısında artık sahte imza iddiasının dinlenemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili; takip konusu senetlerdeki imzanın müvekkiline ait olmadığının bilirkişi raporuyla tespit edilmesine rağmen, müvekkilinin avalist olarak kabul edilerek davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna rağmen çelişkili beyan ve müvekkilinin senetleri benimsemiş olabileceği şeklindeki sübjektif yoruma dayalı olarak karar verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, mahkemenin bilirkişi raporuna atıfla imzanın müvekkiline ait olmadığı yönünde kesinlik bildiren bir ibare bulunmadığı gerekçesiyle şüpheden borçlunun yararlanabileceği yönündeki gerekçesinin de yerinde olmadığını, zira raporun mahkemece yeterli görülerek davalının rapora yönelik itirazlarının reddedildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibinde borçlu olunmadığının tespiti ile manevi tazminat istemine ilişkindir. HMK’nun 341/2 ve Ek-1 maddeleri gereğince 01.01.2022 tarihinden itibaren değeri 8.000-TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Somut olayda davacının menfi tespit istemine konu ettiği reddedilen borç miktarı 5.000-TL olup, istinaf konusu edilen reddedilen menfi tespit hükmünün kesinlik sınırı içerisinde bulunduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin menfi tespit hükmüne yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 341-2 ve 346/1 maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı vekili tarafından ayrıca haksız icra takibi ve haciz işlemleri nedeniyle manevi tazminat talep edilmiştir. Manevi zarar; mal varlığında bir azalmayı değil ve fakat kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. TBK’nın 58. maddesine göre; kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Aynı yasanın 114/2. maddesinde ise, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu hükmün kapsamına manevi tazminat da girmektedir. Bu doğrultuda manevi tazminata hükmedilebilmesi için, borca aykırı davranışın alacaklının kişilik haklarını ihlal ederek manevi zarara yol açmış olması gerekir. Ancak her borca aykırılık hali kişilik haklarını zedeleyici nitelikte kabul edilemez. Bu nedenle somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılması gerekir. Somut olayda; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davacının menfi tespit isteminin reddine karar verilmiş olup, işbu karar miktar itibariyle kesindir. Bu durumda davacının dayanak icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olduğu kesin olarak kabul edilmiş olmakla, davacı bakımından icra takibinin haksız olduğu iddiasına dayalı olarak manevi tazminat talep koşulları da oluşmadığının kabulü gerekmektedir.Bu nedenle ilk derece mahkemesince davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun menfi tesbit istemi bakımından usulden ,manevi tazminat bakımından esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin menfi tespit hükmüne yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 341/2 ve 346/1 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, Davacı vekilinin manevi tazminata ilişkin hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Davalı tarafından yapılan 50-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/06/2022