Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/922 E. 2022/1090 K. 18.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/922
KARAR NO: 2022/1090
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2021
NUMARASI: 2021/278 Esas – 2021/631 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Davanın usulden reddine ilişkin verilen kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasında 24.11.2017 tarihli temel mutabakat anlaşmasının uygulama ve detaylarını belirlemek üzere 21.12.2017 tarihinde hisse alım sözleşmesi, hissedarlar sözleşmesi ve tasfiye sözleşmesi başlığı altında sözleşmeler akdedildiğini, sözleşmelerde; belirlenen bedelin müvekkili tarafından ödenmesi kaydıyla, tarafların iş ortaklığı olarak devam ettikleri Ankara metrolarına yönelik işlerin iç ilişkide tasfiyesi, ilaveten davalının kurduğu … firması (…) hisselerinin bir kısmının müvekkili şirkete devredilerek, … firmasına ait iş deneyim belgelerini kullanarak Türkiye’de ticarete devam etmek üzere anlaşmaya vardıklarını, yasa gereği bu durum … firmasının hakim ortak olarak, hisseleri devralınan şirketteki hissedarlığının devam etmesi şartına bağlı bulunduğundan, taraflarca kalan şirket hisselerinin ise 31.12.2024 tarihinde devralınmasına karar verildiğini, uzlaşılan sözleşme bedelinin davacı şirket tarafından ödeneceğini, buna karşılık davalı … şirketi ise şirket ortağı olarak kalacak ve iş deneyim belgelerini usulüne uygun düzenleyerek … firmasına teslim edeceğini, tasfiye sözleşmesinin tazminat ödemesi başlıklı 6. maddesinde ödeme vadeleri ve tutarlarla ilgili bilgilere yer verildikten sonra, her bir taksit ödemesi için taksit tutarına denk gelen 21.12.2017 keşide tarihli bonolar düzenlendiği, ödemelerin bonolarla yapılacağı ve fotokopisi sözleşmeye eklenen bonoların sözleşmeye eklendiği, bonoların muhafaza edilmek üzere …’a yediemin sıfatıyla teslim edildiğinin açıkça hüküm altına alındığını, ilk 3 sıradaki taksitler ödenerek bonoların teslim alındığını, henüz vadesi gelmediğinden son bononun ödemesinin ise yapılmadığını, davalı şirketin müvekkiline ve yediemine hitaben çektiği Beşiktaş … Noterliğinin 21.02.2021 tarihli ihtarnamesi ile işlem sözleşmelerinin ihlali gerekçesiyle tasfiye sözleşmesi son taksidinin tahsilini, ilaveten hisse satış hakkının kullanılacağı belirtilerek sözleşme teminatı olarak tanzim edilen bonoların kendisine teslimini talep ettiğini, … şirketinin ihtarına karşı Elazığ … Noterliğinin 03.03.2021 tarihli ihtarnamesiyle cevap verilerek, işlem sözleşmelerinin ihlalinin söz konusu olmadığını, talep ve tahsil edilmesi gerekli bir borcun bulunmadığını, yazılı sözleşme hükümlerinin geçerliliğini muhafaza ettiğini, ayrıca bonoların sözleşme eki haline getirilerek kambiyo vasfının sınırlandırıldığı anlaşılan vadelerin sözleşme ile hüküm altına alındığı, bonoların yedieminden teslim alınarak işleme konulmasının kötü niyetli şekilde sözleşmeyi ihlal edici nitelikte olduğunu bildirdiklerini, davalı yanın bu talebi üzerine yediemin tarafından uyuşmazlık konusu bonolardan 21.12.2017 keşide tarihli 436.660-Euro tutarlı ve 21.12.2017 keşide tarihli 236.340-Euro tutarlı bonoların davalı vekiline teslim edildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede tahkim şartı öngörülmüş olmakla birlikte, davanın kamu düzenine ilişkin bonolara dayanması nedeniyle uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığını, ayrıca sözleşmenin 10. maddesinde sadece geçici durumlarda ya da tedbir alınması icap eden hallerde tarafların adli makamlara başvuruda bulunabileceğinin hüküm altına alındığını, yedieminden takibe konulmak üzere teslim alınmış olan bonoların kambiyo vasfına yönelik uyuşmazlığın sözleşme hükümlerinden bağımsız olarak genel hükümler dairesinde yargı denetimine tabi olduğunu, davacının ihtarname ile talep ettiği miktarın vadesinin 21.12.2024 olduğunu, taraflar arasındaki uzlaşı görüşmelerinde sözleşme değişikliği yapılmamasına rağmen davalı tarafından değişiklik yapıldığının müvekkiline dayatıldığını, müvekkilinin sözleşmeyi ihlalinin söz konusu olmadığını, bonoların sözleşme gereği teminat aracı haline geldiğini, bu nedenle kambiyo vasfı taşımadıklarının tespitinin gerektiğini belirterek, taraflar arasındaki işlem anlaşmalarına göre sözleşme eki şeklinde teminat maksatlı tanzim edilmiş olan 21.12.2017 keşide tarihli 436.660-Euro tutarlı ve 236.340-Euro tutarlı bonoların kambiyo senedi vasfını taşımadıklarının, bonoların sözleşme hükümlerine göre ödeme tarihlerinin işlem sözleşmeleriyle belirlenen 31.12.2024 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının iddialarının özünün kambiyo evrakının içeriğine ilişkin olmayıp taraf sözleşmelerinin içeriğine ilişkin olduğunu, tasfiye sözleşmesinin 15. maddesi ile ihtilafların çözüm yeri olarak tahkim yargılamasının gösterildiğini, davanın usulden reddini talep ettiklerini, kambiyo evrakının resmi niteliği bulunmadığından davacının ihtilaf bakımından ceza yargısını dayanak göstermesinin yerinde olmadığını, sözleşmede ve senetler üzerinde kambiyo vasfını sınırlandıran veya teminat olduğunu belirten bir kayıt bulunmadığını, senetlerin şarta bağlı olmayan borç ikrarı mahiyetinde olduğunu, davacının yükümlülüklerini son ödeme tarihinden önce de ihlal ettiğini, davacının 31.12.2020 vadeli faturayı tebliğ alarak itiraz etmediğini, tarafların e-posta yazışmalarıyla ödeme vadesini tadil ettiklerini, davacının borcunun şarta bağlı olmayıp sadece vadelendirildiğini,davacının tahkim yoluna başvurmadığı gibi arabuluculuk dava şartını da yerine getirmediğini, uyuşmazlıkta mahkeme yetkisiz olup Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının muaccel borçlarını ödediği iddiasına ilişkin delil bulunmadığını, kambiyo senedinin vade tarihinin tespiti görevinin mahkemelerin görev alanı dışında bulunması nedeniyle bu talebin reddedilmesi gerektiğini, senetlerin teminat senedi niteliğinde olmadığını, tasfiye sözleşmesinin 5.2 maddesinde senetlerin ödeme amacıyla verildiğinin belirtildiğini, davacının sözleşmeyi ihlal ederek 403.200-Euro borcunu ödemediğini, davacının ödemeyi kabul ve taahhüt etmesine rağmen ödeme yapmadığını, ödeme vadesini 31.12.2020 olarak davacının kendisinin kabul ettiğini, müvekkilinin ihtarından da sonuç alınamadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; henüz dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden davalı tarafın vekili aracılığı ile cevap dilekçesi sunduğu,cevap dilekçesinin süresinde olduğu, tasfiye sözleşmesinin geçerli kanun ve tahkim başlıklı 15. maddesinde “İşbu Sözleşme Türkiye kanunlarına uygun olarak yönetilecektir. İşbu Sözleşmeden doğan ya da Sözleşme ile bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilaflar Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları çerçevesinde söz konusu Kurallara bağlı olarak tayin edilen üç (3) hakem tarafından nihai olarak çözümlenecektir. Tahkim yeri İstanbul (Türkiye) olacaktır. Tahkim dili İngilizce olacaktır. Tahkimde geçerli kanun Türkiye Cumhuriyeti maddi hukuku olacaktır.” denildiği, dava dilekçesi ile bonoların ödeme tarihlerinin sözleşme ile belirlenen tarih olduğunun tespiti talep edilmiş olup, tasfiye sözleşmesinin 15. maddesinde, sözleşmeden doğan ya da sözleşme ile bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilafların tahkim yolu ile çözülmesi konusunda anlaşıldığı, bu bağlamda dava ile talep edilen tespit de sözleşme ile bağlantılı olarak ortaya çıkan bir sorun olup, tahkim yolu ile çözüme kavuşturulması gerektiği, davalı tarafın tahkim ilk itirazının süresinde ve haklı olduğu kanaatiyle davanın HMK 413 maddesi gereği usulden reddine karar verildiği, yine tasfiye sözleşmesinin 10. maddesinde, “İşbu Sözleşmenin kalan hükümleri madde 15 (Geçerli Kanun ve Tahkim) çerçevesinde herhangi bir yasal muamele başlatmak suretiyle yürütülebilecek olup, işbu bölüm kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak üzere …’nın menfaatlerini korumak amacıyla geçici ya da ihtiyati tedbir alınması için herhangi bir yetkili adli makama başvurma izni mevcut olacaktır.” düzenlemesi yer almakta olup, tedbir konusunda tahkim harici adli makamlara başvuru hakkının sadece davalı …’ya tanındığı, bu bağlamda da davacı tarafın tahkim harici adli makamlardan tedbir talep edemeyeceği kanaatiyle ve aynı zamanda dava da usulden reddedildiğinden, davadan önce İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/192 D.İş sayılı dosyasından verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verildiği gerekçesiyle, davalı vekilinin tahkim ilk itirazının kabulü ile davanın HMK 413 maddesi gereği usulden reddine, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/192 D.İş sayılı dosyasından verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
EK KARAR: Davalı vekilinin 03.12.2021 tarihli dilekçesi ile, davalının tazmin edilmesi gereken zararlarının bulunduğu belirtilerek, bu zararların tazmini ve cevap dilekçesindeki talepleri uyarınca kötüniyet tazminatına hükmedilmesini ve kaldırılan tedbir kararı uyarınca tedbir kararının verildiği dosyaya yatırılmış olan teminatın davacıya iade edilmemesine karar verilmesini talep ettiği; mahkemece tahkim ilk itirazı nedeniyle bu husus öncelikli olarak incelenerek davanın esasına yönelik inceleme yapılmadığı, bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesindeki kötüniyet tazminatı ve zararlarının tazmini taleplerinin değerlendirilemeyeceği, davalı tarafın zararını HMK’nın 399. maddesi gereğince ayrı bir dava ile istemesi gerektiği gerekçesiyle, davalı vekilinin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı vekili; taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde tahkim şartı öngörülmekle birlikte, davanın kamu düzenine ilişkin yarı resmi belge niteliğindeki bonoların kambiyo vasfına yönelik olduğundan, uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığını,dava konusu senetlerin, işlem sözleşmeleri ile birlikte değerlendirilmesinde sözleşme eki yapılarak illete bağlandığını, sözleşme ile belirlenen taksit ödemelerinin vadelerinde ödeme teminatı olarak konumlandırıldıklarını,bonoların kambiyo vasfına ilişkin incelemenin kamu düzenine ilişkin ve tarafların üzerinde tasarruf edemeyeceği nitelikte bulunduğundan, tahkime elverişli olmadığını, sözleşmedeki tahkim şartının somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağını, davalı firmaya dava dilekçesinin tebliğe çıkarılmadığını, ancak davalı vekili tarafından 27.08.2021 tarihinde davalı firma adına dosyaya vekalet sunulduğunu, bu nedenle davalıya tebligatın gerçekleştiğini, bu kapsamda davalının 15.09.2021 tarihinde sunduğu cevap dilekçesinin süresinde olmadığını, buna bağlı olarak davalının tahkim itirazının da süresinde olmadığını,muaccel olmamış borçların tedbirin kaldırılması neticesinde haksız olarak ödenmesi sonucu müvekkilinin oluşacak zararının davalıdan tahsili imkanının kalmayacağını,tedbir kararının kaldırılmasının hatalı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede sadece … firmasına tedbir yönünden tahkim dışında adli makamlara başvurma hakkı verildiği yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, sözleşmede taraflardan birinin Anayasal yargı makamlarına başvuru hakkının sınırlandırılmasına yönelik hüküm konulamayacağını, konulsa dahi bu hükmün geçersiz olacağını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; mahkemece verilen ek karardaki değerlendirmenin aksine, kötü niyet tazminatı ve müvekkilinin somut zararlarının tazmini taleplerinin cevap dilekçesinin sonuç ve istem kısmında yer aldığını, zarar ve kötü niyet tazminatı taleplerinin aynı dava içinde karara bağlanmasının mümkün olduğunu, mahkemenin tedbiri kaldırmasına karşın alınmış olan tedbir kararına bağlı olarak, Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesi dosyasından verilen karar ile takip yapmaları engellendiğinden, müvekkilinin halen alacağına kavuşamadığını, bu nedenle davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve söz konusu tazminatın davacının yatırmış olduğu teminattan karşılanmasına karar verilmesini, teminatın karar kesinleşene veya iadesi hakkında müvekkilinin muvafakati sunulana kadar dosyada tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki sözleşmeler gereği tanzim edilen bonoların teminat amacıyla düzenlendiği,muaccel olmadıkları ,vadelerinin gelmediği iddiasıyla kambiyo senedi vasfını taşımadıklarının ve ödeme tarihlerinin sözleşmelerle belirlenen 31.12.2024 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Borcun esasına yönelik itirazı bulunmayan davacının iddiaları temel olarak alacağın muaccel olmadığına yönelik olup,İİK 72.madde kapsamındaki menfi tesbit olarak değerlendirilmesi gerekir. HMK’nın 127. maddesi hükmüne göre,davaya cevap dilekçesi verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Somut olayda cevap dilekçesi, dava dilekçesi tebliğ edilmeden sunulmuştur. Davalı vekilinin dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosyaya vekaletname sunması da tebliğ şartının yerine getirildiğini kabule yetmez.Henüz dava dilekçesi tebliğ edilmeden sunulan cevap dilekçesinin süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeni yerinde değildir. Davalı vekilince tahkim ilk itirazının ileri sürülmesi nedeniyle, uyuşmazlıkta geçerli bir tahkim şartı bulunup bulunmadığı hususunda Türkiye’nin taraf olduğu New York Sözleşmesi hükümlerine bakılmalıdır.Tarafların sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamının veya bir kısmının çözümünü hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmalar tahkim sözleşmesi olarak adlandırılmakta olup, yalnızca iki tarafın iradeleriyle tasarrufta bulunabilecekleri konularda tahkim sözleşmesi yapılabilir. İster bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde isterse bir tahkim şartı şaklinde yapılsın tahkim sözleşmesinin geçerliliği için aranan temel unsurlar geçerli bir tahkim iradesinin varlığı ve yazılı şekil şartıdır. Tahkim sözleşmesinin tabi olduğu şekil 1958 tarihli New York Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre geçerli tahkim şartından bahsedebilmek için taraflarca imzalanmış yazılı bir anlaşma aranmaktadır. Somut olayda taraflarca imzalanmış olan ve tarafların Ankara metrosu yapım işindeki iş ortaklığının tasfiyesine ilişkin 21.12.2017 tarihli tasfiye sözleşmesinin “Geçerli Kanun ve Tahkim” başlıklı 15. maddesinde; “İşbu sözleşme Türkiye kanunlarına uygun olarak yönetilecektir. İşbu sözleşmeden doğan ya da sözleşme ile bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilaflar Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları çerçevesinde söz konusu Kurallara bağlı olarak tayin edilen üç (3) hakem tarafından nihai olarak çözümlenecektir. Tahkim yeri İstanbul (Türkiye) olacaktır. Tahkim dili İngilizce olacaktır. Tahkimde geçerli kanun Türkiye Cumhuriyeti maddi hukuku olacaktır.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Davacı tarafça işbu davada, taraflar arasındaki sözleşmeler gereği düzenlenmiş olan bonoların teminat senedi olmaları nedeniyle kambiyo senedi vasfını taşımadıklarının ve ödeme tarihlerinin sözleşmelerle belirlenen 31.12.2024 tarihi olduğunun tespiti talep edilmiştir. Tasfiye sözleşmesinin 5. maddesinde; sözleşmenin imzasıyla …’nın 2.961.200-Euro tutarı Açılım’a fatura edeceği, fatura bedellerinin maddede belirlenen vadelerle ödeneceği, taksitlerin ödenmemesi halinde tutarların Açılım tarafından … lehine düzenlenecek 21.12.2017 keşide tarihli emre yazılı borç senetleri aracılığıyla ödeneceği, emre yazılı borç senetlerinin …’a teslim edileceği ve onun tarafından muhafaza edileceği hüküm altına alınmıştır. Uyuşmazlık konusu bonolar da sözleşmenin bu hükmüne dayalı olarak düzenlenmiştir. Davacı tarafın bonolardaki imzaya itirazı bulunmadığı gibi, bonoların unsurlarına yönelik de herhangi bir eksiklik veya geçersizlik iddiası bulunmamakta olup, bonoların teminat senedi olduğu ileri sürülmüştür. Bu nedenle bonolara dayalı olan işbu davadaki talep, sözleşmenin 15. maddesinde geçen “işbu sözleşmeden doğan ya da sözleşme ile bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilaflar” kapsamında olup, sözleşmeden bağımsız olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, davacı vekilinin uyuşmazlığın tahkim şartı kapsamında olmadığına ve tahkime elverişli olmadığına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Geçerli bulunan tahkim şartı uyarınca uyuşmazlığın, Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları çerçevesinde İstanbul’da tahkim yoluyla çözümü gerekmektedir. Bu doğrultuda mahkemece geçerli tahkim şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafın ihtiyati tedbir istemli başvurusu üzerine İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/192 D.İş sayılı dosyasında, uyuşmazlık konusu bonoların icra takibine konu edilmesinin tedbiren önlenmesine karar verilmiş, davaya bakan mahkeme tarafından ise hükümle birlikte ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiştir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. “şeklinde olup; aynı yasanın 390/3 maddesi, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Bu kapsamda; dava konusu bonoların teminat senedi niteliğinde oldukları, bu nedenle kambiyo senedi vasfı taşımadıkları ve ödeme tarihlerinin sözleşmelerle belirlenen 31.12.2024 tarihi olduğunun tespiti talep edilmiştir. Ancak davacının bu iddiaları sözleşme hükümlerine ,taraflar arasındaki yazışmalara bakıldığında ispata muhtaç olup, yargılama gerektirir niteliktedir.Davacının iddiası yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanamadığının kabulü gerekmiştir. İlk derece mahkemesince gerekçede yer verilen ihtiyati tedbir talebine başvuru hakkının …’ya tanındığı ibaresi yerinde değil ise de ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesinde somut durum itibariyle isabetsizlik görülmemiştir. İİK’nun 72/4. maddesi; “…Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez…” şeklindedir. Ancak somut olayda menfi tespit davasının esası hakkında bir karar verilmeyip, mahkemece tahkim şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu nedenle davalı lehine İİK’nın 72/4 maddesinde düzenlenmiş olan tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.Haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazmini HMK’nın 399. maddesinde düzenlenmiş olup, söz konusu tazminat, ancak açılacak ayrı bir davada talep edilebilecektir. Bu nedenle davalı vekilinin mahkemenin 31.03.2022 tarihli ek kararına yönelik ileri sürdüğü istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Taraflarca yatırılan peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Taraflarca yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.18/07/2022