Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/694 E. 2022/642 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/694
KARAR NO: 2022/642
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2021
NUMARASI: 2020/459 Esas – 2021/550 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı tarafından müvekkili şirket aleyhine İstanbul …İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, takip dayanağının Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/276 esas ve 2012/543 karar sayılı 29.11.2012 tarihli tenfiz kararı olduğunu,Federal Almanya Cumhuriyeti Wuppertal Eyalet Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi’nin I-4 O 182/10 numaralı dosyasından verilen 31/01/2011 tarihli kararın tenfizine karar verildiğini,yabancı kararın müvekkili şirket hissedarı olan davalının 23.02.1998 tarihli iştirak taahhütnamesi uyarınca hisse bedeli olarak ödediği 30.708,19-euronun 23.02.1998 tarihinden itibaren işleyecek %4 faizi ile birlikte ödenmesine karar verdiğini, tenfiz kararının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, 7194 sayılı kanunun 41.maddesi ile 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı kanuna eklenen geçici 4. maddede 31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı SPKunun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga TTK ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı TTK kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargı gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.”düzenlemesi yapıldığını , müvekkili şirket SPK tarafından payları halka arz olunmuş bir anonim şirket olduğundan, pay sahibi ortaklar ile müvekkil şirket arasında ortaklık ilişkisinin kurulduğunu, anılan düzenleme kapsamında kalan uyuşmazlık bakımından da müvekkil şirket ile davalı arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulduğunun tesbiti ile davalıya takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini,esas borç yönünden talebin reddi halinde, fazla talep edilen faiz bakımından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; kesin hükmün varlığının HMK md. 114/1-i gereğince olumsuz dava şartı olduğunu, Yozgat 1.AHM’nin 2012/276 E. 2012/543 K. Numaralı ilamının bu davaya kesin hüküm teşkil ettiğini,Yargıtay 11 HD nin emsal ilamında yabancı mahkeme kararının tenfizini kesin hüküm kapsamında değerlendirdiğini, … ortaklıklarının bugüne kadar borsada işlem görmediğini,bahsi geçen kanun maddesinin Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşülürken …’ın da bu maddeye dahil olup olmadığının konuşulduğunu, borsada işlem görmediği için kapsam dışı olduğunu, Davacı/borçlunun; taraflar arasında ki ilişkinin ortaklık ilişkisi olduğu yönünde ki itirazlarının geçersiz olduğunu,haksız ve kötüniyetle açılan işbu mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı tarafın, Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/276 esas 2012/543 karar sayılı 29/11/2012 tarihli kararı ile tenfiz edilen ve kesinleşen Federal Almanya Cumhuriyeti Wuppertal Eyalet Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi’nin I-4 O 182/10 sayılı 31/01/2011 tarihli kararı ve yargılama masraflarına dair tespit kararı yönünden borçlu olunmadığının tespitine dair dava açtığını, her iki dava yönünden; taraflar, dava sebebi, dayanılan vakıaların aynı olduğunu, yeni bir vakıaya dayanılmadığını, davacı tarafından ileri sürülen kanun değişikliğinin görülmekte olan davalara ilişkin olduğunu; bu bağlamda Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/276 E 2012/543 K sayılı kesinleşen kararının, dava bakımından kesin hüküm teşkil ettiğini ve kesin hüküm, dava şartı olduğundan davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; tenfiz kararı incelendiğinde maddi anlamda uyuşmazlığa dair bir karar verilmediği, tanıma tenfiz şartlarına göre talep gibi karar verildiğini,tenfiz kararının çekişmesiz yargı işi olduğunu,ne yabancı mahkeme kararı ne de tanıma tenfiz dosyasından ortaklık ilişkisine dair bir karar verilmediğini, müvekkili şirket halihazırda pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan halka açık ortaklık statüsünde olmaya devam ettiğini, müvekkili şirketi bir yandan halka açık anonim şirket olarak kabul edip, tüm sorumluluklarını üzerine yüklerken, ortaklıklarını geçersiz saymak, ortaklık yapısının geçerli olduğuna dair yasa hükmü kapsamında değerlendirmemek hiçbir hukuk kuralı ile bağdaşmadığını, davalının müvekkili şirketin ortağı olduğunu, hissesini üçüncü kişilere devretmesine hiçbir yasal engel bulunmadığını, yabancı mahkeme tarafından verilen kararlarda faiz oranı baz faiz dikkate alınarak hesaplandığını, hesaplanan fazla faiz ve faiz oranı yönünden mahkemece hiçbir araştırma yapmadığını, bankalardan yabancı para alacağına uygulanacak faiz oranlarının sorulmadığını kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Yozgat 1. AHM’nin 2012/276 esas 2012/543 karar sayılı 29/11/2012 tarihli ilamı ile ” Federal Almanya Cumhuriyeti Wuppertal Eyalet Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi’nin I-4 O 182/10 sayılı 31/01/2011 tarihli kararı ve yargılama masraflarına dair tespit kararının tenfizine karar verildiği, kararın temyiz üzerine, Yargıtay 11. HD nin 2013/4480 esas 2013/9013 karar sayılı ilamı ile onandığı, karar düzeltme talebi reddedilerek hükmün 25/09/213 tarihinde kesinleştiği ,kesinleşen karar üzerine davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan ilamlı icra takibi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı kanunun 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı kanuna eklenen geçici 4. Maddede ”31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı SPK unun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 6762 sayılı mülga TTK ile 6102 sayılı TTK kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” düzenlemesi yapıldığı ,bu kanun değişikliği kapsamında tenfiz edilen ilam nedeniyle davalının şirket ortağının tesbiti ile icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep etmektedir. Davacı taraf davasını tenfiz kararının kesin hüküm teşkil etmediği temeline dayandırmıştır. 5718 sayılı MÖHUK’un 50(1). maddesi gereğince,Türk mahkemelerince yabancı karar tanınıp tenfiz edilmedikçe ,Türkiye’de kesin hüküm gücüne sahip olamazlar ve icra edilemezler.Türk mahkemesince tanınıp tenfiz edilen yabancı karar ,Türk hukuku bakımından kesin hüküm oluşturur.Buna bağlı olarak tanınıp,tenfiz edilen yabancı karar ,aynı konudaki uyuşmazlığın tekrar Türk mahkemelerinde görülmesini engeller.Buna yabancı mahkeme kararının kesin hüküm etkisi denmektedir Yine MÖHUK 59.maddesine göre ,yabancı mahkeme kararlarının kesin hüküm ve kesin delil etkisi ,yabancı mahkeme kararının verildiği ülke hukuku uyarınca kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.Kuşkusuz 59.maddeye göre yabancı mahkeme kararının kesin hüküm veya kesin delil etkisi ,yabancı kararın bir Türk mahkemesi tarafından tanınması şartına bağlıdır.((Prof.Dr.Cemal Şanlı-Milletlerarası Özel Hukuk-sh.749) 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı kanunun 41. Maddesi ile yapılan değişiklik nedeniyle davalının davacı şirketin ortağı olduğunu ve ödediği bedeli isteyemeyeceğini ileri sürmüş ise de sözü geçen yasal değişiklikten evvel tenfiz kararı kesinleşmiş olup ;kesin hüküm mahkemeleri ve bütün organları bağlayıcı bulunmaktadır.Kesin hüküm sonradan çıkarılan bir kanunla değiştirilemez.(Anayasa 138/4 madde)Nitekim,kanun değişikliğinin eldeki görülen ve kanunyolu incelemesinde olan davalara uygulanacağı düzenlemede yer almıştır.Faize ilişkin kararın da tenfizine karar verilmiş ve tenfiz kararı kesinleşmiş bulunduğundan kesin hüküm kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle; yabancı mahkeme ilamının tenfizine karar verilerek tenfiz kararının kesinleştiği anlaşılmakla ilama dayalı başlatılan takip nedeniyle başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tesbitine ilişkin davanın faiz hükmü de dahil olmak üzere davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, istinaf nedenleri yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 26/04/2022