Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/595 E. 2022/998 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/595
KARAR NO: 2022/998
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2019/538 Esas
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. A.T.M.’NİN 2019/552 ESAS SAYILI DOSYASINDA
İHTİYATİ TEDBİR TALEP EDEN
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin ara kararın asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TALEP: Asıl ve birleşen davada davacılar vekili; davalı şirketin 17.07.2019 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan “şirket sermayesinin 83.317.654 TL’den 301.235.327,66 TL’na çıkarılması”na ilişkin gündemin (2) nolu Genel Kurul kararının iptali istemi ile açtıkları davada TTK m.449 uyarınca genel kurul kararının icrasının durdurulmasını talep etmişlerdir.
ARA KARAR: Mahkemece, davacı tarafça dayanılan gerekçeler ile davalı tarafça sunulan beyanlara, yönetim kurulu üyelerinin olumsuz görüş bildirmiş olmalarına göre yaklaşık ispat olgususunun gerçekleşmemiş olduğu, ayrıca dava konusu genel kurul kararının üzerinden geçen uzun süre dikkate alındığında tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin bulunmadığı, tarafların menfaat dengelerinin de gözetilmesi gerektiği, dosya kapsamında bilirkişi heyetinden kök ve ek raporlar temin edilmişse de, bu raporlara karşı taraflarca itiraz edilmiş olması nedeniyle bu aşamada söz konusu raporlar esas alınarak ihtiyati tedbir kararı verilmesinin de yerinde olmayacağı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davacı … vekili; davaya konu sermaye artırımı kararı ile müvekkilinin davalı şirketteki hissesinin % 15,15’den %9,67’ye düştüğünü, böylelikle müvekkilinin azınlık haklarını kaybettiğini ve telafisi imkansız zararların doğduğunu, şirketin iflas halinde olduğunun Yönetim kurulu tarafından da kabul edildiğini, ayrıca İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/90 E. 2020/75 K. Sayılı dosyasında 2017 yılına ait faaliyet raporu ve bilanço kar ve zarar tablolarının onaylanmasına ilişkin kararların iptaline karar verildiğini, şirketin mali tablolarının dürüst resim ilkesine aykırı olarak düzenlendiği hususunun sabit olduğunu, ayrıca sermaye artırımının TTK m.376/2 ve 3. fıkralardaki yükümlülükleri gözardı edilerek yapıldığının bilirkişi raporlarında da tespit edildiğini, sermaye artırımının kanuna aykırı olduğuna dair iki bilirkişi raporu mevcut olduğunu, şirketin sermayesinin tamamını yitirmesi nedeniyle alınan kararın TTK m.376’ya aykırı olduğunu, ayrıca sermayenin ortak alacağından artırılması ile ilgili olarak TTK m.342-343’de öngörülen usule uyulmadığını, sermayenin iç kaynaklardan geçmiş yıl karlarının eklenerek artırılması ile ilgili olarak geçmiş yıl karlarının ancak geçmiş yıl zararlarının kapatılmasından sonra sermayeye ilave edilebileceğini, bu hususların bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğini, mahkemenin genel kurul kararının alındığı tarihten itibaren uzun bir süre geçtiğine yönelik gerekçesinin ihtiyati tedbir müessesinin özüne aykırılık teşkil ettiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Birleşen davada davacı … vekili; somut olayda yaklaşık ispattan ziyade davanın kanıtlandığını, şirketin sermayesinin tamamını yitirmesi nedeniyle alınan kararın TTK m.376’ya aykırı olduğunu, ayrıca sermayenin ortak alacağından artırılması ile ilgili olarak TTK m.342-343’de öngörülen usule uyulmadığını, sermayenin iç kaynaklardan geçmiş yıl karlarının eklenerek artırılması ile ilgili olarak geçmiş yıl karlarının ancak geçmiş yıl zararlarının kapatılmasından sonra sermayeye ilave edilebileceğini, bu hususların bilirkişi raporlarıyla sabit olduğunu, sermaye artırımı kararı ile müvekkilinin davalı şirketteki hissesinin % 15,15’den %9,67’ye düştüğünü, daha sonraki genel kurul toplantılarında ortaklık ve sermaye yapısının usulsüz sermaye artırım kararına göre şekillendiğini ve kararların usulsüz sermaye artırımı neticesi oluşan oy adetlerine göre alındığını, bu nedenle telafisi imkansız zararların doğduğunu, ayrıca müvekkilinin pay oranı % 10’un altına düştüğü için azınlık hakkını kaybettiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, TTK’nın 449. maddesi uyarınca genel kurul kararlarının iptali istemli davada, genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılmasına ilişkindir. TTK’nun 449. maddesi ”Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı taktirde mahkeme, YK üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir” hükmünü içermektedir. Anılan madde de hangi hallerde bu geçici hukuki koruma kararı verileceği özel olarak düzenlenmediğinden, tamamlayıcı yorum kuralı olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinden yararlanılabilir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi ise, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Davacılar, şirketin borca batık durumda olması nedeniyle TTK m.376 uyarınca sermaye artırımı kararı alınamayacağını, şirketin mali tablolarının dürüst resim ilkesine aykırı olarak düzenlendiğini, sermayenin ortaklardan olan alacaklardan ve iç kaynaklardan artırılırken TTK ‘da öngörülen usule uyulmadığını, sermaye artırımını kararının davacıları zararlandırmak amacıyla kötüniyetli yapıldığını belirterek sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının yürütmesinin durdurulmasını talep etmişlerdir. Mahkemece yönetim kurulu görüşünü alarak yaklaşık ispat olgususunun gerçekleşmemiş olduğu, ayrıca tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Mahkeme tahkikat aşamasında şirketin borca batık olup olmadığını, TTK 376/2 gereği sermayenin kaybedilip edilmediğini inceleyecektir. Borca batıklık hususunda henüz rayiç değerlere göre yapılan bir değerlendirme bulunmamakta ise de şirketin ekonomik açıdan zor durumda olduğu her iki tarafın da kabulündedir.Sermaye artırımının şirketin ekonomik durumunun iyileştirilmesi için yapıldığı ileri sürülmekte olup şirketin hayatiyetinin devamı davacıların da yararınadır. Sermaye artırımının sırf davacıları ızrar etmek kastıyla yapıldığı hususunda henüz yaklaşık kanaat oluşturacak delil bulunmamaktadır. Ayrıca genel kurul kararının uygulanmasının geri bırakılması yönünden mevcut veya yakın bir tehlikenin varlığı konusunda yaklaşık kanaat oluşturacak delil sunulmadığı ve tarafların menfaat dengeleri de dikkate alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup ileri sürülen istinaf sebebleri yerinde görülmemiş davacılar vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir talep eden asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından yatırılan peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/06/2022