Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/486 E. 2022/1463 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/486
KARAR NO: 2022/1463
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2021
NUMARASI: 2020/775 Esas – 2021/983 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Davanın usulden reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında “…” markası altında bayilik yürütülebilmesi için 07.02.2016 tarihinde 5 yıl süreli sözleşme akdedildiğini, bayiilik ilişkisinin davalı tarafından süresinden önce önce tek taraflı olarak haksız olarak feshedildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 07.02.2016 tarihli Bayilik Protokolü’nün 4. maddesinde öngörülen blok cezai şart tutarı olan 50.000-USD karşılığı 188.880-TL’nin; 5 yıllık süre bitimi olan 07.02.2021 tarihine kadar olan dönem bakımından oluşan kâr mahrumiyeti alacağından şimdilik 10.000-TL+KDV’sinin fesih tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı bayiye teslim edilen ariyet ve demirbaşlardan iade edilmeyenlerin iade edilmesine ve iade edilmeyen her gün için 07.02.2016 tarihli Ariyet Sözleşmesi’nin 19. Maddesi uyarınca 08.08.2019 tarihinden itibaren günlük 200-USD karşılığı 755,52-TL ‘den hesaplanacak cezai şart bedelinin şimdilik 1.000-USD karşılığı 3.778-TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, arabulucu davet mektubunun müvekkiline usule uygun olarak tebliğ edilmediğini, arabulucunun araştırma yükümlülüğü olmasına rağmen tarafları bir araya getirmek için gerekli çabayı göstermediğini bu nedenle arabulucu tutanağının hukuken geçerli olmadığını,sözleşmenin davacının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle feshedildiğini, bu nedenle cezai şart ve kâr mahrumiyeti istenemeyeceğini, davacı tarafın müvekkiline sözleşme ve eklerini teslim etmediğini, müvekkilinin ihtar tarihine kadar oluştuğu iddia edilen satış taahhüdüne bağlı cezai şart borcunu kabul etmemesine, davacıyı sözleşmenin feshine yönelik davette bulunmasına rağmen davacının ayrıca ürün vermeye devam ettiğini, davacı nezdinde bulunan 60.000-TL’lik nakit teminatı cari hesap borcuna mahsup ederek bakiye bedeli müvekkiline iade etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, eldeki davanın niteliği itibariyle 6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesi uyarınca dava şartı olarak arabuluculuğa tabi olduğu, 6325 sayılı HUAK’nun 18/A maddesinde dava şartı olarak arabuluculuğun hangi usulle yapılacağının anlatıldığı, davacı tarafça dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğu ve davalı tarafın yokluğunda arabuluculuk işlemlerinin yapıldığı, davalı tarafın kendisine bilgi verilmeden arabuluculuk işlemlerinin yapıldığı savunmasında bulunduğu, arabulucudan istenilen izahat ve … Kargo şirketinden gelen cevap yazılarından davalı tarafa usulüne uygun bilgi verilmeden arabuluculuk faaliyetinin sonlandırıldığı, dava şartı olan arabulucuk işlemlerinin usulüne uygun yürütülmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; arabuluculuk sürecinde üzerlerine düşen yükümlülüğün yerine getirildiğini, arabulucunun daveti telefon ihbarlı teslim tipi ile gönderdiğini, bu hususun arabulucunun inisiyatifinde olduğunu, kargo şirketine yazılan müzekkere cevabından da anlaşılacağı üzere davalıya telefonla ihbar yapılıp yapılmadığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmadığını, davalının yargılamayı sürüncemede bırakmak amacıyla kendisinin bilgisinin olmadığını ileri sürdüğünü, davalının bu iddiasının ispatlanamadığını, mahkemece verilen kararın doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: 7155 sayılı kanun ile 6102 sayılı TTK’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile “Kanunun 4 üncü maddesi ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır. 6325 sayılı HUAK’nun 18/A-2 maddesi gereği arabuluculuğa tabi davalarda dava açılırken, arabulucuya başvurulması ve sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Davalı vekili cevap dilekçesinde, arabuluculuk sürecinde müvekkiline usulüne uygun bir davet yapılmadığını ve arabuluculuk gün ve saatinden müvekkilinin haberinin olmadığını ileri sürmüş olup mahkemece arabuluculuk faaliyetlerinin usulüne uygun yürütülmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Kanunun 18/A-6 maddesinde, arabuluculuğa başvuran tarafın, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini arabuluculuk bürosuna vereceği, büronun tarafların resmî kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkili olduğu, ilgili kurum ve kuruluşların, büro tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri vermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. 7. Fıkrada ise taraflara ait iletişim bilgilerinin, görevlendirilen arabulucuya büro tarafından verileceği, arabulucunun bu iletişim bilgilerini esas alacağı, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabileceği, elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendireceği ve ilk toplantıya davet edeceği, bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlayacağı düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi arabuluculuğa başvuran tarafın sürece ilişkin tek yükümlülüğü kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini arabuluculuk bürosuna vermekten ibarettir. Başvuru ile başlayan arabuluculuk sürecinde, tarafların iletişim bilgilerini temin ederek onları her türlü iletişim vasıtasını kullanarak toplantıya davet etmek ve bu aşamaları belgelendirmek arabuluculuk bürosu ile arabulucunun sorumluluğu kapsamındadır. Belirtmek gerekir ki, Kanun’da arabulucunun bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlayacağı ifade edilmiş ise de tarafları toplantıya davet için özel bir usul öngörülmemiştir. Bu anlamda toplantıya davetin 7201 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmadığı açıktır. Kanun’da açıkça arabulucuya başvuran tarafın elinde olması hâlinde karşı tarafa ait bilgileri büroya vermesi gerektiği ifade edildiğine göre, arabuluculuğa başvurandan kaynaklanmayan bir nedenden dolayı arabuluculuk dava şartının gerçekleşmediğini kabul etmek Kanun’da öngörülmeyen bir yükümlülüğün sonuçlarından başvuran tarafın sorumlu tutulması anlamına gelir. Böyle bir kabul şeklinin başvuranın hak aramasını aşırı derecede zorlaştıracağı ve hakkın özüne zarar vereceği açıktır. Somut olayda, davacı tarafça arabulucuğa başvurulurken davalının “Kilis yolu üzeri, … civarı … Km Şahinbey/Gaziantep” adresi bildirilmiş, arabulucu tarafından da başvuru evrakları bu adrese gönderilmiştir. Davacı tarafça bildirilen adres davalı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olup yukarıda bahsi geçen yasal düzenlemelere göre davacının arabulucuya başvuru yaparken üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği anlaşıldığından arabuluculuk dava şartının gerçekleşmiş olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla, mahkemenin davalının arabuluculuğa usulüne uygun davet edilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/12/2021 Tarih 2020/775 Esas – 2021/983 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-4 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” Davacı tarafından yatırılan 80,70-TL peşin istinaf karar harcının davacıya iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/10/2022