Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/264 E. 2022/579 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/264
KARAR NO: 2022/579
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2021
NUMARASI: 2019/129 Esas 2021/541 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Davanın dava şartı yokluğundan reddine ilişkin kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin “…”, “…”, “…”, “…com” markalarının sahibi olduğunu, müvekkili ile … arasında 25/11/2013 tarihinde akdedilmiş distribütörlük sözleşmesi ve akabinde akdedilmiş mal tedariki sözleşmesi bulunduğunu, … isimli firmanın ABD menşeili … (…) firmasının çatışı altında toplanmış alt şirketlerden birisi olduğunu, … (…) firmasının ise … isimli firmaya devredildiğini, müvekkilinin … isimli selef olduğu iddia edilen firmaya siparişlerin ne durumda olduğu, firmanın satın alınıp alınmadığı, alınmış olması halinde distribütörlerin durumunun ne olacağı hususlarını e-posta yolu ile sormasına rağmen karşı tarafça ısrarla yanıt verilmediğini, müvekkilin uzun bir süre karşı tarafa ulaşma çabası neticesinde davalı şirket yetkilisi tarafından 01/12/2017 tarihinde gönderilen e-posta ile müvekkil ile mevcut distribütörlük sözleşmesinin sona erdiğinin bildirildiğini, bahse konu e-postanın, müvekkilin adına tescilli markaları koruma altına alıp tescil etmesinden 8 ay sonra gerçekleştirildiğini, müvekkilinin aynı tarihte dava konusu markaların tescil edildiği hususunun davalı tarafa tescil belgesi de eklenmek suretiyle bildirildiğini, bundan sonra davalının kötü niyetli davranışlar sergileyerek müvekkili ile haksız rekabet teşkil eden davranışlar içerisine girdiğini, davalı tarafça kendilerinin gerçek hak sahibi olduğu ve müvekkilin dava konusu markayı kötü niyetle tescil ettirdiği iddiasıyla İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2018/431 esas sayılı dosyası ile dava açtığını, davalının haklı gerekçe olmaksızın distribütörlük sözleşmesini sona erdirdiğini, başkaca bir distribütör tayin ettiğini, bu durumu uzun süre müvekkilinden gizlediğini, müvekkil adına tescilli olan … ve … markalarının satışını gerçekleştirdiğini, davalının bu davranışlarının sözleşmeye aykırılık teşkil etmesi bir tarafa aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek şimdilik 5.000-TL’nin dava tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, haksız rekabetin tespit ve men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının … ve … markalarının sahibi olmadığını, bu markaların müvekkili adına tescilli olduğunu, davacı tarafın … ve … markalarının sahibi değil, bu marka altında üretilen dalış ürünlerinin 1992-2017 yılları arasında Türkiye’de satışını gerçekleştiren distribütörü olduğunu, müvekkilinin haksız rekabet teşkil eden hiçbir eylemi, işlemi, hareketi, davranışı, söylemi olmadığını, davacının Türkiye distribütörü olduğu … ve … markalarının başka bir şirkete devredildiği duyumunu alan davacının zaman geçirmeksizin bu markaların kendi adına tescili için 11/05/2017 tarihinde Türk Patent Enstitüsü’ne başvuru yaptığını ve markaları kötü niyetli şekilde adına tecil ettirdiğini, ardından müvekkili şirket yetkilisiyle görüşerek bu marka haklarını satmak için 500.000-ABD Doları para talep ettiğini, bunun üzerine müvekkil şirket tarafından İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/431 E. Sayılı davasının açıldığını ve bu davanın müvekkili lehine sonuçlandığını, davacının olası taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın iddiasını somutlaştıramadığını, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir distribütörlük sözleşmesi bulunmadığını, davacının sunduğu distribütörlük sözleşmesi hükümlerine göre dahi, ihtilafların çözüm yerinin Almanya/Augsburg Mahkemesi olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında imzalanan Distribütörlük Sözleşmesi’ nin 3. Maddesinde Almanya Ausburg mahkemelerinin yetkili kılındığı, Türkiye’deki herhangi bir mahkemenin yetkili olarak belirtilmediği, Ausburg mahkemelerince verilmiş bir yetkisizlik kararı bulunmadığı, bu suretle yetki sözleşmesi ile yabancı devlet mahkemesi yetkili kılındığından doğrudan Türk mahkemelerinde dava açılamayacağı, yabancı mahkemeyi yetkili kılan yetki sözleşmesinin münhasıran bir yetki sözleşmesi niteliğinde olduğu, davalının da süresinde mahkemenin yetkisine itiraz ettiği, mahkemenin milletlerarası yetkisinin olmadığı, HMK 114/1-a maddesinde dava şartları arasında Türk mahkemelerinin yargı hakkı bulunmasının düzenlendiği gerekçesiyle davanın Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunmaması nedeniyle, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; müvekkili ile … arasında akdedilmiş 25/11/2013 tarihli sözleşme bulunmakta ise de davalı ile aralarında hiç bir zaman disbrütörlük ilişkisi bulunmadığını, ayrıca davalı tarafça kendi aleyhlerine olarak Türkiye’de dava açıldığını, davalı ile aralarındaki ihtilafla ilgili yabancı mahkemeleri yetkili kılan bir düzenleme olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; taraflar arasında herhangi bir distribütörlük sözleşmesi bulunmadığını, bu nedenle Türk mahkemelerinin yetkisizliğine karar verilmesinin yerinde olmadığını, müvekkilinin hangi eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin somutlaştırılmadığını, haksız rekabete dayalı zamanaşımı süresinin dolduğunu, müvekkili şirketle … arasında hiç bir bağlantı bulunmadığını, müvekkilinin yetki itirazını mahkemece davanın distbritörlük sözleşmesinin ihlali olarak değerlendirmesi ihtimali binaen ileri sürüldüğünü, cevap dilekçesinde hiç bir şekilde distribütörlük sözleşmesinin kabul edilmediğini, bu nedenle müvekkilinin tarafı olmadığı sözleşme hükmüne istinaden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, haksız rekabetin tespiti, meni ve tazminat ödenmesi istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili şirketin “…”, “…”, “…”, “…com” markalarının sahibi olduğunu, davalı şirketin müvekkili ile aralarında distribütörlük sözleşmesini sona erdirerek başkaca bir distribütör tayin ettiğini, bu durumu uzun süre müvekkilinden gizlediğini, müvekkil adına tescili “…” ve “…” markalarının satışını gerçekleştirdiğini ileri sürerek davalının davaranışının haksız rekabet teşkil ettiğininin tespitini, önlenmesini ve zararının tazminini talep etmektedir. Davalı vekili; davacı ile müvekkili arasında distribütörlük sözleşmesi bulunmadığını, müvekkili ile … arasında irtibat bulunmadığını belirterek davanın esastan reddini talep etmiş, mahkemece davanın distribütörlük sözleşmesinin ihlali olarak değerlendirilmesi halinde Augsburg/Almanya mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece ise taraflar arasında yetki şartı içeren sözleşme bulunması ve davalının yetki itirazının bulunması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. MÖHUK 47.maddesinde yer itibari ile yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşma yapılması mümkündür. Yetki şartının geçerli olması için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, Türk Mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmemiş olması ile uyuşmazlığın borç ilişkisinden doğması gerekmektedir. Somut olayda; davacı ile … arasında düzenlendiği iddia edilen 15/11/2013 tarihli distribütörlük sözleşmesi davacı tarafından imzalanmış olup, karşı tarafın imzasını içermemekte, davalı tarafından hem sözleşme hem de bu sözleşmenin tarafı olduğu belirtilen … ile ilişkisi inkar edilmektedir. Diğer taraftan, yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması şarttır (HMK m.18/2). Haksız fiilin işlenmesinden sonra, bu fiil nedeniyle açılacak davalar bakımından belirlilik koşulunun gerçeklemesi mümkün ise de haksız fiilin gerçekleşmesinden önce belirliliğin varlığından söz edilemeyecektir. Davacı davasını haksız fiilin özel bir türü niteliğinde olan haksız rekabet hükümlerine dayalı olarak açtığını beyan etmektedir. Uyuşmazlık belirli veya belirlenebilir bir hukuki ilişkiden kaynaklanmamaktadır. Bu durumda taraflar arasında geçerli bir yetki sözleşmesi bulunmadığından mahkemece davanın Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin istinaf nedenleri yerinde görüldüğünden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/129 Esas – 2021/541 Karar sayılı 29/09/2021 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)a-3 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının(Davacı 80,70-TL davalı 80,70-TL ) istek halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/04/2022