Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/2443 E. 2022/1871 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2443
KARAR NO: 2022/1871
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/505 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
İhtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararın ihtiyati tedbir davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA VE TALEP: Davacı vekili; … San ve Tic Ltd Şti’nin 26/12/2003 yılında %50’şer paylar ile müvekkili ile … tarafından kurulduğunu, şirketin 02/05/2019 tarihinde tasfiye sürecine girdiğini, diğer ortak …’ın yönlendirmesi ile davalı …’ın Orhangazi … Noterliğinin 25/08/2020 tarih ve … yevmiye nolu imza sirküleri kapsamında tasfiye memuru olarak atandığını, davalının tasfiye memuru olduktan sonra müvekkiline şirketin durumu hakkında bilgi vermediğini,ilk başlarda süreci takip etttiği bilgisini vermesine rağmen ilerleyen süreçte kendisine bir şey sormamasını beyan ettiğini,tarafsız olması gereken tasfiye memurunun tasfiye halindeki şirketin diğer ortağı ile beraber hareket ettiğini, şirketin zararına kendilerinin yararına olacak şekilde işlemler yaptığı,diğer ortağın kendi adına dava dışı …Ltd. Şti. isimli bir şirket kurduğunu ve ortğın kurduğu şirkette “…” markasını kullanmaya başladığını, diğer ortağın, 26.08.2020 tarihinde Kadıköy … Noterliğinin … yev.Nolu İhtarnamesi ile markanın kullanımın kendisine ait olduğunu ihtar ettiğini,tasfiye memurlarının bu sorumlulukları sebebi ile hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olduğunu,sorumluluğun kusur sorumluluğu olduğunu ve görevlerini yerine getirirken özen yükümlülüğüne uygun davranmaları gerektiğini, davalının gerekli özeni göstermediğini ,tasfiye beyannamesi verip vermediğinin de bilinmediğini,hesap verilebilirlik ilkesine aykırı hareket ettiğini ileri sürerek karar verilinceye kadar tasfiye memurunun şirket zararına işlemler yapması ihtimaline karşı yetkilerinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI: Dava, TTK 537/2 maddesi uyarınca tasfiye memuru olarak atanan davalının azline ilişkin olduğu,hükümde geçici hukuki koruma konusunda özel bir düzenleme bulunmadığından, genel hükümlerin uygulanması gerektiği;davacı davalının gerekli özeni göstermediğini, şirket zararına hareket ettiğini, diğer ortak ile birlikte hareket ederek tarafsızlığını yitirdiğini ileri sürerek azline karar verilmesini ve davalının şirketi temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması yönünde tedbir talep ettiğini,HMK 389.maddesi uyarınca, davalının temsil ve ilzam yetkisinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususundayaklaşık ispatın sağlanmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEBLERİ: Davacı vekili, dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler incelendiğinde davalının şirket zararına hareket ettiğini,diğer ortak ile birlikte, şirket ve müvekkili aleyhine işlemler yaptığını, dolayısıyla HMK 389 ve 390. Maddelerinin aradığı koşullar gerçekleştiğini, bu sebepten dolayı tedbir kararı verilmesi gerekirken ara karar ile tebdir talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacının ortağı bulunduğu şirkete atanan tasfiye memurunun diğer ortakla birlikte hareket ederek kendisini ve şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek TTK 537/2 maddesi uyarınca tasfiye memurluğu görevinden azline ilişkindir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. HMK 390/3 maddesi de, tedbir talep eden tarafın dayandığı ihtiyati tedbir sebebini, türünü açıkça belirterek davanın esasına ilişkin kendisinin haklılığını yaklaşık ispat etmesi gerekmektedir. Dava dilekçesine ekli olarak , İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2020/321- 2020/305 esas sayılı dava dosyalarındaki tensip zabıtlarının birer sureti ibraz edilmiştir.Anılan tensip zabıtlarından tasfiye halinde şirket ile … şirketi tarafından dosya davacısı … aleyhine markaya ilişkin açılan davalar olduğu anlaşılmaktadır.Dava dilekçesinde azil sebebi olarak gösterilen … markası nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargıya intikal ettiği anlaşılmaktadır.Anılan bu davalar neticelendiğinde … markasının aidiyeti belirlenecektir. Davacı tarafça anılan tensip zabıtları dışında davalı tasfiye memurunun görevini yerine getirmediği,diğer ortakla birlikte hareket edip etmediği hususlarında yaklaşık ispatı sağlayacak nitelikte bir delil sunulmamıştır. Davalının azli şartlarının mevcut olup olmadığı yapılacak yargılama sonucunda belirlenecektir. Davacı hakkında markaya ilişkin olarak dava açılmış olması yaklaşık ispatın sağlandığını kabule elverişli olmayıp ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle tasfiye memurunun azli gerektiği konusunda yaklaşık ispatın bu aşamada sağlanmadığı açık olup ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararda isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/12/2022