Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/2401 E. 2023/1170 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2401
KARAR NO: 2023/1170
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2022 (Gerekçeli Karar) – 26/10/2022 (Ek Karar)
NUMARASI: 2022/580 Esas 2022/1253 Karar
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA: Ticari Şirkete Kayyım Atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/07/2023
Asıl ve birleşen davanın kabulüne ilişkin kararın, asli müdahil ile asli müdahale talep eden vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
ASIL DAVA: Davacı vekili, Çorlu Ticaret Sicilinin … sicil nosunda kayıtlı ve Çorlu Vergi Dairesinin … mükellefi olan … San. ve Tic. Ltd.Şti. (…) ve hissedarları hakkında Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında Tekirdağ 2. Sulh Ceza Mahkemesinin, 2018/3633 D. İş sayılı kararıyla … şirketine TMSF’nin kayyım atanması üzerine TMSF tarafından şirket müdürler kurulu oluşturulduğunu, anılan Müdürler kurulu kararınca, Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye nolu vekaletnamesi ile şirket vekilliğini üstlendiğini, Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen karar ile … hakkındaki TMSF kayyımlık kararının kaldırılması nedeniyle TMSF tarafından atanan müdürlerin görevleri sonlandırılarak, Çorlu Ticaret Siciline yazı yazıldığını, şirket hissedarları … ve… tarafından kendileri hakkında soruşturma başlatılmasından sonra paylarını … ve …’a devretmelerinin 7086 sayılı Kanun kapsamında Çorlu Ticaret Sicil Müdürlüğünce iptal edildiğini ve şirketin ortaklarının yeniden … ve … olduğunu; bu kişilerin yurtdışında kaçak olduklarının bilindiğini, TMSF tarafından Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen yazılarda anılan gelişmeler karşısında şirket yönetiminin kime/kimlere devredileceği konusunun açıklığa kavuşturulmasının talep edildiğini ancak Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesince bu konuda karar verilmediğini, nihayet TMSF’ye gönderilen son müzekkere ekindeki kararla, kayyım kararının kaldırılmasına karar verildiği, ek kararın itirazın reddi ile 24/05/2022 tarihinde kesinleştiği bildirildiğinden, TMSF tarafından atanan müdürler kurulu başkan ve üyelerinin bu görevlerine son verilmesine karar verildiğini, bu bildirimle birlikte şirketin organsız kaldığını, bunun üzerine TMSF İştirakler ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığınca, mahkemeye gönderilen 20/06/2022 tarihli ve 47372 sayılı yazıda aktif olarak faaliyetine devam eden şirketin zarar görmemesi için bir kayyım atanması talebinde bulunulduğunu, şirketin iştigal alanlarıyla bir anlamda kamusal hizmet ifa eden faal ve talep tarihi itibarıyla 15 çalışanı olan her hafta yerine getirmesi gereken edim ve ödemeleri olan bir şirket olduğunu, bu şirketin iş ve işlemlerinin kesintisiz devam etmesi ve herhangi bir zarara uğramaması bakımından TMSF’nin 20/06/2022 tarihli ve 47372 sayılı yazısı da dikkate alınarak tedbir mahiyetinde şirkete bir kayyım atanmasının elzem olduğunu ileri sürerek, tedbir mahiyetinde ve ivedilikle şirkete bir kayyım tayin edilmesine, sonrasında da talepte bulunan şirket işlemlerinin yerine getirilmesini teminen, kalıcı olarak kayyım tayin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Birleşen 2022/586 esas sayılı dosyada TMSF İştirakler ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığı tarafından gönderilen, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesine hitaben yazılan 28/06/2022 tarihli yazı ile; Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 12/12/2018 tarihli ve 2018/3633 Değişik İş sayılı kararıyla şirkete TMSF’nin CMK’nın 133/1. maddesi gereğince yönetim organının tüm yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkileri ile yeni yönetim görev ve yetkilerini ifa etmek üzere kayyım olarak atanmasına karar verildiğini, Müdürler Kurulu oluşturularak atamalar yapıldığını, daha sonra Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/424 Esas sayılı dosyasından gönderilen 10/06/2022 tarihli müzekkere ekindeki 03/03/2022 tarih ve 2020/194 Karar sayılı Ek Kararla şirkete ilişkin kayyım kararının kaldırılmasına karar verildiği, ek karara itirazın reddi ile 24/05/2022 tarihinde ek kararın kesinleştiği bildirildiğinden, Fon Kurulunun 16/06/2022 tarih ve 2022/276 sayılı kararıyla şirket yönetiminden el çekildiği, şirket müdürlerinin görevlerine son verildiği, bu hususun Daire Başkanlığının 16/06/2022 tarih ve E-47094 sayılı yazısıyla Çorlu Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirildiği, görevi sona eren Müdürler Kurulu tarafından davacı Kuruma gönderilen 17/06/2022 tarihli yazı gereğince şirkete kayyım atanmasınının talep edildiği ve bu talebin bu kapsamda mahkemeye iletildiği belirtilmiştir. Asli Müdahil … Vekili dilekçesinde; müvekkilinin … şirketinin %70 hissesinin maliki iken hisselerini dava dışı …’a sattığını, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ilgili KHK ile şirket hisselerinin satış öncesi malikler adına tesciline karar verildiğini, her ne kadar KHK iptal edilmiş ise de ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesinin mümkün olmadığını, şirket hisseleri üzerinde TMSF lehine verilen tedbir kararı kaldırılmış ise de gerçek hak sahiplerinin haklarının iade edilmediğini, Türk Medeni Kanunu kapsamında şirkete yönetimi için kayyum atanması istendiğini belirterek, bu kapsamda müdahale talebinin kabulüne karar verilmesini; ayrıca KHK öncesi şirket hisselerinin dava dışı …’a satışının yapıldığı da nazara alınarak şirket organlarının seçimine kadar …’un kayyım olarak atanmasına ancak mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda ise mevcut durum ve ticari sicil kayıtlarına göre %70 hisse maliki olan müvekkilinin tek başına dahi genel kurulu toplayarak tek başına karar alma hisse çoğunluğunu elinde bulundurduğu gözetilerek, müvekkilinin kayyım olarak atanmasına; mahkemenin, mevcut kayyımın görevinin sonlandırılması yönündeki talebini kabul etmemesi halinde, dava dışı …’un mağduriyetinin önüne geçmek için …’a yapılan hisse devirlerinin onaylanması ve şirket müdürünün seçilmesi gündemleri ile genel kurulun en geç 1 ay içinde toplanması için kayyıma talimat verilmesini talep etmiştir. Müdahale Talebinde Bulunan … Vekili Talep Dilekçesinde; TMSF’nin hukuka aykırı bir şekilde … Şirketi’ne kayyum olarak atanması öncesinde şirketin %90 oranında payının müvekkiline ait olduğunu, mevcut fiili durumda müvekkilinin şirket üzerinde herhangi bir hak sahipliği yokmuş gibi göründüğünü ancak TMSF’nin şirket hisselerini hukuka aykırı bir şekilde müvekkili hakkındaki ceza yargılamasının sürdüğü dönemde Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasa’nın temel kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle 2018/81 Esas, 2021/45 Karar sayılı ve 24/06/2021 tarihli kararı ile iptal ettiği 7086 sayılı Kanunun 4. maddesi dayanak yapılarak eski hissedarların üzerine geçirmesi sebebiyle böyle bir fiili durum oluştuğunu; gerek yapılan işlemin hukuka aykırı olması gerekse Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı uyarınca, şirket hisselerinin gerçek hak sahibi olan müvekkili üzerine devredilmesinin zorunlu olduğunu; kayyım atanmadan önce şirketin %90 hisse sahibi olması yine TMSF’nin yaptığı işleme dayanak gösterdiği 7086 sayılı Kanunun 4. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gibi nedenlerle, işbu davaya asli müdahale etme zorunluluğu doğduğunu ileri sürerek, asli müdahale talebinin kabulüne, şirket hisselerinin müvekkili adına tesciline, bunun kabul edilmemesi durumunda müvekkilinin şirkete kayyım olarak atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, Şirkete tedbiren kayyım atanması talebi hakkında; şirket tüzel kişiliği tarafından hasımsız olarak açılan asıl davada; 05/07/2022 tarihli ara kararı ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, serbest muhasebeci mali müşavir …’in dava konusu olan şirketi davada temsil etmesi ve ayrıca kayyım olarak şirketi yönetmesi ve işlerini yürütmesi için şirkete yönetim kayyımı olarak tedbiren atanmasına; Asıl ve birleşen davada davanın esası hakkında; davacı şirketin yönetim organlarından biri olan müdürlerinin TMSF Fon Kurulunun 16/06/2022 tarih ve 2022/276 sayılı kararıyla, … Şirketi Müdürler Kurulunun fon tarafından oluşturulmasının sonlandırılarak bu şirkete fon kurulunun muhtelif kararlarıyla atanan müdürler kurulu başkan ve üyelerinin görevlerine son verildiği, bu kapsamda da dava konusu davacı şirketin yönetim organı olan müdürünün bulunmadığı, bu yüzden şirketin faaliyetlerini sürdüremeyeceği, gerekli organlarından yoksun kalmış ve kalacak olması da dikkate alındığında yönetim kayyımı atanması şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile Çorlu Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 9609 sicil numarasında kayıtlı şirkete 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 427/4. maddesi gereğince yeni bir temsilci seçilinceye kadar şirketi yönetmek üzere …’in yönetim kayyımı olarak atanmasına, münferit imzayla şirket yöneticilerinin tüm yetkilerini kullanmak üzere yetkilendirilmesine ve kararın Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına; …’un asli müdahale talebi hakkında; 20/09/2022 tarihli celsenin ara kararıyla ticaret sicil kayıtlarında …’un şirket ortağı olmadığı, TMSF tarafından yapılan idari işlemlerin işbu dava dosyasında tartışılamayacağı ve bu hususların idare ve idari yargı nezdinde çözülebileceği gerekçesiyle, asli müdahale talebinin reddine; …’in asli müdahale talebi hakkında; 20/09/2022 tarihli celsenin ara kararıyla …’in asli müdahale talebinin kabulüne karar verilerek yargılamaya devam edilmiş; gerekçeli kararda ayrıca asli müdahilin diğer talepleri hakkında şirketteki hisselerin tamamına sahip olmadığı, diğer ortağın haklarının korunabilmesi için kayyım tarafından talep edilmesi halinde veya TTK’nın 410., 411. ve 412. maddeleri kapsamında genel kurul yapılarak yönetim kurulunun şirket ortakları tarafından oluşturulabileceği ve şirketin organsız kalmaması amacıyla tedbiren konusunda uzman kayyım atandığı ve şirket ortağının her zaman kayyımdan genel kurulu toplamasını isteyebileceği ile bu hususta açılmış bir dava olmadığı dikkate alınarak, kayyım atanma ve genel kurulun toplanması taleplerinin reddine;karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEBLERİ: 1) Asli Müdahil … vekili istinaf dilekçesinde; işbu davanın açıldığı tarihte TMSF tarafından yürütülen kayyımlık görevinin Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesinin ek kararıyla kaldırılmış olduğunu, şirketin ortaklarının … ve …’in olduklarını ve şirketin müdür organının eksik olduğunu, TMSF’nin de kayyım atanması talebini ilk derece mahkemesine ilettiğini ancak sonrasında şirkette %70 hissedar olan müvekkilinin asli müdahale talebinde bulunulduğu ve bu talebin de kabul edildiğini, bu durumda mahkemece TMK m.427/4 uyarınca kayyım tayini kararı verilmeden evvel müvekkile eksikliğin giderilmesini sağlama imkanı bulunup bulunmadığının sorulması gerektiğini, zira müvekkilinin hisse oranı itibariyle genel kurulda tek başına müdür atama imkanının bulunduğunu, kendisine kayyım olup olmama hususunun sorulması gerektiğini, mahkemece %30 hisseye sahip diğer ortak …’in haklarının korunması gerekçesiyle müvekkilinin kayyım olarak atanmadığı gerekçe olarak belirtilmiş ise de, diğer ortağın böyle bir talebi bulunmadığını, bu hususun taleple bağlılık ilkesinin dışına çıktığını, ticaret şirketlerinde esas olan özden yönetimin olduğunu ve mahkemenin bu kararının şirkete zarar verdiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 2) Asli müdahale talebi reddedilen … vekili istinaf dilekçesinde; TMSF hukuka uygun olmayan şekilde şirkete kayyım olarak atanmasıdan önce müvekkilinin şirkette %90 oranında hissedar olduğunu, Anayasa Mahkemesi kararıyla 7086 sayılı Kanunun 4. maddesine istinaden müvekkilinin hissesinin önceki hissedarlara geçmesi sebebiyle müvekkilinin hissedar olarak görünmediğini, zira ticaret sicil kayıtlarında KHK ile re’sen tescil yapılmışsa da ilgili döneme ait ekte sunduğu ticaret sicil gazetesi içeriğinden de iradi tescillerde asıl hak sahibinin müvekkili olduğunu, mahkemece her ne kadar bu hususun mevcut davada değerlendirilemeyeceği ileri sürülmüşse de hukuken Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının ilişkili derdest davalarda uygulanmasının zorunlu olduğunu, ticaret sicilinde şirketin %70 hissedarı görünen …’in hür iradesiyle hisselerini …’a sattığını beyan ettiğini, şirket hisseleri üzerinde TMSF lehine verilen tedbir kararı kaldırılmış ise de gerçek hak sahiplerinin hakları iade edilmediğini, müvekkilinin asli müdahillik talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, TMSF tarafından atanan müdürler kurulunun görevi sona erdiğii ve şirketi temsil yetkileri bulunmadığından işbu davayı açma hakkı bulunmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Asli Müdahale Talebi Reddedilen …’un İstinaf Talebi Hakkındaki Mahkeme Ek Kararı: Mahkemece 26/10/2022 tarihli ek karar ile; …’un ticaret sicil kayıtlarına göre şirket ortağı olmadığı anlaşıldığından asli müdahale talebinin reddine karar verilmiş olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Ek Kararın İstinafı: Asli müdahale talep eden … vekili, şirket hisselerine el konulmadan önce müvekkilinin %90 oranında şirket hissedarı olduğundan ek kararın müvekkilinin mülkiyet hakkını etkilediğini ileri sürerek, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve akabinde istinaf dilekçesi kapsamında inceleme yapılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı şirket tüzel kişiliği vekili tarafından hasımsız olarak açılan davada organ boşluğu bulunduğu iddiasıyla kayyım atanması talep edilmiştir. Kronolojik sıralamaya göre, Ticaret Sicil kayıtlarının incelenmesinde, şirketin %30 payının halen FETÖ/PDY örgütüne üye olmak suçundan hakkında açılan davanın devam ettiği belirlenen …; %70 oranında hissedarının da asli müdahil olarak kabul edilen eşi … olduğu, şirket ortağı … hakkında Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/11153 soruşturma sayılı dosyasında yürütülen soruşturma sonunda üzerine atılı “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” suçundan iddianame tanzim edilerek, Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2022/41 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, yine adı geçenin aynı mahkemenin 2018/113 Esas sayılı dosyasında yakalama emrinin bulunduğu ve yurt dışında olduğu bilgisine yer verildiği anlaşılmaktadır. Diğer eski %70 hisseli ortak ise diğer ortağın eşi … olup, hakkında yürütülen soruşturma sonunda; Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/4107 Soruşturma sayılı dosyasında üzerine atılı “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” suçundan takipsizlik kararı verildiği dosyadaki karar örneğinden ve hakkında başkaca yürütülen soruşturma bulunmadığı dosyaya gönderilen Tekirdağ C. Başsavcılığının cevabi yazısından anlaşılmaktadır. Tekirdağ C. Başsavcılığının 2019/949 soruşturma no, 2019/5825 esas no, … nolu iddianamede; müştekinin Hazine adına Tekirdağ Defterdarlığı, malen sorumlunun … şirketi olduğu, şüphelilerin … ve … oldukları, suç tarihinin 14/12/2015 olduğu, iddianamede Tekirdağ C. Başsavcılığının … nolu soruşturma kapsamında Mussan İplik şirketi ve … şirketinin sahibi … hakkında FETÖ Terör örgütüne bağlı olduğu, … şirketinin örgüte yardım ettiği ihbarları bulunduğu, soruşturmaya 2017/7317 numaralı dosyada birleştirilerek devam edildiği, her iki şirkete Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2018/3633 Değişik İş sayılı 12/12/2018 tarihli kararıyla davacı şirkete TMSF’nin kayyım olarak atandığı, Fon Kurulunun muhtelif kararlarıyla şirketin müdürler kurulu oluşturularak üyeliklerine atamaların yapıldığı, ilk atama tarihi olan 13/12/2018 tarihi itibariyle şirketin müdürler kurulu …, …, …, … ve …’den oluştuğu, daha sonra Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/424 Ceza sayılı dosyasından gönderilen 10/06/2022 tarihli müzekkereyle ve Mahkemenin 2019/424 Esas nolu dosyasından gönderilen 2020/194 Karar sayılı ve 03/03/2022 tarihli ek kararla … şirketine ilişkin kayyım kararının kaldırılmasına karar verildiği ve ek kararın itirazın reddi ile 24/05/2022 tarihinde kesinleştiği bildirildiğinden, Fon Kurulunun 16/06/2022 tarih ve 2022/276 sayılı kararıyla şirketin Müdürler Kurulunun Fon tarafından oluşturulmasının sonlandırılarak, bu şirkete Fon Kurulunun muhtelif kararlarıyla atanan müdürler kurulunun görevlerine son verildiği, halihazırda şirketin yönetim organının bulunmadığı, bu sebeple tedbiren kayyım atanmasının şirketin faaliyetlerinin sürdürülebilmesi, telafisi imkansız zararların engellenebilmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi yerinde bulunmuştur. Tedbir kararıyla atanmış olan kayyımın, davayı da takip etmesi gerekmektedir. … şirketinin malen sorumlu olarak yargılandığı Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/424 Esas ve 2020/194 Karar sayılı dosyasında, şirketin mali kaynaklarının terör örgütüne aktarıldığı yolunda bir bulguya rastlanılmamış ayrıca şirketi devir alan … ve …’un muvazaalı olarak devir aldıklarına ilişkin bir delil bulunamamış, şirkete kayyım atanması kararı bu nedenle kaldırılmış, yargılamada şüpheli sıfatını haiz olan asli müdahale talebinde bulunan …’un (ve diğer sanığın) atılı bulunan suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle CMK m.223/2-e hükmü gereğince beraatine karar verilmiştir. Gelinen noktada kesinleşen Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kesinleşen beraat kararı içeriğine göre, gerek … gerekse …’un şirketi devir almakta ve devir aldıktan sonra FETÖ örgütüne kaynak aktarımı yapmadığı belirlenmiştir. … hakkında soruşturma başladıktan sonra 2018 yılında şirkete kayyım atandığı ve şirketi, FETÖ ile irtibatlı kişilerden devir aldığı ileri sürülen …’un atılı suçtan beraat kararı ile birlikte şirkete kayyım atanması kararı kaldırılmakla, TMSF’nin kayyım kararıyla birlikte yönetimin TMSF tarafından atanan kişilerle sürdürülmesine karşın, TMSF’nin de yönetim yetkisi kalmadığından şirket organsız kalmış durumdadır. Dosyaya kayyım tarafından sunulan 19/09/2022 havale tarihli raporda; davacı şirkette merkez adreslerinde 14 çalışanı ile birlikte kesintisiz olarak çalışmaya devam edildiği, SGK, vergi ve kamu kurumlarına ödemelerin zamanında ve eksiksiz olarak yapıldığı, şirketin 31/03/2022 tarih itibariyle işletmenin devamlılığı esasına göre kaydi değerlerle özvarlık tutarının 2.760.184,65-TL, 30/06/2022 tarihi itibariyle 3.579.807,12-TL olduğu, söz konusu dönemlerde şirketin borca batık durumda olmadığı, özvarlık tutarının %29,69 oranında ilk üç aya göre artış gösterdiğinin tespit edildiği, son 6 aylık dönemde gerçekleşen verilere göre; brüt kârın net satışlara oranının ortalama %47,26, faaliyet kârının net satışlara oranının %41,17, faaliyet giderlerinin net satışlara oranının %6,09, finansman giderlerinin net satışlara oranının %0,02, dönem net kârının net satışlara oranının %45,31 olarak gerçekleştiği ve davacı firmanın ilk 3 ayına göre yaklaşık %19 oranında brüt kârlılık oranında artış bulunduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince; üzerinde durulmayan Anayasa Mahkemesinin 2018/81 Esas , 2021/45 Karar sayılı ve 24/6/2021 tarihli (RG Tarih: 26/1/2022 – RG Sayı: 31731) kararıyla “6/2/2018 tarihli ve 7086 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun hakkında açılan iptal davasında;….F. Kanun’un 4. Maddesinin İncelenmesi 1. Anlam ve Kapsam 348. Kural, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı CMK’nun 133. maddesi uyarınca kayyım atanan şirketlerde, ceza soruşturmasının başladığı tarihten maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar ortaklık pay ve haklarına ilişkin olarak şirket ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik işlemlerinin muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılacağını ve ticaret sicilinden resen terkin edileceğini hükme bağlamaktadır. 349. Kuralın yer aldığı 7086 sayılı Kanun ilk kez 686 sayılı KHK olarak düzenlenmiş ve söz konusu KHK 7/2/2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 7086 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi ise 8/3/2018’dir. Dolayısıyla kuralda geçen “maddenin yürürlüğe girdiği tarih”in 8/3/2018 olduğu anlaşılmaktadır. 350. Şirket yönetimi için kayyım tayini, 5271 Kanun’un 133. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkemenin, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabileceği, atama kararında yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığının veya yönetim organının yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiğinin açıkça belirtileceği, kayyım tayinine ilişkin kararın, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunacağı belirtilmiştir. Fıkrada geçen şirket kavramının, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre kurulan adi ortaklıklar ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen kolektif, komandit, anonim, limited veya kooperatif şirketlerini kapsadığı anlaşılmaktadır. 351. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra daha yoğun olmakla birlikte darbe girişiminden önceki tarihlerden başlamak üzere FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesi gereği mahkemeler tarafından bazı şirketlerin yönetimine kayyım atanmasına karar verilmiştir. 352. 15/8/2016 tarihli ve 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK’nın 19. ve 20. maddeleriyle terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesi uyarınca mahkemeler tarafından kayyım atanan ya da atanacak şirketlerdeki kayyımlık görev ve yetkilerinin (TMSF)na devredileceği belirtilmiş; söz konusu şirket ve varlıkların satış ve tasfiyesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Anılan KHK 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Kanunile kanunlaşmıştır. 353. Olağanüstü hâl sürecinde yayımlanan ve kanunlaşan farklı KHK’lar ile, kayyımlık görevi TMSF’ye devredilen veya kayyım olarak TMSF’nin atandığı şirketler ve varlıklarla ilgili ek düzenlemeler yapılmış, yetkili hakim veya mahkemeler tarafından FETÖ/PDY’ye aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan gerçek ve tüzel kişilerin yüzde elliden daha az ortaklık payı olduğu şirketlerde, bu payların yönetimi ve temsili amacıyla TMSF’nin hisse/pay kayyımı (kısmi kayyımlık) olarak atanabileceği, gerçek kişilerin şahsi mal varlıkları için de TMSF’nin kayyım olarak görevlendirilebileceğine ilişkin hükümler ihdas edilmiştir. 354. Dava konusu kuralda öngörülen tedbirin uygulanması için; şirketin yönetimini elinde bulunduran hâkim ortaklar hakkında bir ceza soruşturmasının yürütülmesi, şirkete 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesi gereği kayyım tayin edilmesi, ceza soruşturmasının başladığı tarih ile kuralın yürürlüğe girdiği tarihler arasında şirket ortaklarının (soruşturmaya maruz kalmayan şirket ortağı da dâhil) pay ve haklarına ilişkin üçüncü kişilere devir ve temlik yapılması gerekmektedir. 355. Şirketlerde ortaklık pay veya pay senetlerinin devri ile ilgili olarak mevzuatta farklı koşullar öngörülmüştür. Söz konusu düzenlemelerde ciro, zilyetliğin devri ve pay defterine kayıt, alacağın temliki, noterde hisse devri sözleşmesi ve şirket tarafından hisse devrinin kabulü, devir beyanının yönetim kurulu ve ortaklar kurulu tarafından kabulü gibi usuller, hisselerin devrinde kurucu unsur olarak belirlenmiştir. 356. Kuralda, olağanüstü hâlin ilan edildiği 21/7/2016 tarihinden önceki devir ve temliklerin de muvazaalı kabul edilerek tedbir kapsamına alındığı anlaşılmaktadır. Nitekim olağanüstü hâl sürecinde söz konusu işleme tabi tutulan toplam 798 şirketin bir kısmına olağanüstü hâlden önce soruşturma başlatılarak kayyım ataması gerçekleştirilmiştir. …… 361. Bunun yanında Yargıtay özellikle resmî sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde de 6098 sayılı Kanun’un 19. maddesinin uygulanabileceğini (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, E.2014/20311, K. 2017/4877, 3/10/2017), şirket hisse devirlerinde muvazaa iddiasının dinlenilmesinde şirketin ticaret sicilindeki tüm kayıtlarının getirtilmesi, hisselerin yazılı bir pay devri ile mi yoksa başka bir şekilde mi intikal ettiği hususlarında ayrıca araştırma yapılması ve buna göre muvazaa iddiasının ne şekilde ispat edileceğinin belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştir.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E.2014/17754, K.2015/12494, 24/11/2015).362. Dava konusu kuralda, belirli şartların gerçekleşmesi hâlinde ortaklık pay ve haklarının devir işlemlerinin muvazaalı olduğu yönünde karine öngörüldüğü anlaşılmaktadır. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, kanuni bir karineye dayanan tarafın, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında olduğu, kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı tarafın, kanuni karinenin aksini ispat edebileceği hüküm altına alınmıştır. …..364. Yapılan açıklamalara göre kural kapsamında, kayyım atanan şirketlerin hâkim ortakları hakkında ceza soruşturmasının başlatılması hâlinde bu tarihten, kuralın yürürlüğe girdiği tarihe kadar şirket ortaklarının şirketteki pay ve haklarına ilişkin yaptıkları devir ve temlikler muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılmaktadır. Anılan şartların gerçekleşmesi işlemin muvazaalı olduğu sonucuna ulaşılması için yeterlidir. Dolayısıyla söz konusu şartların gerçekleşmesi hâlinde işlemin muvazaalı olmadığının iddia ve ispat edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Kişiler ancak karineye ulaşmayı sağlayan olgular yani kuralda öngörülen şartların gerçekleşmediğini (devir ve temlikin belirtilen tarihler arasında yapılmadığı gibi vs.) ispat etmek suretiyle işlemin kanun kapsamında olmadığını ileri sürebileceklerdir. Bu açıdan kuralda öngörülen karinenin kesin bir kanuni karine olduğu açıktır.2. İptal Talebinin Gerekçesi 365. Dava dilekçesinde özetle; kuralla geçmişte yapılmış bazı devir işlemlerinin herhangi bir soruşturma ya da incelemeye tabi tutulmadan muvazaalı sayılarak geçersiz sayıldığı, üçüncü kişilerin malvarlığına yapılan müdahaleyi haklı kılacak herhangi bir kamu yararının bulunmadığı, bir işlemin muvazaalı olup olmadığının tespitinin yargılamayı gerektirdiği, dolayısıyla yargısal bir inceleme sonucu verilecek kararla tespit edilmesi gereken muvazaanın doğrudan yasal düzenlemeye konu edilmesinin fonksiyon gaspı anlamına geldiği, kuralda aksinin ispatı mümkün olmayan kanuni bir karine ile üçüncü kişilerin mal varlığına el konulmasının Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine aykırı olduğu, genel müsadere şeklinde hiçbir gerekçe gösterilmeden tüm pay devirlerinin geçersiz sayılarak üçüncü kişilerin pay ve haklarına el konulmasının mülkiyet hakkını zedelediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 9., 35. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. …. 367. Kuralda, 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesi gereği kayyım atanan şirketlerde ortaklık pay ve haklarına ilişkin olarak soruşturmanın başladığı tarihten, kuralın yürürlüğe girdiği tarihe kadarki süreçte yapılan devir ve temliklerin muvazaalı kabul edilerek iptal edileceği hükme bağlanmıştır. 368. Kuralda geçen “soruşturmanın başladığı tarih” ibaresi kayyım atanan her bir şirket için farklı tarihleri gündeme getirmektedir. Kuralın uygulamaya gireceği tarih net bir şekilde ifade edilmediğinden olağanüstü hâlin yürürlüğe girdiği 21/7/2016 tarihinden önceki dönemde kayyım atanan şirketler hakkında da uygulanmasına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla kural, olağanüstü hâlin ilanına neden olan tehdit ve tehlikelerin bertaraf edilmesine yönelik olmasına rağmen olağanüstü hâl süresinin öncesini kapsayacak şekilde uygulanma imkânına sahiptir. Başka bir ifadeyle kural olağanüstü hâl süresiyle sınırlı bir düzenleme öngörmemektedir. Bu nedenle kurala ilişkin incelemenin Anayasa’nın olağan dönem kuralları yönünden öngördüğü denetim rejimine göre yapılması gerekir…. 370. Kuralla, 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesi gereği kayyım atanan şirketlerde ceza soruşturmasının başladığı tarih ile kuralın yürürlüğe girdiği tarihler arasında hukuk düzeninin öngördüğü şekilde şirket ortaklık pay ve hakkı elde eden kişilerin devir ve temliklerinin geçersiz sayılarak iptal edilmesi, Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkını sınırlandırdığı gibi hukuk düzeninin öngördüğü şekilde geçerli olarak yapılan devir ve temliklerin temelinde yatan işlemlerin (hisse devir sözleşmesi, alacağın temliki vs.) geçersiz sayılması suretiyle Anayasa’nın 48. maddesinde güvence altına alınan sözleşme özgürlüğü de sınırlandırılmaktadır. 371. Mülkiyet hakkı ve sözleşme özgürlüğüne sınırlama getirilirken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Anayasa’nın anılan maddesi uyarınca temel haklara sınırlama getiren düzenlemelerin, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir….373. Kuralla, kayyım atanan şirketlerde ceza soruşturmasının başladığı tarihten 8/3/2018 tarihine kadarki süreçte şirket ortaklarının pay ve haklarına ilişkin üçüncü kişilerle yaptıkları devir ve temlikler muvazaalı kabul edilerek iptal edilmekte ve resen ticaret sicilinden terkin edilmektedir. Kural, yapıldığı dönemde yürürlükteki hukuk kurallarına göre geçerli olarak varlık kazanmış ve tamamlanmış hukuki işlemlere doğrudan müdahale ederek bu işlemlerin geçerliliğini ortadan kaldırmaktadır.-….374. Kural kapsamındaki devir ve temlikler (sözleşmeler), aksinin iddia ve ispat edilmesi mümkün olmayan kanuni bir karine oluşturulmak suretiyle geçersiz hale getirilmektedir. Başka bir ifadeyle kayyım atanan şirketlerde ortaklık pay ve hakkını devralan iyiniyetli üçüncü kişilerin kuralla getirilen kanuni karinenin aksini yani işlemin muvazaalı olmadığını iddia ve ispat etme imkânları bulunmamaktadır. Bu yönüyle kuralın ihdas amacına uygun kullanılmasını sağlayacak ve bu konudaki keyfîlikleri önleyecek yasal güvencelerin temin edilmediği anlaşılmaktadır. 375. Buna göre hukuki ilişkinin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte olan kanun hükümlerine uygun olarak kazanılan şirket ortaklık pay ve hakkının aksinin iddia ve ispat edilmesi mümkün olmayan kanuni bir karineyle muvazaalı olduğu kabul edilerek ortadan kaldırılmasını öngören kural, kişilere aşırı bir külfet yükleyerek mülkiyet hakkı ve sözleşme özgürlüğüne orantısız ve dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama getirmektedir. 376. Bu çerçevede kuralın olağan dönemde Anayasa’ya aykırı olduğu yönünde yapılan tespit, kuralların olağanüstü dönemde Anayasa’ya aykırı olup olmadığı hususunda herhangi bir değerlendirmeyi kapsamamaktadır. C. 4. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince kararın resmi gazetede yayınlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine ,” karar verilmiştir. … şirketinin eski ortakları, … ve …hakkında başlatılan ceza soruşturmasından sonra şirkete TMSF’nin kayyım atandığı, Anayasa Mahkemesince; “Kayyım atanan şirketlerde ceza soruşturmasının başladığı tarihten 8/3/2018 tarihine kadarki süreçte şirket ortaklarının pay ve haklarına ilişkin üçüncü kişilerle yaptıkları devir ve temlikler muvazaalı kabul edilerek iptal edilmekte ve resen ticaret sicilinden terkin edilmektedir. Kural, yapıldığı dönemde yürürlükteki hukuk kurallarına göre geçerli olarak varlık kazanmış ve tamamlanmış hukuki işlemlere doğrudan müdahale ederek bu işlemlerin geçerliliğini ortadan kaldırmaktadır” tespiti yapılan KHK ile Çorlu Ticaret Sicilinden devir işlemlerinin terkin edildiği, asli müdahale talep edene yapılan pay devrinin muvazaalı addedilerek terkininden evvel gerçekte tüm bu işlemlerin nedeni olan ve kanuna uygun şekilde paylarını devrettiği belirlenen eski ortaklar olan … ve …’e intikal ettiği; tüm bu işlemler neticesinde, geçerli şekilde pay devir eden ortakların ticaret sicilinde ortak olarak göründüğü, ticaret sicil kaydında yapılan terkin işlemin eski hale iadesinin ne şekilde yapılacağının işbu davanın konusunu teşkil etmediği, kanuna uygun şekilde pay devir sözleşmesi ile pay devir alan hissedarların ticaret sicil kayıtlarında yapılacak düzeltme işlemlerine kadar şirkete kayyım atanmasının gerekliliği açıktır. İlk derece mahkemesinin, bu yöne ilişkin tespitinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Asıl davada; organ boşluğu nedeniyle şirket tüzel kişiliğine TMSF tarafından atanan yöneticiler tarafından verilen vekaletname ile dava açılarak şirketin organ boşluğunun giderilmesi mahkemeden istenilmiştir. TMSF’nin atadığı müdürlerin görevleri sona erse de; şirkette devamlılık esas olduğundan işbu davayı açan vekilin vekaletnamesinin geçerli olduğu sonucuna varılmıştır. Organ boşluğunun ihtiyati tedbir yoluyla giderilmesinin gerekli ve isabetli bulunduğu ve kayyım kararı kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir kararının devamı gerekmektedir. Birleşen davada ise; TMSF İştirakler ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığı tarafından, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesine hitaben yazılan 28/06/2022 tarihli yazı, TMSF görüşü olup, yazı tarihi itibariyle TMSF’nin yönetim yetkisine son verildiği ve yazının kapsamının süreci özetleyip faal bir şirketin yönetimsiz kalması tehlikesine işaret edildiği, yazının dava dilekçesi olarak kabul edilerek ayrı bir esasa alınarak TMSF’nin davada taraf haline getirildiği; TMSF’nin davada taraf olduğu bir an için kabul edilse dahi davanın usulen takip edilmediği gözetilmeden birleşen davanın kabulüne karar verilmesi yerinde bulunmamıştır. Birleşen dava usulen açılmadığından, asli müdahil ve asli müdahale talep edenin birleşen davaya yönelik istinaf nedeni yerinde bulunmuştur. Kesinleşen Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla TMSF’nin yönetim yetkisi kaldırılmadan önce, şirketin önceki hissedarları tarafından hisse devredilen …’un şirket ortağı olmadığı gerekçesiyle asli müdahale talebi reddedilmiştir. Söz konusu Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/424 Esas ve 2020/194 Karar sayılı dosyasında verilen ve kesinleşen gerekçeli kararda “şüpheli şirket payını devir alan … ve mali yönden şirketin detaylarıyla incelenerek devir işleminin muvazaalı olmadığı, gerek şüphelilerin gerekse şirketin örgütle bağlantısı olmadığı” belirtilmiş iken, söz konusu mahkemenin devir alanların şirketin ortağı olmadığına dair verdiği 03/03/2022 tarihli ek karar çelişki teşkil ettiği gibi, şirket ortağının kim olduğu da Ağır Ceza mahkemesince belirlenemeyecektir. 6100 sayılı HMK’nın 65. maddesi “ ( 1 ) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. ( 2 ) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” hükmünü içermektedir. Bu durumda mahkemece, HMK’nın 65. maddesi uyarınca asli müdahale yoluyla açılmış davanın varlığı kabul edilip, husumetin organsız kalan şirkete yöneltilerek, tarafların delillerin bu kapsamda toplanması ve değerlendirilmesi gerekirken, asli müdahale talep eden …’un müdahale talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Şirket nedeniyle yaşanılan hukuki süreç, yukarıda özetlenmiş olup, hukuki sürecin tahlili TMSF’nin işlemlerinin denetlenmesi anlamına gelmemektedir. Zira bizzat TMSF makamı, şirketin organsız kaldığını ve şirkete kayyım atanması gerektiğini Asliye Ticaret Mahkemesine bildirmiştir. Kayyım yargılaması sırasında hisselerini devrettiğini bildiren …ile … arasındaki olası uyuşmazlık da bu davanın konusunu teşkil etmemektedir. Eldeki dava, sicil kayıtlarında yapılan idare tarafından yapılan terkin işlemi nedeniyle şirketin kanuna uygun şekilde pay devri alanların yerine payını devir eden eski ortaklar kayıtlı göründüğünden; yaşanan hukuki belirsizlik kapsamında genel kurul yapılması mümkün olmadığından şirketin organsız kalması nedeniyle yönetiminin sağlanmasıdır. Ticaret şirketleri, şirket paydaşları tarafından seçilecek müdürler tarafından temsil olunurlar. Olası kâr ve zarar, şirket ortaklarınındır. Şirketler, mahkemeler tarafından kayyımlar aracılığıyla yönetilemezler. Mahkemeler, organsız kalma hallerinde şirketi hak sahiplerinin menfaatine en uygun şekilde idaresini sağlayacak şekilde tedbirleri almakla ve çözümleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bu kapsamda ilk derece mahkemesince, Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kesinleştiği bildirilen 03/03/2022 tarihli ek kararı nedeniyle, şirket ortağı olmadığından bahisle …’un asli müdahale talebinin reddi doğru bulunmamıştır. Asli müdahil … vekilinin ilgili dosyaya sunduğu, 10/05/2023 tarihli dilekçesindeki ticaret sicil kayıtlarının düzeltilmesi talebi hakkında ayrı bir dava olduğu ve o davada verilen kararın da halen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2023/420 Esasında istinaf incelemesinde olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle; istinaf nedenleri yerinde görülen asli müdahil … ile asli müdahale talep eden …’un taleplerinin ayrı bir dava olduğu kabul edilerek yargı harçlarının tamamlanması, taraf teşkilinin (şirkete ihtiyati tedbir kararıyla atanan kayyıma tebliğ sağlanarak) sağlanması ve delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmek üzere, istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılarak yeniden görülmek üzere dava dosyasının kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asli müdahil ile asli müdahale talep eden vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/580 Esas 2022/1253 Karar sayılı ve 20/09/2022 tarihli kararın HMK m.353(1)a-4-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” İstinaf yoluna başvuran asli müdahil ve asli müdahale talep eden tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının (asli müdahil 80,70-TL, asli müdahale talep eden 161,40-TL) istek halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/07/2023