Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/237 E. 2022/916 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/237
KARAR NO: 2022/916
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/11/2021
NUMARASI: 2020/481 Esas – 2021/904 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/06/2022
Davanın usulden reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalının iki ortak ile anonim şirket kurduğunu ve yatırımcı arayışına girdiğini, yatırımcıların şirketin kuruluş amacına yönelik olması şartı ile yatırım yaptıklarını ancak, davalının sermayeyi başka amaçlarla kullandığını, Hamburg Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09/04/2013 tarihli ve 620 KLs 1/11 ve 5500 Js 24/06 (5550) sayılı kararı ile davalı aleyhine dolandırıcılık suçundan 5 yıllık mahkumiyet kararı verildiğini, davalının yatırımcıları bu şekilde dolandırdığının mahkumiyet kararıyla sabit olduğunu, şirkete para yatıranlar arasında müvekkili davacının da bulunduğunu, davalı hakkında Almanya Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 15/07/2008 tarihinde 12.40’da tüketici iflası açıldığını, akabinde alacaklıların alacaklarını iflas masasına yazdırdıklarını, müvekkilinin alacağını zamanında 01/09/2008 tarihinde iflas masasına yazdırdığını, sonuç itibariyle müvekkilinin davalıdan 25.806,54 euro alacağı bulunduğunu, davalının Almanya’daki iflas tasfiyesinde kötü niyetli olarak Muğla-Bodrum-…’de … ada, … parselde bulunan 1.781,54 m²’lik taşınmaz malvarlığını beyan etmediğini, Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi’nin iflas mahkemesi olarak verdiği 18/03/2015 tarihli yazısı ve ekindeki alacaklı ile borçluyu gösteren tablonun İİK.’nun 68. maddesi kapsamında bir belge olduğunu, alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili davalının Berlin-Almanya’da ikamet eden bir “gerçek kişi” olduğunu, davacının da Almanya’da yaşayan ve dava dışı …’den alacaklı olduğunu iddia eden bir “gerçek kişi” olduğunu, dava dışı …’nin de Almanya’da faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesi kararında davacının …, davalının ise … olduğunun açıkça anlaşıldığını, davalı müvekkilinin …’nin yetkilisi olduğunu, bu nedenle davada iddia edilen ticari ilişkide şahsen (aslen) sorumlu olmasının mümkün olmadığını, ticari ilişkide taraf olmayan müvekkiline karşı husumet yöneltilemeyeceğini, mahkemenin yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri olan Berlin Mahkemeleri olduğunu, alacağın 2005 yılına ait bir ticari ilişkiden kaynaklandığını, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının tanıma ve tenfiz gibi hukuki başvuru hakkı varken Türkiye’de yeniden dava açmasının kötü niyetli olduğunu, davacının dava ile ilgisi bulunmayan Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin belgeleri dışında başka bir belge de sunmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ: Mahkemece, 22/01/2020 tarih, 2019/219 Esas – 2020/51 Karar sayılı kararıyla milletlerarası yetkisizlik yönünden davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davacı tarafça istinaf edilmiştir. Dairemizin 01/09/2020 tarih ve 2020/822 Esas – 711 Karar Sayılı kararıyla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yetkisizlik kararının kaldırılmasına, tarafların delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın 6545 sayılı yasanın 45.maddesi ile değişik 5235 sayılı kanunun 5.maddesi gereği heyetçe bakılmak üzere kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Mahkemece; davacı tarafça iddia olunan dava konusu paranın, davalının ortağı ve yöneticisi olduğunu dava dışı … şirketine Almanya’da verildiğini, yine tarafların yerleşim yeri adreslerinin Almanya olduğunu, şirket merkezinin de Almanya’da bulunduğunu; davalının Türkiye’de bulunan taşınmazını iflas kararının verildiği Almanya’daki iflas masasına bildirmemesi yönünde gerçekleşen haksız fiilin işlendiği yerin ve zararın meydana geldiği yerin Almanya olduğunu; bu nedenlerle, haksız fiil hükümlerine dayalı davacı taraf talepleri bakımından uygulanacak hukukun Alman Hukuku olduğunu; davacı taraf bakiye iflas alacağına talebine konu iflas sürecinin etkileri ve sonuçlarının Almanya’da doğduğunu, iflas kararının Türkiye’de tanınmadıkça hüküm ve sonuç doğurmayacağını; diğer yandan MÖHUK 2.md gereğince tarafların TTK ve TBK’na dayalı iddia ve taleplerinin eldeki davada dinlenemeyeceğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; eldeki uyuşmazlığa bakma, delilleri tartışma, değerlendirme ve çözüme kavuşturma konusunda mahkemenin hak ve yetkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 114. ve 115.maddeleri gereğince yargı hakkı dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; Yerel Mahkemenin gerekçesi hükümle sebep sonuç ilişkisinin kurulmasını sağlayacak yeterlilikte, açık, anlaşılabilir olmadığını, yerel mahkemece maddi olaylar, deliller özellikle de kesinleşmiş iflas tablosu ve hukuki olgular irdelenmeksizin, emsal bilirkişi raporu ve hukuki mütalaaya değinilmeksizin, MÖHUK-TTK konusunda uzman akademisyen bilirkişiler tarafından Alman Hukuku ve TTK 553.md. kapsamında yapılan değerlendirmeler ve dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna karşı itirazların dikkate alınmadan, değerlendirilmeden müvekkilinin hak arama hürriyetini kısıtlama sonucunu doğuracak ve adalet duygusunu zedeleyecek şekilde karar verildiğini, yerel mahkeme ihtilafın çözümünde hukuki sebebi yanlış belirlediğini, Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi (iflas mahkemesi) tarafından düzenlenen 67a ın 237/08 esas no.lu iflas tablosu uluslararası geçerli, İİK 68 kapsamında resmi bir belge olduğunu, bu sebeplerden dolayı kararın kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Uluslararası karakterli özel hukuk davalarında halli gereken ilk sorun davada ülke mahkemelerinin yetkili olup olmadığını belirlemektir. Devletler genel olarak ,sahip olduğu hukuk geleneğine veya menfaatler durumuna bağlı olarak ,yabancı unsurlu davalarda mahkemelerinin yetkisini kullanabilmesi için ,dava veya davanın tarafları ile ülke ülke arasında şahsi veya coğrafi anlamda bir irtibatın olmasını aramaktadır.Bu irtibata sahip işlem veya davalar bakımından ülke mahkemeleri milletlerarası yetkiye sahip sayılmakta ,böyle bir irtibatın bulunmadığı durumlarda ,yetkisiz sayılmaktadır.Mukayeseli Milletlerarası Usul hukukunda ;tarafların veya taraflardan birinin ülke vatandaşı olması ya da ülkede ikamet etmesi veya ülkede mutad meskene sahip olması ,dava konusu şeyin ülkede bulunması ,zarara sebebiyet veren fiilin ülkede gerçekleşmesi veya zararın ülkede doğması ,davalının ülkede bir malvarlığı veya alacağının bulunması ,ihtilaf konusu şeyin ülkede bulunması ,davalının ülkede bir malvarlığı veya ekonomik bir faaliyetinin bulunması ya da davalıya ülkede tebligat yapılmış olması ,tarafların bir sözleşme ile ülke mahkemesinin yetkisinin kararlaştırılması gibi bağlantılar ülke mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin tesisi için yeterli irtibat noktaları ile görülmektedir. Türk hukukunda ,yabancı unsurlu davalarda mahkemelerin milletlerarası yetkisi ,kural olarak ,iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarına atfen düzenlenmiştir. MÖHUK’un 40.maddesinde “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.”hükmü bunu ifade etmektedir.Buna göre HMK ,TBK,TTK ve sair kanunlarda yer alan yetki kaideleri ,aynı zamanda ,yabancılık unsuru içeren davalarda milletlerarası yetkisini de tesis etmektedir.Diğer bir ifade ile ,yerel yetkinin tesisi için aranan irtibat noktaları ,milletlerarası karakterli davalarda Türk mahkemelerinin yetkisi için de yeterli sayılmıştır.Bununla beraber,bazı hallerde yer itibariyle yetki kurallarının ihtiyaca cevap vermeyeceğini düşünerek ,bu hallere münhasır olmak üzere MÖHUK da özel milletlerarası yetki kurallarına yer vermiştir. Yargılama usulü bakımından ise ;Türk hukukunda prensip ,yargılama usuülüne uygulanmak üzere çıkarılmış özel hükümler veya uluslararası anlaşma hükümleri yok ise ,HMK nundaki düzenlemelerin -sanki dava yerel karakterli bir dava imiş-gibi uygulanmasıdır. HMK nunda “yargı yetkisinin mevcudiyeti “bir dava şartı olarak düzenlenmiştir.HMK 114(a)Yargı bağışıklığı bulunan bir kimse hakkında mahkemenin yargı yetkisi mevcut olmadığından , böyle bir durumda mahkeme davayı usulden reddedecektir. “Bir ihtilaf hakkında bir devletin mahkemelerinin yargı yetkisinin bulunması ile milletlerarası yetkisinin bulunması iki farklı konudur. Türk Mahkemelernin yargı yetkisinin bulunup bulunmadığı Devletler Hukuku çerçevesinde belirlenirken ,milletlerarası yetkisinin mevcudiyeti Türk Hukukunun milletlerarası yetki konusunu düzenleyen kuralları çerçevesinde belirlenir.yabancılık unsuru taşıyan bir davanın Türk mahkemelerinde görülebilmesi için hem yargı yetkisinin mevcut olması ,hem milletlerarası yetkiyi haiz bir Türk mahkemesinin bulunması gerekir. Yabancılık unsuru taşıyan bir özel hukuk uyuşmazlığının Türk Mahkemelerinde görülebilmesi için Türk mahkemelerinin yargı yetkisini sınırlayan bir devletler hukuk kuralının mevcut olmaması gerekir. Yaabancı devletlere ,devleti temsil yetkisini ,sınırsız biçimde haiz olan devlet başkanı ,hükümet başkanı ,dışişleri bakanının yanında devleti sınırlı biçimde temsil yetkisini haiz diplomatik ve konüler temsilcilere ,ayrıca yabancı devletin askeri kuvvetlerine mensup kişilere ,uluslarası örgütlere ve nihayet bazı uluslarası mahkemelerin hakimleri ve diğer ilgililere yargı bağışıklığı tanınmaktadır. (Prof Dr.Cemal Şanlı ,Prof.Dr.Emre Esen,Dç.Dr.İnci Ataman Milletlerarası Özel Hukuk .sh.429 vd.) Dairemizin 01/09/2020 tarih ve 2020/822 Esas – 711 Karar Sayılı kararıyla;HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yine 9. maddede Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması halinde yetki düzenlenmiş olup, maddeye göre Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili mahkeme davalının Türkiye’de mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir. Davaya konu takibe davalı tarafça yapılan itirazda verilen vekaletnameye göre davalının adresi Şişli /İstanbul olarak belirtilmiştir. Buna göre Türkiye’ de yerleşim yeri bulunmayan davalının mutad meskeni Şişli/İstanbul’dur. HMK 9. maddesine göre davada mahkeme yetkili olup, mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.”denilerek HMK 353(1) 3 gereği kesin olarak kaldırıldığı halde ,milletlerası yetkisizlik ve yargı yetkisinin karıştırılarak somut olayda uygulama yeri olmayan mahkemenin yargı hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın usulden reddine ilişkin kararın kaldırılmasına, tarafların delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/11/2021 Tarih 2020/481 Esas 2021/904 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-4 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” Davacı tarafından yatırılan 80,70-TL peşin istinaf karar harcının davacıya iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/06/2022