Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/2315 E. 2022/1747 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2315
KARAR NO: 2022/1747
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2022
NUMARASI: 2022/151Esas – 2022/546 Karar
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2022
Davanın İlk derece mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili, müvekkili …’ın … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin ortağı olduğunu, şirketin 09.10.2015 tarihinde sicilden re’sen terkin edildiğini, müvekkili ortağı ve yetkilisi olduğu şirketin açtığı davada İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/613 E. sayılı dosyasından ihya davası açmak üzere taraflarına 2 haftalık süre verildiğini, davaya konu icra takibinin ise İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası olduğunu, anılan takibin kambiyo senedine dayalı takip olduğunu, icra dosyasında 17.05.2017 tarihinden bu yana herhangi bir işlem yapılmadığını, bu nedenle, taraflarınca 27.09.2021 tarihinde İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/613 Esas sayılı dosyasında zamanaşımı nedeniyle takibin iptali için dava açıldığını,şirketin ihyasında müvekkilinin hukuki yararının bulunduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu şirket hakkında İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/18 Esas sayılı dosyasında tasarrufun iptali davası olduğunu,bu dosyanın ilk esasının 2014/376 Esas sayılı dosyası olduğunu, anılan davanın 26.08.2014 tarihinde açıldığını, … şirketinin davalı olduğunu, bu dosyadan verilen kararın, İstanbul BAM 9. HDnin 19.11.2020 tarih ve 2018/3810 Esas -2020/3945 Karar sayılı ilamıyla kaldırıldığını, şirketin hakkında açılmış derdest davası bulunmasına rağmen re’sen terkin edildiğini, bu nedenlerle … Sanayi ve Tic.Ltd.Şti nin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğünün resen terkin işlemi, “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticaret sicili kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğin 5’inci maddesi”, “6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi” ve “Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini yeni asgari tutarlara yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği izne tabi anonim şirketlerin belirlenmesine ilişkin tebliğin 7. Maddesi” kapsamında olup, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle “yargı gideri” ve “vekalet ücreti”nden sorumlu tutulamayacağını, yasal hasım konumunda olan davalı Sicil Müdürlüğünün, şirketin terkin işlemlerinin yapıldığı tarihte, şirket hakkındaki derdest davadan haberdar olduğuna ve bu hususta bilgilendirildiğine dair delil sunulmadığını, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce, şirkete ve yetkilisine gönderilen tebligatların adreste tanınmaması nedeniyle iade edildiğini, şirketin terkin edileceğinin 07.07.2015 tarihli TSG’nde ilan edildiğini, bu durumda terkin öncesi şirket ve yetkilisine usulüne uygun şekilde tebligat gönderildiği ve davalı sicil müdürlüğünün yasadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, gerekli tebliğ ve ilanlar yapıldıktan sonra 09/10/2015 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından sicilden re’sen terkin edildiği, davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmayacağı, Geçici 7. maddenin 15. Fıkrasına göre “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği, şirketin sicilden re’sen terkin edildiği tarih itibariyle ise aleyhine açılmış derdest davanın bulunduğu, hak düşürücü süresinin söz konusu olmadığı ve davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulüne, şirketin daha önce sınırlı olarak ihyasına karar verildiğinden İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/613 Esas ve bu davanın konusunu teşkil eden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyaları ve İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/18 Esas sayılı dosyaları yönünden sınırlı olmak üzere ihyasına, tasfiye işlemlerini yapmak üzere mali müşavir…’ın tasfiye memuru olarak atanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili; dava konusu olayın TTK Geçici Madde 7 kapsamında olduğu ve bu nedenle tasfiye memuru atanmasına gerek olmadığını, mahkeme kararının tasfiye memuru atanması ve tasfiye memuruna ücret takdir edilmesi hususları bakımından hukuka aykırılık teşkil ettiğini, karardaki bu hukuka aykırılığın giderilmesini kararın 4. ve 5. bentlerinin hükümden çıkarılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, 6102 sayılı TTK ‘nın geçici 7. maddesi gereği re’sen terkin olunan limited şirketin ihyası istemine ilişkin olup mahkemece davanın kabulü ile şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca “01.07.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler. ” Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilen kayıtların incelenmesinde şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu gereğince kaydının “adresin tesbit edilmemesi” nedeniyle silindiği anlaşılmaktadır. 5174 Sayılı kanunun 10.maddesinde “Odalara kayıt zorunluluğu bulunanlar, durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliği, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde, kayıtlı oldukları odalara bildirmek zorundadır. Ticaret siciline tescili zorunlu olup da yasal şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili oda, bu yasal zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili ticaret sicil memurluğuna bildirir. Ticaret sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür. İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, oda yönetim kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın ocak ayı içinde yerine getirilmesinden oda yönetim kurulu sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Yukarıdaki fıkrada anılan oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemezler.” hükmünü içermektedir. 30.12.2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler…in Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin d bendi “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10. ve 322’nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir. TTK’nın geçici 7. Maddesinde “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. Maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin sınırlı sayıldığı ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. İkincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.Şirket hakkında terkin tarihi itibariyle derdest dava ve icra takibi bulunduğu anlaşılmakla şirketin geçici 7.madde kapsamında olduğu belirlenmektedir.Şirketin daha evvel sınırlı olarak ihya edilmesine,tasfiye memuru atanmasına karar verildiği ,şirkete şirket ortağı …’ın tasfiye memuru atandığı ve ticaret siciline kayıt edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece şirketin daha evvel sınırlı ihya kararı verilerek daha evvel atanan tasfiye memuru dışında iki ayrı tasfiye memuru olacak şekilde başka bir tasfiye memuru ataması da yerinde olmamıştır.Ne var ki davacı tarafça şirketin ihyası talep edilmekle birlikte tasfiye halinde ihyası da talep edilmemiştir.Davalı sicil müdürlüğünün usulsüz terkin işlemi sebebiyle ihya edilen şirkete istinaf başvuru dilekçesiyle tasfiye memuru atanması gerekmediği ileri sürüldüğünden şirketin tam ihyasına karar verilmesi gerektiği, kararı kendi içinde çelişkili hale getirecek biçimde icra takip, dava dosyası ile sınırlı olacak şekilde ihyasına karar verilmesi mümkün görülmemiş,hüküm bu yönüyle de zorunlu olarak kaldırılmıştır. Öte yandan mahkemeler tarafları gereksiz külfet altına sokmamalıdır. Davacı şirket ortağı davada taraf bulunmasına ,daha evvel verilen hükümde tasfiye memuru olarak diğer şirket ortağının atandığı gözetilmeden ücret takdiri ile şirket dışından tasfiye memuru atanması doğru olmamıştır. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf nedeni yerinde olduğundan kararın kaldırılmasına, daha evvel açılan davada sınırlı ihya kararı verilmesinin eldeki dosyada sınırlı ihya kararı verilmesini gerektirmediği, karar kesinleşse de ihya kararında yazılı dosyanın bitmesi ile hükmünü kaybedeceği ,şirketin terkin sebebinin kanunda düzenlenmeyen bir hal olan “adresin tesbit edilememesi” olduğuna göre tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Şirket aleyhinde 2012 yılında başlatılan icra takibi, 26.04.2014 tarihinde açılan derdest dava bulunduğundan geçici 7.madde uygulanması mümkün olmaması nedeniyle, terkin tarihi itibariyle başkaca münfesihlik hali bulunmadığı anlaşıldığından tam ihya kararı verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılarak şirketin ihyasına, tasfiye memuru atanmasına gerek olmadığına, yargı gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısımlar kesinleştiğinden aynen tekrarına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/151 Esas – 2022/546 Karar sayılı 22/09/2022 tarihli kararının HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA, “Davanın kabulüne, İstanbul Ticaret Memurluğu’nun … sicil numarasına kayıtlı iken resen terkin edilen … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin tüzel kişiliğinin ihyasına, kararın ticaret siciline tescil ve ilanına, Tasfiye memuru atanmasına gerek olmadığına” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak ;”Davacı tarafından yatırılan peşin harcın karar harcına mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,Davacı tarafından yapılan yargı giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş ise de; davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,” Davacı tarafından yatırılan 80,70-TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan istinaf yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-ç maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/12/2022