Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/2240 E. 2022/1732 K. 05.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2240
KARAR NO: 2022/1732
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/863 Esas
TALEP: Kayyım Atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/12/2022
Kayyım atanması talebinin reddine ilişkin verilen 07/10/2022 tarihli ara kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili özetle, şirket hakim ortaklarının ve yönetim kurulunun şirketin içini boşaltmak suretiyle değerini düşürmekte olmaları ve dava süresince davacı ve azınlık ortakları zarara uğratmak amacıyla hareket edebilecek olmaları sebebiyle dava sürecinde şirketin değerinin düşürülmesi halinde telafisi imkansız zararlar doğacağı gözetilerek şirketin ve davacı ortağın paylarının değerini azaltabilecek işlemlerin engellenmesi amacıyla davalı şirketin yönetim kurulu yetkilerinin kayyıma devredilmesi veya takdire göre denetim ile birlikte onay kayyımı atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI: Mahkemece, davalı şirkete kayyım atanmasını talep etmiş ise de; davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığını, dava yöneticinin azli veya sorumluluğu davası da olmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlık yargılamayı gerektirdiğini, talep ve karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle ve dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre davacı iddialarının yaklaşık olarak ispatının sağlanamadığını, davanın niteliği gereği yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin ve davacı vekilinin kayyım atanması talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, davalı şirkete ortak olduğu günden itibaren şirketin yönetim tarzına dair diğer ortakların aynı aile üyeleri olmaları sebebiyle kurumsal yönetim ve azınlık ortakların haklarını gözetmek yönünden hiçbir çaba ve özen içerisinde olmadıklarını, kendi özel harcamalarını şirket kredi kartından yaptıklarını, ev kiralarını, araç kira bedellerini şirket hesabından ödetmek gibi uygulamaları ile şirketin faaliyeti ile ilgisi olmayan harcamaları şirkete ödetmekte ve şirketten kendi özel malvarlıklarına para transfer ettiklerini, şirketin değerinin ve karının azaltılması, azınlık hissedarların zarar ettirildiğini, hakim ortaklar usulsüz şekilde şirketten kendilerine para çıkarttıkları için kar payı dağıtımına ihtiyaç olmadığından kar payı dağıtılmadığını, şirket stoklarındaki satılabilir ürünlerin hepsinin envanterde gösterilmediğini, kayıtdışı şekilde faturasız mal satışı yapıldığını ve bu şekilde elde edilen ürünler şirket kayıtlarına girmeden şahsi olarak tahsil edilebildiğini, bu sebeplerle, davanın devamı sürecinde şirketin değerinin düşürülmesi halinde telafisi imkansız zararlar doğacağı gözetilerek şirketin ve davacı ortağın paylarının değerini azaltabilecek işlemlerin engellenmesi amacıyla davalı şirketin yönetim kurulu yetkilerinin kayyıma devredilmesine karar verilmese bile (şirket organlarının mevcut olması sebebiyle) en azından onay kayyımı atanmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, davalı şirkete kayyım atanması talebinden ibarettir. TTK’da kayyım atanmasına ilişkin düzenleme mevcut olmayıp TMK’nın 403/2 maddesinde, kayyımın belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için atanacağı, 427. maddesinde ise bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamış ise yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiştir. TTK 636/4 m. uyarınca, fesih davası açıldığında mahkeme tarafların birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.TTK’nın 630. maddesinde müdür veya müdürlerinin yönetim ve temsil hakkının kaldırılması ve sınırlandırılmasının her ortağın mahkemeden isteyebileceği düzenlenmiştir. Şirketin uyuşmazlık halinde şirketi organsız bırakmamak amacıyla şirket müdürlerinin görevine devam edemeyeceği anlaşılırsa, şirkete temsil veya yönetim kayyımı atanması TTK hükümleri uyarınca mümkün olup, yönetim veya denetim kayyımı atanması da geçici bir hukuki koruma tedbiridir. Mahkemece böyle bir geçici hukuki korumaya karar verilebilmesi için, HMK’nın 389. maddesi gereğince somut bir tehlikenin varlığı zorunludur. Böyle bir tehlike olmadıkça ihtiyati tedbir kararı verilemez. Diğer taraftan, şirket yönetiminin ortaklar kurulunca seçilmiş yöneticilerle yapılması, zorunluluk olmadıkça şirket yönetimine müdahale edilmemesi esastır. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. HMK 390/3 maddesi de, tedbir talep eden tarafın dayandığı ihtiyati tedbir sebebini, türünü açıkça belirterek davanın esasına ilişkin kendisinin haklılığını yaklaşık ispat etmesi gerekmektedir. Somut olayda, bu aşamada davalı şirketin yönetim organından yoksun kalmasının söz konusu olmadığı, şirkete yönetim kayyımı atanmasını gerektir bir durum bulunmadığı, davacı, davalı şirket yetkilisinin şirketi zarar etmiş gibi gösterdiğini ileri sürmekte ise de ; davanın bulunduğu aşamada dosyada, davalı şirket yöneticisinin ne gibi işlem ve eylemlerde bulunduğunun davanın bulunduğu aşama nedeniyle belirli olmaması hususları bir arada değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir talebinin koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmayıp, ara kararına yönelik ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı /ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/12/2022