Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1939 E. 2023/1007 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1939
KARAR NO: 2023/1007
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2022
NUMARASI: 2021/468 Esas – 2022/244 Karar
DAVA: Ortaklar kurulu kararının yokluğunun tespiti
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİARET MAHKEMESİ’NİN 2021/598 E.
SAYILI DOSYASI
DAVA: Kayyum atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/06/2023
Asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Asıl davada davacı vekili; müvekkili ile kardeşi …’nin davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu, şirkette …’nin eşi …’nin de ortaklığının bulunduğunu, müvekkilinin Romanya’da yaşadığını ve orada ikamet ettiğini, müvekkilinin kardeşi olan diğer ortağa duyduğu güven ve yurt dışında yaşıyor olması nedeniyle pay sahibi olduğu şirketle ilgilenemediğini, ancak müvekkilinin sonradan şirket sicil kayıtlarını incelediğini, Ticaret Sicil Gazetesi’nin 16 Aralık 1999 tarihli nüshasında yayınlanan …’nin payını artıracak şekilde sermaye artırımı yapılarak müvekkilinin yüzdelik payını oldukça düşüren kararın, Gazetenin 3 Şubat 2006 tarihli nüshasında yayınlanan …’nin …’ye pay devri gerçekleştirerek …’nin şirket ortakları arasına katıldığı kararın, Gazetenin 3 Nisan 2007 tarihli nüshasında yayınlanan …’nin yeniden sermaye artırımı yaparak müvekkilin yüzdelik payını sembolik değerlere düşüren kararın, Gazete’nin 13 Temmuz 2009 tarihli nüshasında yayınlanan …’yi temsil ve ilzama münferiden yetkili kılan kararın, yine Gazetenin 3 Ocak 2013 tarihli nüshasında yayınlanan müvekkilin ortaklıktan çıktığına ilişkin kararın müvekkilin bilgisi ve katılımı dışında alınmış olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin bu toplantılar için ne davet aldığını, ne hazır bulunduğunu, ne de vekaletname ile yetkilendirme yaptığını, sayılan tüm bu kararların müvekkili aleyhine kararlar olduğunu, müvekkilin yüzdelik payını küçülttüğünü, şirketi temsil hakkının ortadan kaldırıldığını, kararlarda bulunan imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığını, müvekkilinin bu toplantı tarihlerinde yurt dışında bulunduğunu belirterek bahsi geçen kararların yokluğunun ve batıl olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davacı vekili; davacının davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu, davacının Türk vatandaşı olmakla birlikte Romanya’da yaşayıp ikamet ettiğini, ortak olduğu kişilerin kardeşi olması nedeniyle duyduğu güven, yurt dışında olması gibi sebeplerle pay sahibi olduğu şirketle ilgilenemediğini, davalının kendisine yıllar önce icra takibi başlattığını ve İstanbul’daki gayrimenkulünü satmakta olduğunu öğrendiğini, 5 adet ortaklar kurulu kararının incelendiğini, tüm kararların davacının imzasıyla alınmış gibi gözükse de kararlardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, davacının bu ortaklar kurullarına ne davet edildiğini, ne de hazır bulunduğunu, kararlarda bulunan imzaların davacının eli ürünü olmadığını, bu toplantı tarihlerinde davacının yurt dışında bulunduğunu, bu nedenlerle tüm kararların yokluğunun tespiti için İstanbul 19.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/468 esas sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini ve savcılık şikayetinde de bulunulduğunu belirterek davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Asıl davada davalı vekili; öncelikle davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddi gerektiğini, zira davacı tarafın davalı şirket hissesini İstanbul … Noterliği’nin 24.12.2012 tarih ve … yevmiye numarasıyla Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi ile şirketin diğer ortağı …’ye devrettiğini, davacının hisse devrinden önceki ortaklar kurulu kararlarının hükümsüzlüğünün tespitine ilişkin davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacının yapılan bütün işlemlerle ilgili önceden haberdar olduğu hususunun taraflar arasındaki diğer dava dosyalarındaki beyanlarıyla sabit olduğunu, aradan geçen süreden sonra alınan kararların yokluk veya butlan sebebiyle geçersizliğinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davalı şirketin diğer ortağı …’nin yıllarca aynı sektörde faaliyet gösterdiği şahıs şirketinin devamı niteliğinde olduğunu, davalı şirketin aile şirketi olması sebebiyle, şirket ile ilgili alınan bütün ortaklar kurulu kararlarının ortakların bilgisi, rızası ve şirketin menfaatleri doğrultusunda alındığını, davacının Romanya’da kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteren … Limited Şirketi unvanlı şirketinin de bulunduğunu, davacının şirket hissesini şirketin diğer ortağı …’ye devrettiğini, genel kurulca 3 ay içinde reddedilmeyen ortaklar kurulu kararının geçerli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davalı vekili; davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın şirket hissedarı olmadığını, davacı tarafın, davalı şirketteki hissesini devretmek amacıyla İstanbul … Noterliği’nin 09.10.2012 tarih ve … yevmiye numarasıyla …’ya vekaletname verdiğini ve bahsi geçen vekil …’nın imzasıyla, davalı şirket hissesini şirketin diğer ortağı …’ye devrettiğini, mevzuatta sermaye şirketlerine kayyım atanmasına ilişkin hallerin şirket organlarının işlevsiz kalması ve işlerin durmasından ibaret olduğunu, somut olayda davalı şirkete kayyım atanmasını gerektirir bir durum söz konusu olmadığını, davacı tarafın kötü niyetli olarak, dava dilekçesinde davalı şirketin altın rezervlerini azalttığı, şirket varlıklarını sattığı/kaçırdığı yönündeki iddialarının asılsız olup, mahkemeyi yanıltmaya yönelik soyut ifadelerden ibaret olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece, davacının davalı şirket hissesini İstanbul … Noterliği’nin 24.12.2012 tarih ve … yevmiye numarasıyla Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi ile şirketin diğer ortağı …’ye devrettiği, hisse devir sözleşmesinde devir işlemini yapan kişinin vekaleten … olduğu, davacı tarafça …’ya karşı açılan bir dava ya da hisse devir işleminin iptaline ilişkin açılan bir davanın bulunmadığı, davacı tarafın İstanbul 13. ATM’nin 2020/217 Esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde de hissesini şirketin diğer ortağı …’ye devrettiğini ifade ettiği, davaya konu ortaklar kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitinin talep edildiği tarihte davacı davalı şirkette hissedar olmadığı, aradan geçen süre de nazara alınarak kararların yokluğun tespitinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, birleşen davadaki şirkete kayyum tayini talebi açısından da davacının açıklanan nedenlerle hukuki menfaati olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 16/12/1999 tarihli gazetede yayınlanan ve müvekkilinin payını oldukça düşüren sermaye artırımı kararına ilişkin imza incelemesi yapılmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, kararın hatalı olduğunu, mahkemece İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2021/147540 soruşturma sayılı dosyasının sonucu beklenmeden hüküm kurulduğunu, bahsi geçen soruşturma dosyasının sonucunun dava dosyasına açık bir şekilde etki edeceğini, genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğuna ilişkin bir tespitten sonra dürüstlük kuralının hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, bahsi geçen işlemlere TMK m.2 uyarınca geçerlilik kazandırılamayacağını, ortada bir karar bulunmadığından bu kararın yokluğunun tespitinin talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceğini, ortaklar kurulu kararının yokluğunun tespitini talep edilmesinin herhangi bir süreye bağlı olmadığını, ortaklar kurulu kararlarındaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, bu hususun bilirkişi raporuyla sabit olduğunu, müvekkilinin toplantı tarihlerinde yurt dışında olduğunu, hukuka aykırı bu davranışlar neticesinde müvekkilinin % 40 olan hissesinin % 3 ‘e düştüğünü, şirkete …’nin ortak olarak alındığını ve …nin şirket müdürü seçildiğini, kurul kararlarındaki imzaların sahte olmasının şirkete kayyım atanması açısında haklı neden oluşturduğunu, içtihatların da bu yönde olduğunu, somut olayda şirkete kayyım atanması için tüm şartların bulunduğunu belirterek asıl ve birleşen davada davanın reddine ilişkin kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava; Ticaret Sicil Gazetesi’nin 16/12/1999 tarihli nüshasında yayınlanan sermaye artırımına, 23/11/2005 tarihli …’nin eşi …’ye pay devri gerçekleştirerek eşi …’nin şirket ortakları arasına katılmasına, 08/03/2007 tarihli sermaye artırımına, 03/07/2009 tarihli …’yi temsil ve ilzama münferiden yetkili kılınmasına, 26/12/2012 tarihli davacının ortaklıktan çıktığına ilişkin ortaklar kurulu kararlarının geçersizliğinin tespiti ile iptali; birleşen dava ise şirkette kayyım atanması istemine ilişkindir. Eldeki davada davaya konu genel kurul toplantılarına ait davacıya atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olmadığı ileri sürülmekte ve bahsi geçen kararların yoklukla malul olduğunun tespiti talep edilmektedir. Genel kurul kararlarının butlan (yokluk) denetimi, 6102 sayılı TTK’nın 622. maddesi atfı ile limited şirketler için de geçerli olan aynı Kanun’un 447. maddesinde düzenlenmiştir. Genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti hususu 6762 sayılı TTK’da düzenlenmemiş olsa da, uygulamada 6102 sayılı TTK’nın yürürlük tarihi öncesinde de genel kurul kararlarının butlan ve yokluk denetimine tabi tutulması kabul görmüştür. Genel kurul kararlarının butlan veya yoklukla malul olduğunun tespiti davasını, bu kararlardan hakları etkilenen üçüncü kişiler de herhangi bir süreye bağlı olmaksızın açabilecektir. Ancak şirketin ortağı olmayan üçüncü kişilerin bu davayı açabilmeleri için, hukuki yararlarının bulunması zorunlu olup, bu hususun mahkemece resen dikkate alınması gerekmektedir (Aynı yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28/04/2016 tarih 2015/9500 E. 2016/4813 K. sayılı içtihadı; Dairemizin 02/05/2023 tarih 2020/564 E. 2023/658 K. Sayılı kararı. Erdoğan Moroğlu-Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, Yedinci Baskı, s.177). Somut olayda; davacı taraf, davalı şirketteki hissesini İstanbul … Noterliği’ nin 24.12.2012 tarih ve … yevmiye numarasıyla Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi ile şirketin diğer ortağı İsa Bilge’ye devretmiş olup, davacı adına hisse devri sözleşmesinde vekaleten hareket eden …’ya karşı bir dava açılmadığı gibi hisse devir sözleşmesinin iptaline ilişkin bir dava da bulunmamaktadır. Davacı, hisse devrine ilişkin 26/12/2012 tarihli ortaklar kurulu kararındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmekte ise de İstanbul 13. ATM’nin 2020/217 esas sayılı dosyasına sunulan dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde hissesini 24.12.2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketin diğer ortağı İsa Bilge’ye devrettiğini, davalı şirketle ortaklık ilişkisi kalmadığını ifade etmiştir. Bu durumda davacının davalı şirket hisselerini dava tarihi öncesinde devrettiği, dava tarihi itibariyle davalı şirketin ortağı olmadığı sabittir. Davacılar vekilince, sahte imza ile yapıldığı ileri sürülen 16/12/1999 ve 03/07/2009 tarihli ortaklar kurulu kararıyla yapılan sermaye artırımları sonucunda müvekkilinin pay oranının düşürüldüğü iddia edilmekte ise de davacının hisse devir sözleşmesi sonucunda şirkette hissesinin kalmadığı kendi beyanı ile de sabit olduğundan davaya konu ortaklar kurulu kararlarının geçersizliğinin tespitini talep ettiği tarih itibariyle davalı şirkette ortak sıfatı bulunmayan davacının şirket ortaklar kurulunda alınan kararların geçersiz olduğunun tespitini ve şirkete kayyım atanmasını istemekte hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karardan bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Asıl ve birleşen dava yönünden alınması gereken 359,80-TL(179,90-TL x 2) istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 161,40-TL (80,70-TL x 2 ) harcın mahsubu ile bakiye 198,40-TL harcın asıl ve birleşen davada davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Asıl ve birleşen davada davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 22/06/2023