Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1924 E. 2022/1374 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1924
KARAR NO: 2022/1374
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/136
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2022
İhtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin 17/05/2022 tarihli ara kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
TALEP: Davacı vekili; müvekkili davacının davalı şirketin %40 ortağı olup hisseleri diğer ortakdan devraldığını devrin 18.12.2019 tarihinde ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan edildiğini, …’in ise davalı şirketin %60 oranında hissedarı ve şirketin yetkili müdürü olduğunu,şirket müdürünün davacının ortak olması sonrasında 2020 yılından itibaren müvekkili davacının yabancı bir ülke vatandaşı olması ve çok iyi derecede Türkçe bilmemesinden de faydalanarak müvekkiline şirket faaliyetleri,gelirleri vs.konularda bilgi vermemeye başladığını, ortaklar kurulu toplantılarını yapmadığını , davacının şirketin feshini ve tasfiyesini talep edebilmek için haklı nedenleri fazlasıyla bulunduğunu,işyerine şirketi ve ortaklarını mali, hukuki ve cezai açıdan sıkıntıya sokabilecek şekilde izinsiz bölümler eklendiğinin tespit edildiğini,öncelikle TTK madde 636/3 hükmü uyarınca şirketin feshi ve tasfiyesine,aksi halde TTK madde 638/2 hükmü uyarınca haklı nedenlerle müvekkili davacının davalı şirketten çıkmasına ve TTK madde 641/1 hükmü uyarınca davalı şirketin değerine uygun hesaplanacak miktarda ayrılma akçesinin davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine ve alınacak tedbirler kapsamında şirket müdürünün azline ve davalı şirketin idaresinin kayyuma tevdiine karar verilmesini talep etmiştir.
ARA KARARI: Mahkemece, davacı vekilinin 12/05/2022 tarihli celsede, tedbir talebini yinelediği, daha evvel 14/03/2022 tarihli ara kararı ile ” Somut olayda, davacının iddiaları yargılamayı gerektirmekte olup dosya kapsamı itibariyle yaklaşık ispat şartı gerçekleşmediği, şirketin organlarının tam olduğu,talep ve ara karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmadığı, değişen koşullara göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceğinden tedbir talebinin reddine” karar verildiği, bu aşamadan sonra kanaat değiştirecek ölçüde yeni delil sunulmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; davalı şirket hissedarı ve yetkili müdürünün müdürlük yetkilerini kötüye kullanarak müvekkil şirket ortağını zarara uğratıcı eylemlerine devam ettiği, 2020 yılından itibaren şirket faaliyetleri, belgeleri, gelirleri ve sair konularda müvekkiline hiçbir bilgi vermediği,ortaklar kurulu toplantısı yapılmadığı, davacının ortaklık haklarını kullanması ve şirkette söz sahibi olmasının sistematik şekilde engellendiği, şirketi ve ortaklarını hukuki ve cezai açıdan sıkıntıya sokabilecek şekilde işyerine izinsiz bölümler eklendiğini, tüm bu eylemler TTK madde 636/3 hükmü gereğince şirketin feshini isteme açısından haklı neden teşkil ettiği gibi şirket yetkili müdürünün de azli için haklı sebep teşkil ettiği, TTK’nun 636. madde hükmü gereğince fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği, mahkemenin ara kararıyla davacıyı, yetkilerini açıkça kötüye kullanan yetkili müdür karşısında korumasız bıraktığını, ara kararın istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava;Limited şirkette pay sahibi davacının diğer ortak ile olan uyuşmazlıklar nedeniyle şirketin haklı sebeble feshi-ortaklıktan çıkma talebine ilişkindir.Davacı ,zararlandırıcı eylemlerinin engellenmesi için davalı şirket müdürünün yönetim ve temsil yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davanın yasal dayanağı TTK nun 638/2 maddesine dayalıdır.TTK nun 630/2 .maddesine göre açılmış bir organ azli davası mevcut değildir.Şirkette organ boşluğu olmadığı anlaşılmaktadır. Özel hukuk alanında kar elde etme gayesiyle kurulan kötü yönetildiği iddia olunan şirketlerin -istisnalar saklı kalmak kaydıyla – kayyım atanmak suretiyle yönetilmesi ve ticari faaliyetine devam etmesi mümkün değildir.Bu bağlamda tüzel kişiler için kayyım atanmasını sağlayacak yegane yol organ boşluğu- eksikliği yahut belli bir işle sınırlı olmak üzere (örneğin şirketi genel kurula götürmek gibi) kayyım atanması olup, şirket ortakları arasındaki geçimsizlik şirkete yönetim kayyımı atanmasına gerekçe yapılamaz. Şirketin kötü yönetilmesinden, şartları varsa yöneticiler sorumludur. HMK’nın 390/3 maddesi ise, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken, tarafların ve şirketin menfaatlerinin korunması,davacının iddiaları yanında davalının savunmasının da gözönünde bulundurulması gerekir. Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Somut olayda; dava açılması ile birlıkte ihtiyati tedbir talep edilmiş olup,davalı şirketin haklı sebeble fesih koşullarının mevcut olup olmadığı sunulan delillerin toplanıp değerlendirilmesini, yargılama yapılmasını gerektirmektedir. İlk derece mahkemesince davacı vekilinin, şirket yöneticisinin temsil ve ilzam yetkilerinin tedbiren kısıtlanması talebinin, haklı nedenin varlığı konusunda yaklaşık ispatın sağlanmadığı gerekçesiyle reddine ilişkin ara kararında ve delillerin takdirinde isabetsizlik görülmediğinden, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/10/2022