Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/185 E. 2022/695 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/185
KARAR NO: 2022/695
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2017
NUMARASI: 2015/384 Esas – 2017/871 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/05/2022
İlk derece mahkemesince verilen kararın asli müdahil vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin %50 ortağı ve … başkanı yardımcısı olduğunu,… başkanı olan …’ın kötü niyetli olarak uzunca bir süredir şirketin ticari defterlerini müvekkiline göstermeyerek suç işlediğini, … üyelerinin şirketin amme alacaklarından sorumlu olduğunu, TTK’nın 376. maddesi gereğince de şirket sermayesinin kaybı halinde sorumluluğu doğduğunu, ancak müvekkilinin şirket hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadığını, Bakırköy 5 ATM sinin 2014/665 esas sayılı dosyasında … Müh… AŞ’nin iflas erteleme davası bulunduğunu, bu şirketin büyük ortağı … firmasının büyük ortağının ise … olduğunu, müvekkilinin …’in dolaylı olarak en büyük pay sahibi olan …’a iyilik yapmak amacı ile Arel’in 3.000.000-TL’nin üzerindeki borcu için hiçbir karşılık gözetmeden ve iyi niyetle davalı şirket olan …Tekstil’in gayrimenkulünü ipotek olarak verdiğini, aynı zamanda iflas ertelemesi talep eden şirketin birçok borcu için de şahsi kefil olduğunu, bu nedenle alacaklıların müvekkiline karşı icra takibi yaptıklarını, … ‘ın …’in borcunu …’nın ipotekli taşınmazını sattırarak ödemek istediğini, müvekkilinin karşı karşıya kaldığı riskler sebebiyle davalı şirket YK üyeliğinden istifa ettiğini, böylece yönetim kurulunda iki üye bulunması sebebi ile şirketin organsız kaldığını ve TTK’nın 530. maddesi gereği feshi gerektiğini belirterek, öncelikle ihtiyati tedbir yoluyla davalı şirkete kayyım atanmasına,TTK’nın 530. maddesi gereğince fesih ve tasfiyesine, olmadığı takdirde TTK’nın 531. maddesi gereğince haklı sebeple fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı …’nın müvekkili şirketin %49 ortağı olduğunu, …’nın ise %1 payının bulunduğunu, davacının YKndan 13/04/2015 tarihinde istifa ettiğini, davacının, şirketin ticari defterlerini incelemek için şirkete iki adet ihtar gönderdiğini, ancak üye olduğu dönemde YKnu toplantıya davet etmediğini ve TTK’nın 392. maddesi hükmüne göre toplantıda bilgi alma girişiminde bulunmadığını, davacının YK toplantısına katılmak yerine şirketi tasfiyeye sokmak için istifa ettiğini ve genel kurulun toplanması için yasal yolları denemek yerine şirketin feshini isteyerek hakkını kötüye kullandığını, vergi borçları,şirketin giderleri ile ilgili olarak davacının %49 hissedar olması sebebiyle payına düşen ödemelerin hiçbirini 2012 yılından bu yana yapmadığını, ödemelerin tamamının şirketin diğer ortağı … tarafından yapıldığını, …’ın şirketi düştüğü durumdan kurtarmak için çalıştığını, davacının şahsi kefaletinin iyi niyet saiki ile değil, davacının da … firmasının da ortağı olmasından kaynaklandığını, davacının rakabet yasağını ihlal ederek yeni bir şirket kurduğunu, bu nedenle davalı şirketin zarar ettiğini, …’ın sınırsız imza yetkisi bulunmadığını, 150.000-USD’ye kadar olan işlemlerde tek imza ile yetkili olduğunu, diğer tüm işlemlerin davacı ile müşterek imza ile yapılabildiğini, TTK’nın 531. maddesi hükmüne göre davacıya ait payları temsil etmek üzere acilen şirkete kayyım atanması gerektiğini bildirerek, davanın reddine, TTK’nın 531. maddesine göre gereği inceleme yapılması halinde ise davacının payının tespiti ile kendisine ödenmesi suretiyle şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ASLİ MÜDAHALE: Asli müdahale talep eden … vekili; müvekkili şirketin davalı şirketin %50 payının sahibi olduğunu, mahkemece şirkete kayyım atanmasından sonra gerçekleştirilen 18.05.2017 tarihli genel kurulun usul ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirildiğini, müvekkilinin toplantıya katılımının engellenmesi nedeniyle genel kurul kararının iptali için dava açtıklarını belirterek, TTK’nın 531. maddesi kapsamında şirketin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; TTK’nın 531. maddesi uyarınca şirketin feshini isteme yetkisinin; sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde ise yirmide birini temsil eden pay sahiplerine ait olduğu, TTK’nın 530. maddesi gereğince de organ eksikliği sebebi ile şirketin feshini ancak pay sahipleri ve şirket alacaklarının isteyebileceği, …’ın 850.000 adet hissesi icraen …’ya satılmış olup … şirketinin şirkette pay sahibi olup olmadığı bu aşamada belirli olmadığı gibi asli müdahilin iddialarının genel kurul kararının iptali davasında değerlendirileceği, bu aşamada davalı şirkette pay sahibi olduğu belirli olmayan … şirketinin asli müdahale talebinin aktif husumetten reddinin gerektiği, yargılama sırasında …’ın hisselerinin davacı … tarafından icraen satış suretiyle alındığı, …’ın şirket ortaklığından ve yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı, şirket ile herhangi bir ilgisinin kalmadığı, şirketin 18/05/2017 tarihli genel kurul toplantısı ile organ boşluğunun doldurulduğu, şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirecek davanın açıldığı tarihteki koşulların ortadan kalktığı gerekçesiyle, asli müdahale talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı tarafından açılan davanın konusuz kalması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran asli müdahil vekili; davada hem davacı hem de asli müdahil tarafından açılan davada ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken asli müdahale talebinin aktif husumetten reddine karar verildiğini, hükümde müvekkilinin aktif husumet yokluğuna dayanak olabilecek hiçbir gerekçe yer almadığını, şirketin kayyım heyetince gerçekleştirilen 18.05.2017 tarihli genel kurulunda müvekkilinin pay sahibi olarak hazır bulunduğunu, bu genel kurul kararlarına karşı dava açıldığını, … tarafından yapılan haciz sonucunda şirket paylarının haciz ve satış ile elde edildiğine dair karar verilmiş olmadığını, haciz satış işlemine karşı pay sahibi olan müvekkili tarafından açılmış bir istihkak davası bulunduğunu, bu davada henüz karar verilmediğini, mahkemece varsayıma dayanılmasının usulsüz olduğunu, müvekkilinin aktif husumetinin yokluğuna hükmolunmasını gerektirecek yasal gerekçeler bulunmamasına rağmen asli müdahale talebi hakkında hüküm tesis edilmeyerek taraf olan müvekkili şirket yok sayılarak hüküm dahi tebliğ edilmediğini belirterek, kararın kaldırılarak asli müdahale taleplerinin kabulü ile TTK’nın 531. maddesi gereğince şirketin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı tarafından açılan dava, davalı şirketin oragansız kalması nedeniyle TTK’nın 530. maddesi gereğince, aksi takdirde TTK’nın 531. maddesi gereğince haklı sebeple fesih ve tasfiyesi; asli müdahil tarafından açılan dava ise şirketin TTK’nın 531. maddesi gereğince haklı sebeple fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 530. maddesine göre; “Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.” Aynı yasanın 531. maddesine göre ise; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir”. Söz konusu yasa hükümleri doğrultusunda TTK’nın 530. maddesine dayalı fesih ve tasfiye davasında davacı sıfatı şirketin pay sahipleri, alacaklıları ve Bakanlık’a; TTK’nın 531. maddesine dayalı fesih ve tasfiye davasında ise 1/10 (halka açık şirketlerde 1/20) paya sahip şirket ortaklarına aittir. Yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda böyle bir davanın, aktif husumet ehliyetinin dava tarihinde ve davanın devamı müddetince pay sahibi sıfatını muhafaza eden kişiler tarafından açılıp sonuçlandırılması gerekir. Hükmün asli müdahil vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2018/1199 esas 2019/962 karar sayılı ve 04.07.2019 tarihli kararı ile; yargılama sırasında gerçekleştirilen genel kurul kararı ile davacının şirketin yönetim kurulu başkanlığına seçildiği, bu durumda davacı ile davalı şirket arasında menfaat çekişmesi ortaya çıktığı anlaşılmakla, davalı şirkete temsil kayyımı atanması gerektiği gerekçesiyle dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiş olup, mahkemece davacı tarafa verilen süre içerisinde açılan davada İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/256 esas sayılı dosyasında açılan davada, mahkemece usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir dava dilekçesi ve yatırılmış harç bulunmadığı gerekçesiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı … vekili ise, 11.01.2022 tarihli dilekçesiyle davadan feragat etmiştir. Somut olayda; davalı şirket ortağı … ile davacı şirket arasında, …’ın davalı şirketteki 850.000 adet payının … şirketine satışı konusunda 10.09.2015 tarihli hisse devri protokolü imzalandığı, aynı tarihli temlikname ile de …’ın davalı şirketten olan alacağının … şirketine temlik edildiği, hisse devrinin davalı şirket yönetim kurulunun 10.09.2015 tarih ve 2015/6 sayılı kararıyla şirket pay defterine kaydedilmesine karar verilerek pay defterine işlendiği; ancak yönetim kurulu kararında imzası bulunan yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin davalı şirketin 29.06.2015 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemiyle İstanbul 7. ATM’nin 2015/941 esas sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece verilen ret kararının istinafı üzerine Dairemizin 2017/108 esas 2017/174 karar sayılı kararıyla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü ile davalı şirketin 29.06.2015 tarihli genel kurulunda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan davalı şirket ortağı olan davacı … tarafından şirketin eski ortağı … aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında başlatılan takibin kesinleştiği, …’a ait davalı şirket hisselerinin 20.11.2015 tarihinde haczedilerek şirket pay defterine haczin işlendiği, hisselerin icra dairesince yapılan ihalesinde 1.227.000-TL bedel üzerinden şirket ortağı alacaklı …’ya ihale edildiği, … tarafından, haczedilen hisselere ilişkin olarak istihkak iddiasıyla açılan 2015/1617 esas sayılı davada, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesince hisse devrinin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın istinafı üzerine İstanbul BAM 21. Hukuk Dairesinin 2020/620-3137 sayılı ilamıyla davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, ilgili dosyanın UYAP üzerinden incelenmesinde ise kararın temyiz edildiği ve halen kesinleşmemiş olduğu görülmüştür. Bu durum karşısında, davalı şirketin eski ortağı …’a ait 850.000 adet payın mülkiyeti ihtilaflı olup, söz konusu hisselerin mülkiyetinin asli müdahil … şirketine ait olup olmadığı, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinde açılmış bulunan 2015/1617 esas sayılı davada tespit edilecektir. Bu dosyada kesinleşecek karar sonucunda, söz konusu hisselerin mülkiyetinin asli müdahile ait olup olmadığı, buna bağlı olarak da asli müdahilin davalı şirkette ortak sıfatının bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla işbu dava bakımından aktif husumet ehliyetinin mevcut olup olmadığı tespit edilecektir. Bu nedenle mahkemece İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinde açılmış bulunan 2015/1617 esas sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle asli müdahilin talebinin aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı asil istinaf aşamasında davasından feragat ettiği anlaşılmakta ise de,asli müdahilin istinaf başvurusu kabul edilmekle hüküm kaldırıldığından feragat beyanının ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, asli müdahil vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asli Müdahil vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/11/2017 Tarih 2015/384 Esas 2017/871 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Asli Müdahil tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/05/2022