Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1758 E. 2022/1676 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1758
KARAR NO: 2022/1676
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/06/2022
NUMARASI: 2021/632 Esas – 2022/561 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı firma ile aralarında yaklaşık 2 yıldır ticari ilişki kurulduğunu, cari hesap alacağı olarak Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ancak davalı firmanın işbu alacağa itiraz ettiğini, müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarında davalı şirketten 287.559,66-TL miktarda alacağın bulunduğunu ileri sürerek davalı tarafça Bakırköy … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı şirketin % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili ile davacı firma arasında “Satın Alma Ödeme Müşteri Hizmetleri Çalışma Prensipleri” adı altında 25.10.2013 tarihli sözleşme imzalandığını, işbu sözleşme hükümleri çerçevesinde müvekkili ile davacı firma arasında ticari faaliyetlerin sürdürüldüğünü, sözleşme çerçevesinde ilk siparişin 19.11.2013 tarihinde verildiğini ve bu çerçevede işlemler yapıldığını, müvekkili şirket tarafından davacı hakkında Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine karşı davacı tarafından sunulan itiraz dilekçesinde davacının sözleşmede bulunan imzanın kendisine ait olmadığını belirtmiş ise de dava dilekçesinde ikrar ettiği üzere müvekkili ile ticari ilişki içerisinde olduğunu, müvekkilinin 25/10/2013 tarihli sözleşmeden başka davacı firma ile hiçbir ticari ve hukuki bir ilişkisi bulunmadığını, bahse konu sözleşme uyarınca müvekkiline aylık 177.000-TL (KDV dahil) kâr garantisi verildiğini, Aralık 2013, Ocak 2014 ve Şubat 2014 dönemlerinde müvekkilinin davacının ürünlerinden 62.723-TL kar ettiğini, oysa sözleşme uyarınca üç alık kâr garantisinin 531.000-TL olduğunu, elde edilen kârın düşülmesi ile müvekkilinin davacıdan 468.277-TL alacağının bulunduğunu, bu miktar dikkate alındığında müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, davacı yanın iddialarını kabul etmemekle birlikte takas ve mahsup def’i taleplerinin olduğunu, davacı tarafın taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin davalı yana borcu bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, ilk olarak 22/11/2018 tarihli kararında taraflar arasında var olan ticari ilişkiden dolayı davacının davalıya faturalar karşılığı mal sattığı ve bunlardan kaynaklanan takibe konu 283.707,43-TL alacağının bulunduğu, dosyaya sunulan tüm deliller, tarafların beyanları, 09/10/2018 havale tarihli bilirkişi raporu neticesinde davacının davalı aleyhine yapmış olduğu icra takibinin haklı, davalı yanın itirazlarının ise haksız olduğu, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın 283.707,43-TL asıl alacak, 10.178-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 293.885,43-TL bakımından devamına, davacı lehine icra inkar tazminatı takdirine karar verilmiştir. Kararın istinafı üzerine Dairemiz’in 01/06/2021 tarihli 2019/718-2021/817 sayılı kararıyla mahkemece anılan sözleşmenin ve aylık garanti kâr bedeline ilişkin sözleşme hükmünün davacı açısından bağlayıcılığı araştırılıp, aylık garanti edilen kâr bedeline ilişkin olarak davalının davacıdan alacağının bulunup bulunmadığı da değerlendirildikten sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Mahkemece 02/06/2022 tarihli kararla, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca, tarafların kar kaybı ödenmesi hususunda anlaştıkları, davaya konu “Satış Destek Bedeli” açıklaması ile düzenlenen 02/02/2016 tarihli 468.276,99-TL bedelli faturanın, taraflar arasındaki imzalı kaşeli sözleşmeye bağlı olarak hesaplanan kar garantisinden ortaya çıkan bir bedel olduğu, dolayısıyla yapılan tüm işlemlerin taraflar arasında imzalanan sözleşme dahilinde olduğu, sözleşmenin kabulünde ilk olarak 40.000-$ tutarının nakit olarak ödendiği, yine taraflar arasındaki ticari sözleşmede kar garantisinin verildiği ve davacı … A.Ş.’nin ise cari hesaplara dayalı alacağının bulunduğu, bu alacaklar arasındaki fark mahsup edildiğinde avans faizi hesaplanarak avans faiziyle birlikte … A.Ş.nin alacaklı olduğunun itibar edilen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda tespit edildiği, tarafların alacak ve borçlarının bu sözleşme hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; bahsi geçen sözleşmenin müvekkili tarafından kabul edilmediğini, bu sözleşmeye dayanarak düzenlenen faturanın davanın konusu olmadığını, davalının bahsi geçen fatura nedeniyle alacaklı olduğuna dair iddiasını ancak dava açarak ileri sürebileceğini, davalının bu alacağının takas mahsup yapamayacağını, kabul anlamına gelmemek üzere, 3 yıllık süre boyunca müvekkilinden hiç bir şekilde kar garantisi aranmadığını, müvekkili tarafından böyle bir garanti verilmediği için davalı tarafça hiç bir zaman böyle bir talepte bulunulmadığını, dönemsellik ilkesi gereğince her ay hakedişlerini takiben bir önceki ayın aylık kar garantisi faturasını düzenleyip müvekkiline göndermesi gerektiğini, davacı tarafından düzenlenen 2013/Aralık, 2014/Ocak, 2014/Şubat ayına ilişkin düzenlediği 02/02/2016 tarihli faturanın kötüniyetli olarak düzenlendiğini, davalı tarafından ileri sürülen sözleşmenin geçersiz olduğunu, müvekkilinin hiç bir ay 150.000-TL+KDV kar etmediğini, davalının dürüst davranmadığını ve basiretli olarak hareket etmediğini, müvekkilinden talep edilen alacağın cezai şart niteliğinde olduğunu, ceza koşulunun ahlak ve adaba aykırı düşecek derece yüksek olması nedeniyle yoklukla malul olduğunu, bahsi geçen bedelin borçlunun ekonomik geleceğini kabul edilemez derecede sınırladığını, taraflar arasında 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin hesap mutabakatsızlığı bulunmamasına rağmen davalı tarafından geriye dönük fatura düzenlenerek alacaklı olduğunun iddia edilmesinin kötü niyeti gösterdiğini, bahsi geçen sözleşme hükümlerinin müvekkilini bağlamadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ilamsız takipte ödeme emrine itirazın iptali istemine ilişkindir. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesinde davacının davalıdan 287.559,66-TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre ise davalının davacıdan 261.008,29-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi incelemesinde tarafların ticari defterleri arasındaki farklılığın; davalı tarafından davacı adına düzenlenen 50 adet toplamda 23.872,44-TL iade faturasının davacının defterlerinde kayıtlı olmamasından, davacının defterlerinde yer alıp da davalının defterlerinde yer almayan davacı tarafından düzenlenen 2.253,65-TL satış faturasından, davalı tarafından düzenlenen davalının kayıtlarında yer almayan fakat davacının kayıtlarında yer alan 454,85-TL ve 1.143,73-TL bedelli iade faturalarından, davalı tarafından düzenlenen davalının kayıtlarında yer alan fakat davacının kayıtlarına yer almayan 1.159,21-TL ve 13,94-TL bedelli iade faturalarından ve davalı tarafından “Satış Destek Bedeli” açıklaması ile düzenlenen 02/02/2016 tarihli 468.276,99-TL bedelli faturanın davacının defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Davalı tarafından davacı adına düzenlenen 50 adet toplamda 23.872,44-TL iade faturası davacının defterlerinde kayıtlı değildir. Bahse konu iade faturalarının içeriği mallarla birlikte davacıya teslim edildiğine dair ispat yükü davalının üzerinde olup bu husus usulünce ispatlanamamıştır. Yine davacı tarafından düzenlenen fakat davalının kayıtlarında yer almayan faturalar yönünden yapılan değerlendirmede ispat yükü üzerinde olan davacı tarafından teslim olgusu usulünce ispatlanamamıştır. Taraflar arasında asıl uyuşmazlık, davalı tarafından düzenlenen “Satış Destek Bedeli” açıklamalı 02/02/2016 tarihli 468.276,99-TL bedelli faturadan kaynaklanmaktadır. Davalı, taraflar arasında “Satın Alma/Ödeme/Müşteri Hizmetleri Çalışma Prensipleri” başlıklı 25.10.2013 tarihli sözleşme imzalandığını, davacının iş bu sözleşme kapsamında müvekkiline aylık 177.000-TL (KDV dahil) kar garantisi verildiğini, Aralık 2013, Ocak 2014 ve Şubat 2014 dönemlerinde müvekkilinin davacının ürünlerinden 62.723-TL kar ettiğini, oysa sözleşme uyarınca üç aylık kar garantisinin 531.000-TL olduğunu, elde edilen karın düşülmesi ile müvekkilinin davacıdan eksik kalan kar tutarı 468.276,99-TL alacaklı olduğunu iddia etmektedir. Davalı tarafından sunulan “Tedarikçi Firma Mal Alım Koşulları” başlıklı sözleşmede, “mağaza giriş ücreti” olarak 40.000-USD ödenmesi kararlaştırılmış olup, aylık kar garantisi ise 150.000TL +KDV olarak belirlenmiştir. Her ne kadar davacı sözleşmeyi inkar etmekte ise de Dairemizin ilk kararından sonra da sözleşmedeki imza ile ilgili açıkça itirazda bulunmamıştır. Diğer taraftan davacının davalıya sözleşmenin başında mağaza giriş bedeli olarak 40.000-USD karşılığı 96.288-TL bedelli çek verdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda “Tedarikçi Firma Mal Alım Koşulları” başlıklı sözleşme hükümlerinin davacıyı bağladığı kabul edilmelidir. Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesinde herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu; bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağı ifade edilmiştir. Somut olayda davacı cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için 19/01/2016 tarihinde icra takibi başlatmış olup, davalı ise “Satış Destek Bedeli” açıklamalı 468.276,99-TL bedelli faturayı davacı takibe geçtikten sonra geçmişe dönük olarak Aralık/2013, Ocak/2014, Şubat/2014 tarihlerine ilişkin 02/02/2016 tarihinde düzenleyerek davacıdan alacaklı olduğunu iddia etmektedir. Öncelikle taraflar arasındaki “Tedarikçi Firma Mal Alım Koşulları” ile ilgili 25/10/2013 tarihli sözleşmede kararlaştırılan aylık kar garantisinin ceza koşulu olduğunu belirtmek gerekir. Davacının taahhüdüne uymaması halinde davalının ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden dönemde ilişkiye devam etmeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi gerekir. Bilirkişi tarafından yapılan incelemede tarafların ticari defterleri arasında 2013 ve 2014 yılına ilişkin herhangi bir mutabakatsızlık bulunmadığı tespit edilmiştir. Sözleşmede öngörülen kâr garantisi aylık olarak verilmiş olup, davacı tarafından icra takibi başlatılıncaya kadar hiç bir ay için kâr garantisinden eksik kalan kısma yönelik fatura düzenlenmemiş, davacıdan bu yönde bir talepte bulunulmamıştır. Diğer taraftan davalının herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin sözleşme ilişkisine devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı şirket, taraflar arasındaki sözleşmenin aylık kâr garantisi şeklinde öngörülen cezai şarta ilişkin hükmünün uygulanmayacağı konusunda davacı tarafta haklı bir güven oluşturmuştur. Davalı şirketin, davacı şirkette yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde, davacı tarafından başlatılan icra takibinden de sonra 02/02/2016 tarihli faturayı düzenleyerek geçmişe dönük kâr garanti bedeli talep etmesi çelişkili davranış yasağına aykırı olup, böyle bir davranışın hukuken korunması beklenemez. Bu nedenle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığının tespitinde davalı tarafından düzenlenen “Satış Destek Bedeli” açıklamalı 02/02/2016 tarihli 468.276,99-TL bedelli fatura dikkate alınamayacağından davacının davalıdan 283.707,43-TL alacaklı olduğu sabit hale gelmiştir. Davacı icra takibinde 287.559,66-TL asıl alacağın yanında 58.614,90-TL işlemiş faiz ile 119,61-TL ihtarname giderinin de tahsilini talep etmiş, ancak davalının takip tarihinden önce temerrüde düşürüldüğüne ilişkin dosyada ihtarname sureti ve tebliğ belgesi sunulmamıştır. Bu durumda temerrüdün icra takibiyle gerçekleştiği kabul edilerek 283.707,43-TL asıl alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne davalının itirazının 283.707,43-TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin hükmedilen asıl alacağa % 20 faiz oranını aşmamak üzere avans faizi işletilmek suretiyle devamına, işlemiş faiz, ihtarname gideri ve fazlaya ilişkin alacak talebi yönünden davanın reddine, alacağın likit ve belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle davacı lehine alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/632 Esas – 2022/561 Karar sayılı 02/06/2022 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne; davalının itirazının 283.707,43-TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin 283.707,43-TL asıl alacağa davacı talebini aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle devamına, 283.707,43-TL asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” Red edilen kısım yönünden koşulları olmadığından davalı yararına kötüniyet tazminatı hükmedilmesi talebinin reddine, İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ; “Alınması gereken 19.380,05-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 5.913,86‬-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 13.466,19‬-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 5.943,06‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 800-TL bilirkişi ücreti ve 153-TL posta masrafı olmak üzere toplam 953-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 780-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 1.350-TL bilirkişi ücreti ve 149,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.499,50-TL yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 271-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine takdir olunan 42.719,04-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine takdir olunan 10.013,88-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 80,70-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 120,50-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 100-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 236,50-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 45-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/11/2022