Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1638 E. 2022/1738 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1638
KARAR NO: 2022/1738
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI: 2014/384 Esas 2017/1168 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/12/2022
Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. H.D tarafından bozulması üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı … A.Ş. arasında akdedilen 16.12.2010 tarihli Tedarik Sözleşmesi uyarınca müvekkilinin davalıya ait arsa üzerinde gerçekleştirilen eğlence merkezi projesi kapsamında bir takım ekipmanların tedarik ve teslim edilmesi işini üstlendiğini, ürünlerin satışı mukabilinde davalının müvekkiline 1.670.198,11-Euro ödemeyi taahhüt ettiğini, taraflar arasında davalı … A.Ş.’nin akreditif amiri, davalı bankanın akreditif bankası, müvekkilinin lehdar olduğu 31.12.2010 tarih ve 1.643.697,88-Euro bedelli belgeli dönülemez nitelikte ve dahili bir akreditif ilişkisi kurulduğunu, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin tümünü Ağustos 2011 tarihi itibariyle tamamladığını ve sipariş konusu teknik ekipmanları teslim ettiğini, davalı akreditif bankasına malların satış ve teslimine ilişkin tüm belgeleri ibraz etmiş olmasına rağmen sözleşmenin bedelinin ödenmesi gereken en son %10 luk bedeli 167.020-Euro’nun tüm taleplere rağmen ödenmediğini, gerekçe olarak malın teslimi sonrasında amir tarafından düzenlenmesi gereken C sertifikasının ibraz olunmamasının gösterildiğini, davalı … A.Ş.’nin ise içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle kredi ilişkisi içinde bulunduğu akreditif bankası ile ilişkileri gereği C sertifikasını düzenlemekten imtina ettiğini beyan ettiğini, oysa davalı tarafından C sertifikasını düzenlemesimi engelleyen bir durum bulunmadığını, davalı … A.Ş.’nin bedelini ödemediği tutar kadar haksız zenginleştiğini, davalı bankanın ise uygun ödeme koşullarının oluşmaması için lehdar aleyhine direk ve belirleyici rol oynadığını ve temel ilişkiden bağımsızlık koşulu ile sorumsuzluk avantajlarını tümü ile yitirdiğini, zira akreditif amiri ticari anlamda büyük bir kredi borcu ve tehdidi ile bağlı bulunduğu amir bankanın baskı ve yönlendirmesi ile düzenlemesi gereken belgeyi düzenlememekte olduğunu, hakkın kötüye kullanılmasının hukuken korunamayacağını, akreditif illişkisinde pek çok hukuksal boşluğun olduğunu, bu noktada temel hukuk prensipleri ışığında hukuk yaratılması gerektiğini ileri sürerek davalı … A.Ş.’nin müvekkiline taraflar arasındaki sözleşme ve akreditif konusu ticari iş nedeniyle 167.020-Euro ve bu tutarın ödenmemesinden doğan temerrüt faizi toplam tutarında borçlu olduğunun tespitine, iş bu tespite ilişkin hükmün akretidif küşatı 46A bent 6.maddesinde yer alan “C sertifikası” yerine kain olduğunun kabulüne, aksi takdirde bakiye akreditif bedelinin ödenmesini davalı … A.Ş. tarafından düzenlenecek “C sertifikasının” ibrazına bağlayan hükmün iptaline, temel ilişkiye de taraf olan ve bağımsızlık vasfını yitiren davalı banka bakımından bakiye akreditif bedelini ödememesindeki açık objektif iyiniyet ilkesine aykırılık ve müvekkilinin eksiksiz ifası dikkate alınarak akretidif bankası sıfatı ile bakiye akreditif bedelini ödeme borcunu yerine getirmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı banka vekili, davalı … A.Ş.’nin davacı lehine 1.068.403,60-Euro akreditif açma teklif mektubu uyarınca müvekkilince 31.12.2010 tarihinde teyitli belgeli akreditif açıldığını, akreditif metninin davacı ile diğer davalının anlaşması sonucunda oluşturulduğunu, akreditifin kabul edildiğine dair davalı lehdarın bankasının 03.01.2011 tarihli swift mesajının bulunduğunu, akreditif için gerekli belgelerin 46A maddesinde, ilave koşulların 47A maddesinde düzenlendiğini, bu düzenlemeler doğrultusunda davacının da kabulünde olduğu üzere davacıya toplam 904.033,84-Euro ödeme yapıldığını, ödenmeyan tutarın 164.369,76-Euro olduğunu, ancak bu tutarın ödenmesinin davalı … A.Ş. tarafından imzalı ve mühürlü konfor modülleri için B sertifikası, konfor modülleri dışındaki ürünler için C sertifikasının bankaya ibrazına bağlı olduğunu, sertifika bankaya ibraz edilmediği için müvekkilinin ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, ayrıca akreditifin vadesinin 30.06.2011 tarihinde sona erdiğini, vade, dolayısıyla sözleşme sona erdikten sonra sözleşme şartlarındaki hükmün iptalinin talep edilemeyeceğini, yine müvekkilini uygun ödeme koşullarının oluşmaması için lehdar davacı aleyhine direkt ve belirleyici rol oynadığı iddiasının da kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin akreditif koşulları uyarınca işlem yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı … A.Ş. vekili, müvekkilinin iflas erteleme davası açtığını, verilen tedbir kararı gereğince davanın durmasına karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafça sözü edilen tespit raporunun taraflarına tebliğ edilmediğini, rapora itiraz ettiklerini, davacı tarafından … Oteline ilişkin ekipmanların devreye alınma ve test işlemleri tamamlanmadığından müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını ve bu nedenle de C sertifikasını ibraz yükümlüğünün bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince sözleşme gereğince tedarik yükümünü tam olarak yerine getirip sözleşmeye konu malları davalı … A.Ş.’ye teslim ettiği, sözleşme bedelinin 1.670.198,11 Euro olduğu, davalı … A.Ş.nin akreditif kredisi amiri olarak sözleşmenin 46A maddesi gereğince C Sertifikası düzenlemesi halinde sözleşme tutarının bakiye kalan kısmının davacı tedarikçiye ödeneceği, C Sertifikasının düzenlenme koşulunun ise bağıtlanan sözleşme gereğince monte edilen 7 ayrı klima merkezindeki cihazların bağlı olduğu sistemlerin tam olarak devreye alınıp aktif olarak çalıştırılarak servis ve bakım gereksinimi doğacak şekilde HAVC sistemlerinin işletilmesi olduğu, tespit raporu ile davalı … AŞ’nin inşa ettiği kentsel eğlence merkezi projesi imalat aşamasında durdurulduğunun, bu nedenle davacının tedarik ettiği cihazların tam kapasite ile çalıştırılıp HVAC sisteminin işletilmesinin mümkün olmadığının, davalı … A.ş.’nin buu nedenle C Sertifikasını düzenlememekte olduğunun, sözleşmede akreditif amiri olan davalı … A.Ş. C sertifikasını düzenlemediği için davalı bankanın da davacı tedarikçiye bakiye kalan sözleşme tutarını ödemediğinin tespit edildiği, ancak taraflar arasında bağıtlanan sözleşmede davalı … A.Ş.nin projeyi durdurma, tedarik edilen cihazları çalıştırmama halinin düzenlenmediği, bu nedenle mahkemece genel hukuk kuralları ve örf adete göre boşluğun doldurulması gerektiği, davalı … AŞ’nin teslim edilen cihazları yargılama süreci içinde de çalıştırmaması, projeyi faal duruma geçirmemesi, davacı tedarikçinin bu malların karşılığını ithal ettiği firmalara ödemiş olması, bu nedenle ekonomik varlığının etkilenmesi gözetildiğinde akreditif küşatı olan C Sertifikasının düzenlenmemesinde davalı … AŞ’nin TMK. 2.maddesi gereğince hakkını kötüye kullandığı ,kendi kusuru nedeniyle davacının zararına neden olduğu, bu nedenle davacının tespit ve alacak istemlerinin kabulünün gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile, davalı … AŞ nin davacı … San. ve Tic. A.Ş.’ye 164.369,76 -euro ve alacağa hüküm tarihinden itibaren yürütülecek %9 yasal faiz ile birlikte borçlu olduğunun tespitine, fazla istemin reddine, bu tespit gereğince mahkeme hükmünün akreditif koşulu olan akreditif sözleşmesinin 46 A bendi 6. maddesinde yer alan C sertifikası yerine kain olduğunun kabulüne, temel ilişkiye de taraf olan Akreditif bankası … Bankasının bakiye akreditif bedeli olan 164.369,76 Euro yu hüküm tarihinden itibaren %9 yasal faizi ile davacıya ödeme borcunu yerine getirmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı banka vekili ;1-Müvekkili hakkında açılan davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, zira müvekkili yönünden muaccel bir alacağın bulunmadığını, akreditif hükümleri doğrultusunda C sertifikası ibraz edilmediği için müvekkilinin ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, Akreditifler Milletlerarası Ticaret Odası Yürütme Kurulu tarafından Nisan 1993 tarihinde kabul edilerek 01Temmuz 2007 tarihinde yürürlüğe giren “Vesikalı Krediler için Yeknesak Teamül ve Uygulamalar” başlıklı 600 sayılı Broşür ile son şeklini aldığını, 600 sayılı Broşürün 7.maddesi amir bankanın görevlerini tanımlamakta ve bu tanımda da amir bankanın uygun vesaik ibrazında ödeme yükümlülüğü doğduğunu açıkça belirtmekte olduğunu, öte yandan, 600 sayılı Broşürün 4.maddesinin a fıkrası ise akreditiflerin sözleşmelerden bağımsız olduğunun açıkça belirtildiğini, 2-Davada alacağın tahsili talep edilmediği halde, mahkemece alacağın tahsiline ilişkin hüküm kurulduğunu, oysa hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, mahkemece, C sertifası yerine kaim olmak üzere bir hüküm verilse dahi, ancak bu hüküm kesinleştikten sonra taraflarına tebliği ile bakiye akreditif bedelinin ödenmesinin talep edilebilir olduğunu, 3-30.06.2011 tarihi itibariyle akreditifin vadesinin sona erdiğini, vade tarihine kadar, davacının, (C) sertifikasını ibraz ederek, ödeme talebinde bulunmadığını, vade bitimi ile akreditif sona erdikten sonra, şartlarındaki hükmün iptaline ve akreditif bankası sıfatı ile bakiye akreditif bedelini ödeme borcunu yerine getirmesine karar verilmesinin mümkün olmadığını, 4-Muvazaa iddiasının kanıtlanamadığını,davacının tacir olduğunu ve TTK uyarınca tacirlerin basiretli davranmak zorunda olduklarını, akreditif ile ticaret yapan davacının , daha sonra vesaik ibrazına ilişkin hükmün iptaline karar verilmesini talep etmeye hakkı bulunmadığı gibi, özü itibarıyla vesaik ibrazına bağlı sözleşme türü olan akreditifte vesaik ibraz edilimeden davacıya ödeme borcunun yerine getirilmesine kararı verilmesinin de mümkün olmadığını, 5-Faize hükmedilmesi hatalı olduğu gibi faiz oranının da hatalı olduğunu, dava dilekçesinde faiz talep edilmediğini, ayrıca yabancı para borçlarında uygulanmasında gereken faiz oranının dikkate alınmadığını belirterek hükmün müvekkili yönünden kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE VE SÜREÇ: Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde :Dava, akreditif amirinin akreditif konusu iş nedeniyle borçlu olduğunun tespiti, tespite ilişkin verilecek hükmün akreditif hükmü yerine kain olduğunun tespiti ve akreditif amir bankasının akreditif borcunu yerine getirmesi istemlerine ilişkindir. Davacı, davalı … A.Ş. ile akdedilen sözleşme uyarınca edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının akreditif ödemesi yapılması için gerekli sertifikayı düzenlememesi nedeniyle akreditif bankasının sözleşmenin bakiye bedelini ödemediğini, akreditif ilişkinde hukuki boşluklar olduğunu ve mahkemece doldurulması gerektiğini, ayrıca davalıların organik ilişki içinde olmaları nedeniyle davalı bankanın ödeme yükümlülüğünün devam ettiğini ileri sürmüş; davalı … A.Ş. davacının sözleşmesel edimini yerine getirmediğini; davalı banka ise akreditif sözleşmesi uyarınca sunulması gereken sertifikanın amir tarafından sunulmaması nedeniyle ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, ayrıca diğer davalı ile arasında muvazaalı bir ilişki bulunmadığını savunmuştur.İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, karar sadece davalı banka tarafından istinaf edildiğinden, davalı … A.Ş.’ne yönelik verilen tespit hükmü kesinleşmiştir. Akreditif, uluslararası ticari ilişkilerde, bir bankanın verdiği şarta bağlı ödeme garantisi niteliğindeki bir kredi mektubu olup, akreditif kurumu ile ilgili olarak UCP 600 Akreditiflere İlişkin Bir Örnek Usuller ve Uygulama Kuralları düzenlenmiştir. Bu metnin “UCP’nin Uygulanması” başlıklı 1 .maddesi uyarınca, akreditif metni akreditifin bu kurallara tabi olduğunun açıkça belirtilmesi halinde akreditife uygulanır ve bu kurallar akreditif şartlarıyla açıkça değiştirilmedikleri veya uygulama dışı bırakılmadıkları sürece akreditifin bütün tarafları için bağlayıcıdır. Yine bu metnin “Tanımlar” kısmında “uygun ibraz” kavramı akreditifin şartlarına, bu kuralların uygulanabilir hükümlerine ve uluslararası standart bankacılık uygulamasına uygun bir ibraz olarak tanımlanmıştır. Bu metnin 7.m. uyarınca amir bankanın ibrazı karşılamakla dönülemez biçimde yükümlü oldukları açıklandıktan sonra, 16/c m. ise görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli bankanın, varsa bir teyit bankasının veya amir bankanın ibrazı karşılamayı reddetmeye karar verdiklerinde ibrazda bulunan tarafa tek bir bildiri göndermeleri gerektiği belirtilmiş ve bu bildirinin ne şekilde olması gerektiği açıklanmış, 16/d m. ise bu bildirinin ibraz gününü izleyen 5.banka iş gününün bitiminden geç olmamak üzere yapılması gerektiği belirtilmiştir. Dosya kapsamında mevcut belgeler incelendiğinde, akreditifin belgeli akreditif olduğu, açılış tarihinin 31.12.2010, akreditif açan (amir) bankanın davalı banka , akretidifi teyit eden bankanın dava dışı …, akreditif amirinin davalı … A.Ş. , akreditif lehdarının davacı, tutarının 1.068.403,60-euro, davacının talep edebileceği bakiyenin 164.369,76-Euro olduğu görülmüştür. Akreditif Metninin “Gerekli Belgeler” başlıklı 46A m. 6.bendi uyarınca gerekli belgeler arasında, hizmete alma ve deneme sürecinin tamamlanmasının ardından 30 gün geçmiş olduğunu ve malların müracaatçı tarafından kabul edildiğini belirten müracaatçı tarafından imzalı ve mühürlü C lehdar sertfikası da sayılmıştır. Davacı kendisi tüm edimlerini yerine getirmesine rağmen davalı … A.Ş.’nin ekonomik kriz içinde olması ve aynı zamanda kredi sağlayanı davalı banka tarafından yönlendirilmesi nedeniyle sertifikayı düzenlemediğini, akreditif metninde bu hususta hukuksal boşluk olduğunu ve bu boşluğun mevcut mevzuat hükümleri ile doldurulamayacak olması nedeniyle hakim tarafından doldurulması gerektiğini ileri sürmüştür. Oysa UCP 600 Akreditiflere İlişkin Bir Örnek Usuller ve Uygulama Kurallarının 4/a maddesi “Doğası itibariyle bir akreditif, dayandırılabileceği satış sözleşmesinden veya diğer bir sözleşmeden ayrı bir işlemdir. Akreditifte her ne şekilde olursa olsun bir sözleşmeye değinilmiş olsa bile,bankalar böyle bir sözleşmeyle ilgilenmezler ve onunla bağlı değillerdir. Bu nedenle bir bankanın akreditif altındaki ibrazı karşılama, iştira etme veya diğer herhangi bir yükümlülüğünü yerine getirmesine ilişkin taahhüdü, amirin amir bankayla veya lehdarla olan ilişkilerinden kaynaklanan taleplerine veya savunmalarına tabi değildir.” hükmünü haizdir. Somut olayda amir davalı … A.Ş. ile lehdar davacı arasında düzenlenen Tedarik Sözleşmesinin Ödeme Şartları başlıklı 8.maddesinde dava konusu edilen ürün bedelinin %10unun ekipmanların devreye alma ve test işlemleri tamamlandıktan sonra ödeneceği, devreye alınmasının davacının süpervizörlüğünde yüklenici tarafından sağlanacağı, devreye alınacağı tarihi davalının bildireceği ve bu konuda +-3 hafta opsiyonu olduğu kararlaştırılmış, ilk derece mahkemesince davalının edimini yerine getirmediği, devreye alma işlemini bir mani olmamasına rağmen yapmadığı, bu nedenle de sertifikayı düzenlemediği, sözleşmede davalı … A.Ş.nin projeyi durdurma, tedarik edilen cihazları çalıştırmama halinin düzenlenmediği, bu nedenle mahkemece genel hukuk kuralları ve örf adete göre boşluğun doldurulması gerektiği kabul edilmiş, davalı amirin davacıya borçlu olduğunun tespitine ve bu hükmün akreditif metninde yer alan C sertifikası aranması koşulu yerine kain olduğunun tespitine karar verilmiştir. Ne var ki davalı amirin, lehdar ile akdettiği sözleşmeye aykırı davranmış olması, davalı amir bankayı ilgilendirmez. Dava konusu akreditif belgeli bir akreditif olup, ibrazı istenen dava konusu belge ise açıkça akreditif metninde yer alan bir belgedir. Davacı tacir olup basiretli davranarak akreditif metni düzenlenirken bu hükme karşı çıkması gerekmekte olup, davacının tarafların serbest iradeleriyle düzenlenen sözleşme hükmüne yönelik talebi haklı görülmemiş, dolayısıyla ilk derece mahkemesince akreditif metninde boşluk olduğundan bahisle davalı amirin davacıya borçlu olduğunun tespitine ilişkin hükmün akreditif hükmü yerine kain olduğunun tespiti yönündeki davalı banka aleyhine kurulan hüküm hem usul hem de esas açısından yerinde görülmemiştir. Davalılar arasında organik bağ olduğu, davalı bankanın aynı zamanda davalı amirin kredi sağlayanı da olması nedeniyle davacıya ödeme yapmaması hususunda yönlendirildiği, davalı bankanın hakkını kötüye kullanmasının hukuken korumamayacağı iddiası ise dosya kapsamında mevcut belgelerle ispat edilememiştir. Zira davacının dayandığı somut iddia, iflas erteleme davası sırasında davalının iflas şartlarından kurtulmak için mahkemeye sunduğu kurtuluş projesinin davalı bankanın taahhüt ettiği 20 milyon Euro tutarındaki yeni krediye dayanmakta olduğu, davalının kredi borcu karşılığında ise dava konusu tesisin yapıldığı ana taşınmazın mülkiyetinin davalı bankaya bırakılacağı ve diğer davalıya kiraya verileceği hususudur. Buna karşılık banka savunmasında akreditifin son ödendiği tarihten sonra diğer davalıya kredi kullandırdığını, hatta kredinin muaccel olmasından sonra da onun lehine düzenlediği teminat mektuplarını muhataplarına ödediğini, esasında diğer davalının borca batık olması nedeniyle kendisi aleyhine dava açan davacının kötüniyetli olduğunu belirtmiştir. Salt davalı bankanın diğer davalının kredi sağlayanı olması nedeniyle yapmış olduğu işlemler davalılar arasında organik bağ olduğu ve birlikte hareket ettikleri iddiasını ispat için yeterli görülmemiştir. O halde yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak davalı bankaya yönelik davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, açıklanan nedenlerle davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına, hükmün kesinleşen yönlerinin tekrarı ile, davalı … A.Ş. hakkında açılan davanın kabulüne, davalı banka hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili ile davalı …. A.Ş. vekili temyizi üzerine ; Yargıtay 11 HD nin 2020/6160 esas ,2022/3230 karar sayılı 21.4.2022 tarihli ilamı ile ; 1) İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince temyiz isteminin reddine ilişkin olarak verilen ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı … A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi ek kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. 2) İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut Mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda, Davacı ile davalı arasında akdedilen 16.12.2010 tarihli sözleşmeye göre sağlanması gereken tüm malzeme ve cihazların şantiyeye teslim edildiğine ilişkin teslim tutanaklarının mevcut olduğu, tutanaklarda ayıp veya hasar bildirimine rastlanmadığı, yani davacının sözleşme kapsamında tedarik etmek zorunda olduğu cihaz ve malzemeleri hasarsız olarak şantiyeye teslim ettiği, yerinde yapılan keşiften sonra hazırlanmış ve İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/50 D. İş sayılı dosyasına sunulmuş olan bilirkişi raporuna göre, tedarik edilen ürünler yönünden sistemin devreye alınmasıyla ilgili bir eksikliğin veya mani bir durumun olmadığı, sözleşmeye göre montaj işlerinin davacı şirketin sorumluluğunda bulunmadığı, davacının sadece test ve devreye almada süpervizörlük yapacağı, bu durumda cihazların montajı, devreye alınması ve test işlemlerinin tamamlanmamasında davacıdan kaynaklanan teknik bir eksikliğin olmadığı kanaatine varılmış olup, davacının bu aşamada üzerine düşen edimi yerine getirdiği ancak davalının davacı ile işbirliği yapmaktan kaçındığı ve akreditif küşadında yer alan (C) sertifikasını vermekten imtina ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemece ‘’Davanın kabulü ile; davalı … A.Ş.’nin davacı … San. ve Tic. A.Ş.’ye 164.369,76 EURO nun ve alacağa hüküm tarihinden itibaren yürütülecek %9 yasal faiz ile birlikte borçlu olduğunun tespitine, fazla istemin reddine’’ şeklinde hüküm tesisinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve buna karşı davalı …A.Ş. tarafından istinaf yoluna gidilirken açık bir itiraz ileri sürülmemiş olmasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesince “…Bu tespit gereğince mahkeme hükmünün Akreditif koşulu olan akreditif sözleşmesinin 46 A bendi 6. maddesinde yer alan C sertifikası yerine kain olduğunun kabulüne” kısmının icapsız yere hüküm bendinden çıkartılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu sebeple temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.”denilerek kararımız bozulmuştur. Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur. Hükmüne uyulan bozma ilamı gereği ,davalı … Bankası AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ilk derece ve Dairemiz hükmünün kesinleşen kısımlarının aynen tekrarına ,davalı banka hakkındaki davanın reddine , C sertifikası yerine kain olduğunun kabulüne”ibaresinin hükme ilave edilmesine,Yargıtay bozma ilamına uyularak yeniden hüküm verildiğinden Yargıtay HGK nun 2021/96 esas 2021/205 karar sayılı ,4.3.2021 tarihli ilamı gereği taraflar yararına istinaf duruşma vekalet ücreti takdir edilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davalı … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarihli 2014/384 Esas 2017/1168 Karar sayılı hükmünün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; hükmün kesinleşen yönlerinin aynen tekrarı ile; “Davalı … A.Ş. hakkında açılan davanın kabulü ile; davalı … AŞ’nin davacıya 164.369,76 -Euro ve bu tutara hüküm tarihinden itibaren yürütülecek %9 yasal faiziyle birlikte borçlu olduğunun tesbitine, fazla istemin reddine, Bu tespit gereğince mahkeme hükmünün Akreditif koşulu olan akreditif sözleşmesinin 46 A bendi 6. maddesinde yer alan C sertifikası yerine kain olduğunun kabulüne, Davalı … Bankası A.Ş. hakkında açılan davanın reddine,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ; “Peşin alınan 6.744,55 TL harcın, alınması gereken 26.546,96 TL harçtan mahsubu ile eksik 19.805,41 TL karar harcının davalı … A.Ş’den alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan 6.744,55-TL peşin harç, 24,30-TL başvuru harcı, 195,70-TL teb. ve müzekkere gideri, 3.000-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.988,55 TL yargılama giderinin kabul oranına göre 9.913,35 TL’sinin davalı … A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı banka tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Taraflar vekil ile temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince 29.270,12-TL nispi vekalet ücretinin davalı … A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, reddedilen kısım üzerinden 1.980-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş’ ne ve 36.095,48- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Bankası A.Ş.’ne verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı … Bankası A.Ş. tarafından yatırılan 6.636,74-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı … Bankası A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan 64,10-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı bankaya ödenmesine, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, Dair, duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde HMK’nun 361/1 maddesi gereği Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/12/2022