Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1549 E. 2022/1467 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1549
KARAR NO: 2022/1467
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2022
NUMARASI: 2021/688 Esas 2022/312 Karar
DAVA: Tazminat
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı şirketten … marka 2013 Model Ekskavatör sınıfındaki iş makinesini … Bankası A.Ş. vasıtasıyla Kartal … Noterliği’nin 17/04/2014 tarih ve … yevmiye nolu finansal kiralama sözleşmesi yoluyla satın aldığını, söz konusu iş makinesinin 21/03/2016 tarihinde müvekkil tarafından sözleşmeye ilişkin borcun ödenmesi sonrasında adına tescil edildiğini, 17/04/2014 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanan iş makinesinin üretimden ve davalı üretici şirketin hatasından kaynaklanan sebeplerle çeşitli arıza ve aksaklıklardan dolayı 13 kere servis gördüğünü, araçta parça değişimi ve tamir işlemleri yaptırılmak zorunda kalındığını, davalı şirkete bu konu defalarca aktarılmasına rağmen sorunun çözülmediğini, Gölpazarı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/8 Değişik iş sayılı delil tespit dosyasında alınan bilirkişi raporuyla dava konusu ekskavatörün gizli ayıplı ve üretim hatalı olduğunun belirlendiğini, dava konusu iş makinesinin sözleşme gereğince akit inikat ve makine teslim tarihi olan 17/04/2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere üç yıl ve 3000 saat süre ile garanti kapsamında olduğunu, garanti süresinin dolmadığını belirterek sözleşmenin feshine, taraflar arasında akdedilen alım satım bedelinin iadesine, aksi takdirde ürünün misli ile değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının makinenin arıza sebebiyle 13 defa servis gördüğüne ve ayıplı bulunduğuna ilişkin iddiasının gerçeği yansıtmadığını, maddi gerçeklerin çarpıtılarak sunulduğunu belirterek davanın öncelikle görev veya hukuki yarar yokluğu nedeniyle, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 22/04/2014 tarihinde iş makinasının alıcıya teslim edildiği, 11/06/2014 tarihinden itibaren her arızalanmada durumun davalıya ihbar edildiği, davalının da ihtirazi kayıt olmaksızın onarım yoluyla sorunları gidermeye çalıştığı, bilirkişi heyetinin 09/07/2019 tarihli raporunda, araçta 7 kez onarımın veya parça değişiminin olduğunu, pistonların yağ kaçırdığını, yürüyüş aksamlarında arızalar meydana geldiğini, bu arızaların her seferinde davalı tarafından ihtirazi kayıt olmaksızın onarılmaya çalışıldığını ancak kalıcı bir çözüm bulunamadığını, arızaların üretim hatasından kaynaklandığını, ayıpların normal bir muayene ile ortaya çıkmayan gizli ayıp niteliğinde olduğunu mütalaa ettikleri, bilirkişi raporuyla tespit edilen ayıp nedeniyle, davacının üründen faydalanmasının mümkün olmadığı, ayıbın elde edilecek faydayı büyük ölçüde ortadan kaldıracak nitelikte oluşu ve hakkaniyet kuralları da dikkate alındığında, somut olayda sözleşmeden dönme koşullarının oluştuğu,davalının sunduğu özel teknik rapor ve özel hukuki mütalaanın esasa etkili bulunmadığı, birlikte ifa kuralı gereği iade tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu ekskavatörün, takdiyatlarından ari olarak, masraflar davalıya ait olmak üzere davacı tarafça davalıya iadesine, 247.500-Euro’nun aracın iadesinden itibaren başlayacak 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; Dava konusu makinenin davanın açıldığı tarihten sonra da davacının elinde olduğunu ve davacı tarafından kullanılmaya devam ediliğini, mevcut durumun sözleşmeden dönmeyi haklı kılmadığı için kanun gereği bedelin iade edilmesine hükmedilemeyeceğini, ayrıca sözleşmeden dönmeye karar verilmesi halinde dahi makineyi işletmeye devam eden davacının TBK m.229 uyarınca elde ettiği yararları satıcıya geri vermekle yükümlü olduğunu, mahkemece mal bedeline hükmedilerek davacının açık bir şekilde sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verildiğini, bilirkişi raporunda ayıbın iş makinesinin hangi aksam veya bölümünde meydana geldiği ile bir tespit yer almadığını, iş makinesinin tamir edildiği, hali hazırda kullanıldığının tespit edilmesine rağmen ileride mutlaka arızalanacağı belirtilerek dönme hakkına gerekçe oluşturulmaya çalışıldığını, bir iş makinesinde yağ kaçağı olmasının, zincire bağlanan pabuçların bir kısmının kırılmasının, istikamet tekerinin bağlantı yerlerinde çatlama veya zincirlerde aşınmalar meydana gelmesinin iş makinesinin ayıplı olduğunu göstermeyeceğini, bahsi geçen arızaların her makinede oluşabilecek nitelikte arızalar olduğunu, bilirkişi raporunda arızaların üretim hatasından mı yoksa kullanıcı hatasından mı kaynaklandığı hususunda irdeleme yapılmadığı gibi arızanın hangi üretim ayıbı nedeniyle çıktığı sorusunun da cevaplandırılmadığını, İTÜ’de görevli öğretim üyelerinden alınan uzman görüşünde de iş makinesinin ayıplı olmadığının her türlü açıklama ile izah edildiğini, uzman görüşünde de belirtildiği üzere, bu arızaların makinenin hatalı kullanımından, makinenin uygun olmayan ataşmanlarla çalıştırılmasından izin verilen yürüme miktarının çok fazla olmasından kaynaklandığını, bu kullanım biçimi ile yeni bir makinenin de kullanılması halinde aynı arızaların kaçınılmaz olduğunu, davacının iş makinesini pamter ataşmanı ile kullanması gerekirken tek tırnaklı riper kullanarak makinenin aşırı derecede zorlandığını ve hor kullanıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesi kapsamında ayıplı olarak teslim edildiği iddia olunan emtia nedeniyle sözleşmeden dönülerek malın iadesi ile ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalıdan finansal kiralama yoluyla satın alınan Liebherr marka iş makinesinin ayıplı olduğundan bahisle malın iadesi ile bedelin tahsilini istemiş; davalı satıma konu makinanın ayıplı olmadığını, arızaların kullanım hatasından kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Uyuşmazlık, satım sözleşmesine konu makinanın ayıplı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesi gereğince; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 223/2. maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Sözleşmede; uyuşmazlık konusu iş makinesinin, her türlü işçilik, montaj, malzeme hatalarından, gizli veya açık ayıplardan doğabilecek her türlü arızalara karşı teslim tarihinden itibaren 3 yıl veya 3.000 saat (hangisi önce dolarsa) süre ile davalının garantisi altında olduğu kararlaştırılmıştır. İş bu dava garanti süresi içerisinde açılmıştır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ve davalı şirkete ait servis raporlarının incelenmesinden, dava konusu makinanın 22/04/2014 tarihinde tesliminden ve davacı tarafından kullanılmaya başlanmasından sonra, davalı şirket tarafından 28/04/2014 tarihinden sonra müteaddit kereler makinadaki sorunların giderilmesi için onarım hizmeti verildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda pistonlardaki yağ kaçağı nedeniyle 7 kez onarım yapıldığı veya değiştirildiği, yürüyüş takımlarındaki sağ sol istikamet tekerleri bağlantı çenesinde 5 kez onarım yapıldığı veya değiştirildiği, garanti süresinin bitiminden sonra 3 defa istikamet tekerinin bağlantı kulaklarında onarım, 3 defa arm ve koca pistonlarında yağ kaçaklarının onarımının yapıldığı, arızaların inceleme esnasında da devam ettiği, dava konusu makinanın gizli ayıplı olduğu, arızaların kullanım hatasından kaynaklanmadığı belirtilmiştir. Davalının servis raporlarında da bahsi geçen arızalar tespit edilmesine rağmen bu arızaların kullanıcı hatasından kaynaklandığına dair herhangi bir kayıt yer almamakta olup davalının itirazı olmaksızın arızaları devamlı olarak onarmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık makinede arızaların devam ettiği dosya kapsamında sabit olmakla; bu durumda, dava konusu makinede sürekli meydana gelen arızaların onarıma rağmen giderilemediği, bu arızaların gizli ayıp niteliğinde olduğu, kullanım veya operatör hatasından kaynaklanmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bunun dışında davacı, her bir arızadan sonra davalıya ait teknik servise müracaat ettiği ve ayıbın olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak nitelikte olduğu anlaşıldığından davacı ihbar yükümlülüğünü süresinde yerine getirmiştir. Davalı, iş makinesindeki alt takımlara ilişkin sorunların aşınma ve hatalı kullanımdan kaynaklandığını, palet uçlarındaki kırılmalarının makinenin çalışma zeminine göre uygun ayarlar yapılmadan çalıştırılmasından kaynaklandığını, yine makinenin paletlerinin zemine tam basmaması halinde makine tarafından yapılan ağır iş sırasında büyük taş parçalarına basılması ve dengesiz çalıştırılması nedeniyle kırılmalar meydana geldiğini, zincirdeki aşınmaların aracın fazla yürütülmesinden ileri geldiğini iddia etmekte ise de bilirkişi tarafından yapılan incelemede bu arızaların olağan nitelikte olmadığı, servisin gereken önlemleri almadığı, bu arızaların iş makinesinin durmasına ve çalışmamasına sebebiyet vereceği tespit edilmiştir. Dava konusu iş makinesinin çalışma şartlarını da gören davalı tarafından onarım ve periyodik bakım sırasında bu yönde bir uyarı yapılmadığı gibi servis tutanaklarında bahsi geçen arızaların bu nedenlerden dolayı geldiğine dair herhangi bir ihtirazi kayıtta da bulunulmamıştır. Somut olayda arızaların sürekli tekrarlandığı, bu haliyle makinadaki sorunların makinadan beklenen faydanın elde edilememesine neden olacağı kanaatine varıldığından davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. TBK’nın 227. maddesinde ise satılanın ayıplı olması halinde alıcının seçimlik hakları; “satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkan varsa satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme” olarak belirlenmiştir. Davacı 17/10/2016 tarihli ihtarnamede satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini, olmadığı takdirde ise sözleşmeden dönülerek satış bedelinin iadesini, dava dilekçesinde ise sözleşmeden dönülerek satış bedelinin iadesi ile satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini terditli olarak talep etmiştir. Ancak yenilik doğurucu hakların terditli olarak kullanılması mümkün değil ise de 19/01/2022 tarihli oturumda 227/1-1 maddesinde düzenlenen sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığı açıklığa kavuşturulmuştur. Bununla birlikte aynı kanun hükmünde; alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkimin, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebileceği (m.227/4); satılanın değerindeki eksikliğin satış bedeline çok yakın olması halinde ise alıcının, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabileceği (m.227/5) belirtilmiştir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere, arızaların sürekli tekrarlandığı, bu haliyle makinedeki sorunların makineden beklenen faydanın elde edilememesine neden olacağı, mevcut koşulların sözleşmeden dönmeyi haklı kıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, davalı tarafça iş makinesinin davacıya teslim edildiği tarihten iade edileceği tarihe kadar kullanımdan kaynaklanan yararların davacıda sebepsiz zenginleşmeye yol açtığı, TBK m.229 hükmü göz ardı edilerek sözleşmeden dönmeye karar verilemeyeceği ileri sürülmekte ise de satış bedelinin de davalının uhdesinde ve tasarrufuna açık bulunduğu (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09/02/2014 tarihli, 2013/6084 E.2014/3237 K; 17/05/2012 tarihli 2011/13713 E. 2012/8309 K. sayılı içtihadı) dikkate alındığında mahkemece satış bedelinin tamamına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 66.632,78-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 16.658,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 49.974,58‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 107,20-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.20/10/2022