Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1339 E. 2022/1065 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1339
KARAR NO: 2022/1065
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/03/2022
NUMARASI: 2021/613 Esas – 2022/346 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/07/2022
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından tapunun İst-Fatih ilçesi, … Mah., … Ada, … Parsel’de kayıtlı kagir mağaza niteliğindeki taşınmazın 29/08/2012 tarihinde satın alındığı, taşınmaz alınırken banka kredisi kullanıldığı, taşınmaz üzerinde banka lehine 2.500.000-TL bedelli ipotek tesis edildiğini, davalının, müvekkili şirkette 05/05/2016 tarihine kadar %30 pay sahibi ortak olduğunu, 10/05/2016 tarihli ortaklar kurulu kararı ile müdürlük yetkisi kaldırılıncaya kadar şirkette münferit imza yetkilisi olarak görev yaptığını, şirkette sahip olduğu hisseleri İstanbul … Noterliğinin 05/05/2016 tarih ve … yev. nolu hisse devri ile,davalının oğlu …’nın %15 payını aynı tarihde 03080 yevmiye nolu hisse devri ile …’ya devrettiğini, davalının ortaklık hisselerini noterde devir ettikten sonra sadece müdürlük sıfatının kendisine verdiği yetkiyi kullanarak şirket ortaklar kurulu kararına aykırı olarak 09/05/2016 tarihinde söz konusu taşınmazı tapuda 2.900.000-TL bedel ile kendi adına tescil ettirdiğini ve bedeli tahsil ettiğini resmi memur önünde ikrar etmesine rağmen 2.900.000-TL satış bedelini şirkete ödemediğini, 2.900.000-TL tutarında faturanın düzenlenmesini sağladığını, davalının hem alıcı hem de satıcı (şirket müdürü) olarak işbu taşınmazın satış bedelinin şirkete ödenmemesinden sorumlu olduğunu, taşınmazın bedeli olan 2.900.000-TL ‘nin şirkete ödenmesi için Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının aleyhine yapılan icra takibine itiraz ettiğini belirterek,davalının icra takibine yaptığı haksız itirazın iptali ile davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; icra takibinde akabinde açılan dava ile satış bedeli talep edilen taşınmaz, ilk satın alındığı 2012 yılında asıl olarak …’nın şahsına alındığı ve bu durum sürekli olarak devam ettiği için, zaten kendisine ait taşınmazın devri için …’nın davacı şirkete herhangi bir bedel ödemesinin söz konusu olamayacağını, taşınmaz her ne kadar tapuda davacı şirket adına kayıtlı olsa da gerçek malikin her zaman davalı … olduğunu, davacı şirketin diğer ortaklarının, bu taşınmazın …’ya devri hususunda aldıkları ortaklar kurulu kararı bulunduğunu, bu taşınmazın kredi taksitlerinin ilk andan itibaren aslında … tarafından ödendiğini, taraflar ortaklık hisselerinin devri sırasında anlaşma yaparken, bu kredinin kalan son taksitlerinin davacı şirket tarafından hisse devir bedeline mahsuben yapılması hususunda anlaştıklarını, davacı şirket tarafından yapılan bu kredi ödemelerinin de hisse devrine ilişkin bedelin bir parçası olduğunu belirterek açılan davanın reddine, alacağın %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemenin 04/10/2018 tarih 2016/992 Esas – 2018/888 Karar sayılı kararı ile; takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 2.900.000-TL alacaklı olduğu, ortaklar kurulu kararında davalının imzasının bulunduğu, davalı bakımından alacak miktarının belirlenebilir , itirazının haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptaline, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 03/06/2021 tarih 2019/93 Esas – 2021/851 karar sayılı kararı ile;”davalı tarafından şirket adına alınan taşınmazın gerçekte davalı adına satın alındığı taşınmazın davacıya ait olduğu, bu savunmalarını ispat zımnıda davacı şirket yetkilisine yemin teklif edeceklerini beyan ettiği , inançlı işlem bulunduğu savunmasını ispat zımnında yemin deliline başvurma hakkı olduğu halde yemin teklif isteğinin reddine karar verilmesi doğru olmadığından, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delilin değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece,yukarıda yazılı kaldırma kararı sonrası , davacı şirket yetkilisine yaptırılan yemin dikkate alınarak, takip tarihi olan 22.09.2016 itibari ile davacının davalıdan 2.900.000-TL tutarında alacaklı olduğundan itirazın iptaline ; davalının icra inkar tazminatı ile mahkum edilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; dava konusu olayla ilgili olan bir kısmın yemin teklifinden çıkarılması ve yemin teklifinin yokluğunda yapılmış olması hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin 31.03.2022 tarihli duruşmada, vekilinin sağlık nedenleriyle mazeret talep ettiğini, mazeret dilekçesinin reddine karar vermiş olması da hukuka aykırı olduğunu, verilen kararda delillerin toplanmaması, yemin teklifinin hukuka aykırı bir şekilde eda edilmesi, her iki taraf da tacir olmadığı halde davacının ticari defterlerine dayanılarak karar verilmesi, tapu senedinin varlığı karşısında işbu ticari defterlerin dikkate alınması, imzalı bir şekilde davacı şirket yetkilisinin beyanı mahkemeye sunulmasına rağmen mahkemesinin tanık dinlettirmemesi, mali müşavir bilirkişinin hukuki nitelendirilmelerde bulunmasına rağmen rapora dair itirazların kabul edilmemesi nedenleriyle hukuka aykırı karar verildiğini, bu sebeplerden dolayı kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; davacıya ait dükkan satış bedeline ilişkin düzenlenen 09/05/2016 tarih, … seri nolu fatura alacağının davalıdan tahsili amacıyla yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptali istemidir. Davalının davacı şirkette sahip olduğu hisselerini devrettiği 05/05/2016 tarihinde, dava konusu gayrimenkulün davalıya satışına ilişkin 05/05/2016 tarih ve 49 sayılı davacı şirket ortaklar kurulu kararının bulunduğu, davalının da imzasının bulunduğu mezkur ortaklar kurulu kararında fatura alacağına konu şirket taşınmazının 2.900.000-TL bedelle şirket ortağı …’ya satılmasına karar verildiği,satış işlemleri için … ve …’nın görevlendirilmesine karar verildiği,ortaklar kurulu kararında davalının da imzası bulunduğu ,ancak satış işleminin hisse devri henüz gerçekleştirilmediği,davalının temsil yetkisi sona ermeden alıcı davalı adına oğluna vekaletname verilerek vekaleten …, şirket adına da … şirket yetkilisi sıfatıyla tapuda işlem yaptığı anlaşılmaktadır. Davalı yargılama sürecinde, en başından beri taşınmazın şeklen davacı şirket adına tapuda kayıtlı olmakla birlikte alındığı tarihten itibaren kendisine ait olduğunu ancak ticari kredi daha ucuz olduğu için şirket adına kredi kullanıldığını, kredi taksit ödemelerinin de her ne kadar şirket tarafından yapılmış ise de bu taksitlerin ortak ve müdürü sıfatı ile şirketten aylık olarak alması gereken ücret karşılığı yapıldığını ve hisse devrinden sonra ise kalan kredi taksitlerinin hisse devir bedeline karşılık ödendiğini ileri sürmüştür. Davalının savunmaları inançlı işleme yöneliktir. Bilindiği üzere Türk Hukukunda inançlı işlemleri doğrudan düzenleyen bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Ancak uygulama ve öğretide, 6098 sayılı TBK’nun 26.maddesinde yer alan “sözleşme özgürlüğü” ilkesi kapsamında inançlı sözleşmelerin düzenlenebileceği ve geçerliliği kabul edilmektedir. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. İnançlı işlemi doğrudan düzenleyen bir kanun hükmü bulunmadığından, ispatı hakkında da kanunlarımızda bir hüküm yer almış değildir. İnançlı işlemin ana unsurları, inanç sözleşmesi ve kazandırıcı işlem (hakkın devri işlemi) nasıl özel bir şekle bağlı değilse, inançlı işlemin ispatında da, genel hükümlerin uygulanması gerekir. Böyle olunca inançlı işlem iddiasının HMK 190/1. maddesi uyarınca yazılı delille ispatlanması gerekmektedir.İnanç sözleşmesinin yazılı olması koşulu bir geçerlilik şartı olmayıp ispat şartıdır. İnançlı işlemin yazılı delilini inanç sözleşmesi oluşturmaktadır. Uygulamada, açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa bile yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa, inanç sözleşmesinin “tanık” dahil her türlü delil ile kanıtlanabileceği kabul edilmiştir. Davalının inançlı işlem savunmasını ispat yönünden yazılı delili olmayıp ,dosyaya yazılı sunulan tanık beyanları yazılı delil başlangıcı sayılamayacağından,davalı vekilinin tanıklarının dinlenmediğine yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar , yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır.(Yargıtay HGK -2019/737 esas 2020/1021 karar sayılı 9.12.2020 tarihli ilamı ) Açıklanan nedenlerle;taşınmazın bedelsiz olarak davalıya devredileceğine dair sözleşme bulunmadığı gibi davalının imzasını taşıyan ortaklar kurulu kararı ile taşınmazın 2.900.000-TL bedelle davalıya satışı kararlaştırılmıştır. Satış bedelinin ödenmediği sabittir. Davalı taşınmazın kendisine ait olduğundan davacı şirkete taşınmaz için bir bedel ödemesi gerekmediğini savunmaktadır.Davalı şirket adına temsilci sıfatıyla ,alıcı olarak ise oğluna vekaletname vererek işlemi tamamlamıştır.İnançlı işlem iddiası yönünden davacı şirket yetkilisi usulen davalı tarafça teklif edilen yemini eda etmekle davalının savunmasını kanıtlayamamıştır.Davalının tapuda devir aldığı taşınmazın bedelini ödemekle yükümlü olduğu gözetildiğinde davanın kabulüne ilişkin hükümde isabetsizlik bulunmamaktadır.Davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 198.099-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 49.524,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 148.574,25-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından sarf edilen giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 63-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/07/2022