Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1239 E. 2023/835 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1239
KARAR NO: 2023/835
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2016/83 Esas – 2018/583 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2023
İlk derece mahkemesince verilen kararın davacı, davalı şirket ve diğer davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; … ile davalılardan … Ltd. Şti. arasında imzalanan ve diğer davalıların da müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesine istinaden firmaya krediler kullandırıldığını, ödeme yapılmadığından 14/09/1999, 14/03/2000 ve 13/01/2004 tarihli ihtarnameler ile hesabın kat edildiğini, borç ödenmediğinden davalıların temerrüde düştüklerini, bu süreçte kredi alacağının … tarafından 28/12/2001 tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile müvekkiline temlik edildiğini, alacağın tahsili amacıyla davalılar aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, davalıların alacak ve faize yönelik itirazları haksız olup takibe konulan alacağın genel kredi sözleşmesi hükümlerine göre hesaplandığını, müvekkili tarafından alacak temlik alınmış olup 5411 sayılı yasanın 141. maddesi gereği zamanaşımı süresi 20 yıl olduğundan, davalıların zamanaşımı iddiasının yerinde olmadığını belirterek, davalıların takibe yönelik itirazlarının iptali ile davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, temlik eden … tarafından müvekkilleri hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … ve … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyalarında başlatılan takiplerin işlemden kalktığını, bu nedenle davanın hak düşürücü süre yönünden reddinin gerektiğini, davacının … ile akdettiği temlik sözleşmesi idari yargıda iptal edildiğinden davacının husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacının 6183 sayılı yasaya istinaden düzenlediği ödeme emirlerinin idare mahkemelerince iptal edildiğini, davacı takipte kötü niyetli olduğundan kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 6098 sayılı TBK’nın 598/3. maddesine göre, gerçek kişi tarafından verilmiş olan kefaletin sözleşmenin kurulmasından başlayarak 10 yıl geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağı, dava konusu kredi sözleşmesi 20.11.1997 tarihinde imzalanmış olduğuna göre 20/11/2007 tarihi itibariyle sözleşmeden kaynaklanan kefalet yükümlülüğünün kendiliğinden ortadan kalktığı, 6101 sayılı kanunun 5. maddesi kapsamında TBK’nın 598. maddesindeki 10 yıllık sürenin, TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce dolduğu, 10 yıllık süre zamanaşımı süresi olmayıp, 10 yıllık sürenin geçmesi ile kefaletin kendiliğinden ortadan kalktığı, icra takibinin 10.12.2015 tarihinde başlatıldığı, TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce 10 yıllık sürenin geçmesi sebebiyle kefaletin TBK’nin 598/3. maddesi gereğince kendiliğinden ortadan kalktığı, 6101 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince ek sürenin de 01/07/2013 tarihi itibariyle dolduğu, bu nedenle gerçek kişi davalılar bakımından davanın reddine karar verilmesinin gerektiği; davalı asıl borçlu şirket bakımından ise … bile davalı şirket arasında 20.11.1997 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, temerrüdün 22.03.2000 tarihinde oluştuğu, alınan bilirkişi raporuna göre takip tarihi itibariyle davacının 302.269-TL asıl alacak, 10.537.789-TL işlemiş faiz, ayrıca tazmin olunan teminat mektuplarından dolayı 33.216-TL asıl alacak, 885.021,87-TL işlemiş faiz olmak üzere 918.237,87-TL alacaklı olduğu, davalı şirketin itirazının haksız olduğu gerekçesiyle, davalılar …, …, … ve … hakkında açılan davanın reddine, davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının kısmen iptaline, takibin 302.269-TL asıl alacak, 10.537.789-TL işlemiş faiz, tazmin olan teminat mektuplarından dolayı 33.216-TL asıl alacak, 885.021,87-TL işlemiş faiz olmak üzere 918.237,87 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takipten itibaren yıllık %220 oranında temerrüt faizi yürütülmesine, fazla talebin reddine, 2.351.659,17-TL icra inkar tazminatının davalı … Tekstil’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; mahkemece kefiller bakımından yapılan tespitlerin hatalı olduğunu, davalılar hakkında … tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, …’ın fona devri sonrasında müvekkilince 28.12.2001 tarihinde alacak temlik alınarak önceki takibin devamı niteliğinde 6183 sayılı kanun kapsamında takip başlatıldığını, ancak bu takipteki ödeme emirlerinin idari yargıda iptal edildiğini, bu nedenle bu kez İİK hükümlerine göre İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, dolayısıyla takiplerin 2000 yılından beri kesintisiz olarak devam ettiğini, bu nedenle mahkemece önceki takiplerin dikkate alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, idari işlen niteliğindeki ödeme emrinin iptalinin özel hukuka ilişkin hakkın kullanımına etkisinin olamayacağını, mahkemece önceki takiplere ilişkin bir inceleme yapılmadığını, 6183 sayılı yasaya dayalı takipler derdest iken 6101 sayılı kanunun 5/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, müvekkili kurumun alacakları 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan, kefaletin 10 yıl ile sınırlı olduğunun kabulünün kanunun amacına aykırı olduğunu belirterek, mahkemenin davalı kefillere ilişkin hükmünün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, temlik eden … tarafından müvekkilleri hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … ve … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyalarında başlatılan takiplerin işlemden kalktığını, bu nedenle davanın hak düşürücü süreden reddinin gerektiğini, davacının … ile akdettiği temlik sözleşmesi idari yargıda iptal edildiğinden davacının husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacının 6183 sayılı yasaya istinaden düzenlediği ödeme emirlerinin idare mahkemelerince iptal edildiğini, bu kararlar kesinleşmediğinden derdestlik itirazında bulunduklarını, önceki takiplerin işlemden kaldırılarak yenilenmediğini, davacı takipte kötü niyetli olduğundan kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, mahkemece müvekkili şirket aleyhine verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca haklarındaki dava reddedilen davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı şirketin 07.07.2014 tarihinde sicilden terkin edildiği anlaşılmakla, Dairemizin 2020/409-352 sayılı kararı ile davalı şirketin ihyası için süre verilerek ihya gerçekleştiğinde gerekli tebliğ işlemleri yapılarak, şirket temsilcisine istinaf dilekçesine icazet verip vermediklerini beyan etmesi hususunda süre verilmesi ve anılan işlemlerin yerine getirilmesini müteakip dosyanın Dairemize gönderilmesi için dosya mahkemesine geri çevrilmesine karar verildiği, mahkemece davalı şirket vekillerinin istifası nedeniyle ihya hususunda davacı vekiline süre verildiği, davacı TMSF vekilince açılan dava sonucunda şirketin ihyasına karar verilerek kararın kesinleştiği, istinafa konu kararın ihya edilen şirkete ve tasfiye memuruna tebliğ edildiği, tasfiye memuruna gerekli ihtarı içeren davetiyenin tebliğine rağmen, vekalet görevi terkin nedeniyle sona ermiş olan vekil tarafından ibraz edilen istinaf başvurusuna icazet verilmediği, vekaletname verilmediği gibi istinaf dilekçesi de sunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilerek, davacı vekili ile davalı kefiller vekilinin istinaf başvurusunun esastan incelenmesine geçilmiştir. Somut olayda; … ile davalı … Tekstil arasında 20.11.1997 tarihli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, diğer davalıların da sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, sözleşme gereği davalı şirkete kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine 14.09.1999 tarihinde hesabın kat edildiği, ancak kat ihtarnamesinin asıl borçlu ve kefillere tebliğ edilemediği, 14.03.2000 tarihli kat ihtarnamesinin ise davalı kefil …’a 15.03.2000, diğer tüm davalılara 20.03.2000 tarihinde tebliğ edildiği, bir günlük ödeme süresi ile birlikte …’un 17.03.2000, diğer borçlu ve kefillerin ise 22.03.2000 tarihinde temerrüde düştükleri, bu kez önceki ihtarname konusu olan depo talep edilen teminat mektuplarının nakte dönüşmesi nedeniyle bedelinin ödenmesi ihtarını içerir 13.01.2004 tarihli kat ihtarnamesinin keşide edildiği, ancak bu ihtarnamenin de borçlu ve kefillere tebliğ edilemediği, alacaklı banka tarafından alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında ilamsız takip ve İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, bu arada …’ın 09.07.2001 tarihinde TMSF’ye devrine karar verildiği, dava konusu alacağın da 28.12.2001 tarihli alacağın temliki sözleşmesiyle fona temlik edildiği, sonrasında bankanın fona devrine ilişkin kararın Danıştay 10. Dairesinin 21.06.2004 tarih 2004/7935 esas 2004/5575 karar sayılı kararıyla iptal edildiği, …’ın icra takiplerinden vazgeçtiği ve alacağı temlik alan TMSF tarafından bu kez 6183 sayılı kanuna göre takip başlatıldığı, ancak bu kanuna göre düzenlenen ödeme emirlerinin borçlu ve kefillerin açtıkları davalar sonucunda verilen idari yargı kararlarıyla iptal edildiği, bu nedenle bu kez TMSF tarafından dava konusu İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı icra takibinin başlatıldığı, davalı borçluların yasal süresinde ödeme merine itirazı üzerine takibin durduğu ve işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davalı kefillerin kefalet süresinin sona erdiği gerekçesiyle, davalı kefiller aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesi, “Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir. Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.” hükmünü içermektedir. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 5. maddesinde ise “TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, TBK’da öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak TBK’da öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur. TBK ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz.” hükmü yer almaktadır. Kefaletteki 10 yıllık hak düşürücü süre ilk kez 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesiyle getirilmiş olup, davaya konu kefaletname tarihi olan 20.11.1997 tarihi itibariyle bu düzenleme yürürlükte değildir. Somut olayda TBK’nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihi itibariyle 10 yıllık süre dolmuş olduğundan, davacının söz konusu kefaletnameye dayalı olarak 1 yıllık ek süre içinde takipte bulunma hakkı olup, 01/07/2013 tarihinden sonra bu kefalete dayalı olarak kefillere başvurulması mümkün değildir. Alacağı temlik eden … tarafından 2000 yılında başlatılan takipten vazgeçilmiş olup, davacı TMSF tarafından 6183 sayılı kanuna dayalı olarak düzenlenen ödeme emirleri de idari yargı kararlarıyla iptal edilmiştir. Davacı tarafça bu davaya dayanak icra takibi ise 1 yıllık ek süreden de sonra 10.12.2015 tarihinde başlatılmış olup, davalıların kefaleti işbu takip tarihi öncesinde ortadan kalkmıştır. Bu nedenle mahkemece davalı kefiller aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. TBK’nın 598. maddesinde öngörülen 10 yıllık kefalet süre sınırı hak düşürücü nitelikte olduğundan, hüküm tarihindeki AAÜT’nin 7/2 maddesi hükmüne uygun olarak haklarındaki dava reddedilen davalılar yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi de yerindedir. Davalılar vekilince cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talep edilmesine ve davalı kefiller aleyhine açılan davanın reddine rağmen, mahkemece bu talep konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi hatalıdır. Ancak 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 138/1 maddesi hükmü gereği, fonun taraf olduğu dava ve icra takiplerinin fon aleyhine sonuçlanması halinde İİK’da yazılı tazminat ve cezaların fon hakkında uygulanması mümkün olmadığından, fon aleyhine bu kapsamda bulunan kötü niyet tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece davalı kefillerin kötü niyet tazminatı isteminin reddi gerekirken, bu hususta bir karar verilmemesi isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı … Tekstil vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına; diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesine rağmen davalılar vekilinin kötü niyet tazminatı istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı kefiller vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak, ilk derece mahkemesi hükmünün tekrarı ile “koşulları oluşmadığından davalıların kötü niyet tazminatı isteminin reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı şirket bakımından istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına, 3-Diğer davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/05/2018 tarih 2016/83 Esas 2018/583 Karar sayılı kararın HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davalılar …, …, … ve … hakkında açılan davanın reddine, Davalı … San. Tic. Ltd. Şti. Hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 302.269-TL asıl alacak, 10.537.789-TL işlemiş faiz olmak üzere 10.840.058-TL üzerinden, Tazmin olan teminat mektuplarından dolayı 33.216-TL asıl alacak, 885.021,87-TL işlemiş faiz olmak üzere 918.237,87 TL üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takipten itibaren yıllık %220 oranında temerrüt faizi yürütülmesine, fazla talebin reddine, 2.351.659,17-TL icra inkar tazminatının davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, Davalılar vekilinin kötüniyet tazminatı isteminin reddine” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gereken 803.209,19-TL nispi karar ve ilam harcının davalı … San. Tic. Ltd. Şti’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan 1.000-TL bilirkişi ücreti ve 78-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.078-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 1.077-TL’sinin davalı … Tic. Ltd. Şti’den alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 182.782,96-TL vekalet ücretinin davalı … San. Tic. Ltd. Şti. alınarak davacıya verilmesine, Davanın şirket bakımından reddolunan kısmı üzerinden davalılar lehine taktir olunan 2.180-TL vekalet ücreti, gerçek kişi davalılar bakımından 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak belirtilen davalılara verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/05/2023