Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2022/1019 E. 2022/970 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1019
KARAR NO: 2022/970
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/54 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
İhtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TALEP: Davacı vekili; davalı şirketin 25/10/2021 tarihli genel kurulunda alınan 2020 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının okunması ve onaylanmasına ilişkin 3 nolu kararının, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair 4 no’lu kararının, sermaye artırımına ilişkin 5 no’lu kararı, kar payı dağıtılmamasına ilişkin 6 no’lu kararı ile yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddeleri gereğince izin verilmesine ilişkin 7 no’lu kararlarının iptaline ve öncelikle TTK 449. maddesi gereğince bu kararların icrasının tedbiren geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ARA KARAR: Mahkemece, dava konusu genel kurul kararlarının türü ve niteliği itibariyle bu aşamada ileride telafisi imkansız zarar doğma ihtimalinin bulunmaması ve HMK 390/3 maddesi gereğince yaklaşık ispat şartı gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı tarafın davalı şirketin 25/10/2021 tarihli genel kurulunun 3-4-5-6-7 nolu kararlarının yürütmenin geri bırakılmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; somut olayda yaklaşık ispat koşulunun sağlandığını, ancak mahkemece buna rağmen telafisi imkansız zararların bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdiğini ve herhangi bir gerekçe göstermediğini, yürütmenin geri bırakılması talebine karşı yönetim kurulu üyelerinin beyanlarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, maddi gerçeklikle bağdaşmadığını, şirketin hiç bir faaliyetinin bulunmadığını, personeli ve faaliyeti bulunmayan davalı şirketin yönetim kurulunun üç kişiden oluştuğunu, çoğunluk pay sahiplerinin kendi şirketlerinin yönetim giderlerini davalı şirkete yüklediklerini, davalı şirketin 2020 yılında 171.577-TL zarar ettiğini ve bunun 232.346-TL olan yönetim giderlerinden kaynaklandığını, davalı şirket yönetim kurulunun dava ile ilgisi olmayan beyan ve iddialarının haksız ve kötüniyetli olduğunu, bilanço ve kar zarar hesabının gerçeğe ve dürüst resim ilkesine aykırı olduğunu, dolayısıyla bilançonun onaylanmasına dair 3 no’lu kararın hukuka aykırı olduğunu, ayrıca faaliyet raporu eki finansal raporun muhasebe standartlarına uygun olmadığını, faaliyet raporu, finansal tabloların gerçeğe ve dürüst resim ilkesine uygun olarak tanzim edilmemesi nedeniyle gündemin 4 nolu maddesi kapsamında yönetim kurulunun ibra edilmesine ilişkin kararın usule ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davalı şirketin sürekli zarar etmekte olduğunu fakat yönetim kurulu tarafından bu zararın azaltılmasına yönelik hiç bir önlem alınmadığını, Yönetim kurulunun genel kurulu TTK m.409’da yer alan üç aylık süre içerisinde toplantıya çağırmadığı için müvekkilinin pay sahipliği haklarının kısıtlandığını, ayrıca yönetim kurulunun faaliyetlerinin sermayenin korunması ilkesine aykırılık oluşturduğunu, davalı şirketin uğradığı zararın sermaye artırımı ile kapatılmasının amaçlandığını, bahse konu kararın pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme hakları ihlal edilmek suretiyle alındığını, davalı şirketin keşide etmiş olduğu ihtarnamesinde de sermaye artırımının fahiş derecedeki genel yönetim giderlerinin karşılanması amacıyla yapıldığının kabul edildiğini, sermaye artırımının ne için yapılacağına dair sorulan sorulara yönetim kurulu tarafından açıklama yapılmadığını, gündemin 6 nolu maddesiyle kar dağıtımı yapılmamasının kötü niyetli olduğunu, müvekkili davacının talebine rağmen yönetim kurulu üyelerinin davalı şirket dışında başka hangi şirketlerde çalıştığı hakkında davalı tarafından bilgi verilmediğini, kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmeyen yönetim kurulu üyelerine TTK m.395 ve 396 uyarınca şirketle işlem yapma ve rekabet yasağının kaldırılmasına imkan tanınmasının kötü niyetli olduğunu, bahse konu kararlarının yürürlüğünün durdurulmaması halinde müvekkilinin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının telafisi imkansız zararlara uğrayacağını belirterek kararın kaldırılmasını ve iptali talep edilen genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, TTK’nın 449. maddesi uyarınca genel kurul kararlarının iptali istemli davada, genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılmasına ilişkindir. TTK’nun 449. maddesi ”Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir” hükmünü içermektedir. Anılan madde de hangi hallerde bu geçici hukuki koruma kararı verileceği özel olarak düzenlenmediğinden, tamamlayıcı yorum kuralı olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinden yararlanılabilir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi ise, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda davalı şirketin 25/10/2021 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda alınan ve iptali istenen 3 no’lu kararın 2020 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının okunmasına, müzakeresine ve onaylanmasına; 4 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerinin ibrasına; 5 no’lu kararının şirket sermayesinin artırılmasına; 6 no’lu kararının kar payı dağıtılmamasına, 7 no’lu kararının yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddeleri gereğince izin verilmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yönetim kurulu üyelerinin görüşünü alarak talebin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından kar zarar tablolarının ve bilançonun gerçeği yansıtmadığı, yönetim kurulunun hesap verme borcuna aykırı olarak yükümlülüklerini yerine getirmediği, ibra kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir. 3 no’lu karar bilanço ve kar/zarar hesaplarının müzakeresine ve onaylanmasına, 4 no’lu karar ise ibraya ilişkindir. İptal istemine konu olan bu kararlar yönünden tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği konusunda bu aşamada kanaat verici bir delil bulunmamaktadır. Diğer taraftan şirket sermayesinin artırılmasına ilişkin 5 no’lu kararın iptali talep edilmektedir. Sermaye artırımına davacı tarafından iştirak edildiğine ilişkin iştirak taahütnamesi sunulmuş olup davacıya rüçhan hakkı kullandırılmıştır. Bu itibarla tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair kanaat oluşmamıştır. Bunun dışında kar payı dağıtılması ve yönetim kuruluna TTK’nın 395 ve 396 uyarınca izin verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı yargılama sonucunda verilecek hükümle belirlenecektir. Bu aşamada iddiaların yargılamayı gerektirdiği, HMK’nın 390/3. maddesi anlamında, bu aşamada yaklaşık olarak kanıtlanamadığı, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı anlaşıldığından mahkemece davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/06/2022