Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/94 E. 2023/983 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/94
KARAR NO: 2023/983
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2020
NUMARASI: 2019/738 Esas – 2020/331 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili;… T.A.Ş. tarafından kredi borçlusu …Tic. A.Ş.’den olan alacak için 1991 yılında başlatılan icra takibinde haczedilip 13/11/1991 tarihinde üçüncü kişiye ihale edilen 45.000 metrik ton kömür ile ilgili olarak … tarafından, kömürün mülkiyetinin kendisine ait olduğu iddiasıyla …’ın da aralarında bulunduğu haciz sahibi alacaklılar aleyhine istihkak davaları açıldığını ve davaların bu şirket lehine sonuçlandığını, … firmasının … Bankası’na karşı kazanmış olduğu tazminat davası sonucunda … Bankası’nın ödemek zorunda kaldığı tutar ile ilgili olarak açılan davada, İstanbul 9. ATM’nin 2007/495 Esas, 2015/491 Karar sayılı kararı ile zarardan …’ın da aralarında bulunduğu satış isteyen bankaların sorumlu tutulmasına karar verilerek kararın kesinleştiğini, Fon Kurulunun 18/01/2018 tarihli … sayılı kararı ile mahkemece hükmedilen ve …’ın payına düşen 28.736,13-USD’nin fon tarafından … Bankasına ödenmesine ve bu tutarın …’ın ortak ve yöneticilerinden tazminine karar verildiğini, davalıların haksız fiil niteliğindeki haksız haciz eylemi nedeniyle oluşan zarardan sorumlu olduklarını, …’a el konulmadan önce doğmuş ve kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalınan tazminat tutarının, sorumluluk kapsamında …’ın hakim ortakları tarafından ödenmesi gerektiğini, haksız haciz işleminden … ortaklarının bilgisinin ve onayının bulunduğunu belirterek, 28.736,13-USD’nin ödeme tarihi olan 22/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek yabancı para mevduat faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; …’a BDDK tarafından 06/12/2000 tarihinde el konulduğunu, el koyma sonrasında bankanın 2001 yılında TMSF tarafından … Bank’a satıldığını, bankaya el konulmasına ve satışına ilişkin işlemlerin idari yargı kararlarıyla iptal edildiğini, ancak iptal kararlarının yerine getirilmediğini, bankanın fona devrinden önce 2000 yılında görev yapan yöneticilerin TMSF tarafından yapılan genel kurulda ibra edildiklerini, bu nedenle banka yöneticilerine ve hakim ortaklarına kusur atfedilemeyeceğini, banka yöneticileri aleyhine açılan davalarda yönetici ve hakim ortakların kusursuz olduklarının kesinleşmiş mahkeme kararları ile sabit olduğunu, devir işleminin iptali nedeniyle …’ın fona devredilmiş bir banka olmadığını, her türlü alacak iddiasının muhatabının banka tüzel kişiliği olduğunu, bu nedenle fon tarafından bankanın hakim ortak ve yöneticilerinden talepte bulunulmasının mümkün olmadığını, …’ın 22.11.2001 tarihli devir sözleşmesi ile …’ye devredildiğini, nihayetinde bankanın ticaret sicil kaydının birleşme suretiyle tasfiyesiz infisah ettiğinden silindiğini, bu nedenle … adına dava takip etmek veya borcunu ödemekle yükümlü olanın TMSF değil külli halef olan … Bank olduğunu, davaya konu tazminat kararının … aleyhine verildiğini, TMSF hakkında verilen bir tazminat hükmü bulunmadığını, bu nedenle TMSF’nin … (…) tarafından ödenmesi gereken parayı keyfi olarak ödediğini, davacı haksız fiile dayandığından BK’nın 60 ve 72. maddeleri gereğince davanın zamanaşımına uğradığını, tüzel kişiliğin neden olduğu zarar nedeniyle hakim ortaklara başvurulamayacağını, TTK’nın 329. maddesi gereğince pay sahiplerinin sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile şirkete karşı sorumlu olduklarını, devir işleminin iptali nedeniyle fonun davayı takip yetkisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı tarafından, … döneminde yapılan haksız haciz işlemi nedeniyle İstanbul 9. ATM’nin 2007/495 Esas, 2015/491 Karar sayılı kararına istinaden, dava dışı … Bankasına 22/01/2018 tarihinde, 28.736,13-USD ödendiği, ödenen tazminatın …’ın hakim ortak ve yöneticilerinden BK’nın 49 ve TTK’nın 553-555 maddeleri kapsamında tahsilinin talep edildiği, …’ın 06/12/2000 tarihinde Fon’a devredildiği, devre ilişkin 06/12/2000 tarihli 123 sayılı BDDK kararının Danıştay 10. Dairesinin 05/12/2005 tarihinde kesinleşen kararı iptal edildiği, dava konusu haksız haczin devir işleminden önce uygulandığı, ancak davacı zararının devir işleminden sonra doğduğu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2012/4370 Esas, 2012/9936 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, … A.Ş.’nin TMSF’ye devrine ilişkin 06/12/2000 tarihli kararın Danıştay 10. Dairesinin 2004/8038 Esas, 2004/7170 Karar sayılı kararı ile iptali edilmiş olması sebebiyle, sebebe bağlı işlem niteliğinde olan alacağın temliki işleminin de geçerliliğini kaybettiği, davacı TMSF’nin alacağı temlik alan sıfatıyla … bu sorumluluk davasını ikame edemeyeceği, artık 3. kişi konumunda olan TMSF’nin sorumluluk davasını ikame ettiğinin kabulü halinde ise 5411 sayılı yasanın 141. maddesinde yer alan 20 yıllık zamanaşımının somut olaya uygulanamayacağı, esasen davacının da alacağın fon alacağı niteliğinde olduğunu iddia etmediği, davacının 3. kişi olarak ödediği bedeli …’ın yönetici ve hakim ortaklarından TTK’nın 553-555 ve TBK’nın 49. maddesi kapsamında rücu talebi bulunmakla, öncelikle davalının zamanaşımı itirazının değerlendirilmesi gerektiği, TTK’nın 560. maddesinde, zararı doğuran fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle davanın zamanaşımına uğrayacağının düzenlendiği, hükmedilen tazminatın kaynağını oluşturan haksız fiilin 04/04/1991 tarihinde uygulandığı, dava tarihi itibari ile zararı doğuran haksız haciz işleminin üzerinden 5 yıldan (ve 20 yıldan) uzun bir zaman geçtiği gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; … tarafından kredi borçlusu … Tic. A.Ş.’den olan alacak için 1991 yılında başlatılan icra takibinde, maliki … firması olan 45.000 metrik ton kömürün haczedildiğini, … tarafından, …’ın da aralarında bulunduğu haciz sahibi alacaklılar aleyhine istihkak davaları açıldığını ve davaların bu şirket lehine sonuçlandığını, bu süreç sonrasında … Bankası tarafından ilgili firmaya ödeme yapıldığını, … Bankası tarafından İstanbul 9. ATM’nin 2007/495 Esas, 2015/491 Karar sayılı dosyasında açılan davada, oluşan zarardan …’ın da aralarında bulunduğu satış isteyen bankaların sorumlu tutulmasına karar verilerek kararın kesinleştiğini, mahkemece hükmedilen tutarın müvekkili tarafından … Bankasına ödendiğini, …’ın fona devrine ilişkin karar iptal edilmiş olsa da …’ın tüzel kişiliğinin yeniden ihyası yoluyla eski hale getirilmesinin mümkün olmadığını, bankanın fona devir sonrasında yapılan işlemlerin devrin iptali ile kendiliğinden geçersiz hale gelmeyeceğini, haksız haciz işlemi ve bununla ilgili yargılama aşamalarından … ortaklarının bilgisinin bulunduğunu, TBK’nın 49. maddesi hükmü gereğince ödenen tutardan bankanın hakim ortaklarının sorumlu olduğunu, davalıların TTK’nın 553. maddesi gereğince de kurucu ve yönetici olarak zarardan sorumlu olduklarını, TBK’nın 72. maddesi gereğince, müvekkili tarafından … Bankasına yapılmak zorunda kalınan ödeme tarihinin, müvekkilinin hakim ortakların fiilinden zarar gördüğü tarih olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, … tarafından uygulanan haksız haciz işlemi nedeniyle TMSF tarafından ödenmek zorunda kalınan tazminatın, yönetici sorumluluğu ve haksız fiili hükümlerine dayalı olarak davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; davalıların ortağı bulunduğu …’a 06/12/2000 tarihinde BDDK tarafından el konulduğu, el konulan bankanın TMSF tarafından 2001 yılında … Bank’a satıldığı, devir işlemi sonucunda …’ın ticaret sicil kaydının silindiği, bankanın devir işlemi ile … Bank’a satışına ilişkin idari işlemlerin kesinleşen idari yargı kararları ile iptal edildiği, ancak hukuki ve fiili imkansızlık nedeniyle eski hale getirmenin mümkün olmadığı, … tarafından kredi borçlusu … Tic. A.Ş. aleyhine 1991 yılında İstanbul …. İcra Dairesinin … ve 4530 Esas sayılı dosyalarında başlatılan icra takiplerinde kredi borçlusuna ait kömürlerin 1991 yılında haczedildiği, haczedilen kömürlerin maliki olan … tarafından açılan istihkak davalarının bu şirket lehine sonuçlanarak kesinleştiği, … firması tarafından … ve … Bankası’nın da aralarında bulunduğu davalılara karşı haksız hacizden kaynaklanan tazminat davası açıldığı, mahkemece hükmedilen ve kesinleşen maddi ve manevi tazminat tutarının … Bankası tarafından ödendiği, bu kez … Bankası tarafından, ödenen tutarın müteselsil sorumluluk gereği tahsili istemiyle İstanbul 9. ATM’nin 2007/495 Esas, 2015/491 Karar sayılı dosyasında …’ın da aralarında alacaklılar aleyhine dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda diğer davalılar ile birlikte …’ın da sorumluluğuna hükmedildiği ve kararın 14/09/2017 tarihinde kesinleştiği, TMSF Fon Kurulunun 18/01/2018 tarih ve 2018/20 sayılı kararı ile mahkemece hükmedilen ve …’ın payına düşen 28.736,13-USD’nin fon tarafından … Bankasına ödenmesine ve bu tutarın …’ın ortak ve yöneticilerinden tazminine karar verildiği, bu karara dayalı olarak da işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, sorumluluk sebebi olarak yönetici sorumluluğu yanında haksız fiil hükümlerine de dayanılmıştır. Ayrıca iddianın ileri sürülüş biçimine göre şirketin (…) zararı değil, şirketin haksız haciz işlem nedeniyle doğrudan doğruya davacının uğradığı zarar talep edilerek, tazminatın şirkete değil kendilerine ödenmesi talep edilmiştir. Ancak zarara neden olan haksız haciz işlemi, davalıların şahsi bir eyleminden kaynaklanmamakta olup, davalıların ortağı bulunduğu … tüzel kişiliği tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle davacı tarafça haksız fiil hükümlerine de dayanılmış olsa da, nihayetinde şirketin haksız fiili nedeniyle kurucu ortak veya yönetici olan davalıların sorumluluğuna gidilebilmesi, ancak ileri sürülen haksız haciz tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın yönetici sorumluluğuna ilişkin hükümlerine dayalı olarak mümkündür. Davalılar vekilince yasal süresinde zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. …’a el konulmasına ve el konulan bankanın TMSF tarafından … Bank’a satışına ilişkin idari işlemlerin kesinleşen idari yargı kararları ile iptal edilmesi karşısında, fon alacağı niteliğinde bulunmayan dava konusu tazminat istemi bakımından, fon alacaklarına ilişkin olarak düzenlenmiş olan 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle somut olayda 6762 sayılı TTK’nın yönetici sorumluluğuna ilişkin davalarda uygulanması gereken zamanaşımı süresinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda haksız haciz işlemi tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın anonim şirketlerde yöneticilerin hukuki sorumluluğunu düzenleyen TTK’nın 309. maddesinde; şirketin 305, 306, 307 ve 308. maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde, bundan, dolayısıyla zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava haklarının bulunduğu, mesul olan kimselere karşı tazminat isteme hakkının ise davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda dava konusu zarara neden olan haksız haciz işlemi 1991 yılında uygulanmış olup, dava tarihi olan 18/12/2019 tarihi itibariyle zamanaşımı süresi fazlasıyla dolmuştur. Bu nedenle mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Diğer yandan davalılardan … dava tarihi sonrasına 18.02.2020 tarihinde vefat etmiş olsa da, UYAP sisteminden alınan nüfus kaydına göre mirasçıları olan Sema, Halit ve … davada taraf olarak yer almakta olup, başka bir mirasçısı da bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının vefatına rağmen mahkemece mirasçılarının davaya dahil edilmesine yönelik bir işlem yapılmaması, usuli bir eksiklik olarak değerlendirilemeyecektir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2023