Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/93 E. 2023/986 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/93
KARAR NO: 2023/986
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2020
NUMARASI: 2014/1190 Esas 2020/302 Karar
DAVA: Tazminat (Kiralık Kasadan Kaynaklanan)
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı banka şubesinden kasa kiralayarak bir kısım aile yadigarı, yatırım amaçlı nakit ve eşyasını bu kasada muhafaza ettiğini, uzun zaman kasayı ziyaret etmediğini, ancak 2013 yılında banka şubesinden bir görevlinin arayarak rutin dosya kontrolü sırasında müvekkilinin dosyasında kiralık kasa sözleşmesi bulunmadığını ve sözleşme imzalaması gerektiğini bildirdiğini, müvekkilinin bankaya giderek sözleşmeyi imzaladığını ve uzun zamandır görmediği eşyalarını kontrol etmek için bir görevli ile birlikte kasa dairesine inip kasayı açtığında, kasaya bıraktığı eşyaların neredeyse tamamının çalındığını gördüğünü, polis çağrılması üzerine yapılan sorgulamada aynı şubeye ait başka kasalardan da bu şekilde hırsızlık yapıldığının ortaya çıktığını, soruşturma ve ceza davası sonucunda davalı bankada çalışan güvenlik görevlisi …’in davalı bankanın güvenlik zafiyetinden yararlanarak kasaları boşalttığının anlaşıldığını, olayın davalı bankanın kusurundan kaynaklandığını, bir kısım aile yadigarı ve yatırımlarının çalınması nedeniyle müvekkilinin yüksek oranda manevi zarara uğradığını belirterek, 30.000-TL maddi tazminat ile 100.000-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 06.01.2014 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat taleplerini 153.460,22-TL artırarak 183.460,22-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili; gerçekleşen kasa hırsızlığına ilişkin olarak İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/131 esas sayılı dosyasında güvenlik görevlisi sanık … hakkında hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verildiğini, kararın henüz kesinleşmediğini, müvekkili banka ile davacı arasında kiralık kasa sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin kiralık kasalar üzerinde herhangi bir zilyetliğinin söz konusu olmadığını, bankanı kiralık kasa üzerinde fiili tasarruf gücünden yoksun olduğunu ve içindekileri bilmesinin mümkün olmadığını, kasada bulunan eşyaların bankaca kayıt altına alınamadığını, bu nedenle kiralık kasanın içinde neler olduğunu ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, davacının vücut tamlığına zarar verilmediği gibi, kişisel haklarına da saldırı olmadığı için manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, kasa içindeki eşyaların değeri konusunda davacının iddialarının çelişkili olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının 141 no’lu kasayı 15/12/1992 tarihinde kiraladığı, davacının uzun yıllar kasayı ziyaret etmediği, bankanın teftiş kurulu tarafından düzenlenen 2013/1 sayılı raporda da tespit edildiği üzere; banka çalışanındaki anahtar ile birlikte kasayı açtıklarında kasadaki eşyaların çalındığının anlaşıldığı, güvenlik görevlisi …’in son bir yıllık süre zarfında gün içerisinde bir çok sefer kiralık kasa dairesine girerek kılavuz anahtar ve kiralık kasa dairesine ait iç kapı anahtarını ele geçirmek ve maymuncuk kullanmak sureti ile davacının kasasının da dahil olduğu kasalardan hırsızlık yaptığının tespit edildiği, İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/131 esas 2013/465 karar sayılı dosyasında, sanık güvenlik görevlisinin, uzun zamandır ziyaret edilmeyen kasaları tespit ederek kılavuz anahtar tabir edilen anahtarı ele geçirdiği ve kasaya giriş anında kameraları devre dışı bırakarak maymuncukla davacının kasasından hırsızlık yaptığı sabit kabul edilerek cezalandırılmasına karar verildiği, olayın oluş şekli gözetildiğinde meydana gelen hırsızlık olayında davacıya atfedilebilecek herhangi bir kusur olmadığı, kusurun tamamının davalı bankada olduğu, bu nedenle davacının uğradığı zararların tamamından davalı bankanın sorumlu olduğu, davacının olayın akabindeki beyanları ve tanık beyanlarının karşılaştırılması sonucunda davacının kasasından 2 adet reşat altın, 6 adet hamit altın, 3 adet beşibiryerde, 3 adet ingiliz altını, taleple bağlı kalınarak 8 adet burma bilezik, 1 adet elmas yüzük, 1 adet elmas iğne, 1 adet pırlanta yüzüğün çalındığının ispatlanabildiği, her ne kadar davacının eşi olan tanık beyanında altın zincir ve çeyrek-yarım altınlardan da bahsetmiş ise de, davacının olay akabindeki beyanlarında bu altınlardan hiç bahsetmemesi nedeni ile bu altınlar yönünden davacının iddiasını ispatlayamadığının kabul edildiği, ayrıca davacının kardeşi olan tanık İsmetpaşa altınlarından bahsetmiş ise de, miktar belirtemediği, bu nedenle davacının bu yöndeki talebinin de kabul edilmediği, kasada bizans altınları olduğuna dair hükme esas alınacak bir delil sunulamadığı, bu nedenle davacının bu iddiasının da sabit olmadığı, davacının ve ailesinin ekonomik ve sosyal durumunun, mahkemece kabul edilen miktara sahip olmasına imkan verecek ölçüde iyi olduğu, ancak davacının hem mahkemece kabul edilen dışında talep ettiği miktarlarda altına hem de dosyaya yansıyan malvarlığına sahip olmasının, davacının ekonomik ve sosyal durumu ile uyumlu bulunmadığı, BK’nın 114/2 maddesine göre, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin, kıyas yolu ile sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanacağı, kiralık kasa içinde davacının annesinin hediye ettiği bir kısım eski mücevherin bulunduğu, bu mücevherlerin manevi değerinin olduğu dikkate alındığında, davacının şahsi haklarının ihlal edildiğinin kabulünün gerektiği, bu bilgiler ışığında davanın 2 adet reşat altın, 6 adet hamit altın, 3 adet beşibiryerde, 3 adet ingiliz altını, taleple bağlı kalınarak 8 adet burma bilezik, 1 adet elmas yüzük, 1 adet elmas iğne, 1 adet pırlanta yüzük bedeli olan 34.770-TL maddi tazminat ve 3.000-TL manevi tazminata hükmedildiği, dava konusu haksız fiile dayandığından olay tarihinden itibaren faize hükmedildiği, davacının tacir olmaması ve davaya konu alacağın da ticari bir alacak olmaması nedeni ile yasal faiz istenebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 34.770-TL maddi tazminat ile 3.000-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 15/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; müvekkilinin önemli şirketlerde yönetici olarak çalıştığını, bu nedenle yüksek gelir elde ettiğini, bunun dışında ailesinden gelen taşınmazlar nedeniyle gelir elde ettiğini, kasada saklanan tarihi veya antika değeri olan eşyaların kendisine atalarından intikal ettiğini, ayrıca evlenme, çocukların doğumu ve sünnetinden beri tuttukları altın ve ziynetleri de kasaya koyduğunu, müvekkilinin yaşlı olması ve olay nedeniyle yaşadığı ağır üzüntü nedeniyle kasa içeriği ve değeri hakkındaki beyanları arasında çelişki bulunduğunun kabul edilemeyeceğini, kasa içeriği hakkında net ve kusursuz bir beyanda bulunmasının beklenemeyeceğini, kasada kalan poşet, kutu ve keselerin, mahkemenin kabul ettiğinden daha fazla ziynet eşyası ve altın bulunduğunu doğruladığını, bu kapsamda tanık beyanları arasında çelişki bulunmayıp, kasa içeriğinin yüklü miktarda olduğunu doğruladığını, her durumda müvekkilinin varlıklı olduğu ve yıllarca birikim yaptığının anlaşıldığını, mahkemece müvekkilinin ekonomik durumunun hatalı değerlendirildiğini, keşif ve yemin delilleri toplanmadan eksik inceleme sonucunda karar verildiğini, ayrıca müvekkilinin aile yadigarları dışında yılların birikiminin de yok olması nedeniyle hükmedilen manevi tazminatın düşük olduğunu, davalı banka tacir olup kasa kiralamasının da ticari iş olması nedeniyle ticari faiz yerine yasal faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili; kiralık kasa sözleşmesinin adi kira sözleşmesi mahiyetinde olması nedeniyle müvekkilinin kasa içeriğine müdahale etmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle kasa içeriğinin kayıt altına alınamadığını, kasa içerisinde neler bulunduğunu ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğunu, bu konuda yazılı ve somut bir delil sunulmadığını, iddia edilen eşyaların tespitinin mümkün olmaması halinde ise 818 sayılı BK’nın 42 ve 43. maddelerine göre karar verilmesi gerekirken, davacının beyanına dayalı olarak karar verilmesinin doğru olmadığını, davacının ekonomik durumunun belirtilen tutarı temin edebilecek nitelikte olmadığını, müvekkilinin tüm güvenlik önlemlerini almış olmasına rağmen güvenlik firması personelinin profesyonelce hareket ederek hırsızlık yaptığını, bu nedenle müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini ve manevi tazminata hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilmiş olan kiralık kasa sözleşmesine dayalı olarak davalı banka nezdinde bulunan kiralık kasada bulunan eşyaların, davalı bankaya güvenlik hizmeti veren dava dışı firma nezdinde çalışan güvenlik görevlisi tarafından çalınması sonucunda oluşan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Bilindiği üzere bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir. Bu nedenle bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Bankacılık hizmetleri sözleşmeleri, hukuki nitelikleri itibariyle vekalet benzeri isimsiz sözleşme ya da vekalet sözleşmesi niteliğinde olup, TBK’nın 506/2 maddesi gereği, vekil (banka) üstlendiği hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olup, bankalar gibi, devletten aldıkları imtiyazla hizmet veren kurumların, ortalama bir vekilin göstermesi gereken özenden, daha yüksek derecede özen göstermesi gerekmekte olup, bankalar hafif kusurlarından dahi sorumludur. Banka, ancak özen borcunu ihlali sayılan kusurlu fiili bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilecektir. Somut olayda; davacı ile davalı banka arasında akdedilmiş olan kiralık kasa sözleşmesi kapsamında, davacının bir kısım aile yadigarı ile altın ve ziynet eşyası niteliğindeki birikimlerini kiralık kasada muhafaza ettiği, ancak dava dışı güvenlik firması personeli olup davalı banka şubesinde güvenlik görevlisi olan …’in davacının kiraladığı kasanın da aralarında bulunduğu kasaları açmak suretiyle hırsızlık yaptığı, sanık hakkında açılan kamu davasında, İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/131 esas 2013/465 karar sayılı dosyasında, sanık güvenlik görevlisinin, uzun zamandır ziyaret edilmeyen kasaları tespit ederek kılavuz anahtar tabir edilen anahtarı ele geçirdiği ve kasaya giriş anında kameraları devre dışı bırakarak maymuncukla davacının kasasından hırsızlık yaptığı sabit görülerek cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın kesinleşmiş olduğu sabittir. Olayın oluş şekli, niteliği ve davalı bankanın ağrılaştırılmış özen yükümlülüğü kapsamında meydana gelen olayda davalı banka tam kusurlu olup, davacıya izafe edilebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Bu nedenle hırsızlık olayı nedeniyle oluşan davacı zararından davalı bankanın sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Maddi zarar bakımından kasa içerisinde bulunan altın ve ziynet eşyasının niteliği ve miktarını ispat yükü davacı üzerindedir. Öncelikle davacı ve eşinin tespit edilen sosyal ve ekonomik durumu, adlarına kayıtlı taşınmaz bilgileri ve delil olarak sunulan bir takım fotoğraflardan, davacının varlıklı bir aileden geldiği ve sosyal ve ekonomik durumunun, kasada olduğu iddia edilen altın ve ziynet eşyalarını iktisap ve tasarruf edebilecek mali güce sahip olduğu sonucuna varılmaktadır. Davacı tarafından kasa içeriği altın ve ziynet eşyalarının niteliğini ispat bakımından bir kısım fotoğraflar sunulmuş olup, sunulan fotoğraflarda, kasa içerisinde olduğu iddia edilen bir kısım altın ve ziynet eşyasının bulunduğu görülmektedir. İncelenen ceza dosyasında davacı davaya katılmamıştır. Ceza dava dosyasında Şüpheliler tarafından çalınan altınlar bakımından bir kısım bilgiler verilmiştir. Kamera kayıtlarının tamamına erişilemese de ,bankada güvenlik görevlisi olarak bulunan sanığın ve ortaklarının,ifadeleri hep bir arada değerlendirilmiştir.Kiralık kasa hırsızlık olayında İ.vakfına ait gümüş paralar ile 388 adet mavi haliç hatıra para şüpheliler tarafından aynen tarif edilmiş,102 adedinin bir kuyumcuya satıldığı ,elinde kalan 91 adedini getirerek polise teslim ettiği gazete haberlerinden çalınan hatıra altınlarının kalanının bir atelyede eritilerek altın piyasasında satıldığı belirlenmiştir.Şüpheliler de bu altınları çeyrek benzeri olarak adlandırmışlardır. Bu tesbit davayı doğrudan ilgilendirmese de ; çalınan altınların miktarı bakımından fikir verilmesi bakımından değerlendirilmelidir.Yine … ye ait bulunan 1 adet bilezik , 1 tam,3 çeyrek,2 yarım altınının çalındığını , A.B ise 50 bilezik ,A.Ç ise 500 adet cumhuriyet altını olduğunu,TM ise 5 adet bilezik,2 adet burma ,6 adet ince bilezik ,20,25 adet çeyrek ,3 adet çocuk bileziği olduğunu beyan etmişlerdir. Şüphelilerden İ.B. ifadesinde ise …’in bir keresinde altın bilezik ,küpe ile üzerinde ” arapça yazılar bulunan sikkeye benzeyen” altınları getirdiğini bunları da eritip ayaklı altın piyasasında sattığını beyan etmitir. Diğer kasalarda sikkeye benzeyen altını bulunduğunu idida eden ise olmamıştır. 13.4.2013 tarihli Emniyet tarafından düzenlenen tutanakda İsmail Bilgi’nin taraf ettiği altınların dosyamız davacısı …’in taif ettiği altınlara benzediği ifade edilmiştir. …’in birden çok kez altın getirip diğer ortakları tarafından satıldığı bazen 150 bazen 250 gram olarak tarif edildiği anlaşılmaktadır. Aynı olayda hırsızlık gerçekleşen diğer beş kişiye ait kasalardan çalındığı iddia edilen altın ve ziynetler arasında, davacının iddia ettiği nitelikte tarihi ve antika vasfı taşıyan bir eşyanın bulunmadığı, sanıkların birden çok kez aynı şekilde elde edilen altın cinsi emtiayı eritip saf altın haline getirdikleri ve ayaklı borsa tabir ettikleri Kapalıçarşıda paraya çevirdikleri anlaşılmaktadır. Aynı olayda 5 ayrı kişiye ait kiralık kasa dan çalınma olayının gerçekleştiği ,güvenlik görevlisinin ziyaret edilmeyen kasaları seçtiği ,bu kasaların dosyalarını elde ettiği anlaşılmaktadır.Davacının kasasında olay sonrasında boş vaziyette iki adet takı kutusu, üç adet yırtık zarf ve bir adet şeffaf poşet bulunduğu tespit edilerek tutanak altına alındığı anlaşılmaktadır. Ceza dosyası kapsamı, davacının sosyal ve ekonomik durumu, sunulan fotoğraflar ve alınan tanık beyanlarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda, davacının iddia ettiği altın ve ziynet eşyasının hırsızlık konusu kasa içerisinde bulunduğu yönündeki beyanına itibar edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davacı vekilince mahkemeye liste olarak sunulan altın ve ziynet eşyalarının dava tarihindeki değeri bakımından yaptırılan bilirkişi incelemesinde, değerinin 183.460,22-TL olduğu tespit edilmiş olup, davacı tarafça bu rapor doğrultusunda dava değeri ıslah edilmiştir. Bu nedenle ıslah dilekçesi de dikkate alınarak davacının maddi tazminat isteminin kabulü gerekirken,hangi kıstasların esas alındığı belirtilmeden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır. TBK’nın 114/2 maddesi gereğince, sözleşmeye aykırılık hallerinde de haksız fiile ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır. Saklanması ve korunması istenen eşyaların, kasada saklanmak üzere güven kurumu olan bankaya teslim edilmesine rağmen, davalı banka nezaretinde iken kasa içerisindeki eşyaların çalınmış olması karşısında, ortalama düzeyde her insanın endişe ve elem duyması muhakkaktır. Bu nedenle davalının özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucunda davacının manevi zarara uğradığı ve zarar ile fiil arasında illiyet bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Kiralık kasa içerisinde davacının birikimlerinin ve bir kısım aile yadigarlarının da bulunduğu anlaşılmasına göre, davacının olay nedeniyle manevi zarara uğradığının kabulü doğru olsa da, davacının sosyal ve ekonomik durumu ile somut olayın niteliğine göre hükmedilen manevi tazminat tutarı düşük bulunmuştur.Davacı lehine 10.000-TL manevi tazminat takdirinin davacının uğradığı manevi zararı giderecek ölçüde olduğu ,davacı tacir olmasa da, uyuşmazlık bankacılık işlemi niteliğinde olan kiralık kasa sözleşmesinden kaynaklandığı ticari iş niteliğinde bulunduğundan, hükmedilen tazminata avans faizi uygulanması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davacının maddi tazminat isteminin kabulü gerekirken kısmen kabulü ve davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarı yeterli görülmediği,ancak, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak “davacının maddi tazminat isteminin kabulü ile 183.460,22-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile 10.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/2020 Tarih 2014/1190 Esas 2020/302 Karar sayılı kararın HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, 183.460,22-TL maddi tazminatın olay tarihi olan 15.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10.000-TL manevi tazminatın 15.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine,”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 13.215,26-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 2.220,10-TL peşin ve 2.620,75-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 4.840,85‬-TL harcın mahsubu ile bakiye ‬‬8.374,41-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 4.865,15‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 3.400-TL bilirkişi ücreti, 597,15-TL posta masrafı olmak üzere 3.997,15‬-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 2.750-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Kabul edilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 28.519,03-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Kabul edilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 9.200-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Reddedilen manevi tazminat yönünden 9.200-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Alınması gereken 2.580,06-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 593,78-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.986,28‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davacı tarafından yapılan 61,50-TL istinaf yargılama giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 45-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/06/2023