Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/892 E. 2021/963 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/892
KARAR NO: 2021/963
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ: 24/09/2020
NUMARASI: 2016/481 Esas-2020/181 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin davalıya ait emtiaların taşınması işini üstelendiğini, söz konusu taşımalar gerçekleştirilerek emtiaların alıcılara hasarsız ve eksiksiz olarak teslim edildiğini, müvekkili şirketin bahse konu taşımaları gerçekleştiren fiili taşıyıcıya davaya konu edilen taşımalara ilişkin navlun ücretini ödediğini, müvekkilinin kendine düşen tüm edimlerini ifa etmiş olmasına rağmen davalı tarafın müvekkilinin bahse konu taşımaların deniz ve iç taşıma navlun ücretlerini ödemediğini, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, fakat bu takibe davalı tarafça haksız bir şekilde itiraz edildiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı tarafından ileri sürülen ticari ilişki konusunda taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığını, müvekkili tarafından borcun ödendiğini, icra takip dosyasına borçlu bulunulmayan miktar yönünden kısmi itirazda bulunulduğunu ve iddia edilen borç miktarının yasal ferileri ile birlikte takip dosyasına ödendiğini, ödenen bedel dışında müvekkili şirketin başkaca bir borcunun bulunmadığını, alacak iddiasının davacı tarafından ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddi ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı tarafından düzenlenen takibe konu 28.09.2015 tarihli, 2.525,00 USD tutarlı, 16.11.2015 tarihli, 1.000,00 Euro tutarlı ve 25.01.2016 tarihli 1.180,00 TL tutarlı faturaların kayıtlı olduğu, hesabın 29.03.2016 tarihli bakiyesine göre davacının davalıdan 1.180,00 TL, 1.000 Euro ve 2.525,00 USD alacaklı olduğu, davalı tarafından 08.04.2014 tarihinde ilgili icra müdürlüğüne 5.618,84 TL tutarında ödeme yapıldığı, davalı yan tarafından ödemesi yapılmayan icra takibine konu edilen faturaların toplamının 11.861,92 TL olduğu, Adana 1. ATM vasıtasıyla alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere, takibe konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı kayıtlarına yatırılan tutardan dava harçları düşüldükten sonra kalan 5.250,00 TL’nin davacı ticari defterlerine tahsilat olarak yansıdığı, tarafların ticari defter kayıtlarının gerek faturalar ve gerekse ödemeler bakımından uyumlu olduğu, davalının faturaları aldığı tarih itibari ile TL borç olarak kaydettiği ve ona göre ödediği, muavin kayıtlarında borcunun sıfır gözüktüğü, ancak davacının dayanak bir adet USD, bir adet EUR ve bir adet TL faturaları toplamı alacak bakımından davalının ödemelerinin sabit olmadığı, bu nedenle davacının “faturalara dayanan” bakiye alacağını dava ve takip etmekte haklı olduğu, davacının alacak farkının taraflar arasında süregelen ticari ilişkide USD ve EURO cinsinden faturaların davacı tarafından bu para birimlerinden takip ve tahsil talep edilmesine karşın, davalının tüm ödemelerini fatura tarihlerinde TL kuru gözetilerek yaptığından kaynaklandığı, davacının yabancı para cinsinden faturalarını takip veya ödeme tarihinde TL olarak tahsil etmek hakkına sahip olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili, bilirkişi raporunda davacının alacak bakiyesinin kur değerlendirmesinden kaynaklandığının tespit edildiğini, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında yapılmış hiçbir ödemeye davacının kur farkı faturası kesmediğini, davacının kendi kayıtlarında kur değerlendirmesi yaparak KDV ödemekten imtina ettiğini, taraflar arasında bu konuda sözleşme bulunmadığını, hizmetin verildiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkı için satıcı tarafından kur farkı faturası düzenlenmesi gerektiğini, kur farkının, ödemelerin yabancı para üzerinden yapılması, defterlerin ise TL üzerinden tutulmasından kaynaklandığını, ayrıca alacak likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, taşıma hizmet bedeli alacağına dayalı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı tarafından davalıya taşıma hizmeti verildiği, verilen hizmete istinaden dava ve takip konusu 28.09.2015 tarihli ve 2.525,00 USD bedelli, 16.11.2015 tarihli ve 1.000,00 Euro bedelli ile 25.01.2016 tarihli ve 1.180,00 TL tutarlı faturaların düzenlendiği, faturalar her iki taraf ticari defterlerinde de kayıtlı olup, hizmetin verildiğine ilişkin olarak da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, davacı tarafından 11.662-TL alacak üzerinden başlatılan takipte davalı tarafından 12.04.2016 tarihinde 5.618,84 TL asıl alacak ile ferileri toplamı 5.250,80 TL ödeme yapılarak bakiye alacak yönünden ödeme emrine itiraz edildiği, uyuşmazlığın yabancı para üzerinden düzenlenen faturalar nedeniyle oluşan kur farkından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Kur farkı talep edilebilmesi için, kur farkı uygulamasına dair bir yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamülün bulunması gerekmektedir. Eldeki davada taraflar arasında kur farkına ilişkin bir sözleşme bulunmamaktadır. Davacı tarafından düzenlenen yabancı para içerikli faturalar davalı tarafından da kabul edilerek ticari defterlerine kaydedilmiş, fatura karşılıkları ise fatura tarihindeki kur üzerinden Türk Lirası olarak ödenmiş olup, dava konusu fark ise fatura tarihleri ile fiili ödeme tarihleri arasındaki kur farkından kaynaklanmaktadır. Davacının faturaları yabancı para cinsi üzerinden düzenlenmiş, davalı ödemeleri ise Türk Lirası üzerinden yapmış olmakla, yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için, bu konuda bir teamülün varlığı da aranmayacağından, fatura tarihi ile fiili ödeme tarihi arasındaki kur farkının istenebilmesi mümkündür. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf gerekçesi yerinde görülmemiştir. Öte yandan İİK’nın 67. maddesi uyarınca, itirazın iptali davasında borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilir. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Bu kapsamda takip ve dava konusu alacak faturalara dayalı olduğundan, alacağın likit olduğu açıktır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 441,41-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 120-TL harcın mahsubu ile bakiye 321,41‬- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.24/06/2021