Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/864 E. 2021/958 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/864
KARAR NO: 2021/958
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2021
NUMARASI: 2016/343 Esas-2021/87 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Davanın kısmen kabulüne dair kararın davacı -davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;DAVA: Davacı vekili; müvekkil şirketin davalının tersanesinde gemi tamiri ve yenileme işlemi için aracılık yapması (komisyon bedeli karşılığında) için vaki sözlü anlaşma sonucunda yabancı bandıralı … adlı gemi Tuzla’daki tersaneye yönlendirilerek bunun karşılığında davalı şirket adına 25/10/2011 tarihli ve 86.848,77- TL tutarında fatura kesildiğini, gönderilen açık faturayı alan davalı şirketin ticari defterlerine borç olarak kaydederek fatura içeriğini kabul ettiğini, ancak aradan 27 aya yakın süre geçmesine rağmen borç ödenmediğinden davalı şirkete gönderilen ihtarname ile fatura tutarının ödenmesinin ihtar edildiğini, bu ihtar üzerine davalı tarafından düzenlenen iade faturası ile faturanın tekrar davalıya gönderildiğini, alacak için İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafından İst. Anadolu 1. ATM’nin 2014/923 esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasında, davalının borçlu olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili tarafından açılan menfi tespit davasında verilen karar kesinleşmediğinden, söz konusu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı söz konusu geminin acentesi olduğundan, geminin bakım ve onarımının yapıldığı tersaneden komisyon ücreti istemesinin mümkün olmadığını, davacının isteyebileceği acentelik ücretinin muhatabının ise gemi sahipleri olduğunu, menfi tespit davasında bilirkişi raporu ile davacının, geminin müvekkilinin tersanesinde tamirinin yapılmasına aracılık yaptığının kanıtlanamadığının tespit edildiğini, davacının yaptığı hizmet, gemi sahiplerini temsilen geminin bakım onarımının yapılması için geminin tersaneye getirilmesinden ibaret olup, bu hizmetin de acentelik hizmeti olması nedeniyle ücreti ödemesi gereken hukuki sorumlunun da gemi sahipleri olduğunu belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı tarafından komisyon bedeli alacağına dayalı olarak İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığı, davalı tarafından takibe konu komisyon bedelinden sorumlu olmadığı iddiasıyla menfi tespit davası açıldığı, açılan davanın, taraflar arasında 15/08/2011 tarihli komisyon bedeli içerikli faturanın 18/08/2011 tarihinde ödenmesi nedeniyle komisyon ilişkisinin varlığı kabul edilerek taraflar arasında yapılan sözlü anlaşma uyarınca faturanın gönderildiği, tamir ve bakım hizmetinin yerine getirilmediği iddiasıyla fatura iade edilmiş ise de, aracılık yapılan geminin bakım ve tamir hizmetlerinden faydalandığının ödeme belgeleriyle ispat edildiği ve komisyon hizmeti verildiğinin tespit edildiği gerekçesiyle reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, davalı tarafından itirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı iddia edilmiş ise de, İİK 67/1 maddesi uyarınca hak düşürücü süre itirazın tebliğ tarihinden itibaren işleyeceğinden ve itiraz tebliğ edilmediğinden, davanın süresinde olduğu, İst. Anadolu 1. ATM’nin 2014/923 esas ve 2016/24 karar sayılı kararındaki kesinleşen tespitler uyarınca, davacının komisyon hizmeti verdiği, takibin haklı olduğu, davacı tarafından davalıya gönderilen iadeli taahhütlü mektupla 7 günlük süre verildiği, mektubun davalıya 14/03/2014 tarihinde tebliğ edildiği, 7 günlük sürenin 21/03/2014 dolduğu ve davalının bu tarihte temerrüde düştüğü, bu tarihten takip tarihine kadar işlemiş faizin 510,24- TL olduğu davalının fazlaya ilişkin faize yönelik yaptığı itirazın haklı olduğu, alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı vekili; TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca faturaya 8 günlük süre içerisinde itiraz edilmemişse içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını, bu hüküm gereğince faiz başlangıç tarihinin 03.11.2011 olduğunu,faizin başlangıç tarihinde hata yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak 27.870,10 TL faizin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili; mahkemece hak düşürücü süre itirazlarının dikkate alınmadığını, müvekkili tarafından açılan menfi tespit davasında borca itiraz dilekçesinin dava dilekçesiyle birlikte davacıya 12.05.2014 tarihinde tebliğ edildiğini, dolayısıyla davacının bu tarihte itirazdan haberdar olduğunu, bu nedenle davanın 1 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığını, müvekkili ile davacı arasında sözlü veya yazılı bir hukuki ilişki bulunmadığını, faturanın da müvekkili tarafından iade edildiğini, geminin bakım ve onarımının yapılmasının komisyon ücreti alacağı doğduğunu göstermediğini, geminin bakımına davacı tarafından aracılık edilmediğini belirterek, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava; komisyon bedeli alacağına dayalı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacının vermiş olduğu komisyon (aracılık) hizmeti sonucunda yabancı bandıralı … adlı geminin bakım ve onarımının davalının Tuzla’daki tersanesinde gerçekleştirildiği, davacı tarafından komisyon bedeli alacağına istinaden düzenlenen 25/10/2011 tarihli ve 86.848,77 TL tutarlı faturanın davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından yasal süresinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturanın, davalı tarafından kabul edilerek kendi ticari defterlerine de kaydedildiği,davalı tarafından 03.02.2014 tarihli iade faturası düzenlendiği, ancak iade faturası davacı tarafından keşide edilen 07.03.2014 tarihli ihtarname ile iade edilerek fatura bedelinin 7 gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtara rağmen ödenmeyen fatura bedelinin tahsili amacıyla dayanak takibin başlatıldığı anlaşılmaktadır. Davalı vekili, davanın hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığını ileri sürmüştür. İİK.nın 67. maddesinde düzenlenen bir yıllık dava açma süresi, niteliği itibariyle hak düşürücü süredir. Bu süre ise itirazın alacaklıya tebliği ile başlar ve süre başlangıcı için başkaca bir yol öngörülmediğinden, davacının itirazı tebligat dışında herhangi bir şekilde öğrenmesi sürenin başlamasına etkili olmaz. Somut olayda icra takibinde itiraz dilekçesi icra dairesi tarafından davacı alacaklıya tebliğ edilmemiştir. Davalı tarafından açılan menfi tespit davasında ise dilekçenin alacaklıya tebliğ edildiği ileri sürülmüşse de, tebligat içeriğinde dava dilekçesi ve tensip zaptı bulunduğu belirtilmiştir.Bu nedenle açılan itirazın iptali davasının yasal sürede açıldığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dava ve takibe dayanak davacı faturasına yasal süresinde itiraz edilmemiş olmakla, fatura içeriği kesinleşmiştir. Bu kapsamda davalı tarafından uzun süre sonra düzenlenen iade faturasının sonuca etkisi yoktur. Ayrıca fatura davalının ticari defterlerine de kaydedilmiştir. Davacı tarafından davalıya komisyonculuk hizmeti verildiği hususu; davacının, davalı tarafından bakım ve onarımı gerçekleştirilen gemiye yedek parça teslimine ilişkin kayıtlar, gemi donatanı tarafından davalıya yapılan ödemelere ilişkin kayıtlar ve geminin davalı tersanesine getirilmesi için verilen römorkörlük ve kılavuzluk hizmetine ilişkin belge ile de kanıtlanmıştır. Aynı fatura ve takibe yönelik olarak davalı borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında da davacı tarafından davalıya faturaya dayanak hizmetin verildiği hususu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş, işbu karar Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiş olmakla, hizmetin verildiği hususu kesin hüküm niteliğindeki ilam ile de tespit edilmiştir. Bu durumda davacının komisyon alacağının bulunduğu sabit olmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Temerrüt; alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hâle gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir ve kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Temerrüt için aranan ihtar, hukuki işlem benzeri fiil mahiyetinde olup, alacaklının alacak miktarını belirterek borçludan borcun ifasını istemesi, ifayı kabule hazır olduğunu bildirmesi anlamına gelir. İhtar kural olarak şekle tabi olmayıp, yapılmadığı itirazı vaki olursa aksinin ispatı, niteliği gereği alacaklıdan beklenir. 6098 sayılı TBK’nın 117/2. maddesine göre, “borcun ifa edileceği gün birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle gerçekleşmişse, bu günün geçmesiyle … borçlu temerrüde düşmüş olur.” Eğer böyle bir tarih belirlenmemişse, bu kez aynı maddenin 1. fıkrası uygulanır ve bu fıkrada da muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarıyla mütemerrit olacağı belirtilmiştir. Nihayet böyle bir ihtar da yoksa temerrüt icra takibi ya da dava açılmasıyla gerçekleşir. Alacağın muaccel olması ile temerrüt birbirinden farklı olgulardır. Somut olayda faturaya dayalı alacak yönünden, davacı tarafından keşide edilen ihtarname davalıya 14.03.2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalıya ödeme için 7 gün süre tanınmış olmakla, mahkemece süre sonu olan 21.03.2014 tarihi esas alınarak işlemiş faize hükmedilmesinde isabetsizlik yoktur.Bu nedenle davacı vekilinin, temerrüdün faturaya itiraz süresi sonunda gerçekleştiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalıdan alınması gereken 5.967,49-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 1.491,87-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.475,62‬-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021