Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/858
KARAR NO: 2023/1995
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2021
NUMARASI: 2018/831Esas – 2021/97 Karar
DAVA: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/12/2023
Davanın kısmen kabulüne-reddine ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı şirket tarafından müvekkili şirkete dayanağı anlaşılmayan “masraf yansıtma” açıklaması ile 09.02.2018 tarihli 20.842,43-TL tutarlı fatura düzenlendiğini, faturanın müvekkili şirket tarafından kabul edilmeyerek 04.05.2018 tarihli iade faturası düzenlendiğini, davalı şirketin iade faturasına itiraz ederek 09.02.2018 tarihli faturaya istinaden müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, itiraz süresinin geçirilmesi ile kesinleşen icra takibine istinaden icra dosyasına alınan kapak hesabına istinaden 05.07.2018 tarihinde 25.213,53-TL ödendiğini ve tahsil harcının eksik hesaplandığı yönünde icra müdürlüğünce gönderilen yazıya istinaden de 24.07.2018 tarihinde 975,22-TL olmak üzere toplam 26.190,75-TL ödeme yapıldığını, davalının takibe konu ettiği tutarın ve masraf yansıtma açıklamalı davalı faturasının neye istinaden düzenlendiği, hangi masrafların yansıtıldığının belli olmadığı gibi, müvekkili şirketin davalıya bu tutarda bir borcunun da bulunmadığını belirterek, cebri icra tehdidi altında ödenen 26.190,75-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkiline iadesine, davalı aleyhine takip bedelinin %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirkete ait yedek parçaları getirmek yerine, Afrikalı bir şirkete ait otomobil yedek parçalarını dikkatsizliği nedeniyle Türkiye’ye taşıyarak ve şirketin fazladan ithalat masrafı yapmasına neden olarak müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkilinin Almanya merkezli …’den yedek parça ithalatı yaptığını ve yedek parçaların Almanya’dan Türkiye gümrük sahasına getirilmesi konusunda davacı şirketten hizmet aldığını, … firmasının Gana merkezli … Ltd. şirketine ait ürünlerin havayolu ile taşınması için taşıma kolisine gerekli etiketlemeyi yaptığını, buna rağmen davacı şirket görevlisinin, … Ltd. şirketine ait parçaların olduğu taşıma kolisinin üzerine davalı şirket adına doldurulan taşıma etiketini de hatalı olarak yapıştırdığını ve Gana merkezli şirkete ait ürünlerin Türkiye’ye geldiğini ve bu yüzden müvekkilinin sipariş ettiği yedek parçaları teslim alamadığını, bu nedenle doğru yedek parçaların getirilmesi için ikinci kez ithalat masrafı yapmak zorunda kaldığını, davacı şirketin hataen taşınan ürünün geri alınması için yapılan e-posta yazışmalarıyla durumu kabul etmesine rağmen, özensiz taşıma nedeniyle ortaya çıkan zarar talebini karşılamadığını, faturaya yansıttıkları zarar kalemlerinin; gümrük muafiyeti sağlayan A.TR dolaşım belgesinin hatalı olan ilk taşımada kullanılması nedeniyle fazladan ödenen gümrük vergileri, ikinci kez alınan banka teyit belgesi nedeniyle yapılan KKDF ödemesi, aynı ürünün ikinci kez ithali nedeniyle ortaya çıkan KDV ve damga vergisi, aynı ürün için ikinci kez alınan gümrük müşavirliği hizmet bedeli ve TSE , nakliye ,ordino ile navlun bedeline ilişkin olduğunu,istirdat davasında tazminat talep edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı tarafından hava yolu ile taşıma hizmeti verildiği,yapılan hatalı taşıma nedeniyle yeniden taşıma yapıldığı, davalı tarafından hatalı taşıma nedeniyle yapılan masraflara ilişkin fatura düzenlendiği, faturanın icra takibine konulduğu ve takibin kesinleştiği, davacı tarafından kesinleşen takip nedeniyle borcun tüm ferileri ile ödendiği, haciz baskısı altında ödenen bedelin istirdatı talep edildiği, uyuşmazlığa Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, doğru ürünlerin Türkiye’ye getirilmesi sonucunda, davalı tarafından yapılan sadece ekstra maliyetler talep edilebileceği, ilk taşınan hatalı ürünün davalının uhdesinde olmadığı, doğru adrese taşımasının yapıldığının taraflar arasındaki 10.01.2018 tarihli yazışmalarla sabit olduğu, davalı tarafından ikinci taşıma nedeniyle 11.833,28-TL masraf yapıldığı, ancak davalı tarafından icra takibine konu borcun 26.190,75-TL olarak ferileri ile birlikte ödendiği, bu halde davacının talep edebileceği miktar 14.357,47-TL olup, bu tutara ilişkin tahsil harcı, icra vekalet ücreti, faiz ve masraf eklenmesi sonucunda 17.520,23-TL bedelin istirdatına karar verildiği, istirdat davasında icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 17.520,23-TL’nin 05.07.2018 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemin ve icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; hatalı taşıma nedeniyle ikinci taşımada yapılan giderleri zarar olarak müvekkili şirketten tahsil eden davalının, hatalı gelen eşyalardan kazanç elde etmediğini, hatalı gelen eşyaları geri gönderdiğini ve bu surette gerçekten zarara uğradığını ispat edemediğinden tahsil ettiği bedelin tamamının iadesinden sorumlu olduğunu, çelişkinin giderilmesi amacıyla alınan ek raporda davalı iddialarının ispat edilemediğinin tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece önceki rapor esas alınarak karar verildiğini,ek rapor göz ardı edilerek karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,tazminat talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili; davacı şirket çalışanının taşıma etiketlerini yanlış kolilerin üzerine yapıştırması sonucunda, Türkiye’ye gönderilmesi gereken ürünlerin bulunduğu kolinin içinde Ganalı bir şirkete ait ürünlerin bulunduğunun anlaşıldığını, bunun üzerine müvekkili tarafından kendisine ait ürünlerin yeniden ikinci kez Türkiye’ye getirilmesini sağlamak için 20.842,43-TL fazla masraf yaptığını, davacının cebri icra tehdidi altında yapılmış bir ödemesinin söz konusu olmadığını, bu nedenle ikinci taşımadan kaynaklanan ve mahkemece kabul edilmeyen masraflar kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava,İİK nın 72.7 maddesine dayalı açılan davalının düzenlediği yansıtma faturasına dayalı olarak başlattığı kesinleşen icra takibinde davacı tarafından ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkindir. Somut olayda; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine 09.02.2018 tarihli, masraf yansıtma açıklamalı 20.842,43-TL tutarlı faturaya dayalı olarak İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında başlatılan ilamsız takibin kesinleştiği, davacı borçlu tarafından dosya borcunun ferileriyle birlikte 05.07.2018 tarihinde 25.215,53-TL ve 24.07.2018 tarihinde 975,22-TL olarak ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı alacaklı tarafından; taşıma hizmeti aldıkları davacının müvekkilinin Almanya’dan Türkiye’ye getirilmesi gereken cihazlarının taşımasını üstlendiği, ancak davacının çalışanının yanlış etiketleme yapması nedeniyle müvekkilinin sipariş ettiği ürünler yerine Gana merkezli bir şirkete ait ürünlerin taşınarak teslim edildiği, doğru ürünlerin Türkiye’ye getirilmesi için müvekkilince yeniden masraf yapıldığı belirtilerek, takip konusu faturanın dayanağının bu masraflar olduğu ileri sürülmüştür. Davalı vekilince bu kapsamda faturaya yansıtılan zarar kalemleri; gümrük muafiyeti sağlayan ATR dolaşım belgesinin hatalı olan ilk taşımada kullanılması nedeniyle ikinci taşımada fazladan ödenen gümrük vergileri, ikinci kez alınan banka teyit belgesi nedeniyle yapılan KKDF ödemesi, aynı ürünün ikinci kez ithali nedeniyle ortaya çıkan KDV ve damga vergisi, aynı ürün için ikinci kez alınan gümrük müşavirliği hizmet bedeli ve TSE bedeli, ürünün hava limanından gümrük depolama alanına taşınması için ödenen nakliye bedeli, davacı şirkete ödenen ordino bedeli ile navlun bedeli olarak açıklanarak, yapılan masraflara ilişkin deliller sunulmuştur. İlk taşımada davacı taşıyıcının kusuru nedeniyle, davacının sipariş ettiği ürünler yerine Gana merkezli firmaya ait ürünlerin davalı alıcıya teslim edildiği, durumun ortaya çıkması nedeniyle yanlış ürünlerin davalıdan alınması ile doğru ürünlerin taşınması konusunda taraflar arasında yazışmalar yapıldığı, sonuçta yanlış ürünlerin davalıdan alınarak teslimi gereken doğru ürünlerin de davalı alıcıya teslim edildiği sabittir. Mevcut durumda taşıma konusu emtianın zayi olması veya hasara uğraması söz konusu olmadığı gibi gecikmeden kaynaklanan bir zarar talebi de bulunmadığına göre, uyuşmazlığın çözümünde Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması mümkün olmayıp, davalı alıcının hatalı ürün teslimi nedeniyle doğru ürünün taşınması için yapmış olduğu ilave zararlardan, bu duruma kusuruyla sebebiyet veren davacı taşıyıcı genel hükümlere göre sorumludur. Mahkemece hükme esas alınan kök ve ek bilirkişi raporunda; yapılan masraf tutarının hatalı ilk taşımada toplam 16.419,20-TL, ikinci taşımada ise toplam 18.330,91-TL olduğu, davacının ilk taşımadaki hatası nedeniyle ikinci taşımada davalıdan navlun bedeli ile gümrük masrafı talep etmediği, 845,12-TL gümrük vergisi, 7.825,22-TL ilave gümrük vergisi, 78,50-TL damga vergisi, 1.827,94-TL KKDF bedeli ve 932-TL TSE bedeli, 324,50-TL gümrük müşavirliği hizmet bedeli toplamı 11.833,28-TL’nin davacının taşıma hatasından kaynaklandığı ve bu bedele davacı taşıyıcının katlanması gerektiği, bunun sonucunda davacının yaptığı 26.190,75-TL ödemenin kalan 14.357,47-TL’lik kısmının iadesini talep edebileceği, yurt içi nakliyeye ilişkin ikinci bir fatura bulunmadığı, ilk taşımada ordino bedeli alınmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda davacı taşıyıcının kusuru nedeniyle emtianın Türkiye’ye getirilmesi için davalı tarafından ikinci kez yapılan masraflar toplamı olan 11.833,28-TL bakımından, kusuruyla bu masrafların yapılmasına neden olan davacı, bu bedeli talep edemeyecektir. Bu tutarın davacı tarafça ödenen 26.190,75-TL’den düşülmesi sonucunda davacının fazla ödeme tutarı 14.357,47-TL olarak tespit edilmiş, mahkemece davacının ödediği icra masraf ve ferilerinin bu tutara oranlanması suretiyle hesaplanan 17.520,23-TL bedelin istirdatına karar verilmiştir. Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunun hatalı değerlendirmeler içermesi ve olayda uygulanması mümkün olmayan sınırlı sorumluluk esasına göre düzenlenmesi nedeniyle, sonraki bilirkişi raporu ile arasında çelişki bulunduğundan söz edilemez. Bilirkişi raporu ile tespit edilen tutar dışında davalı tarafça fazladan yapılan davacının katlanması gereken bir masraf bulunmadığı gibi ilk taşınan hatalı ürünün davalının uhdesinde bulunmayıp doğru alıcıya sevk edilmek üzere davalıdan alındığı da anlaşılmasına göre, davacı vekilinin tahsil edilen tüm bedelin iadesi gerektiği yolunda ki ,davalı vekilinin de aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Dava ;İİK nın 72.7 maddesine dayalı olarak açılmış olup, anılan hükümde davanın kabulü ve reddi halinde icra inkar veya kötüniyet tazminatına hükmedileceği düzenlenmemiştir. Menfi tesbit davasına özgü tazminatın istirdat davasında talep edilmesi mümkün olmadığından davacı borçlu yararına tazminata hükmedilmesi mümkün değildir. Davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile kalan 210,55-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 1.196,80-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Taraflar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/12/2023