Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/787 E. 2023/975 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/787
KARAR NO: 2023/975
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2020
NUMARASI: 2016/847 Esas 2020/286 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalıya 17/09/2014 tarihli 23.627,38-TL tutarlı fatura ve 09/05/2015 tarihli 20.355-TL tutarlı fatura ile granit taş sattığını ancak davalının toplam 43.982,38-TL borcunu ödemediğini, taraflar arasında imzalanan 2015 Mayıs dönemine ait BA/BS formu ile davalının müvekkiline olan borcunun görüldüğünü, borcunu ödemediği için Ankara/Gölbaşı İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası ile toplam 50.123,52-TL için davalıya karşı ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini, icra takibinden sonra geriye dönük iade faturası düzenlediğini, faturayı müvekkiline faks ile gönderdiğini faturalara konu taşların davalıya teslim edildiğini,faturalara davalının süresinde de itiraz etmediğini ileri sürerek, davalının icra takibine vaki itirazının iptaline, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, icra takibinin Ankara/Gölbaşı’nda açılması sebebiyle işbu davaya bakmaya yetkili mahkemenin de aynı yer mahkemeleri olması gerektiğini; taraflar arasında bir cari hesap ilişkisinin bulunmadığından müvekkilinin de 25/04/2016 tarihi itibariyle 43.982,38-TL cari hesap bakiyesi borcunun bulunmadığını, davacının iddia ettiği BA/BS Mayıs 2015 mutabakat belgesinin sadece vergi hukukunu ilgilendiren bir belge olduğunu, borç ikrarı anlamına gelmediğini, müvekkilinin davacıya borçlu olduğunu da ispatlamadığını; müvekkilinin Taksim Meydanı çevre düzenleme işi için davacıdan granit taş tedarik ettiğini, tarafların taşların kullanılmaması halinde iadesi hususunda anlaştığını, davacının müvekkiline tedarik ettiği taşlardan bir kısmının iş sahibi idarenin (İBB) sözleşmesine uygun olmaması, bir kısmının ise kırık, çizik ve onarılamayacak durumda olması nedeniyle iade edildiğini, bu kapsamda 10x15x30 boyutlarında 194,40 m2 miktarında granit taşın teslim alındığını (19/09/2014 tarihli ve 23.627,38-TL bedelli fatura) ancak bu taşların 48 m2 kadar olan kısmının iş sahibi idare tarafından kabul edilmediğini ve taşların gelip alınmasının istenildiğini lakin davacının çeşitli bahanelerle taşları alma işini sürekli ertelediğini; aynı iş kapsamında 12x25x50 bergama gri granit pahlı bordör taşın alındığı (18/05/2015 tarihli ve 42.055,20-TL bedelli fatura), bunun sonrasında da 10x20x40 cm 4 t.p. kumlamalı bordör taşının gönderildiğini (09/05/2015 tarihli ve 20.355-TL bedelli fatura) fakat bu taşların da 242 m2 miktarındaki kısmının, idarece kabul edilmediğinden ve sevkiyat sırasında onarılamayacak derecede bozuk, kırık ve çizik olması nedeniyle iade edilmek zorunda kalındığını, bu durumun da davacının kabul ve bilgisi dahilinde olduğunu, sonuç olarak 242 m2 ve 48 m2 miktarındaki taşların idare tarafından uygun görülmediğinden iadesi gerektiğinden davacının durumdan haberdar edildiğini, uzun bekleyişten sonra davacının iade almadığı taşlar için 25/04/2016 tarihli tutanak tutularak 30/04/2016 tarihli irsaliyeli iade faturası düzenlenerek faturanın davacı şirkete gönderildiğini,süre gelen ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin güven içinde hareket ettiğini, davacıya gönderilen 02/06/2016 tarihli ihtarname ile davacının temerrüdüne düştüğünü; icra takibinin iade faturası tarihinden sonra başlatıldığını, iade faturası tarihinin 30/04/2016 , icra takibinin ise 03/05/2016 tarihinde başlatıldığını belirterek, davanın reddi ile müvekkili lehine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davaya konu granit taşlarda bulunan ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğu, bu nedenle davalının bu ayıbı teslim tarihinden itibaren 2 günlük süre içinde derhal satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, davalının ise teslim tarihinden çok sonra ihbarda bulunduğu, davalının ayıp ihbarının süresinde olmadığı ve faturaya konu malları ayıpla birlikte kabul etmiş sayıldığı, davacının dava konusu alım satım nedeniyle 43.982,38-TL fatura alacağı bulunduğu, davacının takip tarihinden önce davalı tarafı temerrüde düşürmediğinden işlemiş faiz talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının davaya konu icra takibine vaki itirazının 43.982,38-TL üzerinden iptaline, bu miktara takip tarihinden itibaren avans faizi işletilerek takibin devamına, alacağın %20’si üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine ve fazla talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, işbu davada yetkili mahkemenin Ankara Gölbaşı Mahkemesi olması sebebiyle yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken bu talebin kabul edilmediğini; yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından cari hesaptan kaynaklanan bir borcun da olmadığını; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme sonucunda düzenlendiğini, zira bilirkişi tarafından müvekkili şirketin defter ve kayıtları ile vergi dairesine bildirilmesi gereken faturaların BA/BS formlarının incelenmediğini ve iade faturalarının davacının defterlerine işlenmediği tespitinde bulunmadığını; davacının müvekkiline sattığı taşların kullanılacağı proje için uygun olmaması ve/veya taşların hasarlı olması sebebiyle iade faturası düzenlendiğini, davacının söz konusu taşları ısrarla iade almaktan kaçındığından davacının alacaklının temerrrüdüne düştüğünü; davacı lehine hükmedilen icra inkar tazminatının haksız olduğunu ve faturaya konu alacağın ispat edilemediğini, zira Yargıtay içtihatlarına göre faturanın tesliminin teslim alanı borçlu hale getirmediğini belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satıma konu malların bedelinin ödenmemesi sebebiyle alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.TTK’nın 23/1-c maddesi gereğince, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda ise TBK’nın 223/2. maddesi uygulanır. TBK m.223’e göre; alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.Somut olayda davalı, davacıdan satın alınmış olan taşların yapımını üstlendikleri projede kullanılmak için alındığını, bunun da davacı tarafından bilindiğini, nitelik itibariyle projeye uygun olmadığından bahisle kullanılamadığını iddia ettiği taşların iade edilebileceği hususunda davacıyla anlaştıklarını ve durumun davacıya bildirildiğini iddia etmektedir. Ancak davalı yukarıdaki paragrafta belirtildiği şekilde davacıya ayıp ihbarında bulunmamıştır. Söz konusu iddiasında ileri sürdüğü davacıyla arasındaki anlaşmanın, ayıp ihbar yükümlüğünü ortadan kaldırabilmesi için yazılı bir şekilde ispatlanması gerekmektedir. Davalı bu kapsamda her hangi bir delil dosyaya sunmadığından belirtilen savunması kabul edilmemiştir. Ayrıca davanın yetkili mahkemede açıldığı, davacı tarafından icra takibinde cari hesap ilişkisine değil faturalara dayanıldığı, davalı vekiline ticari defterlerin sunulması hususunda sonuçlarını bildirir ihtaratın yapılmasına rağmen davalı tarafından ticari defterlerinin sunulmadığı ve alacağın kabul edilen oranda likit olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 3.004,43-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 751,1‬0-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.253,33‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 38,50-TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2023