Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/777
KARAR NO: 2023/1930
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2021
NUMARASI: 2018/74 Esas – 2021/34 Karar
DAVA: Tazminat
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, davacı … vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili, müvekkili …’ın aynı tarihli kâr payı ortaklık sertifikası karşılığında 40.000-DM ve diğer müvekkili …’ın 16/11/1999’da ortaklık sözleşmesi karşılığında 250.000-DM’nin istenildiği zaman iade edileceği ve yüksek kâr ödeneceği vaadi ile davalı şirket tarafından alındığını, ancak ortada izinsiz halka arz şeklinde mevduat toplama durumunun söz konusu olduğunu, para iadesinin engellenmesi için şirketin içinin boşaltılarak iflas ettirildiğini; davalı ….’nin 03/10/1997’de davalılardan … tarafından kurulduğunu, daha sonra Almanya’da Frankfurt Ticaret Sicili’nde … GMBH’nin kurularak para toplanmaya başlandığını, bu şirketin topladığı paraların Liechtenstein merkezli … şirketine aktarıldığını; her iki şirketteki paraların da davalı şirkette toplandığını, davalı …’ın şirketi tek başına temsil ettiğini, bu nedenle hem adı geçen davalın hem diğer davalı ortakların toplanan paraları kendi hesaplarına aktarmaları ile her üç şirket arasında da hukuki ve fiili organik bağ olması sebebiyle sorumlukları bulunduğunu; Bakırköy 5. ATM’nin 2011/44 E., 2012/299 K. sayılı ve 19/06/2022 tarihli ve Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2002/614 E. ve 2006/359 K. sayılı ilamlarında, aynen müvekkilleri gibi mağdur olmuş kişiler tarafından açılan davalarda davalıların hukuki ve cezai sorumluluklarına hükmedildiğini ileri sürerek, müvekkilleri tarafından davalılara ödenen mevduatın ödeme gününden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, bunun kabul edilmemesi halinde ödeme tarihleri itibariyle nominal değerlerinin tespitiyle alınan paraların ticari faiziyle tahsiline, ayrıca tespit edilecek kâr paylarının ve zararlarının tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili 20/04/2018 tarihli dilekçesiyle, belirsiz alacak davası olarak açtıkları işbu davada her bir davacı için taleplerinin 5.000’er- TL olduğu belirtilmiştir.
TALEP ARTTIRIM: Davacılar vekili 23/10/2019 tarihli dilekçesiyle, bilirkişi raporuna göre müvekkili … için 5.000-TL olan taleplerini 129.575-Euro karşılığı 606.575-TL’ye ve müvekkili … için 5.000-TL olan taleplerini 20.732-Euro karşılığı 96.980-TL’ye arttırdıklarını, hesaplamada dava tarihindeki TCMB efektif satış kurunun esas alındığını belirterek, söz konusu miktarların ödeme tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, davacılarla hiç bir bağı olmayan müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini; kabul anlamına gelmemek üzere paraların ödendiği iddia edilen 16/11/2009 tarihinde yürürlükteki 818 sayılı BK’ya göre sebepsiz zenginleşmenin 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, TBK’ya göre de zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu, 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması kabul edilse dahi davanın zamanaşımına uğradığını; davacıların müvekkillerine para vermediğini, dava dışı şirkete para ödenip ödenmediğinin bilinmediğini zira dosyaya sunulmuş belgelerde yetkili kişilerin imzasının bulunmadığını; müvekkili …’ın Almanya’da kurulu …’nin kurucusu ve tek yetkilisi olduğunu, Liechtenstein kanunları gereği …’nin kuruluşundan beri yediemin tarafından yönetildiğini; her iki şirketin de müvekkili şirkete ortak olduklarını, yurtdışındaki her 2 şirkete para yatırmış kişilerin kâr-zarar ortağı olarak para verdiklerini, Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesince (öncesi Bağcılar 1. Asliye Ceza Mahkemesi) 2000 yılında tedbir kararı verilene kadar kâr payı ödemelerinin düzenli olarak yapıldığını, sunulan belgelerden de anlaşılacağı üzere davacıların kâr-zarar ortağı olduklarının yazılı olduğunu, hileli bir durumun söz konusu olmadığını, Alman kanunlarına göre söz konusu şirkete sessiz ortak olduklarını; Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin belirtilen kararının Yargıtay tarafından bozulduğunu, bozma sonrasında mahkemece 17/12/2008’de davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay 11. CD tarafından onandığını; müvekkilleri … ve … hakkında ceza davası açılmadığını; Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/732 Esas sayılı dosyasında davalı …’ın kara para aklamadığı hususunun kabul edildiğini; davacıların halen şirketin yasal ortakları olduğunu, davacılara ödeme yapılamamasının tek sebebinin ceza mahkemesince verilmiş tedbir kararı olduğundan müvekkillerinin bu konuda sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, Liechtenstein Asliye Mahkemesi’nin 09.KO.2001-108 dosya nolu kararıyla, dava dışı … varlıklarının iflas masasının tüm borçlarına yetmediği iflasın kapatılarak ticaret sicilinden silinmesine karar verildiği, kararın 16/03/2007’de kesinleştiği; …’nin tek yetkilisinin davalı … olduğu, bu şirketin davalı şirkete de ortak olduğu, ….’nin yönetim kurulu başkanı …’ın Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2002/614 E. ve 2006/359 K. sayılı dosyasında, yurtdışında paravan olarak kurduğu … ve …’nin hiçbir ticari faaliyette bulunmadığı, toplanan paraların Türkiye’deki ….’nin ve …’ın şahsi hesaplarına yasal olmayan yollardan geldiğinin tespiti ile dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, kararın Yargıtay’ca usulden bozulduğu, mahkemenin bozma ilamına uyduğu ancak davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilerek kararın kesinleştiği, suç teşkil edecek şekilde paraların aktarıldığı tarihlerin 1998, 1999 ve 2000 yılları olduğu; davalı …’ın davalı şirketin yönetim kurulu başkanı, murahas azası ve hâkim ortağı, yabancı şirketlerin de tek ortağı ve temsilcisi olduğu, davalılarla davadışı yabancı şirketler arasında organik bağ bulunduğunun emsal dosyalarda alınan bilirkişi raporlarında açıklandığı, davacıların …’ye sessiz ortak oldukları ancak kâr payı dağıtımı beklentilerinin hiçbir zaman gerçekleşmediği, her iki yabancı şirketin gayrifaal şirketler olduğunun Yargıtay incelemesinden geçip kesinleşmiş çok sayıdaki dosyadan anlaşıldığı; davalı …’ın usulsüz eylem ve işlemleriyle, davacıları zarara uğrattığı, yurtdışı şirketlerin bu kaynak akışını sağlamak üzere kurulduğu, 12/01/2013 tarihli devir beyanı ve ibraname başlıklı belge ile ekindeki devre mülk satış sözleşmesinde, davacı … ve hakkını ona temlik eden eşi … tarafından … Ltd. Şti. ile devre mülk satış sözleşmesi imzalandığı, ortaklık sözleşmesi uyarınca davacı … ve Eşinin …’ye ödedikleri parayı … Ltd. Şti.’ye devrettikleri, …’yi ibra ettikleri, davacı …’nın bu ibranameye karşı çıkmadığı, ibra sözleşmesinin geçerli olması sebebiyle davacı …’nın davalılardan talepte bulunamayacağı; davacı …’ın ortaklık sözleşmesi kapsamında 40.000-DM yatırdığı paranın holdingin yapılan sermaye artırımında kullanılmak üzere ve nakit olarak holdinge verildiği veya doğrudan banka aracılığıyla transfer edildiği, organizasyon çatısının …. olduğu, yabancı şirketlerin bankada bulunan hesaplarına transfer yapılarak bilahare sessiz ortaklara geri dönüşün engellenmesi amacıyla holding iştiraki bulunmayan şirketlere kaynak sağlandığı, bu durumun 1997 yılından 2000 yılına kadar devam ettiği, …’ın bu eylemlerinden gerek haksız fiilinden, gerekse organizasyon çatısı olarak ifade edilen holding yönetim kurulu başkanı olarak sorumlu bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak bu iki şirketin tek bir şirket olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalı …’ın davacı …’ın zararından mülga 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi hükümlerince sorumlu olduğu, davacının ödediği 40.000-DM’nin karşılık geldiği 95.668,87-TL’nin haksız fiil tarihi olan 17/11/1998’den itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan tahsiline fazla istemin reddine; davacı …’nın açtığı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1- Davalılar vekili; kararda davalı … ve … hakkında her hangi bir gerekçe-değerlendirme bulunmadığını, sadece müvekkilleri … ve şirket hakkında değerlendirme yapıldığını, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu; mahkemenin ve bilirkişi heyetinin sadece Yargıtay tarafından bozulmuş Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2002/614 E. sayılı dosyasındaki karar üzerinden sonuçlara varıldığını, davacıların para verdiğini iddia ettikleri …’nin Liechtenstein’da ve diğer şirketin de Almanya’da kurulu olduğunu, her iki ülke kanunlarına göre geçerli olan davacılar ile … arasında sessiz ortaklık ilişkisi kurulduğunu, sessiz ortağın hem kâra hem de zarara ortak olduğunu ve istediği zaman sermayesini çekemeyeceğini;yurtdışından toplanmış sermaye paralarının Türk Mevzuatına uygun olarak Türkiye’ye getirildiğini, MASAK ve SPK raporlarının aksine Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında dolandırıcılık suçunun unsurlarının bulunmadığı, sessiz ortaklık sisteminin şirketlerin bulunduğu ülke hukuklarına uygun olduğu, kara para aklama suçunun oluşmadığının tespit edildiğini, şirketler arasında organik bağ olmadığını; davacıların ortağı olduğu şirketin halen müvekkili şirketin ortağı konumunda bulunduğunu ve ortaklara ödeme yapılmamasının tek sebebinin asliye ceza mahkemesince verilmiş tedbir kararı olduğunu; müvekkili …’ın dolandırıcılık suçunu işlediğine dair mahkeme kararının mevcut olmadığını; mahkemece emsal kabul edilen Bakırköy 17. ATM’nin 2013/147 E. sayılı (öncesi Bakırköy 7. ATM’nin 2011/462 E.) dosyasındaki 24/12/2012 tarihli bilirkişi raporunda, yapılması gereken araştırmanın ortaya konulduğunu, davada hiç bir araştırmanın yapılmadığını, davacıların yurtdışındaki iflas masasına alacaklarını yazdırıp sonuç alamadığına dair bir bilgi olmadığını belirterek, kararın kısmen kabule ilişkin kısmının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 2- Davacı … vekili; müvekkili … ve eşi … ile … Ltd. Şti. arasında akdedilen 12/01/2013 tarihli devre mülk satış sözleşmesine göre, meskenin en geç 2014 yılı içinde teslim edileceğinin belirtildiğini, dava konusu devre mülkün yapılacağı …’ın yarım kaldığını ve teslim edilmediğini, bu nedenle ilgili sözleşmenin askıda olup teslimin gerçekleşeceği zamana kadar karşı taraf satıcının sözleşmeden kaynaklanan bir talepte bulunamayacağını, askıda bir sözleşmeye dayanarak ibra yoluyla ifanın gerçekleştiğine ilişkin davalı beyanlarının kabul edilemeyeceğini; müvekkili gibi binlerce kişinin devre mülk sözleşmeleri yapılarak şirket perdesi arkasına saklanılarak dolandırıldığını,açılmış ceza davaları bulunduğunu; uygulamada imzalanmış devre mülk sözleşmelerinin devre tatil sözleşmesi olarak yapıldığını, davalı tarafça dosyaya sunulan devre mülk sözleşmesinin hukuken kapıdan satış sözleşmesi olduğunu, tanıtımlar üzerine hazırlıksız bir şekilde imzalanmış sözleşmelerin kapıdan satış sözleşmesi olarak kabul edilerek, cayma hakkının da ancak tatil hakkı kullanıldıktan sonra işleyeceğinin ve bu süre içinde işlemin askıda olduğunun tespit edilmesi gerektiğini belirterek,müvekkili … yönünden verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacıların dava dışı … şirketine yatırdığı paranın tazminiyle yükümlü olduğunu iddia ettiği davalılardan tahsiline ilişkindir. Dava dosyası istinaf aşamasındayken ticaret sicil kayıtlarına göre, davalı ….’nin Bakırköy 1. ATM’nin 2021/413 E., 2022/723 K. sayılı ve 06/07/2022 tarihli kararıyla iflasına karar verildiği, bu karara karşı istinaf başvurusunun İstanbul BAM 17. HD’nin 2022/1627 E., 2022/1450 K. sayılı ve 24/11/2022 tarihli kararıyla esastan reddedildiği ve temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 6. HD’nin 2023/1080 E., 2023/1009 K. sayılı ve 13/03/2023 tarihli ilamıyla kararın onanarak aynı tarihde kesinleştiği; Ticaret Sicil Gazetesi’nde iflasa ilişkin gerekli ilanların yapıldığı ve iflas tasfiyesinin Bakırköy … İcra (ve İflas) Dairesinin … iflas sayılı dosyası üzerinden devam ettiği anlaşılmıştır. Kural olarak, İİK’nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanunun 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK m.191), müflisin iflas masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, nasıl iflasın açılması ile hak ehliyetini kaybetmiyorsa, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine aittir. Adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK 218.madde ) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir. İflas idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davaları takip edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflas organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflasın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir (m.194). İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflasın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (m.237) on gün sonraya kadar devam eder ancak bundan sonra duran hukuk davalarına devam edilebilir (m.194/1). Taraf ehliyeti re’sen incelenmesi gereken bir husus olduğundan davacı … ve davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,mahkemece İİK’nın 194. maddesi uyarınca gerekli işlemler yapılmak üzere istinaf başvurularının esası incelenmeksizin hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı … vekili ve davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/74 Esas – 2021/34 Karar sayılı 14/01/2021 tarihli kararının, HMK m.353(1)a-4 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” Yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının davacı …’a iadesine, Yatırılan 1.634-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde davalılara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/12/2023