Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/739 E. 2021/966 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/739
KARAR NO: 2021/966
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2020
NUMARASI: 2014/427 Esas 2020/624 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
İcra Dairesinin yetkisizliği nedeniyle özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine ilişkin kararın davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin 14. maddesine göre İstanbul (merkez) mahkemeleri ve icra daireleri yetkili kılındığından, davalının yetki itirazının kötü niyetli olduğunu, yetki şartı nedeniyle genel yetki kuralının da uygulanamayacağını, HMK’nın 14. maddesinin somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığını, zira müvekkilinin şirket hisselerini satması ve devretmesi nedeniyle ortak sıfatının kalmadığını, öte yandan esas yönünden müvekkilinin …’ya ait şirket hisselerini satın alması konusunda mutabık kalındığını, hisse devir sözleşmesinin 4. maddesine göre davalı alıcının müvekkilinin satış konusu şirketlerle ilgili tüm kefalet ve ipotek yükümlülüklerini 71 gün içinde kaldırmayı, bu edim ifa edilmezse teminat olarak verdiği 5.000.000-USD tutarlı çeki ödemeyi ve ayrıca 2.000.000-TL cezai şart ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak davalının bu edimlerini yerine getirmediğini, tüm bunlara rağmen tahakkuk eden cezai şartın ödenmediğini belirterek, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine yönelik itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; dava konusu edilen alacak iddiasına ilişkin açılmış menfi tespit davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, müvekkilinin yerleşim yeri itibariyle yetkili icra dairesinin İstanbul Anadolu İcra Dairesi olduğunu, davacı ile davalının … İnşaat şirketinin ortakları konumunda olduklarını, ortaklık ilişkisinden kaynaklanan işbu alacak iddiasının da şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiğini, şirket merkezi Maltepe-İstanbul olduğundan İstanbul Anadolu İcra Dairesinin yetkili olduğunu, müvekkilinin üzerine düşen tüm edimleri yerine getirdiğini, bu nedenle cezai şart sorumluluğunun kalmadığını belirterek, davanın reddi ile müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; HMK’nın 17. maddesi hükmü gereği tarafların yetki sözleşmesi ile bağlı olabilmesi açısından tarafların tacir olmasına dair yasal koşulun somut olay açısından gerçekleşmediği gibi, HMK’nın 18/1 maddesi hükmü uyarınca da somut uyuşmazlıkta “kesin yetki kaidesi” söz konusu olduğundan, dayanak sözleşmedeki yetki şartının tarafları bağlayıcı olmadığı, hal böyle olunca taraflar arasındaki uyuşmazlık açısından takip tarihi itibariyle HMK m.14 hükmü uyarınca kesin yetki kuralının geçerli olduğu, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği karşısında takip tarihi itibariyle İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğünün kesin yetkili olduğu, esasen davalının dahi bu çerçevede takibin yapıldığı İstanbul … İcra Müdürlüğünün kesin yetki kaidesi nedeniyle yetkisiz olduğunu savunduğu, böylelikle takibin yapıldığı icra müdürlüğünün takip tarihi itibariyle yetkisiz konumda olduğu, itirazın iptali davası açılabilmesi için gerekli şartlardan birisinin de yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunması olduğu, oysa yukarıda açıklandığı üzere takip tarihi itibari ile yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibinin bulunmadığı gerekçesiyle, icra dairesinin yetkisizliği nedeni ile özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; davanın usulden değil esastan reddinin gerektiğini, müvekkilinin edimlerini yerine getirmiş olması nedeniyle davanın haksız olduğunu, bu nedenle davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca müvekkili lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu ücrete hükmedilmesinin de usule aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Katılma yoluyla istinaf yoluna başvuran davacı vekili; tarafların hissedarı oldukları beş ayrı şirketteki ortaklıklarını tasfiye etmek için hisse devri sözleşmesi düzenlediklerini, mahkemece menfi tespit davasını altı yıl boyunca bekledikten sonra davayı usulden reddetmesinin insan hakları ihlali olduğunu, hisse devir sözleşmesi ticari bir işlem olduğundan yetki şartının geçersiz kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca yetkisizlik kararı verilmesine rağmen vekalet ücretine hükmedilmesinin de yasaya uygun olmadığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilmiş hisse devri sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağına yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İtirazın iptali davasının dinlenilme koşullarından birisi de, takibin yetkili icra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış olmasıdır.Yetkili icra dairesi ise İİK’nın 50/1 maddesi yollamasıyla, HMK’nın yetkiye ilişkin hükümlerine göre belirlenir. Eldeki davada İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe karşı davalı borçlu tarafından, borçlunun yerleşim yeri ve hisse devrine konu şirket merkezinin bulunduğu İstanbul Anadolu icra dairelerinin yetkili olduğundan bahisle icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflarca imzalanmış 04.04.2012 tarihli hisse devri sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, tarafların hisse devrine konu şirketlerde ortak oldukları, hisse devrine konu şirketlerin merkezinin İstanbul Maltepe ilçesinde bulunduğu, davalının yerleşim yerinin de Kartal ilçesi olduğu anlaşılmaktadır. Dayanak sözleşmenin 14. maddesinde İstanbul mahkemeleri yetkili kılınmışsa da, taraflar tacir olmadığından bu yetki şartı HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçersizdir. HMK’nın 14/2 maddesi “Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.”hükmünü haizdir. Somut olaydaki uyuşmazlık da tarafların ortakları bulundukları şirketlerdeki hisse devrine ilişkin olmakla, bu madde hükmü doğrultusunda şirket merkezinin bulunduğu İstanbul Anadolu icra daireleri kesin yetkilidir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın bu gerekçeyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. İlk derece mahkemesince davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olup, davalı vekilince vekalet ücretinin nispi olması gerektiği, ileri sürülmüştür. Ancak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesinde, davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde, tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere 3. kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmedileceği belirtilmiştir. Somut olayda da davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiğine göre, davalı lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi isabetli olup, tarafların bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Yine İİK’nın 67. maddesi, “Davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne haizdir. Ancak kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için, öncelikle davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekmekte olup, somut olayda davanın icra dairesinin yetkisizliği nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olduğundan, kötü niyet tazminatı talep koşulları oluşmamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf gerekçesi de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı ve davalı tarafından yatırılan peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/06/2021