Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/732 E. 2023/1109 K. 10.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/732
KARAR NO: 2023/1109
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/02/2021
NUMARASI: 2018/1058 Esas – 2021/108 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/07/2023
Davanın reddine verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasındaki ürün alımı sözleşmesi kapsamında müvekkilinin davalıya kozmetik ürünler sattığını, ürünlerin davalıya teslim edildiğini, bu satım için davalıya 2 adet fatura düzenlendiğini ancak davalının fatura bedellerinden sadece 22.920,35-TL ödediğini, kalan 103.798,91-TL’nin ödenmesi amacıyla davalı aleyhine Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine başlanıldığını, davalının haksız olarak takibe yaptığı itirazında ürünlerin ayıplı olmasından bahisle bedellerinin ödenmdiğini belirttiğini ve bu iddianın doğru olmadığını ileri sürerek, davaya konu icra takibine davalının vaki itirazının iptaline, takibin devamına ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf süresinde davaya cevap vermemiş olup; davalı vekili, duruşmadaki beyanında davacının davasını kanıtlayamadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalının defterlerini ibraz etmesi nedeniyle davalı defterleri üzerinde mali müşavire bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ancak davacının alacağa konu 2018 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı ve davacının defterlerinde alacağın ödenmiş göründüğünü, davasını başka delillerle ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili , müvekkilinin ticari defterlerindeki hatanın muhasebeciden kaynaklandığını, bu hatadan dolayı müvekkilinin sorumlu tutulmaması gerektiğini; davalının defterlerinde görünen ödemelerin yapılmadığını, zira bu hususta davalının her hangi bir ödeme belgesi, makbuz vs. sunmadığını, kayıtlara göre banka yoluyla yapıldığı yazılı olan ödemelerin müvekkiline yapılmadığının anlaşıldığını, zaten davaya konu icra takibine sunulan itiraz dilekçesinde de malların ayıplı olduğundan bahisle ödeme yapılmadığının ifade edildiğini; davalının ticari defterlerinin lehine delil olmamasına rağmen hükme esas alındığını; davalı lehine vekalet ücretinin hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, çünkü davalı vekilinin yargılamada davalı lehine hiç bir işlem yapmadığını ve müvekkilinin düzeltilen kayıtları üzerinden ikinci kez bilirkişi raporunun alınmadan karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, iki adet faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İcra takibinde davalı borçlu Büyükçekmece İcra Dairesinin yetkili olduğunu ileri sürerek icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, mahkemece bu husus karara bağlanmadan yargılamaya devam ile esasa ilişkin karar verilmiştir.Takibin yetkili icra dairesinde yapılmış olması itirazın iptali davaları bakımından özel dava şartı niteliğindedir. Usulüne uygun bir yetki itirazı bulunması halinde mahkemelerce bu itiraz re’sen incelenir.Eldeki davada ilk derece mahkemesince icra dairesinin yetkisine itiraz karara bağlanmamış ise de; tacir olan taraflar arasındaki 22/03/2018 tarihli “Ürün Alım Sözleşmesi”nde, uyuşmazlıkların çözümünde Bakırköy mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu kararlaştırıldığı, HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerli bulunan yetki şartı nedeniyle icra takibinin Bakırköy İcra Dairelerinde başlatıldığı, itirazın yerinde bulunmadığı sonucuna varıldığından, mahkemece yapılan bu hata sonuca etkili görülmemiştir. HMK’nın 222. maddesi ve TTK’nın 83/1 maddesi uyarınca mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Kural olarak malın teslimini ispat külfeti davacı satıcıya ait olup, yasal delillerle desteklenmediği sürece fatura ve davacı defter kayıtları tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz. Ancak yargılama aşamasında her iki tarafın da ticari defter ve kayıtları incelenmiş olup tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığından kendi lehlerine delil olmayacağı sonucuna varılmıştır. Ancak davaya konu 2 faturanın da davalının BA formunda yer aldığı yani faturaların vergi dairesine bildirildiği görülmüştür. BA bildirimi tacirler tarafından alınan mal ya da hizmetler ilgili olarak Vergi Dairesine sunulan bildirim olup ticari defterlerden bağımsız olarak düzenlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle BA-BS formları ticari defter ve belge kapsamında bulunmaktadır. Bu durumda davaya konu faturalara konu malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekmektedir.Malların teslimi noktasında taraflar arasında bir çekişme bulunmamaktadır. Davalı, icra takip dosyasına sunduğu 31/10/2018 tarihli itiraz dilekçesinde “Alacaklı tarafından müvekkilimiz aleyhine başlatılan takibe itiraz etmekteyiz. Müvekkile gönderilen malların ayıplı çıkması nedeniyle alacaklı ile mutabakat sağlanamadığı için likit bir borç bulunmamaktadır. Dolayısıyla müvekkilimizin böyle bir borcu bulunmamaktadır.” şeklindedir. Yargılama aşamasında da davalı taraf davaya karşı süresinde cevap dilekçesi veya her hangi bir delil sunmamış olup, son duruşmaya katılmış olan davalı vekili davacının davasını kanıtlayamadığından davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalının itiraz dilekçesindeki faturalara konu malların ayıplı olması itirazı ve davada sessiz kalmak suretiyle inkar savunması kapsamında, davalının usulüne uygun tutulmayan defterleri kendi lehine delil oluşturmayacak ise de, davaya konu faturaların bedeli davalı defterlerine göre banka marifetiyle ödenmiş olduğu görünmektedir. Ancak davalı takibe itiraz dilekçesinde malların ayıplı olduğundan bahisle bedellerini ödenmemiş veya usulüne uygun olmayan defter kayıtlarındaki banka yoluyla faturaların ödendiği hususunda hiç bir delil sunmamıştır. Dolayısıyla söz konusu kayıtlar ,davalının itirazıyla çelişki arz etmektedir. Bu tespitlere ek olarak,davalı borca itiraz dilekçesinde malların ayıplı olduğunu ileri sürmüş ise de ;gerek itiraz dilekçesinde gerekse yargılama aşamasında malların ayıplı bulunduğu ve TTK m.23 ve TBK m.223 hükümlerine göre, davalının davacıya ayıp ihbarında bulunduğuna dair bir delil sunulmamış ,malların ayıplı bulunduğu yolundaki itirazın ispatlanamadığından yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı vekili, istinaf dilekçesinde davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirtmiş ise de, davalı vekilinin vekaletnamesini ibraz ederek son duruşmada hazır bulunduğu görüldüğünden verilen karar kapsamında davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacı davaya konu icra takibine konu ettiği 2 adet faturadan kaynaklanan toplam 103.708,91-TL asıl alacağını ispat ettiğinden, mahkemece bu miktar üzerinden davanın kabulü ile takibin devamına, davalının icra takibinden önce temerrüde düşürülmediği anlaşıldığından işlemiş faiz talebinin reddine, alacak faturaya dayandığından şartları oluştuğu anlaşılan asıl alacağın %20’si oranda hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken; yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, yapılan hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından, yeniden hüküm verilmesine ,davalının itirazının kısmen iptaline ,işlemiş faiz isteminin reddine, alacak faturaya dayanmakla likit nitelikte olduğundan davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1058 Esas 2021/108 Karar sayılı 03/02/2021 tarihli kararının, HMK m.353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne; davalının Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazının kısmen iptali ile 103.798,91-TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek takibin devamına, fazla istemin reddine, % 20 oranda hesaplanan 20.759,78-TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gereken 7.090,50-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 1.324,62-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 5.765,88‬-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 1.360,52‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 500-TL bilirkişi ücreti ve 363,85-TL posta masrafı olmak üzere toplam 863,85-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 820-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 500-TL bilirkişi ücreti masrafından ibaret yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 30-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 16.569,84-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden AAÜT’nin 13/2 maddesi uyarınca davalı lehine takdir olunan 5.878,15-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan 84-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 80-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/07/2023